Deuss Ex Machina # 247 - ¿Estamos En Culpable?

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_247_--_¿Estamos En Culpable?

16 Mart 2009 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
Album Of The Week: Point 7-What? (Toytronic)
>1<-Wixel-Aerosan (Slaapwel Records)
>2<-Wixel-Aesthetics Of Clouds (Slaapwel Records)
>3<-Last Days-The City Failed (n5MD)
>4<-Last Days-May Your Days Be Gold (n5MD)
>5<-Whitetree-Other Nature (Ponderosa Music & Art)
>6<-Whitetree-Koepenik (Ponderosa Music & Art)
>7<-aAirial-Anne H. (Self Released)
>8<-aAirial-Untitled (Self Released)
>9<-Stendeck-Happy Little Children Playing On The Cherry Tree (Tympanik Audio)
>10<-Stendeck-I Feat All The Moments You Will Need Me And I Won't Be There (Tympanik Audio)
>11<-Point 7-Remember Now (Toytronic)
>12<-Point 7-One Movie (Toytronic)
>13<-Orbital-Halcyon (Live At The Dance Factory) (05.06.1993) (London Records)

¿Estamos En Culpable? (247) - Namütenahi Dönüşümlerde Dahil Olunan Döngüler, Katıcıl Bir Horgörüyü Şimdinin Gerçeği Yapıyor.Alelade Bir Sunuştan Ziyade, Gerçekliğin Tam Merkezinde Günahkarların Toplamında Birşeyler Yok Ediliyor. İzi Siliniyor.

>>>>>Bildirgeç
Seyreltilmiş aralıklarla, sapsarı kesmiş sayfalara terk edilenler eski'yi çağrıştırır. Kalemin dokunduğu her bir noktada belirli, belirsiz zaman kesidine de göndermeler barındıran bir tümleyiştir, eski. Vakıf olmaya çaba sarf ettiğimiz, kendimize biçtiğimiz gelecek tasvirlerinde kullanmaktan çekinmediğimiz bir gereksinimi hatırlatır, eski. Kullandığımız kelimelerden, içine dahil olmaya çabaladığımız hayatın çetrefilli yollarına dair çıkarımlar yapabildiğimizdir, eski. Mürekkebin yazıya dönüşmesinde ortalığa çıkan, beyanatın öz kendisidir, belki de. Okuyup kendimizce anlamlar, tembihler bellediklerimizi de hatırlatandır, dijital tüketimin doruklarında olduğumuz ahir zamanımızda. Her bir satırın dahilindeki gizli öznedir, kimi zaman. Saklanmaya çabalandığmız bilgisizliğimizi unutmamızın “yaban elleridir” gel zaman git zaman. Akışın kendisinde, hataların nasıl olup ta bu kadar sık tekrar edebildiğinin de kanıtıdır, şimdiki zaman. Geçişkenliği azaltılmış, ötekileştirilmesine ön ayak kılınmış, ortak paydayı , birbirini kanıksamayı unutanların Dünya'sında özlem duyulandır, ulvi zaman. Yaşayışların manidar ayırıntılarını, niçinlerini ve nedenlerini besleyendir, bir eşikte çoğu zaman gözlerden uzakta bırakılan açmazların çözümlerini barındırabilen bir anahtardır, eski. Hayata karşı alınan yenilgilerin ağırlığını, biçare kalınan anların çokluğunu, geniş anlamında kısacık bir süreye sığdırılan bir ömrün hatıratıdır, eski cûzleri arasında kendi yolunu çizebileceğiniz. İlerleyişin, gelişmişliğin hızına karşın hala fikrin sabitliğine sımsıkı iliştirilmeye devam edilen, yanlıştan doğruların kurgularını da gözlemleyebilecek kadar geniş bir sahayı kapsamaktadır, eski. Her halükarda sonucunun bilinmesine karşın, nihayetinde izlemekten kendinizi alıkoyamadığımız filmlerin, makinede karıştırılan karelerinde ortaya çıkan izler , çizgiler, vesair imlerin merkezidir, eski. Us'un belirsiz döngülerinde hat'ra düşen, kendinizi iyice bir derleyip toparlamanızı salık verecek olandır, en muktedirinden, sapsarı sayfaların çağrısını duyuran, eski.

