Deuss Ex Machina # 348 - One Of Monster // Numb With Grace

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_348_--_One Of Monster // Numb With Grace

25 Nisan 2010 Pazartesi gecesi "canlı" olarak yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
Guest: Kaan AKAY a.k.a Golem (Dinamo 103.8)
>1<-Icicle-Europa (Shogun Audio)
>2<-Icicle-Breathing Again (Feat. Proxima) (Shogun Audio)
>3<-Eleven8-Colour Distance (Med School)
>4<-Spherique-Snowflakes Catcher (Med School)
>5<-London Elektricity-Fault Lines (Feat. Elsa Esmeralda) (Hospital Records)
>6<-London Elektricity-Had A Little Fight (Hospital Records)
>7<-SpectraSoul-Lost Disciple (Shogun Audio)
>8<-SpectraSoul-Reminiscence (Shogun Audio)
>9<-Friction & K Tee-Overtime (Spectrsoul Mix) (Shogun Audio)
>10<-Friction & KTee-Set It Off (Icicle Remix) (Shogun Audio)
>11<-Commix-Belleview (D Bridge Belle-Reviewed Remix) (Metalheadz)
>12<-Commix-How You Gonna Feel (Pangaea Remix) (Metalheadz)

One Of Monster // Numb With Grace // Epica
(348)

