Deuss Ex Machina # 181 - Absence Hærd-Presence Fælt

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_181_--_ Absence Hærd-Presence Fælt

20 Ağustos 2007 Pazartesi gecesi “canlı” yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
>1<-Plaid-Bar Kimura (Vex'd Remix) (Aniplex Japan)
>2<-Distance-Fallen (Vex’d Remix) (Planet µ)
>3<-Hüseyin Bitmez-Her Daim (Zi Punt Sufidelic Mix) (Elec-trip Records)
>4<-Flue-Velvet Pant (Elec-trip Records)
>5<-Dunkelbunt Feat. Amsterdam Klezmer Band-Dunkelbunt Dub (Atlantic Jaxx)
>6<-Dunkelbunt Feat. Amsterdam Klezmer Band-La Revedere (Atlantic Jaxx)
>7<-3 Mustaphas 3-Awara Hoon (Ace Records)
>8<-3 Mustaphas 3-Benga Taxi (Ace Records)
>9<-Ska Cubano-Bobine (De Lata Remix) (Manteca)
>10<-Me&You-Sneaker Thief (Tru Thoughts)
>11<-Me&You-Got Any R&B (Tru Thoughts)
>12<-Groove Armada-Song 4 Mutya (Linus Loves Dub Remix) (Sony BMG Music Ent’nt)
Absence Hærd-Presence Fælt Bölüm(180) – Anlamsız Gelen Koşuşturma İçerisinde Bir Senin Çıkmıyor Kargaşa Pürüzlerimizi Alıyor. Keskince Tık Tınk Tonk (NouTMaaz)
>>>>>Bildirgeç
Kültür. Toplumsal ileriliciliğin temel yapıtaşını oluşturan, kademeleri arasında bir usta / çırak ilişkisine benzeştirilebilecek yardımlaşmaların olduğu alt disiplinlerce kotarılan bir tablo. Atfedilen ile kurgulanmış olan yeni açılımların daimi bir izlek ortaya koyduğu devir daimlik. Alameti Farikası yaratıcılarının „imgelem“ kuvveti ile özdeşleşen kültür modern yaşantının daha manidar olması için gerekli tüm ayrıntıları barındıran bir çatı. Dehlizlerine inildikçe farklı tematik yönelişimlerin, akla gelmeyecek biçimler ile ilerici bir kurguyu ortaya çıkarması da bu „imece“ usulün gerçekliklerinden birisi olarak tasvir edilebilir. Tasvir ve tesir birbirine ne kadar paralel olursa oluşturulan yapıt ve / veya çalışma izleyici / dinleyici / okuru da kademe kademe artan bir doyuma ulaşmasını olanaklı kılar. Alışılageldik yöntemler ile (geleneksel, tüm topluma mâl olmuş anonim) bir devamlılığı sağlamaya yönelik çalışmalar ile sıfırdan vâredilen (başta, katıcıl bağlılık ile ilk özneye bağlı kalınmasını savunanlarca kıyasıya eleştirilse de) modernist kurguyu bir „etiket“ olarak değil de „hakikat“ olarak işleyen üretimler kültürel yapının temellerini de kuvvetlendirmeye yardımcı oluyor.