İçi giderek boşaltılmaya başlanan bir nostalji matruşkası değildir, eski'den kastetmeye çabaladığımız. Tüketilebilir porsiyonlar halinde, ihtiyaç anında elinizin altında tutulması salık verilenlerde değildir, yorumlayabilmeye çalıştığımız. Taşın altında eli bulunanları yok saymaya ısrar edildikçe, ulaşmanın da imkansızlığının arttığı bir gelişmişliğin sembolüdür, eski. Çoktan unutmaya yüz tuttuğumuz, düne ait gerçeklikleri usumuzda tekrarlayabilme, diri tutabilme çabasının karşılığıdaki eski bahsini etmeyi uygun bulduğumuz. Kaynakların düzeninin henüz yıpratılmadığı, doğruların da nispeten daha kolay ulaşılabilir kılındığı günlerin özlemi, belki bu yazımızı kaleme aldırtan. Sözün hızlıca tüketildiği, ne denildiğinden çok ne kadar çelişkilerle dolu olmasına önem atfedildiği bir güncenin içerisinde, yolun gerisini idrak edebilmek için gereksinim duyduklarımızı çağrıştırması, 'eski' bahsini açmamıza vesile teşkil eden en önemli etmen olduğunu belirtmeliyiz. Topluca farklılaştırılan, toplumca ötekileştirilen olguların hemen tümünde bu eşiğin yokluğunu idrak edebilmek mümkün. Zamanın akışı daha iyisini vaat ediyor görünse de, yerinde saymaya devam edenler için korkuyu temsil etmesi de bundan dolayı daha yaralayıcı bir hal alıyor. Keskinliğin dozu giderek artan bir biçimde. Sulh'un kendisini arayışta, nasıl oluyorusa oluyor bir şekilde tekrar dönemecin başında sıfır noktasına ulaşıyor oluşumuz da bu ve bunun benzeri olagelmiş kanıksananların bir diğer getirisini oluşturuyor. Kendinden menkul paye, nam biçenlerin düzen(sizliği)nde karşılaştıklarımız ne kadar vaktin heba edildiğinin, nasıl daha fazla heba edileceğinin de kanıtına ulaştırıyor. Olumlu bir geleceğin temellendirilebilmesi de imkansızlığa terk ediliyor. Varsa yoksa günü kurtarabilmenin telaşesi içerisinde iğneleyici lafazanlıklar, sözümüz tam meclisten içeri ortaoyunları sergilenmeye devam ediliyor. Biteviye soluk almaksızın ilertilmeye çalışılan mesaj kaygıları ekranlarımızdan zuhur ediliyor.

Bilinmesi gerekli olanlar değil, görünmesi elzem olarak tanımlanmışlara daha fazla imkan sunuluyor. Kısmetimize veya kısmetsizliğimize durmaksızın tektipleştirilen, eleştirinin kendisini çoktan silmeyi önemli bir açılım olarak görmekte direnen, makul kazanımlar konusunda dahi bir ortak noktayı tesis edemeyenlerin çokluğunda, eskinin duyarlılığını yâd etmek elzem oluyor. Biçilen takipçiliğin sadece onaylamak olmadığının, yeri geldiğinde hataların ortaya çıkarttığı yanlışlıklardan da dem vurulması gerektiğinin, en önemlisi sesini yükseltebilmenin temellerini barındırıyor. Yıllardır süregiden, adına da demokrasi dediğimiz yönetim biçiminin sadece el üstünde tutulanlara bağşedilmediğine vurguyu bütünlüyor. Öteki olarak sınıflandırılmışların da söz hakları olduğunu idrak edebilmemiz için imkan sağlıyor. Hatalar silsilesi olarak geçmişin bilgisizliğini ortaya atanların, bilginin ulaşılabilir kılındığı internet çağında, aynı yollardan geçiyor olması gerçekten düşündürücü bir sonucu ortaya çıkartıyor. Teori olarak ortaya çıkartılmış çalışmaların dahi bir türlü anlaşılabilir kılınmaması da bu zincirleme, sürümcemede bırakmanın, kendini tekrar ettiren deja-vu'larına zemin sağlamakta, ha keza. Gelişimin bilinmezliklerle, karşılıklı köşe kapmacalarla, sümenaltı edilenlerle, rant için adam tutma / ezmelerle olamayacağı, gözdağı vermenin manşet atmaktan kolay olmasının önünün alınabilmesi için de daha nitelikli sözlere ve eylemlere ihtiyacımız olduğu ise aşik'ar. Greenpeace Türkiye ekibinin çabalarıyla ortaya çıkartılan, sanal Büyükşehir Belediye Başkan adayı Seyfi Solukal projesi ve Solukal.org sitesi de bu minvalde değerlendirilebilecek önemli bir alternatif girişim olarak dikkatinize sunuyoruz:
“Kömürden Kurtul, İklimi Kurtar

Kömürlü termik santraller küresel ısınmanın başlıca kaynağıdır. Düşünün ki, tüm dünyadaki enerji kaynaklı karbon salımlarının %41’ine tek başına kömür neden oluyor. Yani kömür santrallerinden kurtulmadıkça iklimi kurtarmamız imkansız.