Vizyon vizyon diye söylenegelenin, dillere pelesenk edilenin tam aksi istikamette bağnazlıkla bağlara sahip bir bütünleştirme gayreti olduğunu okuyabilmek mümkündür. Mülkün temeli olan adilliğin nasıl kılıfına uydurularak derdest edildiğini fark edebiliyorsak, vizyon vizyon diye söylene durulanların da aynı minvalde geleceği ötelemekten, esastan uzaklaşmaktan gayrısına müsammaha gösterilmeyen; bir direncin eksen merkezini oluşturduğu belirgindir. Katışıksızlaştırılarak, eleştirilere kulak tıkayarak, anlamsız ve manasız biçemlerde yeknesak sözcüklere sığınarak dilin altında saklı tutulan baklaların bir türlü çıkarılmadığı bir sahneleme hasıl olur. İş bu güncenin ortalık yerlerinde, ötesinde berisinde. Binbir türlü tantana, şamata ve janjanlı gösterinin merkezinde. Alenen çiğnenen yaşatılası, uğruna didişilesi şeyler için değil de başka sıkıntımız kalmamış gibi, doğanın tahrip edilebilirliği üzerinden yeni söylemler ortaya çıkartmak, o tahrip ettiği doğanın bir gün bu rant kaygısından illallah diyebileceğini düşünmeksizin adımlamak, yaşam sürmeye gayret ettiğimiz bu mavi küreyi, bu coğrafyayı bir gayya kuyusuna dönüştürmektedir. Açılacak kanallara gelesiye kadar önümüzde dağlar halinde yükselmeye devam eden hak ihlallerinden, müdanaasız pek çok konuda oluşturulmaya çabalanan grilik yüklemli tahakkümlere, bırakınız yenisini daha eski darbelerle yüzleşmek için çaba sarf edilmeyen güncellikte hangi modernleşme süreci bizi bu girdaptan kazasız belasızca düze çıkartacaktır. Binbir emekle halının altına süpürülmeye devam edilenlerin, artık kokmaya başladığı bir gerçek iken üstelik. Söylemleri tektipleştirirken bir yandan da meramı tahrip eden bir durumdan vazife çıkartma biçimidir bit yenikleri. Handiyse her hafta bu satırlar içinde değinmeye çalıştığımız veczimiz ölçüsünde matbu kılmaya gayret ettiğimiz şeylerin 'muktedir' elinde nasıl da yabana atıldığı, üzerinden atlanılıp bir başka karşılaşmaya ötelendiğini anlaşılır kılan bir detaydır her şeyden evvel bit yenikleri. İşin yokuşa sürülmesinin bir gelenek haline dönüştürülmesinin belki de tam karşılığıdır sözkonusu olan Türkiye ve tüm bu politik eksenin istisnasız al gülüm ver gülüm iktidar / ana muhalefet ekseninden cereyan eden gündemi değiştirelim de neylersek öyle eyleyelim tantanasında. Halk ağzıyla mahalle kavgasında. Sataşmalarında. Sözümona gerçekliğimiz diye hap gibi yutturulmaya çalışılan pek çok şeyin muhteviyatında saklı tutulan bit yeniklerinin kendisidir asıl fırtınaları koparması gereken. Kopacak fırtınaların müsebbibi olarak anılması gereken. Tahayyül edilenin, algılanmakta olanın dar alana sıkıştırılması neticesinde tek yanlı, tek yönlü, tek doğrulu, değiştirilemez kurcalamayın artık ön donanımlı bir kurguy ile tasvir edildiği günümüz içerisinde, hepimizin payına, her canlı bir gün ötekileştirilmeyi tadacaktır cümleciği düşmektedir. Bu yanılgı, yanılsama ile derlenip toparlanan yamalı bohça bit yeniklerinin topaçlamasında oluşturduğu dağarcıkta. Küçüktür ama fazlasıyla mide bulandırır bu bit yenikleri. Küçüktür ama mazlumun daha fazla yalnızlaştırılması çabasının tam da merkezini kapsayandır. Küçüktür ama hak edişlerin üstünü bir güzel kapsayaraktan, derdest edecek olan muktedirin dilini saklayabilecek kadar geniş bir sahanın kendisidir. Küçüktür ama demokratikleşmenin, getirilere, kazanca illa ki bağlı tutularak "ekonomik" bir terim haline dönüştürülme çabasında (hareket/ivme) pay sahibidir. Sözü edilmeyen şeylerin gizli öznesidir. Esas resime baktığımızda, bakmaya cesaret gösterdiğimiz anlarda. Yüzleşmeden hiç bir değişkenlik olmayacağını ikrar ederken bir yanımızın öbür elimizle yüzümüzü kapatmaya ısrarcıllığımızı gösterir kılan bir uyarandır. Muktedir ortalığı yerli yersiz, sabah akşam ayaklandırırken, sesleri çıkması gerekenlerin payına biçilmiş olan sindirmeler, yıldırmalar, göz korkutmalardır bu bit yeniklerinden bazıları. Adları