Deuss Ex Machina # 403 - see on kuni meil elada

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_403_--_see on kuni meil elada

04 Haziran 2012 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
>1<-Bersarin Quartett-Im Glanze Des Kometen (Denovali Records)
>2<-Bersarin Quartett-Der Mond, Der Schnee Und Du (Denovali Records)
>3<-Crisopa-Last Membrane (Adapt Remix) (n5MD)
>4<-Crisopa-Ruled by Strange New Laws (n5MD)
>5<-Dirk Geiger-Last Departure Tempelhof (Tympanik Audio)
>6<-Dirk Geiger-Frozen Lights (Tympanik Audio)
>7<-Cyrus-Rupture (Chestplate)
>8<-Cyrus-Nostalgia (Chestplate)
>9<-Compa-Security (Area Recordings)
>10<-Compa-Cold Weather (Area Recordings)
>11<-Kryptic Minds-Askum (Tectonic)
>12<-Kryptic Minds-When Two Paths Cross (Tectonic)

see on kuni meil elada
(403)

dizge kelimelerin birbiri peşisıra sıralanıp hah çok da güzel oldu pek de matah oldu demek için bir bağlaç olmamıştır, bu her yanında bilinmeyeni bol, çözümlenemeyeni gani, işitilmeyeni dağ gibi, yığıntılarının hep altında kalan, bırakılan nesillerin ahvalinin daima bulunduğu, el altında tutulduğu, mütemadiyen eksik konulmadığı bir yurt sathında gördüğümüzü varsaydıklarımız için belirgin bir başlangıçtır. bir başlamaktır tümü yeknesak makamdan aynı tornadan kestirilip biçimlendirilmiş, tektipleştirilmiş, tek vurgusundan gayrısına müdanasız sert çıkışların sergilendiği bir yerde varlığın korunaklılığını, geleceğini sağlayacak olan bi'çaba toparlamasıdır. es kaza yan yana düşen değil, basbayağı bilindikliği için çabalanıldıkça her ne isek o olduğumuzu anlamlandırabilmek, bu hayat silsilesi içerisinde durup, geçirdiğimiz günlerin ardından bizlere neyi bıraktıklarını, hangi şeyleri miras eylediklerini anlamlandırabilecek bir bütünleştiricidir. dizge kayıtsızlığın olağanlaştırılması çabalanımına karşı tok bir sesleniştir kimi zaman. durduk yerde başa getirilenlerin neden sorusu sorulmaksızın, tahlil edilmeksizin reva görülenlerin okuması için birer vesile teşkil edendir.

bağlar, yaşamlar, yaşayışlar bir rutinin dışında hemen her gün yeniden başlatılıyorsa bu cenahta kimlerin bu işleri, bu dinamikleri altüst ederek yeniden kotarmaya gayret ettiklerini manidar bir biçimde şekillendirecektir. dizge olağanlığın bilindikliğini değil, çatkapı başımıza getirilenleri, örülen çorapları anlamlandırmaktır. birini diğerinden ayırmadan, ötekileştirmeye zerre tenezzül etmeksizin insanlığın vurgusuna sahip çıkmak dururken nelerle uğraştırılıyor olduğumuzun bilindikliğidir (bkz güncel boyalı medyamızın tirajını bol bulunca her daim diline dolamaktan kaçınmadığı çalakalem meseller bu diye sunduğu dedikodular, eyyamlar v daha niceleri). bilinesi kılınmasıdır. dizge varlığı kanıtlanmış bunca mesnetsizliğin v topyekün hadsizliğin örnekler veya ilaveten kelimelerle donatılarak sunulmasından daha hakkaniyetli bir sonucu ortaya çıkartır. başımızdakilerin bizleri görmediğinin, işitmediğinin kanıtlayıcısıdır. kimliksizleştirilmekten tutun da nasıl olsa sözün karşılığını tam bilmiyorlar yoluyla ortaya konulan demeç sağanağını bir kenara koyduğumuzda, özgür basın yoluyla işittiklerimiz bile nerede hata yapılıyor olduğunu da özetleyecektir. bütünlükle idrak ettirecektir hala anlamak konusunda tereddüt taşıyan bünyelere.

