Deuss Ex Machina # 535 - hoegaarden slop itch

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_535_--_hoegaarden slop itch

26 Ocak 2015 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>sesli meram muhteviyatı<<<<<
1. Tape - Alioth (Häpna)
2. Tape - Goemon (Häpna)
3. Stephan Mathieu - Keid (Dekorder)
4. Stephan Mathieu - Lacaille 8760 (Dekorder)
5. Norberto Lobo - Maryam (Three:Four Records)
6. Norberto Lobo - Fornalha (Three:Four Records)
7. Radian vs. Howe Gelb - Return To Picacho Peak (Radian Releases)
8. Radian vs. Howe Gelb - The Constant Pitch And Sway (Radian Releases)
9. Hayvanlar Alemi - Med Cezir 2012 (Unrock)
10. Hayvanlar Alemi - Horsepaper (Unrock)

hoegaarden slop itch
(535)

Cehennemden Önceki Son Çıkış

Doğru diye bildirilenin, denenip sonunda varıldığı sanılan menzilin, biteviye tekrarlara bel bağlanarak şekillendirilen tasarımların ve hiçbir zaman nesnel bir sonucu “sıradanın” lehine yazılmadığı bir güncellikle hemhalız. Endamı ile nutkun sınırlarını zorlayarak, dönüştürerek, bir yerde yıkıp, yerle bir ederek yeniden kuran bu yeninin güncesinde ne sesin duyulduğu, ne meramın anlaşıldığı bir yerdeyiz durum halen muğlâk bir halin seferileriyiz. Teferruat olarak geçiştirilenlerin hemen her gün başka bir torba yasa kanunu yahut da tahayyülünde boğuntuya konulduğu bir menzildeyiz. Sıradana karşı kurulan, güç istencine haiz olmuş koalisyonun, şok doktrinlerinin tanıklarıyız. Maddi olduğundan daha çok manevi olanların tarumar edilip ‘yeni’ ülkenin o yeni konuşuna göre şekillendirildiği yıkımların güncellemelerine tabiyiz.

Kesintisiz olan hamura şekil vermelerin esasında varlığı süren hiçbir eğreltiliği kasten düzeltmediği gibi yepyenileri de günümüze dâhil ettiği bir aksin gözetimindeyiz. Yaşıyor muyuz? Her attığımız adım, her eylediğimiz söz hemen her gün muktedirin tehdit algısına göre düşükten en yükseğe bir derecelendirmeye tabi tutulur. O derecelendirmeye göre yeni kısıtlamalar devreye konulur. Tehdidin seviyesi yükseldikçe hemhal olmaya zorlandığımız denetimle gözetimin boyutları da genişletilir. Hemen her güne sığdırılan onca yanlışla, yollar alınırken bütün bunların bir doğru olarak belletilmesine devam olunmaktadır. Bunca kahredici hatadan sonra halen inatçı ve kör bir istencin dayatmaları söz konusudur.  Nutuklar yasaya dönüştükten, biat etmesi istenenlerin tümü onaylandıktan hemen sonra bu meydan okumaların sahasında sıradan bir başına bırakılır bunun güncelliğidir yaşaya durduğumuz.

Sıradanın haline, derdine, menziline, hemen her gün yeni taarruzlar gerçekleştirilir. Sıradanın aklına, fikrine karşı en olur olmadık tedbirler en ağır hamleler birbiri ardına yinelenir. Ümit var olmanın değildir artık zaman, neşenin tükenmesidir hatıra nakşolmaya çabalanılan. Mahvetmek artık rutin bir eyleme dönüştürülürken dün ve gün yağmalanmaktadır en bildik çabalarla. Mahvetmek reçetelere yazılan en sıradan bir tedbirin ta kendisine dönüştürülmektedir ol menzilde. Dün olduğu gibi şimdi de ümidin yağmalanmasına çaba sarf edilir. Her bilindik gibi görünen çaba yepyeni bir yıkımın halkasıdır, belki de en çok ezber olunmuş ağıtın tekrarlanmasıdır bu düş kırımlarının yurdunda. Düş kırımlarının bir gün olsun sahneyi terk etmediği bir menzildir bina olunmaya çalışılan yinelenmeye gayret olunan.