Gelişmişlik kotasını teknolojik bir algı olarak değerlendirmenin ötesinde, hissedilir bir biçimde uygun temaslar ile hissiyatın gelişmişliğini, seneler geçiyor olsa da kuvvetle muhtemel aynı duygusal hezeyanların devam edeceğini öngören, bunu dolambaçsız bir şekilde „tekno insan“ olarak tanımlanan günümüz dünyası içerisinde yaşayan sakinlerin beklentileri doğrultusunda harmanlayabilmek „kültürel“ açılımların şimdisinde nereleri etkilediğini ortaya çıkartıyor. Kurguyu ortaya çıkartan ve bu minvalde çarpıcılığını daha da pekiştiren unsur; üreticinin çektiği sıkıntıları benzeş bir form ile takipçilerine ulaştırması değil midir? Yaşanamayacak da olsa kimi durumlar karşısında „insan“ın nasıl bir yol çizebileceği için daha gerçekçi bir deneysellik mümkün müdür? Yönelişimler, neticede toplumca tüketilen bariz bir biçimde beyazcamın sunduğu işi sanat olarak sunumlandırmasına, sulandırmasına karşıt bir varoluş olarak da değerlendirilebilir. Ekran üzerinde kayan giden görüngüler, sesler, uzlaşıyı değil tepkiyi „kötek“ olarak sunan menkul „showlar“ yükselen değerler ile haiz olduğumuz insancıl bütünleşmenin uzağında kalmamıza yol açıyor. Tüket at nesnelliği kültürel çağrılarda da bu açıktan faydalanarak kendine görece yol açıyor. Kitlesel olmak için üretilen yapıtın ille de „mekanik“ bir üreteç içerisinde geliştirilmiş bir örnek kopyelerden müteşekkil sunumlar ile „dar alanda kısa paslaşmalar“ deneyselliği arasında bir şerit aksaklığı yaşaması, buna karşın , kültürel açılımların daha ulaşılabilir bir şekle bürünmesinin izdüşümleri „Kültür Nereye?“ başlığı ile tez konusu olarak geniş bir perspektiften irdelenebilir.

Üretilmiş ve bir form haline dönüşmüş olan sanatsal yapıtın, teşhirin, neşriyatın ulaşılabilirliğini arttıran en önemli unsur, „halk beğenisini“ sezinleyen, biraz da algı sınırlarını geliştirmeye meyil ettiren çözümlemeler. Dinlediğiniz bir müzik veya izlemekte olduğunuz bir film kurgusu içerisinde ne kadar kendi „yaşantınızdan“ ve ne kadar „düz yaşam“ imgelemi varsa o kadar çabuk bir biçimde onaylama ve takip etme süreci başlıyor. Bahsini açmaya ve bu satırlar arasında uzun uzadıya paylaşmaya çalıştığımız „müzik“ formu da biraz böylesi bir mantık üzerinden şekilleniyor. Deuss Ex Machina programının en başından geçtiğimiz Pazartesi akşamı yayınlanmış olan son bölümüne kadar „müzik“ sadece ezcümle bir zümrenin malı olarak değil, aksine ilgi ile takip edilesi işlere ulaşamayan (halk’a) dinleyicilere bir yol oluşturma gayreti içerisinde oldu. Ses yelpazesinin engin genişliğinde, müziği farklı yönlerinden çekiştirerek, derleyerek, „trend“ olmaktansa „keşfedilmeyi“ bekleyen müzikler bu serüvenin ana eksenini oluşturdular.

Kimi zaman da imgelemleri kullanarak bu derlemeleri ortaya çıkarttık. Bir sinema kesitinin izlerinden, fark edilmeden çoktan kabullendiğimiz güncel değişimlere, zengin kelime dağarcıkları ile örülmüş şiir metinlerinden ya da yaşamanın gerçekten bir ayrıcalık olduğu „İstanbul“ en sık başvurduğumuz imgelemler olarak belirtebiliriz.

Keşfetmesi bir o kadar zevkli, hemen hemen her bir sokağında ayrı bir şenliğin, megapollüğün getirmiş olduğu kaotik değişimlerin izlerini barındıran, ama bütün bu karmaşa içerisinde dahi geçmiş ve gelecek arasındaki ince köprüyü biz yaşayanaların keşfi için saklayan bir mabed : İstanbul. Kültürün doğal yollardan gelişimini tamamladığı, veryansın etmek yerine „üzerinde yaşamış tüm topluluklardan“ birer parçayı modern yönü ile harman eden bir kent. Bunu pek çok sanatsal aktivitenin içinde bilahare hissetmeniz mümkün, rol çalan değil başrol’de yer alan İstanbul’u keşfedebilmek için başvurduğumuz kaynaklardan en makbulü ise hiç kuşkusuz müzik.