dönüşümü değil sabitlenmeyi mümkün kıldıktan sonra dirayeti değil yazgıyı itekleyerek, bir o yandan bir bu yandan kaderiniz bu, buna talim edeceksiniz yolu ile kesiştirilebilecek çözümlemelerin sıraya konulduğu bir zaman aralığından sesleniyoruz. soykırmanın illa v billa kimliğini ortaya sermiş olanların canlarını alarak, sürgün ederek değil tam aksine şimdiki zamanda uygulandığı biçimiyle topluca tevkif ederek, zulm ederek, mahpus kılarak da yapılabileceğini sunan örneklerden yola koyulabiliriz. salt bir ay içerisinde bir istatistik olmaktan öte düşündüğünü ifade etmekten hiç ama hiç çekinmeyecek insanların başlarına reva getirilenlerin, boylu boyunca anlatmaktansa sadece baktığınızda fark edebileceğiniz sinizmin, nasıl da yerleşik bir hale dönüştürüldüğünü resmeden tahakkümlerin zincirleme bir biçimde bu toplumu ayrıştırdığını, sözü geçersiz kılmak için yola koyulduğunu v dolambaçsız bir biçimde soykırıma girişildiğini anlamlandıracaktır. bu yetecektir. bir şeyler bunca tersi istikamete bir hengame düzeneğinde koşa koşa ilerletilirken yurdun önemli bir kısmının başından giyotin eksik edilmezken ümitvar olmak hangi birimizi kurtaracaktır.

doğrunun göreceliliği üzerinden uzunca bir söylev çekmeye hazır v nazır olanların dillerine doladıkları ileri demokrasi içerisinde ilerliyoruz, şöyle iyi böyle böyle güzel güzel gelişiyoruz yollu seslendirmelerin ne kadar kadük bir bileşke olduğu takdirinizedir. ilerliyoruz şekle bağlı kalmaksızın eskinin yaşattıklarından zerre hesap sormaksızın yeni yaralarımızla beraber yaşamaya alıştırılarak. yaşıyoruz lakin ne bugünümüz ne de geleceğimiz söz konusu edilip iki cümle edilmesine asla v kat'a müsammaha gösterilmeksizin. ne olacak bu memleket tahayyülü dediğimizde dün neydiyse yarın da o olacak çıkarsamasının garabetliğinden ıramayan incilerin hala dizilebildiği, ben kendimi kurtardım gerisi umurumda olmaz yollu şirazesinden çıkmışlığın gıybet tapınağına yeni tuğlaların taşındığı bir çözümlemeden diğerine koşulduğu bir yerde yaşıyoruz. en umulmadık seslenişlerin en vakia olmayacak şeylerin 'sakız' kıvamında caklatıldığı, sündürüldüğü bir cenahta hala varlığını koruyan sorunların etrafından dolaşmaya doyulmayan bir yerdeyiz. şimdilik!.

durmaksızın anlamlandırmak, işittirebilmek için didindiğimiz n'kendimiz n'de özenle seçilmiş başkaları için değil hepimiz için yaşanılası bir yurt tahlili olduğunu daha kaçıncı kere tekrar etmeliyiz. tekrar etmeliyiz ki nato kafa nato mermer kafalarının bir taraflarını zorlamadan ıkınmadan ikilemeden bir şeyleri manidar kılabilelim o herşeyi bildiklerini varsayan bu öz hakiki ayrıştırıcılara karşı. muktedirin dostu olmaktan zerre gocunmayıp iş halkın yanında durmak olduğunda vakit sekmeksizin işim var şimdi şimdi bakışımıyla örtüşen bir kaçışmanın olağanlaştırılmasına dur diyebilelim. ha diyebilelim. bir yerlerde bunca ağır tahakküm eksiksizce gösterimdeyken neler oluyor yahu demekten artık bir şeylerin, bazı şeylerin hemen hiç yolunda gitmediğini ifadelendirebilelim, jetonu sonunda düşürebilelim. tekilleştirildikçe daha da fazla gaddarlaşan, somut bir biçimde ayrıştırıcı olmaktan kaçınmayan erk-muktedir-iktidar hattının ortaya çıkardıklarının hayra alamet şeylerden mürekkep olmadığını yineleyebilelim. bugün vardığımız noktanın herkese ödettiği bedelleri bunca çok, bunca ağır, bunca kıyamı cümbür cemaat hepimiz için ayrısız gayrısız uygulatılırken hala ama v fakat sorgularının hadsizliğini ikrar edebilelim.

yok yere değil elbirliğiyle bu derdest edici günceden bir nebze ferahlayacaksak bu ancak yüzleşerek, yüzünü çevirmeksizin hakkaniyetle dinleyerek, itmeden kırmadan dökmeden, hiddet olgusuna dört elle sarılmadan, gırtlaklarına çökülmüş, nefessiz konulmuş, hadleri hep bildirilmiş, deprem yetmez üstüne bir de sivil darbelerle hayatı daha da dar kılınmış, sadece kafalarına düşen bombalar yetmez, can kayıpları kesmez geride kalanlarına, hala yaşama tutunanlarına hiçbir mantıklı gerekçesi olmayan dayatımlarla bezirganlıklarla çektirmenin, el insaf artık raddesinin ne kadar da dibimizde olduğunu, ne kadar da gerçekçil olduğunu yineleyebilelim. mesel içimizden birilerinin sırf eğitim haklarını deklare ettikleri bir pankartın yanında hemen devreye girimiş olan bölücü örgüt yandaşlığından suyundan da koyuluverilen tortusundan da yazısından da illalallah çektiğimiz senaryo yazımlarına girişilen, altı yüz genci içerideyken hala dışarıda öğrenci var bu çok fena kısmını diri tutma çabalanımların sürdürüldüğü bir yerde hayatın varlığının hep istediklerini iştimekten geçmediğini artık netleştirebilelim.

