Deuss Ex Machina # 528 - Spanvac Axavni

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_528_--_Spanvac Axavni

08 Aralık 2014 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>sesli meram muhteviyatı<<<<<
1. Ishq - An Eternal Sea (Virtual)
2. Ishq - Shoreline Rain (Virtual)
3. Wolfgrowl - Lucid Dream (Picpack)
4. Wolfgrowl - Daydream (Picpack)
5. Christopher Willits - Clear (Ghostly International)
6. Christopher Willits - Ground (Ghostly International)
7. Thom Yorke - Nose Grows Some (Self Released)
8. Thom Yorke - Truth Ray (Self Released)
9. Martin Nonstatic - Verträumt Part 1 (Subspiele Records)
10. Martin Nonstatic - New Area (Subspiele Records)

Spanvac Axavni
(528)

Bataklığın Keşfi

“Artık hiçbir şeyin yaşama katılmadığı bir çağda, yaşama ilişkin tüm düşüncelerimizi yeniden ele almak gerekir. Nesnelerin bizden öç almasının nedeni de bu üzücü kopukluktur ve artık içimizde yaşamayan, nesnelerin akışında bulamadığımız şiir, ansızın olayların kötü yanından belirir; nedensiz tuhaflıkları olsa olsa yaşama sahip olamayışımızla açıklanabilecek onca cinayet hiçbir zaman görülmemiştir.” Antonin Artaud

Kesintisiz, tereddütsüz, eksiksiz ve gediksiz bir tahayyül içerisinde hemen her şekilde varlığı anımsatılmaya çalışılan bir meseledir keşfetmek. Bütün yeniden ve yeniden dönüştürülürken hiçbir surette boşluk bırakılmaması adına çabalanılırken muktedirce arada ve derede ve sıkça belirtilendir keşfetmek. Hemen her şeyin yekpareleştirildiği tamamen tek düzeliğe prangalarla bağlandığı, çukurun boyunun herkesi kapsayacak kadar derinleştirildiği bir uzamda keşfetmek bariz bir gösterendir. Bariz olan salt “bakmak” ile görmenin arasındaki farkı kapatabilecek bir tahlildir keşfetmek. Erkânın sözcüklerinden bütünlenenler değildir o keşif. Erk, her şeyi kendi doğrusu üzerinden dillendirirken, bunun adına gün aşırı yeni tehditlerini savururken, kötülüğü savunurken o bahsedilenlerin tam da bittiği yerde başlayanlardır keşfetmek meseli. Keşfedilen bütün bu pespayelik çağrışımlı örtbas etmekten gayrisine pek müsamaha gösterilmeyen devlet aklının eylediklerinin dökümünü ihtiva etmektedir.

Sistemin tüm olanaklarıyla birlikte, hemen her şeyin toptan yok etmek ve sınırlandırmak üzerinden şekillendirildiği menzilde, anlatılması elzem olanlardır keşfetmek meselinde dökülenler. Görmek için bak, anlamak için bak ‘keşfet’ denilip durulan bir ülkede yaraların halen apaçık meydandayken nasıl da bunca sıkça yinelene geldiğini hatırlatacak kesişimdir değindiğimiz. Uzamın doğusuna gidildikçe nasıl hak, hukuk ve adalet bahislerinden ırak bir yere dönüştüğünün karşılığıdır o keşfetme halinde karşılığını tam olarak bulan. Bir ülkenin yüküne yük eklenmeye devam edilirken, artık omuzlar çökmüş, sinirler laçkalaşmışken “hanedanlık” hayatının tesis edilmesidir keşfedilmekten kasıt. Eğri ve eğreltiliğin bir bakış bir norm haline dönüştürüldüğü bir yerde sahici olanın “yıkım” olduğunu anlamlandırandır, fenafillâhı gösterecek ve bildirecek olandır işte keşfetmek edimi.

