sesli meram 471 -- համավարակ

kay(ıp)bedenler k/lan+-dereasonable (vv)arp presents
sesli_meram_471_////համավարակ

12 ağustos 2024 pazartesi günü kaydedilmiş programın parça dizinidir.

/////sesli meram muhteviyatı\\\\\
01. Eastcolors - Chargin Point (Data Music)
02. Eastcolors - Dark Soul (feat. Sileighty) (Data Music)
03. J-Kon - Left To Roam (DSCI4)
04. J-Kon - Laws Of The Other Side (DSCI4)
05. Shotty - Buddha Finga (Grid Recordings)
06. Shotty - Stand Behind (Grid Recordings)
07. Heist - Stir The Cauldron (Co-Lab Recordings)
08. Aries & Nicky Blackmarket - Respect (Co-Lab Recordings)

/////arz-i-hal
"Yaşanan ümit kırımının tüm yüzeyleri noktasına virgülüne yukarıdaki gibi birbirini teyit eder bir halden uzakta, olabildiğince yalın bir biçimde “inkarla”, “örtbas” etmeyi beraberinde getirir. “A. koyduğu Ermenisi” küfrü ile haklılığını bir insanı itekleyerek, öyle ya da böyle darp etmeyi kendine hak gören bir temsilin, bıçaksırtı bir halde yaşamaya devam eden Kınalıada’daki bir avuç Ermeni’ye yönelik gözdağı bir de böylesi bir tahayyülle var edilir. Malum ırkçı hizbin, daha sonrasında pıtrak gibi çoğalan tüm ol zafer-vatan-millet bilmem kimler partileri diye çıkagelen memleketinde “mültecilere ve gayrimüslimlere” yer olmadığını deklare eden sistem aparatı, kullanışlı “neo-naziler” için de boy göstermesi sahnelerinden birisi haline dönüştürülen bir sahnede “saldırı” öyle ya da böyle doğrudan bir müdahaleyle baş başa kalan “Ermeni’nin” halini de açığa düşürür. Her zamankinden açık bir biçimde müdahaleler, daha yeni bir eski belediye başkanı nam zatın 1914 nüfus sayımını projeksiyona baz alıp, veri setini güncelleyerek şu cümleyi kurabildiği bir zemindeyiz halen: “Şu an Türkiye de 15.554.847 Rum, Ermeni ve Yahudi var…” Kekremsi değil, laf kalabalığı değil doğrudan soy kodu fişlemelerinden sokaktaki ol ayrımcılığa, gündelik yaşamın ortasında şıp diye bitiveren bir nefret temsiliyetine ve daha yakın zamanlı Samatya’daki bir kadının canının alınmasından, askerde bir Nisan 24 günü “şakacıktan” katledilen Sevag Şahin Balıkçı’ya, pek çok kere tecrübe ettirildiğimiz o yıkıcılığın belki de en görünür yüzü, Ocak 19, 2007 Hrant Dink cinayetine benzeş ve bariz bir örnek kılınan bir tehdit / sindirme / yok etme ve en basitinden korkuyu diri tutma hallerinin ortasında kim nereye varabilecektir. Böyle bir ülkede hayatın ümidi söz konusu hiç edilebilir mi, kalır mı?

Tek bir örnekte görülebileceği gibi, Armine Harutyunyan’a yapılan göndermeyle Ermeni’nin haddi bir kere daha bildirildiği var edilir. Ucundan kıyısından değil doğrudan Anadolu’nun bugün çorak, çukur, çürük bir zemine evriminin en son halkalarından birisi olagelen o nefret 1915’ten bu yana hiçbir hakkı tanzim etmiyor. Bu şerefli topraklarda Ermeni’nin zerre hakkı yoktur, bu topraklar Türkündür diye bahse giren kurucu temsilin var ettiği o ilk nokta atışı hedef almadan bu yana, her günün apayrı cerahate kurban edildiği bir menzil gerçekliğine kavuşturulur. Kin, nefret ve ayrımcılığın salt Ermeni’ye yönelik olduğunu varsayanlar için, sadece bu hali bildirdiğimizi ima edenler için, Bakur Kürdistan’ında yaşanan hak gasplarından, ol 2015 karanlığında var edilen kıyıcı günlerde günlerce buzdolaplarında saklanan insandan, sokak ortasında can veren sivillerin ta kendisinden, çoluk çocuğun terörist kılınabilmesinin yarattığı uçurumlardan örnekleri görebilecektir. Kendi hallerinde yaşayan Diril ailesinin başına getirilen yeterince kötülük değil midir misal. İstanbul’un çeperindeki Roman yurttaşların mahallesini haberleştirirken fuhuş / uyuşturucu ekseninden bunlar da böyle diye başlık atılabilen bir menzilde gerçeklikten kopuşun ol tiradı ne olacaktır, sahi kim hesabını verecektir! Tümüyle salt bir kimliği değil en başta o Türk’ün ta kendisine zararı dokunan, ona da bir yaşatan menzil bırakmayan bir sahnenin o utancı ne olacaktır. Günbegün dibine ta dibine çekildiğimiz karanlığın, cehennemin bir başka suretine dönüştürülen şu menzilin utanç dolu güncesini, kötülükle meshedilmiş tüm o kapkaranlık hallerini görmek, sorgulamak, yeter diyebilmek ne zamandır. Ümidin zerre-i miskali kalabildiyse şayet, insan için… insan." sesli meram 

*akla düşenler, yola çıkıldıktan sonra derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. bahis açtıklarımız ana akımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. etmekten bir özenle koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla ve yazabildiğimiz kadarıyla fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya sesli meram // deuss ex machina ile devam...iyi haftalar...

allame-i ulul arz’dan ara nağmeler 
okuma parçası

sesli meram // deuss ex machina [ex.] genel geçer disiplinlerden uzak, deneysel ögeler ihtiva eden müzik türlerine kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. ambient’dan - folk’a uzanan ses şeceresinden alıntıları iliştirmeye devam ediyoruz. aralıksız yirmi yıldır... bir direniş hali içinde... yayındayız!...

her türlü eleştiri ve öneri için iletişim kanallarımız;
---------------------------------------------------------

/////poemé
Քաշեք, Քաշեք -- Վարդան ՀԱԿՈԲՅԱՆ

Քաշեք, քաշեք ու քաշքշեք, ախր ինձ ինչ պիտի անեք,
Յոթ կյանք ու յոթ պատան մաշեք, ախր ինձ ինչ պիտի անեք,
Ինչ որ ունեմ, ինչ որ չունեմ, խորն է՝ հոգուս հոգու խորքում՝
Ավշով լեցուն կյանքի արմատ... ախր ինձ ինչ պիտի անեք։

Որ կողմից էլ փորձեք խուժել, մաքրությունս պարիսպ է վեհ,
Ջարդված կընկնեք պատերի տակ, պարզությունս պարիսպ է վեհ,
Թուրան, Մուրան, մոնղոլ ու թուրք... իսկ դուք նրանց մնացուկը,
Ախր ինձ ինչ պիտի անեք, սերությունս պարիսպ է վեհ։

Քարեր նետեք, կիջնեն կրծքիս ու կթափվեն ոտքերիս տակ,
Կճաքճքեն սրտիս ցավից ու կթափվեն ոտքերիս տակ...
Այդ քարերից, քար - քռեճից շաղախ կանեմ, կերտեմ տունս՝
Ամուր ու պինդ տասնապատիկ, ախր ինձ ինչ պիտի անեք։

Comments