Bu tabloya rağmen Türkiye’de 47 adet yeni kömür santrali projesine başlanıyor. Bu soluduğumuz havaya yaklaşık 115 milyon ton fazladan karbondioksitin karışması demek. Çoğunluğu ithal kömürle çalışacak bu santrallerin bazıları lisans almış durumda. Ülkemizin havasını, suyunu ve geleceğini korumak için bedelini çok ağır ödeyeceğimiz bu hataya seyirci kalmak istemiyoruz. Politikacılara, Türkiye’nin temiz enerjiye ve enerji verimliliğine layık olduğunu göstermeliyiz.

Bu nedenle, 29 Mart’taki yerel seçimleri, etrafa zehir saçıp sağlığımızı ve çevremizi tehdit edecek 47 kömür santralinden kurtulmak için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz. Türkiye’de oy vermekten daha fazlasını yapmaya gücü olan yurttaşlar olarak, bütün parti adaylarından sorumluluk almalarını ve seçilirlerse temiz enerjiyi tercih edeceklerine dair söz vermelerini istiyoruz. Adaylar suya sabuna dokunmayan sözler vermek yerine bizi kömürün dehşet verici kirliliğinden korumayı taahhüt etmelidir.

Greenpeace’e söz vererek ‘Güneş İçin Belediye Başkanları’ bildirgesini imzalamış adayları ve henüz imzalamayanları internet sitemizden takip edebilirsiniz. Henüz geç değil. Greenpeace’in “Türkiye Soluk Alsın” eylemine katılarak kampanyamızı kazanmamız için bize katılın. Şehrinizde temiz enerjiyi geliştirmek için Belediye Başkanlarına yol gösterecek bir rehberimiz zaten var.

Seçmen olarak sen de gücünü iklim için kullan ve tüm adayları sorumluluk almaya davet et. Senin de baskınla Türkiye soluk alsın.”


Sözcüklere sığınarak iletmeye çalıştıklarımızın, müzikal yansılarına yer vermeye çaba sarf ettiğimiz, Deuss Ex Machina programında, enstrümantalist yaklaşımların özlem duyduğumuz eşiklerine kulak kabartma imkanına sahip olduk. Ortaya çıkartmış olduğumuz seçkimiz dahilinde, elektronik seslerin kullanım biçimlerinde farklılaşan, birbirlerini tamamlamaya imkan sağlayacak kadar detaylara sahip bulunan parçalardan bi'kurgu oluşturmaya çabaladık. Müzikal türlerin tüketim hızlılığının karşısında türetimleriyle alternatifi kotarmaya devam eden sesler kapsamımızı oluşturdu. Cilalanmaya da fazla ihtiyaç duymadan, üretilmiş ham halleriyle de yeterince geniş bir düşünce sahası sağlayan, teorilerin işlendiği kayıtlar, uzunca bir süre sonra Deuss Ex Machina'nın ilk yayın dönemine yakın bir sunumu gerçekleştirebilmemizi sağladı. Disiplinler birbirleri içerisinde evrilmeye, etkileşime devam ederken mümkünatlar dahilinde sınırlarını “eski” olarak addedilenlerle ilintileyen prodüksiyonlar, tam da bu zamanda içerisinde sıkışıp kaldığımız belirsizliğin üzerine daha kararlı gidebilmemiz için bir vesile teşkil edecektir, kanaatini taşımaktayız. Kurmaya çalıştığımız her bir cümlede, esamesi okunmayanı da aklımıza düşürmesi de cabası. Seslerin sağlamlaştırdığı, sıklıkla bahsetmeye çalıştığımız üzere de müziğin sadece dinlenip unutulacak bir bağlaç olmadığını da örneklemeye devam ettik. Müziğin son tahlilde, (kendinize göre biçimlendirilebilecek çıkarımlara vb.)çok daha fazlasına imkan sağladığı ise aşikar. Dört senelik bir molanın ardından, IDM disiplinin odaklarından Toytronic Records'un geriye dönüşünü de müjdeleyen, Point 7'ın What? Uzunçalarını haftalık albüm önerisi olarak paylaşıyoruz.