Bugün ülkenin her gün giderek daha muhafazakâr ve çok daha fazla dayatmalar ile yaşanılan bir yere dönüşümüdür keşfedilecek olan. İki arada bir derede, o cümlelere sıkıştırılanların aslında neyi ortaya koyduğu da anlaşılabilecektir bir ihtimal. Keşfedildikçe nasıl kör karanlıktaki bir yerde yaşadığımızın amasız, fakatsız örnekleri dökülecektir. Talimat ve karar hükmünde kararname, kural, nizam ve talimatlar bir dolu çalıştaylar hükümleri bildirmek adınadır. Bir seferde çokça ahkâmla birlikte aslen dizginlerin kimlerin elinde bulunduğunu yineleyebilmek adınadır. Her birimize bildirilen bir meydan okumadır bir kez daha. Keşfedilenler bir karede, hemen tek bir hamlede nasıl bir yerde yaşatıldığımızın dışa vurumudur. Gözler önünde simyası sağaltılan bir yok ediş rutininin ta kendisidir. Mutsuz, sürekli çekimser bir o kadar tereddütlü attığı adımdan bile şüphe eden, aldığı soluktan bile huylanan ahvalin düpedüz, apaçık meydana getirilmesidir keşfettirilen.

Sözün kerameti tırpanlanırken, dilden dökülenler umursanmazken her yer yangın yerine bunca kolay dönüşmüşken daha fazlasını kabulleneceksiniz her nasıl olsa efelenmesidir mesele. Kesintisiz had bildiriminin ötesi daha büyük ayrışımların çağrısıdır bunların yan yana durduğu sofranın da ortaya getirilmesidir. Genellemeler öylesine sıkça yineleniyor ki; sıradan olanın sözü hep havada bırakılıyor. Sıradan olanın cümlesi artık duyulmuyor. Derdi nedir hiç anlaşılmıyor. Tek bir doğrunun baskısı altında hayatın idame ettirilmesi savunuluyor. Bilindik her ne varsa bu kalıt, kalıp, tek parça olana rehin ediliyor. Keşif, bunlar üzerinden ileriye değil tam tersi istikamette geriye doğru bir menzili bina ediyor, gösteriyor. Yürekler daima yangın yeriyken sözü unutabilmek, vahameti detaya indirgetmek, her şeyin üzerini örtbas edebilmek ve nihayetinde boyun eğdirmek için sıra sıra dizilenlerdir keşfettirilenler aralıksız.

Bugün, bu yerde tam karşılığı bir türlü bulunamayan düşman ediminin, aslen nasıl kotarıldığını her neye dayanılarak şekillendirildiği meydandadır. Gün şafakla yeniden başladığında bu şekillendirme çabası da en başından yol almaya kaldığı yerden devam eder. Bir gün evvelinde bırakılan tüm o tahakküm yeni bir evrede çok daha sert bir biçimde yinelenir. Bir keşif de buradadır. Bir kez daha duyumsatılan sözün lime lime edilebilirliğidir. Muktedirin bekası bu hayatın kendisinden çok daha mühimdir. Biyopolitik reaksiyonlar, düzenlemeler, tehditler hep bunun içindir hayatı bir biçimde sınırlandırmak adınadır. Böylesi karanlık bir tablonun son kertede kabul edilebilir, bildirilmesi adına güncellene gelendir. Sözün havada bırakılmasının ardılı artık toptan imhaya doğru meyil ettirilmektedir. Uçurum hepimizin burnunun dibinde bunca yakına taşınmaktadır.

Keşfedilen bu uçurumun tam ucunda yaşatıldığımızdır eksiksiz ve mübalağasız. Keşfe açılan yok ediş sahanlığının güncellene gelmesidir. Savunulanlar ile aslında yapılanlar birbirlerini tamamlar bu düzlemde. Sözü edilenler buna gerek duyulanlar hep asıl yapılanları gizlemek adınadır biteviye. “Tehditlerin” cümle aralarında yinelene geldiği, yaşama hakkının, barış istencinin, adalet beklentisinin, hürriyet ve özgürlük bağıntılarının toptan tarumar edildiği bir güncelliktir karşı karşıya olunan. Değerlendirmeler ardı arkası hiç kesilmeyen atfedişler bu hinliği, denekliğin bu ülkedeki tam karşılığını cisimleştirir. Uzun nutuklar atılırken bir yandan yüzlerce kişinin, gözaltına alınmasıdır bu Kürd illerinde. Bir insan katledilirken, iki çocuğun ağır yaralanmasıdır örtbas edilmeye çabalanılan. Ankara için, Doğu neyi temsil ediyorsa batısı da en az onun kadar yabana atılmaması gereken en az onun kadar tehdit nüvesine mertebesine ulaştırılandır.