Tekinsizleştirilen, zamansızlaştırılan biteviye hakir görmelerin asıl nedenini ortalıklara döken, bunları birer tecrübe haline dönüştüren şeydir eksik halka olarak çıka gelen. Hayır, tüm bunlar edebi bir mizansen yahut da kurmaca bir metindeki, en soluksuz okunan pasajının ana cümlesi değildir hayatın bizzat kendisidir. Hayat mefhumu, meselinin capcanlı o halinin tükettirilmesi, ona karşı tenkit ve tehditlerin kalıcılaştırılması bir mizansenden ileride hakikattir çünkü. Cam kırıklarının, can kırıklarına seyyahlığı bir kurgudan öte, bir kurgunun anlatımından ileride onu tamamlayarak geliştirilen bir meseledir. Yaşamın dönüşümü sonunda varılabilen menzilin hali pür meali, bize kattıkları, hepimizden çaldıkları ve bakiyemize not düştükleri her dem o ‘yeni’ ülkenin vurgundur.

Boz bulanık bir güncelliğin ardı, tahayyülü eninde sonunda acıya, ağrıya, ağıta çıkartılmaktadır. Bütün, burada kendini tekrar eden bir rutin görünümünde yeni ülkenin o hiç değişmeyen azap çukuru halini bildirmektedir. Afişe olan şey buraların istikametinin her nasıl belirginleştirildiğidir. Doğru diye anılan, öne sürülenlerin, biteviye tekerrür ettirilen her hamlenin bağdaşıklığı bunca keskindir. Kesintisiz bir uzamda sağlı ve sollu hamlelerin hayata kastetmek adına şekillendirildiği barizdir. Kesintisizleştirilen argümanların değil sadece sözün de tükettirilmesidir. Sıfırlanacak bedeller kadar, meblağlar kadar, en büyük arzunun, en büyük emelin rehinelik adına sözün kurban edilmesi tahayyülüdür. Kelam sıfırlandıktan sonra geriye kapkara bir anlamın boşluğu kalmaktadır.

Bunca eğreltilikle bir dolu nesnel hamle ile hiçbirisi tükenmeyen, soluk dahi aldırmayan bir sıklıkla yeniden üretilen tedbir kural ve kanun değildir mahvedişin, nihai tükenişin temelleridir atılan. Hemen her konuya müdahil olan ‘devletlûnun’ konumlandığı saha ve eylediği her hamle o viranelik çabasının güncelliğini bildirmektedir. Bu çıkışların, çabaların yöneldiği, varmaya çalıştığı menzil ve olası istikamet tüketmek için hala sürdürülenlerden okunmaktadır. Reel politika her güne pay edilirken, sanki kulağa daha önce çalınmamış gibi birbirinin tıpkıbasımı klişeler, laf ebelikleri arasında her vaat başka bir kırımı çağırmaktadır. Her nutuk bir ağrıya çıkartılmaktadır. Her vazolunanın ertesinde, yeni bir sınırlandırmayı milli, âli yahut da muktedirin ortak değeri olarak bildirdiği mutaassıplığı üzerinden bina edilmektedir.

Sınırlar yükseltilirken itinayla “kırmızıçizgiler” bu menzilde eklenmektedir. Dinin siyasi söylem halindeki evrimi, tümden yeni baştan en az otuz beş yıl önceki darbe rejimi kadar itinayla, bir denenirken üç beş gerçek kılınmasının gayretiyle bina olunmaktadır. Mahvediş işte edebi bir çıkarsama, bir yönü gösteren değil tam aksine; ötekinin tüm öteki gördüklerine uygun bulduklarının fecaatini bildirmektedir.  Dünün, mağduru olanlar bugün artık ezen konumunu hiç kimselere kaptırmamaktadır halin özeti budur. Denenip ya da geliştirilip ulaşılan menzil tüm bu dinamikleri, topluca tahakkümün bir devinimi haline evirir. Hemen her şey, her şekilde sıradana karşı, onun ‘mahvına’ yönelik olarak güncellenmektedir.
Dikkat bu bir genellendirme değildir, alışıla geldik olan söz söyleyip sıra savmak hiç değildir.