üstelik enikonu tastamam bir hak olanın tahsisinde bile bunca yan çizmelerle daimi bir bugün git yarın gel'lerle şekillendirildiği bir sahanlıkta ses vermeyen olaydı ne güzel idare edilirdi şu canım memleket savının tastamam, eksiksiz, noksansız işimize karışan, içeride tutmamıza, bunca hakaretler v daha fazlasına maruz bırakmamıza rağmen hala muhalefet etmekteler yollu bir erk anlayışının vızıkdamasının nasıl da iç kıyıcı bir sonuç olduğu meydana çıkacaktır. görebilmek, bakmakla odağını şaşmadan hiç ayrışmadan sözkonusu edildiğinde zaten bu meramın sağında solunda işittikleriniz kasıtlı olarak sergilenenleri, kast eden, kast edilenlerin neler olduğunu da özetleyecektir. böyledir. dirayeti, tahakküm ile birleşik bir tutum olarak savunanlara duyurumuzdur vesselam. bir gerçeklik tahayyülü içerisinde, birbirine denk düşürülmüş, birbirinden kuvvet alması sağlanmış bir örnekleştirilmiş yetmemiş daha da çoğunu elde etmek adına şart v olanakların sonuna kadar zorlandığı, zorlatıldığı bir deney sahası haline dönüştürülen güncelliğin simyasında hallice yer edinen, önemli bir edimdir oyun.

"toptan karar mekanizmalarının" bina edildiği, dönülüp dolaşılıp peyderpey aynı cümlelerin duyumsatıldığı, replikaların sergilendiği gelgelelim sonucun her defasından çok daha elimi beraberinde sunumlandırdığı bir sath olan oyun. görüngünün dahilinde pay edilenler, payımıza düşürülenler değme kompozisyonluk secerelerdeni dökümlelemelerden daha ağırlarını, daha bedbinlerini v maalesef ki kayıtsızlığın beraberinde getirdiği vehametleri vesikalıyor olsa da hala neler olup bittiğini, hangi dolapların çevrilip nasıl saman altından suların yürütüldüğünü anlamlandırmak bir yana daha da içinden çıkılmaz kılınmasını belgeleyendir oyunlar. kayıtsızlığın, şüphe barındırmaz bir biçimde ayrıştırmayı bu kadar kör kör parmağım gözüne düzeyinde tutup denkleştiren, bütünleştiren muktedirliğin dünyasından bizlere yansıyanların ne kadar olumlandırılabilir ne kadar faydası dokunabilir olduğunun altını kalınca çizebilmemize! olanak sağlayandır oyunlar. acının, elemin, fecaatin, gaspın, zulümün, özgürlüğü kısıtlamanın değim yerindeyse bozuk para gibi çarçur edilip harcanacak sadece benim doğrularım var diye buyurganlıktan sakınmayanların, sözcülük yapmaktan hemen hiç gocunmayanların yapıp ettiklerinin, tahakkümperverliklerinin doğurduğu ucubeleri bir kurgumasaldan daha can alıcı kılandır oyunlar.

günler devinirken bir o bir bu yana koşturup her ne getirilmişse başa bunun bir kader, yazgı vs ile adlandırmaktan inatla alıkoyduran sorumluların sorumsuzluklarını muştulayarak açık edendir oyunlar. kural tanımazlığın, had bilmezliğin, herşeyin eğrisini doğru diye belletmenin çabalanımında meydana serilenlerin kazın ayağının hemen hiç atfettikleri gibi olmadığını yineleyendir oyunlar. millet tahayyülü dahilinde gözümüzün içine baka baka yalancı dolmaları yutturmaya sebat edenlerin bir hiyerarşik düzen dahilinde en alttan en üste bunu nasıl da görev bellediğini cismanileştiren, dokunur kılandır oyunlar. korkuları diri, acıları taze, kötülüğü olağan, kural tanımazlığı normal, hak gasplarını olağan, bütün bunlara karşı ses çıkartmayı hakir görülesi bir müsamere kıvamına denk tutup, asıl sorguların başka baharlara terk edilmesini hala mübah sayanların, kulaklarını, gözlerini, ağızlarını kapatıp oluşturdukları kayıtsızlıklarında yeni cehennemleri tanımlandırabilmelerine, bir masaldı şimdi hakikat bu v benzerleri kısmına tekabül eden sonuçları ortaya koyması açısından bile uzun uzadıya değerlendirilesi bir sahanlıktır oyunlar.