Kürd illerindeki hınçla kotarılan sistematik kırım Ankara’da “dökülecek kanın sorumluluğunu Kürtlere yükleme” bahsi ile geçiştirilmektedir. Aralıksız müdahale, operasyon ve devletin her kim olduğunun bildirimi yapılırken bir halka karşı yapılan, tüm bu zulüm için verilecek yanıt reel politiğin düş kırıklığıdır. İnsanlara verilen değerin her ne halde olduğunun tam karşılığı tehdidin güncellenmesinden okunabilir. Ankara’nın kendisinin doğusuna verdiği bu hazımsız tespitin batı için olanları da hemen hemen hiç altta kalmayandır aşağısında kalan, bir mesele değildir. Batının diline, öğretisine, düşününe, yaşam hakkına karşı, açıktan yapılan tüm müdahaleler Kürd illerinde yıllardır sürdürülen tek tipleştirme hamlelerinin hep bir başka varyantıdır. Asimile etmelerin güncellenmiş halleridir bu yaşatılanlar istikameti zerre-i miskal değişmeksizin.

Henüz hiç kimselerin umursamadığı ve farkına varamadığı, topyekûn rehinelik için yeni ülkenin sabit fikir, kindar ama sözüm ona kurallara riayet ederken her şeyi yapabilen (azınlığının) yüzde bilmiyoruz kaçın hayatına “entegre” edilmesidir. Onlarla birleştirilmesi ne Osmanlıca ne de Milli Eğitim’e din temelli müdahaleler, ne kızla erkek ayrımı üzerinde bunca uzun çabalar yekûnda asıl olan rehin bir ülkenin bina edilmesidir burada. Zihnen, bedenen ve eylemselliği ile devletlûnun tebaası bir ülke. Devlete göre tepkimesini ayarlayan ve enikonu sessizleşen bir memlekettir mesele varılmak istenen. Varılmak istenen menzil, tüm anlamların paramparça edildiği yeni yorumların ise tamamen basmakalıp, tek tip bir formülle kotarıldığı ezberlerden mülhem bir menzil bütünlüğüdür. Yaşam ile ölüm arasındaki hemen hemen hiçbir şeyin bırakılmadığı, daha doğrusu olan bitenleri bahsetmenin önünün alındığı engellendiği bir dünyadır tasvirine girişilen.

Yaşamla ölüm arasında devlete rehin bir dünyadır tasavvur edilip gerçeğe evirilmeye çalışılan. Dert hiçbir zaman yekpare değilken her şeyin çözümünün tek bir bağlamdan kontrol edilebilecek bir mesel halinde değerlendirilmesidir hepimize keşfettirilen. Başka bir uzamın, başka bir algının, paylaşımın yahut da düşünsel savunuşun değil riyaya rıza göstermelerin güncelliğidir keşfettirilen durulan. Yağmanın kabullenebilirliği üzerinden tezler geliştirilmesidir keşfettirilen. Darbe mi hırsızlık mı bahsinin ahkam diye, bin bir türlü hinliğin ve üç kağıdın sergilendiği bir seçim güncesini değerlendirmek üzere konuşulduğu bir yerdir o keşfettirilen. Hidayetliğe ulaşmış olanın dilinden dökülen darbeye karşı yağmanın tercihinden zerrece utanç duyulmamasıdır keşfettirilen. Uzamda daima bambaşka şeyler üzerine ahkâmlar kesilirken, vaveylalar kopartılıp, manşetler atılıp, ezberler okunurken “darbecilik” geleneğinin halen bu kakofonin içerisinde kendi bildiğini dayatmasının bugün yinelenmesidir keşfettirilen.

Kesintisizleştirilmiş tercihlerin, ak ya da kara olması dışında bir başka seçeneğe, tercihe hayat hakkı tanımayan bir akıldır keşfinde prangalarla bağlandığımız. Keşif artık birkaç tıklama kadar uzağınızda diye anılanlar yok etmen kültürünün serpilip büyümüş halidir. Yeni Türkiye eskimiş köhneleşmiş olan her ne varsa buna sahip çıkan, inatla savuna gelen bir menzildir. İç Güvenlik Paketi topyekûn bu heder etme süreçleri ve sürekliliği dâhilinde atılmak istenen bir adımdır. İnsan hakları konusunda kurulduğundan bu yana daim sınıfta kalmaya devam olunan bir yerde utancın kanıksanabilir bir mesele evirilmesi uğraşıdır. İç güvenlik paketinin yanında cumhurbaşkanlığı nezdinde de bir başka güvenlik tasarımının şekillendirilmesidir bu utançlara yeni halka diye eklenmeye çalışılan.