Örneklerimiz ve yaşadıklarımız hayat akışımızdan sabittir, tescillidir. Nefes almanın kesintiye uğratılma aşamasına varılana kadar eylenenler her dem bu çizginin aralıksız güncellene gelen hamleleriyle şekillendirilmektedir. Dert yığılmaya devam olunurken, acı artık ağrının bizatihi kendisi haline dönüşmüşken, bambaşka sözlerle ve gündemlerle ‘hayat’ tükettirilmeye devam olunmaktadır. Hayat mahvedilirken hemen her şeyin olumlanabilir bir seviyeden hepten ötede iyimserlik ile anıla geldiği güncelliğin kıyısında ‘dert’ zulmün, zorun, zaptın her gün yinelene gelmesidir. Yaşam hakkına kurulan engellemelerin sonsuzluğudur dert. Öteki tanımının, asla nihayetlenmeyen halidir dert. Topyekûn, müesses nizam kastının, sınıfının, bugün herkese bir ayar verebilme gücüne varmasıdır dert.

Taarruzlar güncellene durulurken insandan önce aman iktidara zeval gelmesin tezinin savunulmasıdır dert gibi dert. Erk, muktedir doğrudan ‘iktidar’ mefhumunu koruyabilmek adına hemen her günü deney sahasına dönüştürmektedir. Kutsiyet bildirilmiş olan şeylerin giderek makamlara, mevkilere dönüşümüyle yollar alınmaktadır. Eski kutsallar tabu belletilirken yeni üretilenler, hep yeni diye tanımlanan bir ülkede; keşfedilenler kişilerden başlayarak sözü tarumar etmekte, dokunan yanar bahsini cisimleştirmektedir iş bu zamanda. Handiyse tüm çaba bu korku denkliğinden mülhem, ‘biyopolitikanın’ bu ülkenin tek belirgin siyaseti olduğunu zihinlere kazıtmak adınadır. Sıradanın lehine hiçbir zaman olmayan oldurulmayacak hali bildirilen bir mekanizma haline dönüşmüş olan ülkenin, makamlarından, mevkilerinden, yönetiminden, partilerine bu tenkit ve tehditten ibaret “biyopolitika” mefhumu gerçek kılınmaktadır.

Satır, satır, gün be gün yazılmaya devam olunan şey, kaygıların üzerine oynanan endişelerin artık bu kırımlar karşısındaki halini meydana seren bir olaylar toplamıdır. Bedenin sözü, fikri, zikri hep çalınırken bizatihi görünür olan vücut da tahakkümün rehini ilan edilir. Tahakkümün kalıcılaştırmaya çalıştığı biatin, bir sonraki adımı bu güncellikte “bedeni” sıfırlamaktadır. Bedenin, tıpkı düşünselliği gibi varlığı da yok edilmek istenmektedir. İstimlâk olunan yapı, tümünde bambaşka amaçların gözetildiği hamleler, bütünde, esas resimde işte bu kalıcı mahvı yineleyebilmek adınadır. Sınırları çok dar olan özgürlükler bahsinin enikonu yok edilmesi gayretkeşliği anılabilir bu yoğun aralıksız hiddetin güncesinde bir daha. O zihniyetin kötürümlüğü tüm hallerin birbirinin aynısı bir körlüğü elde tutarak ve muhafaza ederek durum değerlendirmelerine girişildiği meydandadır.

Bir ‘mahvetme’ güncesinin süreklileştirilmesidir mesele. Akla fikre karşı geliştirilen soyut engellemelerin artık günümüzde en somut tehditlere dönüştürülmesidir anlaşılması gereken. Bir tasarı olmaktan çıktığı andan itibaren hepimiz için bir dönüm noktası olan; iç güvenlik yasa tasarısı paketi bunun bir önemli yansıması, kanıtıdır. İç güvenlik öne sürülerek toplumsal hakların gaspı söz konusu olacaktır otuz iki kısım tekmili birden bir gerçeklik haline dönüşecektir. İç güvenlik yasası şu haliyle henüz tasarı aşamasında görüşülürken dahi hayatlarımızı gölgelemeye başlayandır. Bir yerin, bir yurdun paranoyaklığa teslimiyetinin otokratik olan bir yönetime rehineliğinin detaylarıdır karşılaştığımız. Tasarıdan kanun haline dönüşüm yolunda ilerlerken erk bunun şartlarını, ehven kıldırmak için, gerekirse her güne bir küçük kıyamet kondurabileceğini bildirmektedir.