kurulan, düzenlenen v icra olunan pek de matah olmayan şeylerin, garabetliklerin sıklıkla sineye çekilmesini, bunlar da geçer algısını otomatikman zihinlere yerleştirmesi çabasını da ilave ettiğimizde bu oyun ediminin sınırları dahilinde cereyan edenler hakikatin ne olması gerektiği sorgusunu da beraberinde getirmektedir. gerçek nerede v ne haldedir. gerçek nedir? gördüğümüzün manipüle edilip, tahrif edilmiş olanlarını bir seferde, bir seferliğine denk getirdiğimizde, bütünleştirdiğimizde o kesik kesik noktaları tamamladığımızda esas resmin tam da ortaya serdikleri kısmında nasıl da yeknesak kural -1 düşmanlar, mihraklar v öcüler tükenmez bahsinin doğrultusunda şekillendirmelere, tahakkümlere girişildiğini aynalayacaktır. bilinmesi elzem olanların değil görülmesi gerekli görülenlerin, uygun bulunanların, hakkaniyetin değil vicdanın tahrifkarlığının düzeyini ortaya çıkartan bir gerçeklik tasvir olunur. gerçek budur diye yutturmaya çabalanılır. ne doğunun şimdi imdisinde, ensesinde pişirilen bozaların kural tanımaz arsızlığın sirayet ettirdikleri veçhelere vurgu ne de batının yıllar yılıdır aynı totaliter, aynı pejmürde dilinden eksik etmediği faşizm algısının, bildiğimiz vesayet harcını sağlama alan, sürekliliğini sağlayan bildiğimiz tezgahının sonlandırılması söz konusu edilir.

yalın bir ide yerine, dolambaçsız, dosdoğru bir çözümleme yerine, kaza, haram, bize düşmez, karar veril(e)mez, kıyaslanamaz, anlatılamaz v bi'tabii ki anlamlandırılamaz bahsinin, özetleyişinin paralelinde bizlere yine hüsran, yine haram geceler tahsis olunur. olunacaktır. yaraya merhemi değil yaraya daima tuz bastırarak bir  gelenek v her nedense tek çıkış yolu olarak sunumlandırmayı dışlamadığı müddetçe muktedirlik oyunlarının sundukları v sunacakları bu betimlenenlerden daja alt düzeyde kalmayacaktır. hakikat her durumda bi yerlerde şeklini muhafaza ederken bu yapay fauna, faunus içerisinde kim kime dum duma, gücü yetenin gücü yettiğine uygulayabildiği hiddetin, şiddetin daimiliğinin önü açılmış olur. bir süreklilik dahilinde çehresi v çereçevesi değişmeksizin unutuşlar tavsiye olunur. unutturmak bir hakikat haline dönüştürülür. unutturmak bütün acıların, merhemi olduğuna dair söylevler geliştirilir. gelgelelim bu oyun bu hile hurda ile sırt sırta vererek tasnif edilmiş, kotarılmış trajedya dahilinde her unutuş bir yıkımı fütursuzca çok daha yakınımıza getirir, tak diye bırakır.

kah taş atan bir çocuğun solgun bir resmidir. kah "adet" olarak betimlenmesi reva görülmüş oysa katledilmiş bir emekçinin vesikasıdır. kah bir yerlerde haber peşinde koşan, haberdar olmamıza çabalayan bir gazeteciden arta kalan, kah parasız eşit eğitim hakkı istediği için 19 ay mahpus kalıp tekrardan bu defasında sekiz koca yılın daha ellerinden alınmasına ramak kalan öğrencidir. kah poşu takmanın bir suç olarak belgelenebildiği, bir tahkikat için yeterli delil olabileceği, kurmaca fantazileri alenen boşa çıkartacak reel faşizmin en görünen hiddetinden payına düşeni alan bir gençtir. kah üç otuz para için kaçağa gidip hayat dediğimiz bu maratonda bir nebze ayakta kalmaya çabalayan, buna ümit eden, gel gelelim kaza! sonucu bombalanarak, yaşamları sonlandırılan çocuklardır. git gide daha da karanlıklaşan, daha da katıcıllaşan bir soykırım ediminin güncellikte yeniden kotarılmasıyla başbaşa bırakılanlardır. toplumsal dönüşüm v gelişimi nihai bir çözümlemeyi değil, bu uğurda bir çabayı değil kötürümleştirildikçe vehametin endamını, ölçüsünü ortaya çıkartan bir tablodur karşımıza çıkartılan toplumun önemli bir kısmının özgürlüğünden alıkonulduğu, canından olduğu bir yer.