Kesintisizleştirilen denetim ve gözetim ve dayatmalar bir yönüyle erkânın hayatlarımıza karışma iradesindeki bu hevesler cevvallikler biri bitmeden bir başkası başlayan hamleleriyle keşfettirildiğimiz konuları, yaşayarak tecrübe edeceğimiz birer sınavlara dönüşümü sağlama alınmaktadır. Bir sınavdan hep bir başkasına geçilirken her şeyin sonuna kadar zorlanarak dayatıldığı, buna çalışılan bir menzil halinde, faşizmin daha önceden tecrübe ettirilmiş olan yüzeylerini yıkarak, aşarak, bendine sığmayıp taşarak güncellenen bir zül sahasıdır oluşturulan. Her şeye karışılmaya devam edilen her an müdahale edilebilecek bir şeyleri fıtrata göre uydurmaya ve keyfe keder yeni icatlara girişilen bir yerin taslağıdır, hiçbir türlü nihayetlenmeyecek. Keşif olarak gezdirildiğimiz “standart” olarak hiçleştirme çabasının bir tezahürüdür.

Keşif olarak önümüze çıkartılanlar bundan sonra hayatın her ne halde olacağı bahsinin kestirmesidir. Onu az daha öteye taşıyan ve düşündüğünü ifade etme gayretine düşen için tasarlanmış korkutmaların güncellenmesidir. Rutini konuşarak eyleyerek yapanlar için ise dipsiz bir gayya kuyusudur vaat edilen burada hiç uzağında olmadığımız. Körlemesine, daha derin kırımların arafında tutuluyoruz. Her gün bundan kurşun gibi ağırdır artık bugün devletle beraberindekilerin gözetiminde keşfettirilmekteyiz. Bir “Rönesans” güncesinde yaşadığımızın edebiyatçı kimliğine özellikle vurgu yapan bir insan tarafından seslendirilebildiği bir yerde bu keşfimiz hikâye değildir. Keşfettirilen hemen her gün bunca kıyamet yinelenirken insan eliyle bunların önemsenebilir meseleler değil doğrudan, normalleşme veya Rönesans gibi tanımlara sığınılarak anlatılan, anlaşılır kılınmaya şartlandırılan bir zorunluluk olarak bahsettirilmesidir keşfettirilen.

Sözün tüketimi, popüler kültüre rehin edilebilir bir menzilin de bina edilmesidir. İter tutar yan olmasa da daima evreka! diye koşa koşa erkten icazet alınıp duyurulan cümleler keşfettirilenin utançların altın çağına tanıklık ettiğimiz bir yerde olduğumuzu bildirmektedir. Taarruzları örtbas etmek gerçek kırılmaları bir detaya indirgetmek, aklın menzilinden uzağa taşıyabilmek, sorgusuzluğu kalıcılaştırmaktadır keşfettirilen. Haklar biteviye yağmalanırken ceberutluk kutsarken artık enikonu yakıştırılacak kelimelerden atıflara her meselin zıvanadan çıktığı bir delirtme halidir güncellenen bir biçimde keşfettirilen. Oysaki keşif denilen şey tüm sınırlandırmaları alaşağı edebilme gayretinde bulunmaktır. Herkes ezberlerine tutunurken yeni ve duyulmamış olanı bildirmektir. Yeni ve bahsedilmemiş olanın, duyulmamış bir tespitin, bu kendini tekrara alıştırmış, kendisi dışındakini hiç eden, yok sayan akla karşı bütünleştirdiğidir o keşif.