Gözün, aklın fark ettiği az biraz dikkatle birlikte buradadır bu kadar kesindir. Topyekûn mahvın menzili olan ülke Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun, bir yerde Bahçeli’nin, Perinçek’in, Türk Solu çevresinin ve bilimum müesses nizam ekolünün üyelerinin istisnasız tek temennisidir. Sıradanı mahkûm ederek, bir ülkenin dönüşümünün “süt liman” diye anılanın böyle sağlanacağı müjdelenmektedir. Müjde, yasa ile devletin, halkına taarruzunun kesintisizliğidir. Müjde diye anılan şey kalan hakların artık tamı tamına tükenmesinin yolunun açılmasıdır. Geriye tek bir itiraz bile bırakılmayacağı bilinen bir ülkenin bina edilmesidir gün be gün. Sıradana hayatın bırakılmadığı, hemen her şeyin ters yüz edilip mahvedilmesine daima gayret edildiği bir uzamda sözün yekûnu -varım diyebilmek için kurulmalıdır oysa.

Sözün bendi tastamam buradayız işte diyebilmek, onu ‘gerçek’ kılmak için kurulmaktadır. Hayallerin, hayal gücünün hem tecrit edildiği, hem rehin bellendiği, halen inat ve ısrarla yok edilmeye çalışıldığı ülkede yok olmamanın sınırları artık barizdir. Yok etmeleri bunca açıktan deklare eden, uygulamaya koyan bir yapıma karşı sözdür bize kalan. İnatla ısrar ve itirazdır hepimize kalan. Uygulanan her mahvetme çabasının, girişiminin ardı, arkası daimi bir yok edişin süreğenleştirilmesidir. Alışmayacağız ve kanıksamayacağız bahsi bunun için en mühim olan, elzem olan yardımcımızdır. Hayat bunlara karşı direnmektir. Erkin tehditlerine karşı hayat direnilerek şekillendirilmektedir. Bütün bu karanlığa karşı düşe kalka, düşüp kala kala kimi zaman ama bir daha bir kez daha yola çıkmak demektir direnmek.

Sözümüz bir gün işitilecektir elbet, meram da arz-i hal’de bir gün layığını bulacaktır elbet bu hiçbir şeyin artık tam vaktinde duyulmadığı yerde bir kez daha yem olmamak için, bir kez daha kör bir karanlık menziline tıkılmamak, yok olmamak için direnmekten gayrisi yoktur elimizde. Kayıtlara iyice düşülsün. Kayıtlara geçsin artık tehditlerin, köşeye kıstırmaların, tenkitlerin gün aşırı linçlerin ve hedef haline dönüştürmelerin yolunda hiçbirimize bir tek gün bırakılmayacaktır. Sesimizle soluğumuzla hayatımızın ortaklığı için, müştereklerimiz için direnmeyi unuttuğumuzda tam o cehennem olarak anılan yer bu ülkenin sahiden yeni adı, gerçek yüzü olacaktır. Unutmayalım hiç unutmayalım. Ses edecek misiniz?

Misak TUNÇBOYACI – İstan’2015

Dipnot: Özgürlükçü Demokrat Avukatlar: Güvenlik Tasarısı Hayatımızdan Neler Götürüyor?


>>>>>Bildirgeç
Nükleer İktidarın Gerilim Hatları - Rahmi ÖĞDÜL - Birgün

Ülke, boylamasına geçen ve birbiriyle kesişen yüksek gerilim hatlarıyla döşendi, döşenmeye de devam ediyor. Asıl gerilimi gizlemek, Haziran Direnişi’nde görünür hale gelen iktidar ile halk arasındaki gerilim hattında biriken enerjiyi, düşünsel ve bedensel devrimlere yol açacak yaşam enerjisini dağıtmak için durmadan yeni gerilim hatları yerleştiriyorlar toplumsal bedenin üzerine.