felaketse felaket, fecaatse alası, unutuşların gerçekliğe evrilmesi için çabalanımların toplamından sadece küçük bir kesittir şu bir kaç tümce. her unutuş bir eksilmedir. her unutmak ise noksanlaşmaktır, hayal kırıklığıdır. düşündükçe varolur insan, böylesine algının kısıtlandırıldığı, kapsamının daraltıldığı, her sözün muhaliflik olarak ele alındığı, dünün erkinin başında olanının bugün olsa darbe yine yaparım şarlamasından (netekim değildir bu seferki boşbabadır kendileri) tutun da, kafalarına bomba! yağdırılmış bir halkın arda kalabilenlerini ziyaretinde devleti sorguya çekmeyin yaparız belli olmaz yine yaparız uyarısını sunabilen erkanının varlığı karşısında insana kalan düşünmektir. tek bir doğrunun içerisinde bile isteye bunca yanlışı teklemeksizin sergileyenlerin, sahip çıkanların karşısında, eşkıya, kaçakçı, muhalif, öğrenci, gazeteci, akademisyen v siyasetçi ya da bütün bu tanımların dışında dosdoğru insan olmanın gereklerinin, seslenişlerinin dur diyebilmenin önemini bir kere daha ortaya çıkartır. hiddeti numunelik bir tavır olmaktan alıkoyarak güncenin demirbaşı, en donanımlı öğesi, sürekli güncellenen bir nesnesi haline dönüştürüp normal olarak adletme gayreti bu tasvir etmeye çalıştığımız meramla duyumsatmak istediklerimizi bir kez daha dolambaçsız ortaya çıkartır.

insan körleştikçe değil duyarlılığını tam kapasite kullanabildiğinde hayatın sahibidir. insan prangalara v tecritlere v daha fazlasına karşı sözünü geliştirebildikçe tutsaklığından azadedir. azattır. insan ona mırın kırın buna ayrı gayrı yapanların, secere kovalayanların vicdanlarını tahrifata açık eden cenahın yanında sesini yükselttikçe özgürdür. insan ideolojik yaklaşımlar diye kestirilip attırılalara, kapı yüzüne çarpılan tüm ötekilere, ötekilerle hareket edebildikçe ilkelliğinden kurtulup muasırlaşır. insan gaybın çok, elemin bolca, sövmenin gani, şiddetin bolca sahneyi donattığı bir zamanda güncellikte tanıklık etmektir yarınlara, yarınlarımıza. hangi yaraya merhem hangisine tuz bastırılmaya devam edilip istikrar budur diye sunulduğunun karşılığı bulunup, anlamlandırıldıkça oyunun bozulacağı, tezgahların altüs edileceği ikrar edilesi, yinelenesidir...

>>>>>Bildirgeç
Bir "İstisna Hali" Olarak Roboski - Öznur KARAKAŞ - BiaMag

Bir zamandır Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Her kürtaj bir Roboski'dir" sözüyle kuyuya attığı taşın peşine düşmüş, mevzuu bir orasından bir burasından tutmaya çalışıyor;

Roboski'ye mi kızalım, başbakan, bakanlar ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı'nın açıklamalarına mı köpürelim;

"İslam dininde aslında...., ama ruhun üflenmesi... beden Allah'ınsa da bunun üzerinde tasarruf sahibi olan canın emanet edildiği kişidir, ne erkekler ne hükümet," "bir Katolik Kilisemiz eksikti" diyerek dini argümanlar mı geliştirelim;

O da yetmedi "bedenimiz bizimdir" derken ucuz liberal mülkiyet hakkı tartışmalarına yanıt vermek durumunda mı kalalım;

"Kürtajı yasaklamak kadınlara ölün demektir" derken zaten bunun açıktan söylenegeldiği gerçeğine mi yanalım;

Türk kadınına "3'tü 5'ti doğur" diyen hükümetin Kürt coğrafyasında sıkı doğum kontrol yöntemleri uygulamaya hazırlandığını, bunun düpedüz kadınları bölen bir savaş politikası olduğunu mu haykıralım bilemedik.

Bu dört bir yandan gelen saldırılar karşısında politik duruşumuza göre kimimiz "gündem değiştirmeye çalışılıyor esas mevzumuz Uludere" derken (bkz. Aksu Bora), kimimiz "hükümetin gündeminde kürtaj yasası zaten vardı Uludere'yle bunun doğrudan bir ilişkisi yoktu" dedi.