anılasılarından önem derecesine bağlı olarak sıralanabilenleri. Sıranın en önüne geçenleri. Sistemin dişlileri arasında salt canını kurtarma, hayatını bu grilikte sürdürebilmek konusunda kendince yollar keşfeden emeğin karşısına dikiliveren 4C boyunduruğunun, artçısı torba yasanın payandası, yarenidir. Karışan görüşen olmadığı için gelecek beklentisinin tahammüden yok sayılması için bir çam odunudur. Tüm geleceğe açılan yolları daraltan, emeğin boyunduruğu altına çalışıp, patronajın cukkasını da, modern kölelik haklarını da şirazesinden çıkarak dayatabilmesine de imkan sağlayan. Gerçekliğe dönüştürülmeye gayret edilenin, ücretlinin kabusu olduğu neticesi, güvencesiz geleceği tasvir etmesi ise teferruattır kimilerince. Bildiklerinin dışını arşınlamayan, kalıplaştırmaktan, hangi yöne adım atması gerektiğini kestiremeyen vicdansızlığın temsiliyetinin, yıllar yılıdır adlarını silmeye çalıştığı diğer milletlere davrandığı gibi onlara da benzeş bir sonu, hazin finali pay etmeye gayret ettiği bir hengamedir. Kimi zaman hengamenin börtü böceklenmiş kurtlanmış halidir. Üstünkörü bu saha sizin bağırın çağırın ama rahatsızlık vermeyin, itaatsiz mitaatsiz takılın öyle bir başınıza mavililerimizden yiyin gazı, yiyin copu ses etmeyin işe negzel demokrasi! diye buyuran, diklenen külhanbeyliğin, takkesinin tak diye düşüp kelini gösterdiği anlardır imin, meramın bu noktasında karşılaştığımız. Bit yeniklerinin hatırlatıverdikleri Kardeşliğin bile belli dozlarda arşınlanabildiği, uygulanabildiği bir ülkede belleksizliğin tarlasına ekilmeye çaba sarf edilen her nefret tohumun ta kendisidir. Kini, öç almayı hala olağan bir şey olaraktan olması gerken buymuş gibi nakşedenlerin çatallı dillerinin tıslamasıdır, görünen köyün kılavuz istemeyen bit yenikleri. Kah ucube olarak nitelendirilen birbirleri arasında aşılmaz dağlar bina edilmekte zaman kaybedilmeyen iki halkın ara sıra da olsa konuşabileceği bir alanın daha bile isteye yok edilmesinde bu meczupluk ortaya çıkar. Bir heykelin ortaya çıkartabileceklerinden, barıştan korkulduğunun, 'korku' imparatorluğunun olması gerekenin en birincil şartı olduğunu ilanen tebliğ buyuran bir başka hamlesidir. Haydi bütün bunlar belirli kesimleri, ucundan dokunulmayanın, canı yanmayanın anlamayacağı hakikatler olarak adlandıralım. Öyle varsayıyor olalım. Eee peki 50 yıllık bir yazınsal, edebi metin için reva görülen muzurluk yakıştırması, soruşturması, internet dediğimiz çağımızın haberleşme araçlarından çok kolay olmasa da ulaşılabilir olan önemlilerinden birisi için BTK'nin alan adları içerisinde yasaklamaya gayret ettiği kelime torbası. Her bir şeyde bu kadar kuşkuculuğun, şüpheciliğin götürüp taşıdığı düşündürücü noktayı anlamlandırması açısından son derece mühim bir vakıadır. Değil midir? Kendine yeten bireylerin tamamen kendi insiyatifleriyle takip edebildikleri siteleri barındıran, fikirleri paylaştıran sınırları kaldıran bir dünyanın başına devletlunun yasak hemşerim diretmesini entegre edebilme gayretkeşliğini sizlerin anlayışlarına bırakıyoruz. Dahası da vardır eksiği hemen hiç yoktur. Ne fenadır ki yıllar yılları kovalamaya devam ederken, zaman mevhumu olanca hızlılığıyla yaşlarımızı ilerletirken kronolojik bozulmalar, kırılmalar, takılmaların vakitleri bu ahvalde hiç mi hiç şaşmamaktadır. Şaşırtılmamaktadır. Gerçekliğimiz içinde, gerçek dertlerimiz bu kadar ağırlaşırken söze sahip çıkmanın elzemliği bir kere daha karşımıza çıkmaktadır. Velev ki pas geçtik bu turda da o zaman, avazları çıktığı kadar çemkirerek milislerine, bozkurtlarına güvenerek atıp tutan muktedirlerin şiddet sarmalında adları anılmayan figüranlar olarak kalacağız. Onların tüm beklentilerinin tam da karşılığına denk düşen. Susan, pusan, sağlıklı bir biçimde sorgulamayan birtaraflar. Cehennemimiz ayak bastığımız, nefes aldığımız iş bu yerküreyi, toprağı yakıp yıkmaya namzetken, hevesin istimi üzerindeyken üstelik!