Etnik, dinsel, mezhepsel ayrımlar arasına gerilim hatları döşediler, yetmedi; mikro düzeye, bedenlere de döşüyorlar. Yetişkinler ve çocukların arasına kıvılcımlar saçan yeni gerilim hatları çekiyorlar;  toplumun doğal bağlarını kopararak bireyleri tek tek kendi çuvalına sokuyor iktidar. Altı yaşındaki kız çocuklarına cinsellik yükleyerek pedofilinin önünü açmakla yetinmeyen iktidar,  anne ile erkek çocuk arasındaki doğal bağları da koparıyor: “Annen de olsa diz kapağının üzeri tahrik eder.” Tüm bağları parçalayarak hayatta kalabiliyor, bizi güçsüz bıraktıkça güçleniyor, nükleer santral gibi.

Kütle parçalanıyor
Zenginleştirilmiş uranyumu parçalayarak enerji elde eden bir nükleer santral gibi çalışıyor. Bireyler, kurdukları yatay bağlarla kudretli bir toplumsal beden olarak karşısına dikildiğinde, iktidar ortaya çıkan kütleyi parçalayarak kendi varlığını meşrulaştıracak ve güçlendirecek enerjiyi elde etmesini biliyor. Her ikisi de Einstein’ın fiziğinden, madde ile enerji arasındaki ilişkiden yararlanıyor. Nükleer reaktöründe, ışık hızıyla toplumsal kütleyi parçalarına ayırıyor.

Korkuyoruz. Aklımızın ermediği yüksek bir teknolojiyle çalışan nükleer santralın yeryüzünde yarattığı felaketler belleklerimize kazınmışken, iktidar da bu irrasyonel korkuyu çoğaltarak iş görüyor. Gölgelerimizden bile korkar olduk. İrrasyonel bir varlık haline gelen nükleer iktidar, bizleri doğaya, yeryüzüne bağlayan gölgelerimizi de ele geçirmiştir; ve iktidarı, her yere sinmiş ve bizi gözetleyen bir gölge olarak algıladığımızda paranoyaklara dönüşüyoruz. Gölgelerimizden kurtulduğumuzda iktidardan da kurtulacağımızı düşündüğümüzde köşeye sıkışmışız demektir. Şimdi bireyin önünde iki seçenek var: Ya korkusuyla yüzleşerek korkusunun yersiz olduğunu anlayıp bir gizil güç olarak kendi gölgesini ele geçirecek ya da kurtulmak istediği gölgesiyle birlikte kendisini çaresizce boşluğa bırakacaktır, yani toplumsal intihar. Amerikalı ressam Mark Rothko (1903-1970) da gölgesinden korkmuş ve intihar etmişti. “Resimlerimin yüzeyleri her yönde dışarı doğru taşar ya da her yönden içeri doğru daralırlar. Bu iki kutup arasında söylemek istediğim her şeyi bulabilirsiniz” diyen Rothko’nun intiharından hemen önceki tablolarında bulutumsu figürlere, gölgelere rastlıyoruz. Köşeye sıkışmış bir sanatçının gölgeleri.

Taş fırın erkekleri
İktidarın yarattığı korkuyu dillendiren taş fırın erkeklerinin sözlerinden bu korkunun nasıl da irrasyonel bir hâl aldığını sezebiliyoruz. Nedenini sorgulayamadığımız kaygılar ve endişeler olarak korkunun bedeni ele geçirmesi, tam da iktidarın istediğidir. Kendi gölgesinden korkan ve gölgesinden kurtulmak isteyen bireylerden oluşan bir toplum. Toplumsal bağlarından koparılıp tecrit koşullarında yaşamaya zorlanan bireylerin deneyimlerini, hapishane hücrelerinde yaşayanlardan biliyoruz. Tamamen tecrit edilmiş bireyler kendi bedenlerine, gölgelerine yabancılaştıkları gibi, uyarandan yoksun bir hücrede sanrılar da görmeye başlıyorlar.