Bu saldırıları kendimizce bir önem sırasına dizip mücadele hattımızı buna göre belirlemeden evvel durup derin bir nefes alalım; düşüncemizi berraklaştıralım derim. Zira karşı karşıya kaldığımız, Michel Foucault'nun modern devletin yegane nesnesi olduğunu savunduğu; Giorgia Agamben'in ise egemenin ezelden beri derdi olan ancak özü "istisna hali" olan modern demokraside siyasi alanla kesiştiğini düşündüğü "çıplak hayatın" politizasyonu...

Özür bile dilemeksizin -ki dilense ne olacak ki- kasten insan öldürebilmekle, doğmamış olanın "kutsal" ilan edilmesi paradoksu hukukun hem içinde hem dışında konumlanan (Immanuel Kant'ın transandantal terimini burada kullanmak yerinde olabilir) egemenin tasarrufundaki istisna halinin temelini oluşturur.

Sorulması gereken soru, doğmamış ceninde kutsananın ne olduğu ve bu "kutsallığın" neyi meşru kıldığı. Zira gün be gün maruz kaldığımız saldırıların sırrı, "modern demokrasi ve totalitarizm arasındaki içsel dayanışmanın kaynağı" burada yer alıyor.

Onlar varsınlar ancak dibine kadar çirkinleştikten sonra bu "küçük Amerika"da tartışmayı "pro-choice" (tercih hakkını savunanlar), "pro-life" (yaşam hakkını savunanlar) arasındaki suni ikilik üzerinden kurmaya çalışsınlar, biz burada "yaşam" derken kastedilenin ne olduğunu sorgulamaya açıyoruz.

Zira yaşam zaten yaşayanların mücadelesi sonucu inşa edilir; doğmamışa, soyut olana referansa mahal vermez. Lakin bu doğmamışa, soyut olana referans (felsefi arenada saf Varlık olarak kendini gösteren), bu mücadelede iktidarın en kuvvetli silahını, onun metafiziğini kurar.
Homo sacer

Agamben "homo sacer"i "öldürülebilen ancak kurban edilemeyen yaşam" olarak tanımlıyor. Bir anlamda hem ilahi olanın hem de yasal olanın alanından dışlanmış olan "çıplak yaşam", maruz bırakıldığı şiddet üzerinden tanımlanabilir hale geliyor. Bu minvalde egemenin en belirgin özelliği cinayet işlemeden öldürebilme yetisidir. Egemenin sahasında yaşam "cinayet işlenmeden öldürülebilmesi" üzerinden tanımlanır.

Modern demokrasilerde her daim yaşamın kutsallığından dem vuran egemen aslında "cinayet işlemeden öldürebilme" yetkisini pekiştirir. Tevekkeli değil Erdoğan, Batı demokrasilerinden dem vuruyor, tartışmayı yaşam hakkının savunması üzerinden yürütmeye çalışıyor. Burada atıfta bulunulan yaşam "çıplak hayata" indirgenmiş yaşamken; egemenin esas edimi bu çıplak hayatın üretimidir.

Agamben bu noktada "Günümüzde egemen karşısında mutlak bir hak olarak ele alınan yaşamın kutsallığı aslında yaşamın ölüm ve yaşam üzerine tasarruf sahibi iktidara tabiyeti ve kendisinden feragat edilmesi üzerine kurulu bu ilişki içerisinde yaşamın çıplaklaştırılmasıdır" der.

Egemenin bir sözüyle "-1 yaşına" düşürülen yaşam tanımı, cenine atfedilen kutsallık, egemene istisna halini uygulama, cinayet işlemeden öldürme yetkisi verir.

Yani Erdoğan'ın "Her kürtaj bir Roboski'dir" demesi aymazlığının değil, modern demokrasilerin üzerine kurulu olduğu "istisna hali"nin cüretkar bir ifadesi. Kürtaj yasağıyla anılan çıplak, soyut yaşamın kutsallığı, Roboski'de 34 kişinin kasten katledilmesinin, bütün muhalif seslerin keyfi tutuklamalar cenderesi içerisinde öğütülme girişiminin meşruiyet zeminini oluşturur. Kutsanan yaşam, egemenin cinayet işlemeden öldürmesini, hukukun dışında olmakla birlikte hukuk çerçevesinde keyfi tutuklamalar yapmasını sağlayan çıplak yaşamdır.

Erdoğan'ın savunduğu "kutsal yaşam" iktidara istisna halini uygulama yetkisini verirken demokrasi ikiz kardeşi totalitarizme dönüyor; hepimizin yaşamı parlamenter demokrasi rejimi içerisinde oy kullanan seçmenler olarak kutsallaştıkça çıplaklaşıyor ve kırılganlaşıyor; militer ve artık para-militer kuvvetlere asker; pazara müşteri ve proleter doğuran kuluçka makinelerine dönüşüyor.