>>>>>Bildirgeç
Yaşasın Çılgınlık - Kadir CANGIZBAY*

Çılgın proje: ‘Dansözler kraliçesi Çılgın Şakire’ gibilerinden bir şey; çadır tiyatrosu, cambazhane, panayır gösterisi kokuyor. Bir de, eskilerde her akşamüstü Yeni Cami önünde, esas hedef İstanbul’a yeni gelmiş taşralı gençler olmak üzere, mucize bir ilaç veya alet pazarlayan seyyar satıcılar olurdu: Belki de dünyanın en işe yaramaz malını öylesine allar pullarlardı ki, değil taşralı, İstanbullunun en kül yutmazı bile, o gün olmazsa başka bir gün mutlaka bir şeyler alırdı onlardan, hayatının en akıllıca alışverişini yaptığı inancı içinde; tabiî, bütün bu mutluluğu, ‘küçük mucize’yi evde deneyene kadar sürmek üzere…

Bu biraz nostaljik oldu; günümüze dönersek, adam minibüsüyle kenar mahallelere gidip tezgahını açıyor; enva-i çeşit mal; ama, bir de günün yıldızı, diyelim bir parfüm, filmlerdeki esas oğlan misali: Çıldırtan parfüm, çılgın kızlar için.

Bu kızcıklar, en fazla beşinci altıncı sınıfta okuldan alınmış, ardından da başını örtüp tekstilde işe vermişler; bir çoğu, en fazla bir iki yıl içinde ya çalıştıkları yerden tanıdığı ya da telefondan tanıştığı birine kaçar, kendinden en az on beş yaş büyük, evli, genellikle üç çocuklu. Bir süre sonra adamın yakınları araya girip, derler kızın ailesine “artık olan oldu, ‘damat’la sulh olun da hiç değilse kızın namusu sizden düşsün”; tabiî, bir miktar para da işin içine girer. Aile de, kızı geri almak yerine imam nikahına razı olur, ciddî ciddî düğün şenlik yapılır; ana-baba, akrabalar hep birlikte halaya katılırlar; kızın erkek kardeşi, kendinden iki yaş büyük veya bir yaş küçük, itiraz edecek gibi olmuşsa da, eniştenin kendisine verdiği birkaç yüz liralık özel harçlık, onun da ikna olmasına yeter ve de kızcağız gelin gider; ama, adamın anasının babasının evine: Damat bey ikinci bir ev açacak durumda değildir.

İlk çocuk hemen olur; ikincisi de gecikmez; ama, damadın ateşi yavaş yavaş sönerken, kızımızın da canı sıkılmaya başlamıştır; ayrıca artık reşit ve de daha bir uzaklara açılmaya hazırdır: Ya enternet üzerinden ya da yandaki inşaattan, mutlaka birileri çıkar kendisini yeni bir dünyaya uçuracak. Bu defa, belki aralarındaki yaş farkı biraz daha azdır, ama adam yine evli ve yine çocukludur, çok muhtemelen.

Bütün bunlar, sevdalanma diye yaşanır; taraflar, özellikle de kız tarafından; oysa aslında, tam bir patinajdır söz konusu olan; aynı bir çamurda, dişleri baştan sökülmüş lastiklerle. Daha on beşine bile varmadan sonu noktalanmış bir hayatın dışına kendini atabilmek için bitimsiz bir debelenme; ama, hep sonuçsuz ya da sonuç hep aynı; kalan tek çare, aklın dışına kaçış: ‘Çılgın’, işte böylesi bir bataklıkta kendine alıcı bulur.

Yeni Dünya Düzeni ideologlarının ‘post-modernite’sinin iyice köksüz ve görgüsüz, görgüsüzlüğü ölçüsünde de cüretkar ve agresif bir versiyonudur ‘çılgın’. ‘Hayalleri sınır tanımayan liderin muhteşem vizyonu’ndan söz edip, ‘çılgın proje’de ‘kabına sığamayan enerji dolu bir toplumun imkansız görüneni gerçekleştirmek üzere şahlanışı’nı gören ise, zaten dünyaya yine aynı bataklığın içinden bakıyor demektir.

‘Kanal’, aslında, sadece bir oyalama ve geçiş dönemi projesi; esas projenin ne olduğu ise benim için ne meçhul, ne de beklenmedik: Ayasofya’yı yıktırıp, yerine muazzam ve muhteşem bir alışveriş merkezi inşa ettirmek; Dubai’deki gibi, çatısında bir buz paten pisti de bulunan; ama, başbakan, bunu açıklamak için, başkanlık sistemini getirip sultanlık tahtına oturmayı bekliyor.

Başbakan bu projesini gerçekleştirebilir ya da gerçekleştiremez; ama benim söylediğim kesinlikle bir fantezi değil. Bir kere de onların zihinsel gettosuna girip dünyaya oradan bakmayı deneyin; göreceksiniz ki Ayasofya, hele içinde namaz da kılınmıyorsa, elin gavurundan kalma çanak çömleğin en büyük parçasından başka bir şey değil ve de İstanbul’un gerçek fethi ancak onun da ortadan kaldırılmasıyla tamamlanmış olacak.