İktidar bir sanrıdır; bağlarından koparılıp tecrit koşullarına yerleştirilmiş, kendi gölgesinden korkan bireylerin gördüğü bir kâbus. İktidarın nükleer santralında parçalanmış atom çekirdekleri, toplumsalın yatay ağlarında yeniden kaynaştıklarında, işte o zaman ışık hızıyla hareket eden kütlenin enerjisi kâbusu neşeye çevirecektir. Gölgelerimizden korkmayacağız o zaman, gölgelerimiz bizi yeryüzüne ve birbirimize bağlayacak.

* Akla düşenler, yola çıkıldıkça derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. Akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. Derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. Bahis açtıklarımız anaakımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. Etmekten bir özenle, koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla ve yazabildiğimiz kadarıyla. Nükleer İktidarın Gerilim Hatları, Rahmi ÖĞDÜL'ün kaleminden bu anlam, anlatma gayretinin devamı olarak okunmasını salık vereceğimiz bir metin. Sözün eksiltilmesinin yanında, bazı anlamlar toptan yağmalanırken iktidarın tahayyülü asıl nedir bunu bildiren bir ayna, metinden önümüze düşüyor. Birgün Gazetesi ve Rahmi ÖĞDÜL'ün anlayışlarına binaen metni sayfamıza alıntılıyoruz.