* Akla düşenler, yola çıkıldıkça derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. Akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. Derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. Bahis açtıklarımız anaakımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. Etmekten bir özenle, koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla. Kelam sıklıkla dile getirilenlerin kuru kuruya çalakalem tekrarından ibaret değildir öyle değildir. Meram sahanlığın yanıbaşında her durumda ilave edilebilecek sözler vardır. Anlatılası, iliştirilesi, kelamlar birbirine denk getirilip bilindikliği sağlanası anlamlar... Bu tahayyül dahilinde değerlendirilebilecek, referans noktalarıyla meramın devamını oluşturan bir ek olarak Öznur KARAKAŞ'ın BiaMag'da yayınlanmış olan Bir "İstisna Hali" Olarak Roboski makalesi okunasıdır. Öznur KARAKAŞ v Bianet'in anlayışlarına sığınarak makaleyi sitemize alıntılıyoruz...


 ...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina  ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
DokunanYanar - İmamın Ordusu - Ahmet ŞIK via Scribd
Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmalarıyla İlgili Uluslararası Sözleşme - İnsan Hakları Derneği
Dünya Basın Özgürlüğü Günü: Dünya Çapında Gazetecilere Yönelik Saldırılar - Uluslararası Af Örgütü - Amnesty International
Uludere'yi Unutma! - Emrah DÖNMEZ - Youtube
Bir "İstisna Hali" Olarak Roboski - Öznur KARAKAŞ - BiaMag
Roboski Failleri Islıkla Bulunmaz! - Hakan TUNÇ - Özgür Gündem
Uludere'de Hukuk Devleti Ne Yapardı? - Ali Duran TOPUZ - Radikal
Evet, Uludere! - Aksu BORA - Jiyan
Maaahvooooolduuuuuk!.. - Bülent USTA - Birgün
Berna, Ferhat ve Uludere - Nihal KEMALOĞLU - Akşam
Ve Ferhat ve Berna ve Utku ve Başbakan - Orhan ALKAYA - T24
'Yok Biz İlla Paralı Eğitim İstiyoruz' - Pınar ÖĞÜNÇ - Radikal
"Pankart Davası"nda Değişen Bir Şey Yok - Efkan BOLAÇ - BiaMag
Roboski'de Katledilenlerin Aileleri Diyarbakır'da - ANF
Roboski Gerçekleri Kilit Altında - Emek Dünyası
Uludere'nin İlk Düğmesi - Vahap COŞKUN - Radikal 2
Faşizme Karşı Yan Yana Geleceğiz Ya Da ‘Yana Yana’ Biteceğiz! - Burak ELDEM - Demokrat Haber
Kürtaj Neden Haktır? - Açık Radyo
“Her Kürtaj Bir Uludere’dir”: Yasaklı Günlerden Bir Kürtaj Hikâyesi - Münevver EMİNOĞLU - Agos
Doğmamış Çocuğa Mektup - Barış UYGUR - Habervesaire
Muktedirleşen Muhafazakarlıkla Tanıştık..Manzara Pek Tatsız.. - Yetvart DANZİKYAN - Radikal
'Acımızı Ancak Yaşayan Bilir' - ANF
"Van'a Operasyon Kararı AKP Genel Merkezi'nde Alındı" - Muhalefet
Van Belediye Başkanı'na Tutuklama Talebi - ETHA
Kürt Sorununa Kontörlü Çözüm - İrfan AKTAN - Birdirbir
“Allah’ını Seversen Neye Geldin?” - Ajans Amed
AKP Yanılsamaları - Kadir CANGIZBAY - Birgün
Özel Yetkili Başbakan Dönemi - Kurtuluş TAYİZ - Taraf / DYH
Akıl ve Bilim Mi, Din ve Değerler Mi? - Maya ARAKON - T24
Arayış Çözüm İçin Mi? - Ender İMREK - Evrensel
Tarih Bizi "Yenilenler" Diye Anabilir; Ama Onları "Zavallılar" Diye Anacaktır - İnönü ALPAT - Sendika.org
Çözümün Dili! - Halil SAVDA - Yeni Özgür Politika
Demirtaş: Hükümetin 'Silahlar Sussun' Projesi Yok - ANF
Êriş Dildar’dan Özgür Taşer’e: Gerilla ve Sivil Cenazeleri Kalkarken - Sarphan UZUNOĞLU - Jiyan
‘Kalleş’ Kimdir Düşündün Mü?’ - DİHA - Özgür Gündem
Terör Tanımı Yoruma Yol Açmamalı -Yusuf KASUTO - Merve Ceren BALCI - Habervesaire
Zeynep Neden Gülüyor? - Yıldırım TÜRKER - Radikal
Dışarıdaki Gazeteciler, "İçeridekiler" İçin Yürüdü - Bianet
Bu Şeref Bana Ait! - Yüksel GENÇ - Bakırköy Kadın Ve Çocuk Tutukevi - Özgür Gündem
Cihan Tuğal: AKP Eskisi Gibi Olamayacak - Sendika.org
Clepsydra’nın Suyu, Başbakanın Terazisi… - Ayşe FIRAT - Bijwenist.com
Çözüm Arayışları - Başyazı - Agos
Demirel: 'Suç Varsa Halkındır' - İMC
Demirel’e Soracaktım: Hayırla Anılan Bir İşin Var Mı? - Demokrat Haber
13 Tıp Öğrencisi Tutuklandı - Evrensel
Bismilli Öğrencilerden Paralı Eğitim Protestosu - Gülistan Gulé DEPÊ - Ajans Amed
Hem Özgürlük Hem Öğrenim Hakkından Mahrum Bırakıldı - Ruken ADALI - ANF
Görünmeyen Tutuklular - Türkan YILDIZ - Radikal 2
Öğrenci Süsü Verilmiş Terörist - Demiray ORAL - Taraf / DYH
Bu Toplum Nereye? - Meryem KORAY - Birgün
THY Grevi v Sonrası - Birdirbir
THY Grevi İle Vicdanlarımıza Özeleştiri - M. Serdar KORUCU - Demorkat Haber
Büyük Dönüşüm Yakın! - Aziz KONUKMAN - Muhalefet
'Kürdistan'da Halk Sefalete İtildi' - DİHA - Yüksekova Haber
Kaynayan Kurbağa Meseli - Ömer MADRA - Açık Radyo
"çocuklara kıymayın efendiler!" - Mustafa SÜTLAŞ - Bianet
Bir Asker Daha 'Kaza' Kurşunuyla Öldü - Savaş Karşıtları
Güneş Herkesi Isıtır; Yerevan - Kemal BOZKURT - Jiyan
Dil: İşte Mesele Bu! - İbrahim GENÇ - Yüksekova Haber
‘Benim Vatanım Çocukluğumdu’ - Gökçe Rojda GÖNENÇAY - ANF
'Haziran'da Ölenler' Anıldı - İMC