Her ne kadar Osmanlı’ya sahip çıkma peşindeymiş gibi görünüyorlarsa da, aslında dünyayı ‘dar-ül İslam’-‘dar-ül harp’ dikotomisi üzerinden algılayabiliyorlar; ki, böyle çizilmiş bir coğrafyada, medeniyet ve kültür olarak Osmanlı arızî kalıyor: Allah bilir, bir çoğu Tekbir’i bile Itrî’nin bestesi üzerinden kerhen getiriyordur; malûm, bazılarına göre musikî de haram ya.

Ayasofya’nın yerine niye buz patenli alışveriş merkezi derseniz; gönüllerindeki cennet Dubai de ondan. Hiçbir şey üretmeden ve de insanlarla uğraşmak zorunda kalmadan en büyük lüks içinde yaşamak. Bunların özendiği post-modern Dubai’de, ortalıkta insan yok: Kendi içine kapalı iki katlı villalardan oluşan siteler; ki bunların içinde ne sokak var, ne bakkal, ne de sair esnaf; zira, bütün ihtiyaçlar büyük alışveriş merkezlerindeki süpermarketlerden karşılanıyor; yani, tam tamına bizim başbakanın istediği gibi bakkalların tarihe karıştığı bir dünya; bir de yüzlerce gökdelen, on beşi süper (üç yüz metreden yüksek) olmak üzere; ki, bu sonuncular yeryüzündeki emsallerinin yüzde yetmişini oluşturuyormuş; ama, bu binaların hemen hepsi yarı yarıya boş.

Sokak olmazsa, tabiî cadde de yok: Otoyol genişliğinde arterler; bir de yan yollar; yani, her şey arabalar için; yine, tam bunların hayal ettiği ve ne yazık ki artık gerçekleştirmeye de başladıkları gibi. Ama bütün bunların ötesinde, her şeyi en iyi ve insanın gözüne gözüne batırarak özetleyen, hemen bütün gökdelenlerin en üstteki son yirmi otuz metrelerinin binanın bütününden farklı renk ve ebatta kulevari boş uzantılar olması: Hepsi bir seferde birlikte yapılmadıkları için her biri bir öncekinin yükseklik rekorunu kırıp en uzun süre elinde tutabilsin diye, ilave ederlermiş bu işlevsiz beton bloklarını: ‘Çılgın’ca bir sidik yarışı; ki fiziken de böyle bir manzara oluşuyor, yan yana dikilmişlerinin bir kaçına bir arada bakınca.

Kısacası, insanların yaşarken ve de yaşamak üzere kendi elleriyle inşa edip biçimlendirdikleri bir şehir değil de, bütün parçaları başka bir yerlerde başka birilerince önceden imal edilip sonra bir araya getirilmiş bir dev maketler yığını; ki, bu açıdan da bizim ‘çılgın’lara tam uyar: Ümraniye’de Edirne Selimiye Camii’nin bire bir kopyası yapılacakmış ve temeli de atılmış bile.

Her şeyin ithal, maketinin de pek muteber olması beni şöyle bir tahminde bulunmaya da sürüklüyor: Her ne kadar çok-karılılık serbest olsa da, Dubai’nin ithalatında önemli kalemlerden biri de büyük ihtimalle ‘şişme kadın’. Ancak, şu da aklıma gelmiyor değil: Daha beş altı yaşındaki kızları bile adeta bir cinsel objeymiş gibi kapanmaya zorladıklarına göre, ithalat kalemleri arasında ‘şişme çocuk’ da bulunabilir, yoksa bile katılabilir; ki, biz de bunu buradan ‘alanı varsa, her şey satılır’ı şiar edinmiş iş adamlarına duyurup, ülkemizin nurlu geleceğine karınca kararınca bir katkıda bulunmuş olalım.

* Meram kısmının kapsamı dahilinde dilimiz döndüğünce zikretmeye gayret ettiklerimizin tamamlayacak bir okuma olarak Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde Kamu Yönetimi bölümünde Öğretim Üyesi Prof. Kadir CANGIZBAY'ın Birgün Gazetesi'nde 01 Mayıs 2011 tarihinde yayınlanmış olan "Yaşasın Çılgınlık" başlıklı makalesini, yazarın ve kurumun anlayışlarına binaen sayfalarımıza alıntılıyoruz.