...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina  ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Sesli Meram / Deuss Ex Machina Kayıt Bloku.. Geçtiğimiz Günlerden Ses ve Söz - Podcasts
Gezi Parkı Eylemleri: Türkiye’de Toplanma Özgürlüğü Hakkı Şiddet Kullanılarak Engelleniyor - Uluslararası Af Örgütü
Gördüm - Bir Gezi Parkı Direnişi Belgesel Filmi - Documentary Film - R H - Vimeo
Soma'da Sekiz Saat - Devrim TABAN, Zeynep ORAL - Vimeo
İHD: 2014’te 49 Çocuk Cezaevinde, 64'ü Gözaltında İşkenceye Uğradı - Bianet
Cezaevleri Hasta Ediyor, Öldürüyor… -  Basın Açıklaması - İnsan Hakları Derneği
Ayazmanın Yılanı - Ercan KESAL - Birgün Pazar
Yaşua Emmi - Hektor VARTANYAN - Harfvolver
Bana Milli Mutabakatın Fotoğrafını Çekebilir Misin? - Kıvanç KOÇAK - Birikim
Strazburg Davası Soykırıma Uğrayan 1,5 Milyon İnsanın Davasıdır - Zeynep TOZDUMAN - Jiyan
İsmi Güvenlik, Cismi Dikta, Faili Devlet - Göksun Gökçe GÖNDERMEZ - T24
İç Güvenlik Paketi ya da Düşman Ceza Hukuku - Levent PİŞKİN - Cumhuriyet
Ve Ceberrut Devletin Lapsusları Artar! - Batuhan BATI - Radikal Blog
Syriza Başbakan, Çipras Türk… - Kemal BOZKURT - Harfvolver
Türkiye’de Hrant Dink Sokağı Olamıyorken… - Aris NALCI - AN' Blog
Մարդիկ, որոնց ջնջել ենք մեր հիշողությունից… արդեն 100 տարի - Լուսինե Աբրահամյան - Հայերն Այսօր
Bir Kürt Olarak Ermeni Halkından Usanmadan Özür Diliyorum! - Günışığı Suh - Radikal.Blog
Resolving Differences: Pres. Erdoğan, Ottoman Archives And The Armenian Genocide - Ara SARAFIAN - Gomidas Institute
Erdoğan Says Turkey Is Ready To Take Required Steps If ‘Found Guilty’ Of Armenian Killings - Hürriyet Daily News
Թուրքիայի ընդդիմության առաջնորդը հանդիպել է ոչ մահմեդական կրոնական գործիչներին - Գեւորգ Ստամբոլցյան -  Ազատություն ռ/կ
Agos Nedir, Ne İşe Yarar? - Ümit KIVANÇ - Riya Tabirleri
Turkish Rights Groups to Join Preincek Case In Favor Of Armenia - Asbarez
"Goodbye, Antoura": Karnig Panian's Memoir Of The Armenian Genocide - Stanford University Press
Mamak Tutuklularının "Sessiz ve Tepkisiz" Karşıladığı Tek İnfaz: Ekmekçiyan'ın İdamı - 4 - Samet ERDOĞDU - Mesop
Alevilik Anabilim Dalı Açıldı - Süheyla KAPLAN - Deutsche Welle Türkçe
Karadeniz’de Meryem - Burhan SÖNMEZ - Muhalaefet
Anti-Syrian Racism In Turkey: Wave Of Xenophobia [Against] Syrian Refugees - Doğuş ŞİMŞEK - Open Democracy
Suriyeli Kadın Sınırda Vuruldu - Al Jazeera Türk
Akçakale’de Sosyal Yaşam IŞİD Standartlarında - Engin BAŞ - Diken
Mahçupyan: 'Barıştan Sonra Bambaşka Bir Hayat Olmayacak' - Medya Köşesi - Gazeteciler.com
Yalnız Bıraktığımız İçin Yargılanıyorlar - Zafer CÖMERT - Gezite
EU Turkey Relations In A Worse Mess Than Ever via ECFR's Scorecard 2015 - Wider Europe
Statement By Sweden In The Interactive Dialogue On Turkey - Permanent Mission Of Sweden - Geneva
HRW’den Erdoğan ve AKP’ye Çok Ağır Eleştiri - Taraf
HDP Barajı Nasıl Geçer? - Kadri GÜRSEL - Milliyet
Kaçış - Cömert BOZKURT - PolitikART
Les Kurdes Chassent l’Etat Islamique De Kobané - Gabriel PORNET - Liberation
TKP/ML TİKKO Rojava: “Kobane Zaferini Selamlıyoruz” - Özgür Gelecek
Kobani'de Savaşan Türkiyeli Solculara, IŞİD Türkçe Ne Sordu? - İdris EMEN - Radikal
Kobané Zaferi Arjantin 'de Kutlandı... - Raul GONZALO - Patria Libre O Muerte
Haziran İçin Kobane Dersleri - Gaffar YAKINCA - Deli Gaffar'ın Notları
PYD Eşbaşkanı Kobani’deki Son Durumu Anlattı - Hamza AKTAN - İMC
Kobanê Sınırına Dev Türk Bayrağı - T24
KCK: ‘Kobane Şehri IŞİD Faşizminden Temizlenmiştir’ - Helin Haber
Kobanê, Enfin Libre ! - Parti Communiste Français - L'Humanite
İnanç Sistemlerinin Bir Arada Yaşaması Mümkün Mü? - Murat PAKER - T24
İki Mektupta Holokost Anmaları ve Hissettirdikleri - Mehmet Sinan BİRDAL - Rita ENDER - Agos
Tales From Auschwitz: Survivor Stories - Kate CONNOLLY - The Guardian
Auschwitz Survivor Returns To Poland To Recreate Liberation Photo - The National
Žižek, Horvat ve Tsipras Yanıtlıyor: Avrupa Ne İstiyor? - Bianet
Stathis Kouvelakis: After Syriza's Victory - Mike WATSON - Verso Books
Akçay: ‘Syriza İçin Esas Mücadele Yeni Başlıyor’ - Işıl ÖZ - T24
Devrimler… İç Savaşlar… ve Syriza… - Gün ZİLELİ - GZ' Blog
Yunanistan'da Latin Amerika Mekaniği İşler Mi? - Al Jazeera Türk
İtibar, Adalet, Demokrasi: Syriza’nın Zaferi - Begüm ZORLU - Bianet
Yunanistan’ın Dayanışma Hareketi: “Tamamen Yeni Bir Model – Ve İşe Yarıyor” - Jon HENLEY - Müşterekler
Varoufakis 'We Are Going To Destroy The Greek Oligarchy System' - Paul MASON - Channel 4
Debt, The Whole History - David GRAEBER - Green European Journal
İkinci Londra Anlaşması Almanlara “Ters” - Şant MANUKYAN - İş Yatırım Blog
“Sol Hükümet Uğrağı ve Syriza" - Foti BENLİSOY - Başlangıç
Syriza'nın Zaferinden Çıkarılacak Dersler - Erkan BAYIR - Radikal.Blog
Yunanistan'ın "Yıkılışı"ndan Syriza'ya - Aleksis TSIPRAS - Bianet
Πιστοί ψηφοφόροι της Χρυσής Αυγής οι αστυνομικοί - Βασίλης Λαμπρόπουλος - Left.gr
28 Ocak 2015 Konularımız Metal İşçilerinin Grevi ve Sarıyer Belediyesi Taşeron İşçilerinin Direnişi - Emeğin Gündemi
Binlerce Metal İşçisi Greve Çıktı - Murat UTKU - Al Jazeera Türk
Deflasyonun Ekonomik ve Siyasi Sonuçları - Nick BEAMS - World Socialist Web Site
İktidar Medyası El Şebab’ın Ardında Niçin ‘İngiliz Kumpası’ Görüyor? - Mustafa AKYOL - Al Monitor
Esad: Suriye'de Olanlardan Bizzat Erdoğan Sorumlu - Cumhuriyet
In Bold Push Forward, Islamist Militants Attack A Major Nigerian City - Adam NOSSITER & Michael R. GORDONJAN - New York Times
No Way Out? Election Fever And The Prospect Of Conflict In The Nigerian Elections - Kevin McCANN - Insight On Conflict
The Twin Ghosts Of Slavery And The Nakba: The Roots That Connect Ferguson And Palestine - Wendy ELISHEVA SOMERSON - Tikkun
Hem Tarihçi Müsveddesi Hem De Irkçı ve Edepsiz - İnci HEKİMOĞLU - Sendika.org
"Tahrir, Occupy ve Gezi Ulusaşırı Dayanışmalara İlham Verecek" - Ömer MADRA - BiaMag
Kierkegaard On The Individual vs. The Crowd, Why We Conform, And The Power Of The Minority - Maria POPOVA - Brain Pickings
Iraqi Libraries Ransacked By Islamic State Group In Mosul - Sinan SALAHEDDIN & Sameer N. YACOUB - AP' Big Story
Yazarlık Tekniği Üzerine On Üç Tez: Walter Benjamin’den Değişmeyen Öğütler - Ali Fuat KISAKÜREK - Edebiyat Haber
Hrant'ın Vasiyeti - Mithat SANCAR - BasNews
Kırmızı Pazartesi - Nurinisa EROĞLU - Jiyan
Videolojiler - Ulus BAKER & Ege BERENSEL - Etilen Zine

Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo’dan iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
DinamoPromo InquiriesMakina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo
---------------------------------------------------------
>>>>>Info
Görsel – Emiliana Gitana Blog

>>>>>Poemé
Özeti - Refik DURBAŞ

Kuşların dilini öğrettin bana
çiçeklerin dilini
özlemlerin, eylüllerin, gurbetlerin
akarsuların ve zamanın
ateşi sönmeyen zamansızlığın bir de

Rüzgârın koynunda gündüzün
erguvan burcundan gecelerin

Bir bunun için mi sevmedim seni?

Yalnız ve yalnızca sürgünlerde
nice karasevdaların müebbetinde
çığlıkla çılgınlığım arasında bir
her zaman unutmak isterdim seni
her zaman hatırlamak bir de

Sonsuz beyazlığında iklimlerin
çırılçıplak lekesiz kentlerin

Bunun için de mi sevmedim seni?

Soruları yanıtlanmış aldanışlar adına
yanıtları belirsiz alışkanlıklar adına
yazlar ve kışlar, elvedalar adına
bir daha bir daha kavuşmalar adına
anılarını taşıyan her şey adına

Yolunu şaşırmış gitmelerin
korkunç ve güzel gelmelerin

Nasıl ve niçin mi sevmedim seni?

Kaynak

Comments