Şehrin sınırlarının giderek belirsizleşmesine paralel olarak, organik türküler’den, çağdaş ağıtlar, şehrin merkezindeki yaşamı irdeleyen, sorunlara değinen lafazan parçalar, şehir’in misafirlerini de aldığında koskocaman bir kakafoni denizine dönüşmesini paylaşan atonal müzikler, eskiyi yâd eden, var edilmiş huzuru günümüzde de yaşamak isteyenlerin tercihlerini belirten klasik, sanat musikisi teknolojinin tüm nimetleri ile bugünün siber dünyasındaki çelişikliklere değinen elektronik sağaltımlar gibi örnekleri ziyadesiyle farklı tanımlarla anlatılabilecek bir müzikal çeşitlilik hasıl bu Şehr-iStanbul’da.

2002 yılında Oğuz Kaplangı, Ömer Ahunbay ve Hakan Özer (Rebel Moves) tarafından temelleri atılmış, ülkemizdeki elektronik müzik çıkışlı işleri paylaşan ender etiketlerden birisi olan Elec-trip Records’un „Istanbul Calling“ toplama albümün ikincisini önerimiz olarak sizlerle paylaşmak istiyoruz. Yukarıdaki tümceler içerisinde de değinmeye çabaladığımız üzere şu anda bu satırları okuduğunuzda bile bir dönüşüm, bir ses temaşası etrafımızda yankılanmakta. Merkezi konumlandırmaların dışında her halükarda kulaklarımıza aşina hale gelmiş sesler ile kendi ses örgümüzü oluşturmakta. Tıpkı şehir gibi, halet-i ruhiyemize göre değişen arabeskleşen veya yüzünü batıya dönmüş bir mutluluğu barındıran.

Elec-Trip Records tarafından yayınlanmış olan „Istanbul Calling-2“ toplama albüm çalışmasında da kimi zaman aşinalığınızı deneyimleyebileceğiniz, kimi zaman da tesadüfler eseri keşfetmeniz için sizi bekleyen kompozisyonlar ile karşılaşıyorsunuz. Yürürlükte olan üretim şekilciliğine düşmeden, öznesi alternatif ses emekçilerinin önünü biraz daha açabilecek bir seçki, bir izlek ortaya çıkıyor. Kültürel yeterliliği bir çok farklı disiplince işlenmiş olan İstanbul’u „müzikal“ alaşımlar ile irdelemekte, çalışma gerçekten keyifli, 68 dakikalık bir serüvene dönüşüyor.

Oğuz Kaplangı, Uğurcan Sezen ve Chi K.’nın oluşturduğu Zi Punt’un tasavvuf geleneğinin de beslenerek kotardıkları „zamansız“ düzenlemeleri ile ûd’i Hüseyin Bitmez’in „Her Daim“ parçası ile albüm açılıyor. Dünya müziği bahsi açmıştık bir kaç bidirgeç öncesinde, bu parçayı bir kaç kere arka arkaya dinlediğinizde üzerinizde bırakmış olduğu etkileşim tüm o klişe tanımların çok dışından bir tanım aramamız gerekliliğini ortaya çıkartıyor. Elektronik ile caz’ı tam kararında neşr eyleyen Tamburada topluluğundan tanıyabileceğiniz Tansu Kaner’in „tan“ vaktinde dinlediğinizde etkisinden uzunca bir süre kurtulamamanıza olanak sağlayan „dramatize ambient“ Sleeping Constanitople, tazeliğini günden güne soldurduğumuz Dünya’nın hal ve gidişine kafayı yormuş bir yorum ile derdimize dermanlık bir doktor beklememizi imgeleyen Evren Uysal’ın A Votre Santé parçasına Zi Punt ekibinin Etno Dnb Miksi „yap boz“un parçalarını sağlam bir şekilde birleştirmenizi olanaklı kılıyor.