Yaşarken tecrübe ettirilenlerin aslında nasıl bir dönüşümü göstere geldiği alenidir bu cinnetlik memlekette, açık ve yalın. Dur durak bilmeksizin yinelenen şablonların ülkesindeyiz Her şey üstenci bakışımla gün aşırı daha fenası adına seslendiriliyor. Kendi sözünü unutan bir naçarlıkla sayaç ilerletilirken, değiştirilirken nerede kalmıştık bahsi yeniden biçimlendiriliyor. Nerede kalmamıştık ki? Neresi tamamdı ki? Her şey böylesine hızlandırılmış ve bir biçimde tüketilmeye devam edilirken öcüler yaratmanın sonsuzluğunu keşfediyoruz dört yanda. Erkan daha sözünü tamamlarken alkışlar ve çok ama çok doğru söylediniz nidaları diziliyor. Yarının ne olacağı bir gün önceden müjdeleniyor. Keşfettirilecek şey nasırlaşmış bir algı, kör topal bir zihin ve duraksamaksızın cahiliye ülkesine varmak uğraşın ta kendisine eviriliyor. Cehalet ile bir ülkenin sınırlarının yeniden çizilmesine çalışılıyor.

Keşfettirilen gelecekte yaşayacağımız günlerin bir ön izlemesidir bizim açımızdan. Bugün gümbürtüde unutturulmaya çalışılanların tastamam birkaç zaman sonra hepimizin hayatına karşı müdahale etmelerin yolunu açacağı ise muhakkak ve kesin bilgidir. Yaşamın nasıl umursanmadığı, yok etmeye varana kadar silsileler içerisinde değerlendirilen ataklarla bir muktedir eğlencesine dönüştürüldüğü hazin bir ikrardır işitilmesi ve bilinmesi gerekli olan. İyi de nereye kadar, nasıl. “Burası sizin yeriniz değil” diye söze başlayıp Suriye’den göç etmiş mültecileri Maraş’ın dışına süren bir valinin bulunduğu bu yerde nereye kadar bu keşfine zorla götürüldüğümüz şeylerin bir azaptan başkası olmadığını nihayet anlayacağız. Yaşam tükettirilen bir mesele indirgenirken nereye kadar sürecek tüm bu kumpanyaya karşı kayıtsızlık. Benim dediğim olurdan bizim söyleyeceklerimizin eksiksiz ve gediksiz, siyaseten değil hayat için dillendirileceği, anlaşılacağı bir ülke çok mu uzakta yüzyıl sonra bile hala mı ütopya!

Misak TUNÇBOYACI – İstan’2014


>>>>>Bildirgeç
Kene Tipi Algı Hapishanesi - Rahmi M. ÖĞDÜL - Birgün

Hava, henüz duyumsanmamış duygularla dolu. Algılanmayı bekleyen o kadar çok şey var ki. Ve bizler olabildiğince az algıyla hayatta kalmayı başarabiliyoruz; sadece hayatta kalmayı ama. Ve kısıtlı algımızla anlamlandırıyoruz dünyayı. Sözcüğün tam anlamıyla yaşamak, hayatın içine yayılmakla, katılmakla, yeni duyumsama, algılama biçimleri keşfetmekle mümkün olabilir.

Oysa iktidar, tebaalarının yeni algılama biçimleri keşfederek yaşamın içine yayılmalarından, yeni bağlantılar kurmalarından pek hoşlanmaz. Olabildiğince az algıyla yaşamını sürdürecek yeni bir insan yaratmaya çalışıyor o yüzden. Eğitime, kültüre ve sanata yönelik müdahaleleri, bu tür insan yaratma projesinin bir parçası. Mevcut beş duyusunu bile kullanamayan, yaşamı ve bedensel duyumları olumsuzlayan bir tür çileci hayat tarzını dayatıyor. Ölüm ile açlık arasına sıkıştırılmış, yoksullaştırılmış yaşamları, aşkın bir hakikate yönelterek bir lokma bir hırkayı öneriyor.

Kırmızı hap mı, mavi hap mı?