Bersarin Quartett Official via Denovali Records
Bersarin Quartett Artist Page via Facebook
Bersarin Quartett - II Album Review By Jonny HUNTER via Sputnik Music
Crisopa Artist Page via Soundcloud
Crisopa Official Informative via n5MD
Crisopa - Biodance Album Review via Tomatrax
Dirk Geiger Official
Dirk Geiger Artist Page via Tympanik Audio
Dirk Geiger - Elf Morgen Critic via Phunq
Cyrus Official Artist Page via Facebook
Cyrus Artist Page via Soundcloud
Cyrus - Nostalgia / Rupture EP Critic via Hedmuk
Compa Official
Compa - Security / Cold Weather EP Review By Lewis NOLAN via The Ark Preston
Compa / Area Recordings 
Kryptic Minds Official Artist Page via Facebook
Kryptic Minds Official via Twitter
Kryptic Minds - Askum-When Two Paths Cross EP Critic By Pinot via The Daily Street


Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo FM’den iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
DinamoPromosMakina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
See No Evil, Hear No Evil ... 365 Days, Day 326. By Mister Rad aka Mark RADFORD via Flickr
Mister Rad aka Mark RADFORD's Flickr Page

>>>>>Poemé
Yürüdükçe - Uluer AYDOĞDU*

bırak
uğuldasın gece
çünkü sahibi sensin gecenin
kim bilir
sabahın da
sahibi sen olacaksın
gökyüzünün de

aşk olunca
yağmurlar yağıyor olacak o kunt
yağmurlar
ıslanacağız o küfürde
tanrılar olacak, eliot
sen olacaksın hülya
yüreğini ferah tut
ve beni dinle
ben
ötelerden bahsediyorum
sular uyanmış
"ol" diye fısıldıyor rüzgâr
çoktan yola koyulmuş salik
yürüyesin
yürüdükçe
açılacak bütün çiçekler
dökülecek
ne kadar kan varsa
ne
kadar
ter

ay ışığı yorgun mu nedir bu gece

patikalardayız
suların bittiği yerde geçmek için ummana
akıtarak bütün iltihapları toplayarak bir bir
kendimizi gecelerden
yora yora yüreklerimizi
yora yora imgeleri kanayarak
ahh evet ovula ovula taşla
daha yorulmamız gerek
âşık olmamız
ahh evet ölmemiz gerek

unutma

ben seni geleceğinden öptüm.

Kaynakça: Şiir

Comments