Ozan Kılıç’ın „downtempo“ yorumu ile Kalan Müziğin arşivlerinden derlenmiş „Gazel“ kesitinin buluştuğu ve Deuss Ex Machina içerisinde paylaşmış olduğumuz „Velvet Pant“, Kalan Müzik etiketiyle yayınlanmış olan Süryaniler: Dini Müzik – Halk Müziği derlemesinde de yer almış Mo Şibi Hat Aito parçasının Selim Demirdelen tarafından gerçekleştirilmiş etnik kimliğimizin zenginliğini duyumsayabileceğiniz düzenlemesi, Nada grubu üyesi Miray Kurtuluş ile geçtiğimiz yıl yayınlamış oldukları „Undertone“ albümü ile elektronik müziğin gözde grupları arasına rahatça dahil edebileceğiniz Portecho ekibinden Tan Tunçağ’ın birlikteliği neticesinde ortaya çıkan Mira projesi ve „Lynchvari“ bir yorum ile „Birgün“ ve Radar Live Festivalinde izlediğimiz performansları ile tanımlandırmaları iflas ettiren, saykodelik halk müziği icracıları tatufly? ekibinin „In This Room?“ parçası, Karadeniz kıyılarından esen deli rüzgarı şehr-iStanbul’un göbeğinde estiriyor. Endişeye mahal vermeden, sessiz ve derinde kendi rotasını çizmeye çalışan İstanbul’un sesi şekillenmeye devam ediyor. Elec-trip Records’da, tıpkı Kalan, Ada, Doublemoon etiketleri gibi yayınladığı kayıtlar ile unutmamamız gereken çok sesliliğimizi bizlere sunuyor. Sınırların ve tahammül ayarının iyice elden kaçtığı bir Dünya’da alkışlarımız bize bu müzikler ile yol gösterenlere....

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Plaid
Tekkonkinkreet Trailer At You Tube
Distance At Myspace
Distance At Blogspot
Elec-trip Records
İstanbul Calling Vol.2 At Ntvmsnbc
Atlantic Jaxx
Amsterdam Klezmer Band
Amsterdam Klezmer Band At Myspace
3 Mustaphas 3 At Kartini Music
3 Mustaphas 3 At Myspace
3 Mustaphas 3 At Youtube
Me&You At Tru Thoughts Recordings
Me&You At Myspace
Groove Armada Official Site

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
info[at]dinamo.fm - http://www.dinamo.fm/ - misak[at]dinamo.fm
http://deuss-makina.blogspot.com/

Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
...The Sun Shines & The Igloo Melts
© 2007 Boris http://igloomelts.my-expressions.com/

>>>>>Poemé

Bir Sigara Tüttürürsün – Charles BUKOWSKI

Hışımla bir sigara tüttürür
ve tarafsız bir uykuya dalarsın, uyandığında
pencereler ve kederin şafağı karşılar seni, borazanlar yoktur;
bir yerlerde, sözgelimi, bir balık- heryeri göz ve kıpırtı-
suda oynaşır durur; o balık
olabilirdin, orada olabilirdin, suya mahkum,
göz olabilirdin, serin ve asılı,
gayrı-insan; giy ayakkabılarını, geçir
pantalonunu, hiç yolu yok evlat, hiç-
olmayan havanın hiddeti, ölü menekşeler misali
benzeşmişlerin küçümseyişi; haykır, haykır,
bir borazan misali haykır, gömleğini geçir sırtına,
kravatını tak, evlat: mandolin gibi
hoş bir kelimedir keder, ve enginar gibi tuhaf; keder
bir kelimedir ve bir yaşam tarzı; kapıyı aç,
evlat; uzaklaş oradan.

Comments

Sühan Gürer said…
Bak bu 3 oldu incelediğim albümlerden parça çalış hiç ses vermiyorsun. Yazıyorum kenara. Ayrıca son program sırasında yaptığımız konuşmalara da değinmemişsin. Gözümden kaçmadı.

CSI Istanbul
Genel intibanın dışında kaldım kabul Sühan, takipçilik de zor zanaat. İnce ince yazdığın notların hepsi kenara not olarak düşülüyor. Zaten fani bir kışkırtıcı tarafından atıldığın şu blog dünyasında yıldızını benim parlatmama imkan yok. Kitleler Peşinde senin. Ha bir de program sırası var, onu konsantre haftalık yazı dizgilerken unuttum. Hemi valla hemi billa... Architecture In Helsinki ve Wax Poetic röportajlarının da duyurusunu buradan tekrar edelim.
Proodos'un bekaası kültürel gelişim ve birikim sahibi olmamız için kaçınılmaz bir gerçek olduğunun da altını çizelim.
Hadi Hayırlısı