Techno'nun dinamikleri üzerinden şekillendirilmiş, rotası belirlenmiş bir müzikal eşiği tanımlamakta Intelligent Dance Music (Akılcıl Dans Müziği). 90'lı yılların taviz vermez Rave günlerinde tanımının yapılmasından bu yana, değişkenliği ve deneyselliği birbirleriyle bütünleyen bir müzikal çeşitliliğin, ters köşeye yatırılmış tekno seslerle sunumunun gerçekleştirildiğini söylemeliyiz. Değişkenlerin son derece iyi gözlemlerle prodüksiyonlara dahil edildiği, zamanında yayınlanmış pek çok kaydın, dahası ortaya çıkartılmış pek çok sesin hala güncelliğini koruduğu bir sentezlemenin bütünü, 'IDM' kapsamı alanını oluşturmakta.1992 yılında yayınlanmış olan Warp Records etiketli toplama albüm; Artificial Intelligence kaydını da Wikipedia'yı referans alarak, IDM'in ilk kayıtları arasında gösterebiliriz. Ses yüzeyleri arasında geçişlere açık tutulan, kimi zaman kaotik buluşmalara, kimi zamanda melodilerin zirve noktasını tuttuğu sinematografik ses pasajlarına ulaşan bir müzik dinleyicilere sunulur. Kulüp dinlenceliği olarak nam salan müziklerin yanında, evde de dinlenebilirliği olan seslerin kullanımına da imkan sağlayan, deneysel bütünlük Akılcıl Dans Müziğinin de temel bileşenleri olarak kısa sürede benimsecektir. Bir yanı elektronik seslerin kuvvetli dans figürlerine ev sahipliği yaparken, öte yanda melodinin öncüllüğünde bir ortamın içeriğini doldurabilecek yalınlıktaki ses bağlaçlarına ev sahipliği yapan bir kolaj, burada bahsetmeye çalıştığımız. Point 7 projesinin ardındaki isim Chris Cunningham ve bu bağlamda Toytronic etiketini de bu çıkarım dahilinde, müzikal teoriler ortaya çıkartmakta olan bir yapılandırma olarak değerlendirebiliriz.Chris Cunningham'ın müzikal kronolojisinde de, yukarıda kısaca değinmeye çabaladığımız unsurlar ile oluşturulan bağlantıları irdeleyebilmek mümkün. Martin Haidinger aka Gimmik ile Tony Douglas tarafından temelleri atılan Toytronic etiketine dahil olmasıyla müzikal seyrüseferinin de başlangıcına ulaşırız. Ortaya çıkartılan seslerin sentezlenebilirliği konusunda yetkin bir örneği oluşturan, zamanın İngiltere'sinin elektronik müzik sahnesinin yaratıcılığı konusunda söz sahibi olmuş Num Num projesi Toytronic etiketinden yayınlanan sanatçının ilk çalışması olur. Bir başka müzikal cevher olan Martin Haidinger aka Gimmik'in, Autechre'nin çiğ endüstriyel ses işçiliğine zerk etmiş olduğu meldramatik detaylar üzerinde temellendirdiği solo projesinin ilk kaydının ardından girişilen ortaklığın neticesidir Num Num. Techno estetiğinden yola çıkılarak kotarılan, sert bas kesitlerinin, elektro'nun Kraftwerk gibi öncüller tarafından ortaya çıkartılmış ses kompoziyonuyla birleştirildiği Hi-Num, saha kayıtları ile kurgulanmış Ambient techno’nun zuhur eylediği, kristalize ses kümesi If Q Was H ve iflah olmaz Drexciya takipçilerinin benismeyebilecekleri kadar yetkin bir ses kolajı olan South Quay parçasının yer aldığı “Unknown Sources” EP’si 1999 yılının önemli çıkışlarından birisini oluşturur. Deneysellik ivmesi dengelenmiş, birbiri ardına günyüzü bulan kayıtlar içerisindeki, müziğin ön planda olduğu bir kurgu ortaya çıkartılır ikili tarafından. Bu siftah kaydı ise 2002 yılında yayılanacak olan Links Berge Rechts Seen albümüyle, Abfahrt Hinwil projesi takip edecektir. Farklı odakları keşfedebilme, bunu da dinleyicilerle paylaşma konusunda cömert davranan Toytronic etiketinin, sınırlarını da kulaklara amade bir biçimde işleyen bir bütünlük arz eder, Links Berge Rechts Seen albümü. Dönemin ekipleri ve öncülleri olan Autechre, Cylob, LFO, Sabres Of Paradise, Mike Paradinas, Aphex Twin vs. gibi Akıllı Dans Müziği’nin ticarileşmesinin önünü de almaya çaba sarf edenlerin sunmaya çabaladıkları, deneysel müzik yeterince iyiyse dinlenir prensibini destekleyen, farklılığa işaret edebilen bir müzikal yansıtıcı halinin taşıyıcısı olur, Abfahrt Hinwil.Num Num projesinde duyumsatmış olduklarıyla benzeş bir hattan ilerleyen, giderek keskinleştirilmiş bir endüstriyel tınının ortaya çıktığı yüksek ritm yoğunluklu Bumperstufe 2 ile albüm açılır. Parçanın tam tersi istikametini aralatan, yüzeye taşınmış melodik kurgusu ile Autechre’ın ‘Amber’ albümünün kapanış parçası olan Teartear’la aynı yoğunluğu barındıran Sonic Surface, techno vurgusunu enikonu bütüne vardıran, Aphex Twin’in daha sonraları müziğini tanımlayacak “Braindance” janrının hamisi olarak değerlendirebileceğimiz Planquadrat ile çalışmanın da odağına ulaşırız.