Bu, kadim bir projedir. İ.Ö. 5.yy’da yaşamış Permenides de bedenden gelen, duyularımızla elde ettiğimiz bilgileri doksa (sanı) olarak aşağılamış ve aşkın bir hakikate sadece akıl yoluyla ulaşabileceğimizi önermişti bize. Matrix filminin Morpheus’u Neo’ya kırmızı hap ile mavi hap arasında seçim yapmasını önerdiğinde, aslında Parmenides’in öğretisini dillendirmektedir: hakikate giden yol ve sanılara giden yol. Ama bedene güvenen ve bilginin bedenden geldiğine inanan hainler her zaman olmuştur. Deneyciler, bilginin duyulardan geldiğine inananlardandır. Matrix filminin haini Cypher da bir deneycidir. Bir hain olarak Cypher, iktidarın bedensizleştirme projesinden kaçar ve bifteğin keyfini çıkarırken duyumcu bir söylev çeker bize: “Bir bifteğin gerçek olmadığını biliyorum. Bunu ağzıma koyduğumda Matriks’in beynime bunun taze ve sulu olduğunu söylediğini biliyorum. Ama dokuz yıldan sonra neyi fark ettim, biliyor musun? Cehalet mutluluktur.” Bedenden gelen duyguların cehalet olduğunu vurgularken, iktidarın terimleriyle konuşmaktadır hâlâ. Bedenli yaratıklar olarak yaşamın içine gömülü olanları hep cehaletle suçlamıştır iktidar ve dünyevi olanın karşısına aşkın bir hakikat çıkarmıştır. Alabildiğine sömürdüğü ve yoksullaştırdığı insanlara dünya zevklerinden uzak durmayı ve çileci bir yaşama katlanmayı öğütlerken, kendine şatafatlı kozalar örmüştür.

Beş duyuya ek bir duyu

Felsefeci Michel Serres, neşe üzerine yazdığı ilk kitabında duyuların analizine girişmiş ve Cypher’laşmıştır: “Bir sauterne şarabının ağızda bırakacağı tadı ve yaratacağı duyumları analiz etmek için 30 sayfa harcadım” (bkz Mary Zournazi, Umut, Literatür Yayınları). Rasyonalistlerin karşısında duyumcu bir felsefeye yöneldiği için kolaylıkla hainlikle suçlayabiliriz Serres’i. Ama beş duyuya iki yeni duyu daha ekleyerek hainliğine devam eder: “Beş duyuya ek olarak, bir içsel duyumuz (gözlerimi kapadığım zaman, bedenimin varlığına ilişkin bir duyuya sahip olduğumu anlıyorum) ve bir de nörobiyologların keşfettiği hareket duyumuz var; bu yürürken, zıplarken, dönerken bedenimi nasıl hissettiğime ilişkin bir duygu.” Haziran Direnişi’nde, hareket duyumuzun (kineztezi) müthiş kudretini keşfetmiştik hep birlikte. İktidar, duyusal yetenekleri körelmiş bir insanı kolaylıkla teslim alacağını bildiği için sadece hayatta kalabilen yeni insan yaratmak zorunda.

Açlık ile ölüm arasında

Eğitim, kültür ve sanat; yeni duyumsama biçimleri keşfedeceğimiz alanlar saldırı altında; algılarımız budanıyor, farkında mısınız? İktidar, kene tipi algı hapishanesine kapatmak istiyor bizleri. Sadece üç algısıyla yaşamını sürdürür kene. Karnını doyurduktan sonra toprağa düşer, yumurtalarını bırakır ve ölür. Açlık ile ölüm arasına sıkıştırılmış bir varlık. İktidar algı hapishanesinde tutsak almaya çalışsa da insan, yeni duyumsama biçimleri keşfeden bir canlıdır, yani Homo sapiens’tir. Michel Serres “sapiens”in, zevk/tat sahibi olmak anlamına gelen Latince “sapere” fiilinden geldiğini vurguluyor. İktidara rağmen hava hâlâ, duyumsanmayı bekleyen şeylerle tıka basa dolu. Bedenin tüm yüzeyinin duyarlı hale geldiğini bir düşünsenize. Havada ihanet kokusu.

* Akla düşenler, yola çıkıldıkça derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. Akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. Derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. Bahis açtıklarımız anaakımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. Etmekten bir özenle, koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla ve yazabildiğimiz kadarıyla. Anlatmak bir mesele. Kısadan mevzunun her ne olduğunu bildirebilmek büyük bir çaba ve özveriyi aynı zamanda da gözlemi gerektiriyor. Rahmi ÖĞDÜL'ün kaleme aldığı Kene Tipi Algı Hapishanesi bu bağlantıyı gerçekil kılan bir okuma parçası. Sözün tükendiği alanlarda yeniden hatırlanabilmesini ve nasıl bir ülke gerçekliğinde olduğumuzun yalın anlatısı karşımızdadır. ÖĞDÜL ve Birgün Gazetesi'nin anlayışlarına binaen metni sayfamıza iliştiriyoruz.