...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Titreşim / Deuss Ex Machina #346 (11.04.2011)
Titreşim / Deuss Ex Machina #347 (18.04.2011)
Özgürlük İstiyoruz!
Savaşma Konuş! - 500binradikal.com
#DokunanYanar - İmamın Ordusu - Ahmet ŞIK via Friendfeed.com/ozgurbasin
Yaşasın Çılgınlık - Kadir CANGIZBAY - Birgün
Hem Züğürt Hem Çakma 'Çılgın' - Mustafa SÖNMEZ - Cumhuriyet
Kanal Açmak Çılgınlıksa Çılgınlık Kanımızda - Ayhan BİLGEN - Köxüz
Kanaliçi, Şen Gönüller Yatağı - Umur TALU - Habertürk
Çılgın - Can DÜNDAR - Milliyet
Cahilliğin Mutluluğu Dar Geliyor - Kaan SEZYUM - Yeşil Gazete
Hindi Gibi Düşünmek Meselesi - Mıgırdiç MARGOSYAN - Evrensel
Zihin Haritasını Değiştirmek - A. Hicri İZGÖREN - Özgür Gündem
1 Mayıs'a Varırken - Nihal KEMALOĞLU - Akşam
Van Minüt Karanlık - Mehveş EVİN - Milliyet Cadde
Ölüye Tekme, Heykele Kepçe! - Nazım ALPMAN - Birgün
‘Cumhuriyet Putu’nu Yıktılar! - Merdan YANARDAĞ - Sol.org.tr
Heykeller Ağırdır - Okay GÖNENSİN - Vatan
12 Eylül Yargılanacak Mı? - Hüsnü ÖNDÜL - Atılım
Zirve Davası İstanbul’u Bekleyecek - Evrensel
Haklara ve Halklara Düşman Bir Hukuk - Oya BAYDAR - T24
Hem Evlerini Yıktılar Hem De Para Cezası Kestiler - Ruken ADALI - ANF
Kaplan: KCK Davasında Tek Çıkış Yargının Yanlıştan Dönmesidir - Çiçek TAHAOĞLU - Bianet
Kasr-ı Kanço'dan KCK Davasına, Diyarbakır Cezaevi'nden Tespih Direnişine - Ece TEMELKURAN - Habertürk
Halkın Cuma Hutbesi - Sami ÖZBİL - Atılım
Kürt Sorununa Dair Serbest Yorumlamalar - Shelbyl - Komünal İşkembe
‘Türkiye Bugün Bir Utanca Daha İmza Attı’ - DİHA / Jiyan
MGK Seçim 'Güvenliği'ni Görüştü - EHA
Demirtaş, Bahçeli'yi Yakaladı! - ANF
Mavioğlu ve Ülkenin Çiğnenen Onuru - Selami İNCE - Birgün
Vadiler Bitti, Sıra Yaylalarda - Koray ÇALIŞKAN - Radikal
Gün ZİLELİ: Türkiye’nin Pravda’sı Taraf’tır - Levent ORHAN - Yeni Harman
Cesur Yeni Medya - EHA
TİB’den Önleyici Sansür Hamlesi - Yeşil Gazete
Burası Türkiye: 'Yasak' Kelimesinin Yasak Olduğu Yer - Kaan SEZYUM - Radikal Hayat
Nefes Almayınız! - Yaman AKDENİZ - Açık Radyo
Bu Ne Biçim ...... Böyle? - Emre DURSUN - Kronik Muhalif
Genel Ahlak Değil! Adalet! - İlker Cihan BİNER - Jiyan
Yumuşak Makine’ye Sert Yargı - Özge Başak TANELİ - Birgün Pazar
Şişman Haydar'ın itirafları: Yasaklı Hikâye - Bülent SOMAY - Radikal Pazar
ODTÜ Öğrencisi Ergün: Adaletsizlik Bir Gün Herkesi Vurabilir - Ayça SÖYLEMEZ - Bianet
Görünmeyen Emek, Erkek Yargıya Karşı Sesini Yükselt - Funda EKİN - Feminist Politika / BiaMag
Küreselleşen Uyku - Şebnem TAN - Özgür Gündem
Ontex-PTT İşçileri Basın Açıklaması Yaptı - Alınteri.net
Bilanço ve Yeni Dönem - Metin ÇULHAOĞLU - Sol.org.tr
Grev Güncesi - İkinci Tekel Direnişi
Grev Güncesi - Ankara Tekel Direnişi
Grev Güncesi - Sabah / ATV Emekçileri
Af Örgütü'nden İşçiler İçin Kampanya - EHA
Kar Hırsı... - Tufan SERTLEK - Sendika.org
Kıdem Tazminatının Kaldırılması Genel Grev Sebebidir - Evrensel
Alınterimizin Karşılığını İstiyoruz! - Alınteri.net
İtaat Kültürüne Karşı Radikal Bir Duruş: askerleranlatıyor.blogspot. com - Emre TEMİZ - BiaMag
Taşmektep Çocukları! - Şeyhmus DİKEN - Birgün
Yalnız Değiliz, Dünya Bizim! - Mithat Fabian SÖZMEN - Evrensel Pazar
Üzerinde Bir Türlü Anlaşılamayan Bir Paradoks - İsmet BERKAN - Hürriyet
Doğaçlama Ya Da Kurgu İşte Tüm Mesele Bu - Cüneyt UZUNLAR - Açık Koyu
Arap Devrimindeki Örüntüler - Marwan BISHARA - Al Jazeera - Sendika.org
The Telegraph: İran Türkiye Üzeri Suriye'ye Silah Gönderiyor - ANF
Suriye, ‘Güzel ve Yalnız Ülke’ - Nuray MERT - Milliyet
Media And Journalism: The Wedding Crashers - Marwan BISHARA - Al Jazeera