Süreklilik arz eden bir biçimde, dönüşerek ilerleyen geçişleriyle beraber zamanın nostaljisini de ortaya çıkartır, ikili. Albüm içerisindeki minimalist yaklaşımlara da değinmeliyiz. Bir final anını imgeleyen, nihai bir sonu ortaya çıkartan, atmosfer tınısı Triology, Jarre, Vangelis gibi new age üstatları ile ‘Ambient’ müziğinin fikir olarak yapılandırmasını ve temellerini atmış olan Brian Eno gibi prodüktör-dehaların takipçiliğinde, değişken bir sentezin sunulduğunu söyleyebiliriz. Bu tavrı bariz bir biçimde işleyen Tech 8 parçası, çelişkilerle boğuşan bir Dünya atmosferini imgelemeye çalışır. “Endüstriyel tekno”nun net biçimde duyumsanabileceği ama referans edinilmiş çalışmaların bütüne sirayet eden yaratıcılıktan da yol alan , kitsch'e bağlantılanabilecek bir önerme bütünü parçanın içeriğini tamamlar. Düşük yoğunluklarıyla, muğlak zamansızlığın irdelendiği, çalışmaya özenle yerleştirilmiş birer bağlaç halindeki; The Light ve albümün kapanışında yer bulan Untitled parçaları da bu betiği işleyen temalar olarak paylaşılabilir.