...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina  ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Sesli Meram / Deuss Ex Machina Kayıt Bloku.. Geçtiğimiz Günlerden Ses ve Söz - Podcasts
Gezi Parkı Eylemleri: Türkiye’de Toplanma Özgürlüğü Hakkı Şiddet Kullanılarak Engelleniyor - Uluslararası Af Örgütü
Gördüm - Bir Gezi Parkı Direnişi Belgesel Filmi - Documentary Film - R H - Vimeo
Soma'da Hayatını Kaybeden İşçilerin Anısına... - Soma'nın İşçileri
Soma'da Sekiz Saat - Devrim TABAN, Zeynep ORAL - Vimeo
İHD: 2014’te 49 Çocuk Cezaevinde, 64'ü Gözaltında İşkenceye Uğradı - Bianet
Kobane Direnişi İle Dayanışma Kapsamında Yapılan Eylem ve Etkinliklere Müdahale Sonucunda Meydana Gelen Hak İhlalleri Raporu - İHD
Nefes Alamıyorum; Irkçılık ve Ötesi - Remzi BARUD - Etkin Haber Ajansı
New York’tan Yunanistan’a: İsyan Ediyoruz Çünkü Nefes Alamıyoruz - Jerome ROOS - Fraksiyon
‘Nefes Alamıyorum': Başkaldırının Farkında Mısınız? - Cihan TUĞAL - Alternatif Siyaset
Nefes Alamıyoruz - Tarık ALİ - İştirakî
Nefes Alamıyoruz - Misak TUNÇBOYACI - Harfvolver
Adın Ne? - Akın OLGUN - Birgün
Roboskî'de Yazdık - Halil SAVDA - Yeni Özgür Politika
Af Örgütü: Türkiye Dahil 141 Ülkede İşkence Devam Ediyor - Ajansa Kürdi
İdil Süryanilerinden Şükrü Tutuş’un Faili Meçhul Cinayeti - David VERGİLİ - Faili Belli
90'ların Hak Mücadeleleri - İnsan Hakları: 90'lı Yılları Aşmak - Hüsnü ÖNDÜL - Bianet
AKP Aleviliği ve Kirli Hesaplar - Akın KAYA - Muhalif Yazılar
TC’leştirilen Osmanlı - Göksun Gökçe GÖNDERMEZ - T24
Son Bakış - Batuhan BATI - Radikal.Blog
Hegemonya - Tanıl BORA - Birikim
Karşı Hegemonya - Deniz YILDIRIM - İleri Haber
Alev Alatlı’nın Gözleri… - Kemal BOZKURT - Harfvolver
Gülen: Cadı Avı Başladı - Deutsche Welle Türkçe
Faksla Yayılan Çağrı: Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık - Elif İNCE - Bianet
Kobané Direnişi 90.Gününe Giriyor - Anarşi Haber
Suphi Nejat Ağırnaslı’nın Annesine Mektubu: Gidişimden Arkadaşlarımın Haberi Yok, Bu Seninle Benim Sırrım - Diken
Bir Köpek Ne Düşünür Savaşın Ortasında? - Murat CAYMAZ - Akşam.com.tr
Şengal'den Bakınca The Cut - Kesik Dilin Anlattığı - Cihad İLBAŞ - BiaMag
Zorunlu Osmanlıca, Seçmeli Kürtçe ve Egemenlik Meselesi - Cuma ÇİÇEK - Birikim
Erdogan's 'New Turkey' Aspires Teaching 'Old Turkish' - Pınar TREMBLAY - Al Monitor
Kulp Davası 2015’e Ertelendi - Evrensel
Irak ve Suriye Sahasında Öldürülen Türk İstihbaratçıların Listesi - ABNA
Modern Toplumu Eleştiren Gerçek Olduğu Kadar Rahatsız Edici 14 İllüstrasyon - Duygu ARSLAN - Listelist.com
Göstergeler ve Makineler, "Giriş: Logos ya da Soyut Makineler" - Maurizio LAZZARATO - M.F. BİÇİCİ - Hayalgücü İktidara
Soma’da Başmüfettişten ‘Acı İtiraf': Taksi Paramız Yoktu, Denetlemeye Gitmedik - Diken
Imagining The Socialist City - Owen HATHERLEY - Jacobin
How The United States Rolls - Slavoj ŽIŽEK - In These Times