Icicle Official / Under The Ice Album Informative
Icicle At Myspace
How To Make Dubstep/DnB Bass And Beats With Icicle via MusicRadar.com
Eleven8 At Facebook
Eleven8 Artist Page via Soundcloud
Spherique Artist Page via Promo DJ
Spherique via Rawkey
Various Artists-New Blood 011 Official Informative via Med School
London Elektricity Official
London Elektricity Interview By Lady V via This Is Drum & Bass
London Elektricity By Stef Mo via Never Enough Notes
SpectraSoul Artist Page via Soundcloud
SpectraSoul Lost Disciple / Reminiscene via DOA
SpectraSoul Lost Disciple Video via Basshole
Friction & K Tee via BBC Music
Friction via Shogun Audio
K Tee via Shogun Audio
Commix via Twitter
Commix - Re:Call To Mind Album Critic - Max BACHARACH - Resident Advisor
D Bridge B2B Commix – A Bunch of Cuts vs Metalheadz – 8th May 2010 via Beats For The Planet
D Bridge Artist Page via Soundcloud
Pangea At Myspace

Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo FM’den iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
Dinamo – Send Promos: misak[æ]dinamo[dot]fm – Makina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
Lies & Liars - Ben HEINE
Ben HEINE's Flickr Page

>>>>>Poemé
Ruh ve Girdap - Kağan KÖK

Ruh girdabıyla döner geriye
Bakarım donuk yanık kalıp öyle
Ses koku bürünüp süslenir
Beni ölçen biçen tuhaf bir vezin
Orman kokan zaman söze gelir

Orda ölüm tanıdık ikiz aşina
Kendimden kendime bir gönderme
Ne ses ne seda
Ve sanki ölüm değil, tahta bir yalnızlık
Ve yineleme, yineleme

Ölüm erbabı doğru bilir
Ruh kuyusundan çıkan bir kelime
Türlü anlamlara gelir
Ve işte ağır mazlum uyanış
Yaşlılık denen zenne

O maktul hazine kime kalır
Aşklar sarp dağlarda kum fırtınasıdır
Bulduğu her sığınak; metruk harap
Göz göze gelir ruh ve girdap
Ah! hiç sayılmamış karşılaşmalar

Kaynakça: Şiir.gen.tr

Comments