Yaygın bir biçimde hayatı kapsayan karamsarlığın varlığına parçalarında yer vermelerine karşın, çok daha kudretli bir biçimde umudun da varlığını korumamız gerektiğini salık verecek kadar, derinleşen bir tasvir yoğunluğu albüm süresi dahilinde Abfahrt Hinwil tarafından dinleyicilere ulaştırılır. Tekil bir bakışımdan ziyade, gündelikliğin çelişkilerinden, ayrıştırmalarından, mücadelelerinden de izlerin yoğunlukta olduğu, düşündüren, ilgili disiplinin de tanımını kuvvetlendiren bir düşünselliği dinlemek de olası. Elektronik müziğin yaygınlaşmasına paralel olarak bi köşede hazır tutulan, ne kadar gerçek ile örtüşebileceği, makine müziğinin ön yargılardan bağımsız bir biçimde kendi özgün tavrını ortaya çıkartması açısından da müzikoteğinize eklenebilecek nadide bir kayıttır, Links Berge Rechts Seen.
2005 yılında Harmi Palda'nın alternatif müzik türlerini IDM disiplininde harman ettiği Infinite Scale projesinin 'debut' albümü olmuş dinlencelik Sound Sensor'un yayınlanmasının ardından da sessizliğe gömülen Toytronic Records'un yeniden ses vermesini sağlayan “What ?” albümü ile ilgili notlarımızı iletelim. Verilmiş olan dört senelik ara dahilinde, Akılcıl Dans Müziği'nin müzikal değişkenliklerle paralel olarak ilerleyen, yeni önermelere de ev sahipliği yaptığını belirtmeliyiz. Endüstriyel seslerin giderek daha mekanik alaşımlarla hareketlendirilmiş vurgulamalarına sahip olunan akımlardan, sesi merkeze alarak daha fazla ortam müziğine evrilen eşiklere, daima kapısını aralık bırakmış olduğunu her fırsatta duyumsatan techno tabanlı müziklerin yenilikçi kanatlarında esamesi okunan bütünlüğün taşıyıcısı olmaya devam ettiğini ileri sürebiliriz. Elektronik müziğin son dönemlerinde yükselişini de sürdürmeye devam eden Dubstep'de, hararetin, trafiğin yoğun tutulduğu bir ses kolajlaması hallerinin yansıması olan Glitch Techno'da, aynı dönemlerde temellendirilen Chris Clark, Otto Von Schirach, Shitmat gibi prodüktörlerin başı çektikleri, sert metal havasını elektroniklerle buluşturdukları deneyi tanımlayan Breakcore gibi disiplinlerin, IDM'in devamlılığını da sağladıklarını öngörebiliriz. What? albümü içerisinde, Chris Cunningham'ın saptamalarıyla ortaya çıkarttığı ses erimi geçmişin tınılarını tekrar etmeden yenileştirmeye çabalayan bir modernizm çabası barındırdığını belirtmeliyiz. Maps & Diagrams, HP Stonji, Fizzarum, Cultek, Arovane vb üretmiş oldukları çalışmalarla da paralellikleri bulunan ve yer yer 90'ların dinamik çıkarsamalarını da es geçmeyen bir yapılandırma bütünlüğünden de dem vurabiliriz.

Elektronik ses kesidinin üzerine bina edilen, karanlık mekaniklerin tınılarından kotarılmış vurgunun başatlığındaki Remember Now, Akılcıl Dans Müziği'nin geçmişini layıkıyla hatırlatan bir başlangıcı sağlıyor. Detroit Techno'nun metalik yüzeylerinde elektro kesişimleri paydalayan, Toytronic'in kayıt dizininde paylaşılanların devamlılığını sağlayan modernist kurgu; X Insert albümün geri kalan imleri içerisindeki ritmlerin giderek yükseleceğinin haberciliğini gerçekleştiriyor. Dubstep'in elektronika ile kesişimini ortaya çıkartan Burial, Shackleton, Kode9 gibi üreteçlerin paylaşımlarında olduğu üzere, çoklu katmanlardan yapılandırılan bir tını yoğunluğuna sahip olan A Computer yer yer endüstriyellik hattında ilerleyen bir müzikal manifestoyu dinleyicilerle buluşturur. Zamanı belirsiz bir görüntünün yansıtıcılığını sağlayan, ismiyle müsemma bir biçimde sinematografik detaylandırmalar barındıran, Orbital gibi geri dönüşlerini müjdeleyen ekol-elektronika ekiplerinin müziğini anımsatan One Movie Cunningham'ın müziğinde dinleyiciyi tekrar o kayıtların izini süremeye arzu ettiren bir deneyimi de beraberinde sağlamakta. Bu tasvirler bütününün bir adım ötesinde bulunan, daha çok elektro-akustik müzikte karşılaştığımız, sessiz duruluğu melankolik bir biçimde işleyen ve Claro Intelecto'nun 2008 tarihli Metanarrative albümün finalinde yer bulan Beautiful Death parçası gibi, yürek burkan 15th of July parçası, farkındalılığı arttıran bir düşünsel yolculuğu da beraberinde sunuyor. Ne kadar çok hata ve ne kadar fazlaca sessiz kalmanın getirdiği hazin sonuç manalı bir biçimde sunulmakta. Bu kesidin ardından çıkagelen, Hacker IP parçasında da geleceğe yönelik mesajların taşınmaya devam edildiğini söylemek mümkün. Ortaya çıkartılan tüm diğer projelerde olduğu gibi, Point 7'da da şimdinin ötesini , anlaşılabilir kaygıları irderlemeye çalışan bir okumanın varlığını koruduğunun da altını çizmeliyiz. Yükselip alçalan ritm kompozisyonu içerisinde kulaklara çalınan Akılcıl Dans Müziği'nin sade suya tirit bir disiplin olmadığının da kanıtını oluşturmayı başarır. Dönüştürücülüğü ile bu tavrın devamını da sağlayan, albümün kapanış parçası olan Ous, elektronika ritmlerinde dubstep'in keskin technoesk kurgusunu yeniden tanımlamaya girişen bir önermeye kavuşur. Point 7 ile Chris Cunningham, IDM ses eriminde alternatif olanı tanımlandırmaya devam ediyor. Bileşkesine dahil edilmiş her yeni sesle beraber, derinleşen, düşündüren, sorgulatan problemleri elektronik müzik dinleyicilerine ulaştırıyor. 'Eski'nin kadrini kıymetini bilenler için, kuvvetli bir müzikal açılımı sağlıyor.