Gezi And Ferguson: A Reply To Ceren Kenar - Louis FISHERMAN - İstanbul New York Tel Aviv
Bir Ölüm Kalım Meselesi: İkinci Yeni ve Gezi Direnişi - Bülent USTA - Artcivic
The Ties That Bind, From Ferguson To Ayotzinap, Mexico - Enrique C. OCHOA & Gilda L. OCHOA - Counterpunch
Arap Solu'nun Gerçekle Bağ Kurmasındaki Güçlükler - Nahid HATTAR - İştirakî
Unmasked: The Man Behind Top Islamic State Twitter Account - Channel 4 News
Frontlines Podcast: The End Of Israeli-Palestinian Security Cooperation? - Jerusalem Post
İstanbul Anarşi İnisiyatifi’nden Nikos Romanos’un Zaferi Üzerine - Sosyal Savaş
“Makarna ve Kömürü” Geri Almak - Nazır KAPUSUZ - Başlangıç
Alatlı'ya Göre Birey Ehlileştirilmeliymiş - Ceren ÇIPLAK - Cumhuriyet
Kapitalizm, Lacan ve Mevlana - İlker KÜÇÜKPARLAK - İhtisas Tramayı
Diyanet İşleri Başkanlığı Araştırması / Algılar, Memnuniyet, Beklentiler - HYD Türkiye - Konda
Çocukların İnsan Hakları Nerede? - Tülay BİNGÖL - Bianet
Sen Yanmazsan, Ben Yanmazsam, Nişanyan! - Alper ÇEVİK - Devrimci Kararsızlık
Չշփվելը հարցի լուծում չէ․ Հասան Ջեմալ | Hasan Cemal: No Contact Is Not a Solution - Civilnet
Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması - İletişim
"Onurlu Olan Biri Asla Yoksul Sayılmaz" - Budapeşte’den Bir Evsizin Öyküsü… - Tarık DEMİRKAN - Turkinfo.hu
Alışmak Sevmekten Daha Zor Geliyor - Cansu KARAGÜL - BiaMag
Adile Naşit'i, "Adela" Olarak Anmak - Hazan ÖZTURAN - Film Loverss
Narmanlı'da 'Huzur' Nöbeti - Nurinisa EROĞLU - Sanatatak
Paul Veyne’nin Foucault’su Veya Akvaryumunu Kıran Kırmızı Balık - Emek EREZ - Edebiyat Haber
Fabrikalardan Sokaklara Sınıfın Şairi, Sınıfın Savaşçısı: Bekir Kilerci -Hayri TUNÇ - Direnişteyiz.org
Black Flag White Masks: Anti-Racism and Anarchist Historiography - Süreyyya EVREN - Affinities
İnsanlığın Yeni Evrensel Bir Bildirgeye ve Uluslarüstü Bir Organizasyona İhtiyacı - Ercan KANAR - Demokrat Haber

Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo’dan iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
DinamoPromo InquiriesMakina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Fotoğraf : Street Art By Blue

>>>>>Poemé
Kısa Türkiye Tarihi - Cemal SÜREYA

I

Şelaleye
Düşmüştür
Zeytinin dalı;
Celaliyim
Celalisin
Celali.


II

Üç anayasa
ortasında büyüdün:

Biri akasya
Biri gül
Biri zakkum.


III

Türkiye'nin adı,
Soyadı yasasından beri
Atatürk adından
Soyutlanamadı:

1930'lu yıllarda
Etitürkiye;

1940'lı yıllarda
Atetürkiye;

1950'li yıllarda
Uditürkiye;

1960'lı yıllarda
Ötetürkiye;

1970'li yıllarda
Atatürkiye;

1980'li yıllarda
Aditürkiye;

Mavi yolculuklar var bir de
O yunani o güzel yolculuklarda,
Hemen her zaman:
Adatürkiye.


IV

O yıllarda ülkemizde
Ceşitli hükümetlerle
Yetmiş iki dilden
İkisi yasaklanmıştı:

İkincisi Türkçe.


V

Kahvede subay yok,
Bu nasıl iştir.

Kaynak

Comments