...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Hayat Siyaseti İçin Bir Tahlil Denemesi - Melih PAKDEMİR - Birgün
Siyaset İçeri, Siyaset İçeri... - İbrahim ALTINSAY - Radikal
Soba Borusundan Bakmak, İlkeli Olmak - L. Doğan TILIÇ - Birgün
Grev Güncesi - Sabah / ATV Emekçileri
Greenpeace – Solukal Kampanyası

Point 7 Official
Point 7 At Myspace
Point 7 aka Chris Cunningham At Last.FM
Point 7 Album Review At Igloo Magazine
Point 7 Informative At Joilet Blox
Abfahrt Hinwil At Myspace
Abfahrt Hinwil Album Review At Junkmedia
Wixel Official
Wixel At Myspace
Wixel's 2009, 12 Records In 12 Months Project
Wixel Official Download Site
Whitetree Official At Ponderosa Music & Art
Whitetree At Myspace
Ludovico Einaudi At Myspace
Robert Lippok At Myspace
Whitetree Review At Pulp Magazine
aAirial At Myspace
aAirial At Last.FM
Stendeck Official
Stendeck At Myspace
Orbital Official
How Times Fly?: Orbital Back For Big Chill - Sean Michaels - The Guardian

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
Dinamo – makina10.45[nospam]gmail[dot]com – Makina
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel Rural Abandon (18) - By Jon Bradley Photography
© Jon Bradley Photography

Point 7 Cover Artworks Courtesy From Discogs.com Database

>>>>>Poemé
Eskiden - Özdemir ASAF

Ne güzel insanlar vardı eskiden.
Çocukluğumuzu kaplamışlardı.
Bize masal anlatırlardı
Cinlerden, perilerden.
Büyük anneler, büyük babalar vardı.
O zaman hepsi uzaktı ölümden.
Hem sevdirir hem korkuturlardı.
Acı hikâyeleri bile tatlı başlardı.
Demek bunun için gittiler hikâyelerden.
Ne güzel insanlar vardı eskiden.

Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Gençliğimizi donatırlardı.
Hep iyi şeyler hatırlatırlardı
Geçip gitmiş devirlerden.
Sevgi ve ümid yaratırlardı.
O zaman her şey uzaktı ölümden.
Yanık şarkılar bile neşeli başlardı.
İster istemez saadet taşardı
Gamsız günlerimizden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.

Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Hayâl içinde yaşatırlardı.
Güldürür ağlatırlardı
Duymadan biz, düşünmeden.
Her an bir asır kadardı.
O zaman herkes uzaktı ölümden.
Candan sevdiklerimiz vardı.
Hepsi başka güzeldi, bizi tanımazlardı.
Bütün yollarımız geçerdi gül bahçelerinden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.

Comments

Sühan Gürer said…
Cık cık cık. Bir teşekkür, ne bileyim bir tebessüm, en olmadı bir sevgi sözcüğü. aAirial'a şikayet edeceğim seni. Bu kadar da olmaz ki mirim ama.
İlahi muhterem. Yazdigin, onderdigin paylastigin her sadayı sunarken, adından dem vurmaktayim. Referans noktasi kabilinden. Makina'nin carklari bu kadar seri bir bicimde donebiliyorsa, bunu senin gibi yardimci olan, bir avuc destekci ile gerceklestirdigimi de soyleyeyim. Hazir yuzun buradayken. Dinleme Parki hayata gecip, rutini olusturduktan sonra da yeni aAirial kesiflerini buyuk bir keyifle sunacagimdan emin olabilirsin.

Not: aAirial kardese mesaj attim zati. Monsieur R. pek sessizsiniz ortalik sarsiliyor musikinizden diyerek. kilitlendi sanirim :P