Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_261_--_ Thousands Of Thoughts Searching Right Words
20 Temmuz 2009 Pazartesi gecesi "banttan" yayınlanmış programın parça dizinidir.
>>>>>Musique
Album Of The Week: Brock Van Wey-White Clouds Drift On And On (echospace [detroit])
>1<-Tomasz Bednarczyk-Little Spring (12k)
>2<-Brock Van Wey-White Clouds Drift On And On (echospace [detroit])
>3<-EOC-Linkage (Ai Records)
>>>>>Myspace Keşifleri / Talents From Myspace<<<<<
>4<-Clubroot-Nexus (Lo Dubs)
>5<-2000F-Summer Rain (Kraken Recordings)
>6<-Ill Boding-Unkut (Bass Punch Records)
>7<-Brackles-Get A Job (Apple Pips)
>8<-Joker And Ginz-Purple City (Kapsize)
Evet, Güler Zere için İstanbul Adli Tıp Kurumu, ‘infaza devam’ raporu verdi. Nur Birgen’in imzasıyla. Avukat Engin Cinmen diyor ki: “Böylesi bir insanın cezaevi koşullarında bulunmasını uygun görmüyorum.
Bunun uygun görülecek bir tarafı da yok. Kanuna bakıldığında cezaevinde kalır ise, cezaevi açısından yaşamını tehlikeye sokacak bir durum var ise, hüküm tatil edilir, iyileştikten sonra yeniden devam etmek üzere diye... Kanun böyle der. Böylesi bir durumdaki bir insanın halen cezaevinde kalmasını vicdanen kabul etmek mümkün değil. Adli Tıp gibi kurumların raporlarının daha dikkatli ve kendilerine olan güvenilirliği sarsmayacak şekilde kaleme almaları gerekir. ‘Sağlık’, ‘ceza’nın önünde olan bir kavram. Kanun bunu böyle koymuş. Sonunda iş Cumhurbaşkanı’na kalmış. Bence Cumhurbaşkanı’nın buna el koyması gerekir.”
Yaşama hakkı tartışılmaz
Kimi uyanık okur, Zere hakkındaki yazımı okuyup Kuddusi Okkır’ın ölümünü neden tepkisiz geçiştirdiğimizi soruyor. Oysa zamanında, “ Paşa eskilerinin F tipine konması ve Kuddusi Okkır’ın gözlerimizin önünde ölümü cezaevleri konusunda çoğu boşa giden çabalarımıza ağırlık vermenin zamanı geldiğini söylüyor.
Basınımızı bu konudaki geleneksel umursamazlıktan çıkardığı için Kuddusi Okkır’ın tükenmiş gözleriyle bize bakışının, boşa gitmemiş bir ölüme işaret olduğuna inanıyorum.
Kuddusi Okkır’ı kurtaramadık. Ama henüz fırsatımız varken, kalanları kurtarmaya çalışmalıyız.” demiştik.
Ey külyutmaz okur, söz konusu yaşama hakkıysa, asgari insanlık borcuysa, taraf olunmaz.
Kuddusi Okkır da, Güler Zere de, nekahetine duacı olduğumuz paşa eskileri de bu durumda gözümüzde sadece hayatta kalması için gereken çaba gösterilmesi lazım gelen hastalardır.
Ama memleketimizde, yargı-devlet-tıp kolkolalığı içinde kimi insanların hayatı kurtarılmaya değer bulunuyor, kimilerininki bulunmuyorsa, vahşet hüküm sürüyor demektir.
Darbeci, andıççı, mühimmat depocusu kimi askerler kendilerine özel hastanelerden aldıkları raporlarla bir çırpıda tahliye olabiliyorsa, Güler Zere’nin tahliyesini sağlamak insan kalmaya niyeti olanların boynunun borcudur.
Hepimize yıllar boyu kök söktüren, astığı astık kestiği kestik, tehditleriyle hepimizi titrek eden askerlerin hepsi pek çürük çıktı. Yakındır, doğunun kanlı namlı Temizöz’ü de gidip GATA’ya çatlamış damarlarından birini gösterip tahliye edilir.
Pekiyi Güler ve hapishanelerde ölümcül hastalıklarıyla boğuşan diğerlerinin karşısına hep Nur Birgen mi çıkarılacak?
Cellatınız hep bu ibretlik hekim mi olacak?
Askerlerin tutuklanmasını rövanşist bulup ağlayanlar devletin bu korkunç rövanşı hakkında ne düşünüyor?
Cumhurbaşkanı; sizi insan biliriz. Konu gelip kapınıza dayandı. Güler’e yaşama hakkını geri verin. Yoksa onun bu fotoğrafı hepimizin sonsuza dek kâbusu olacak.” (20 Temmuz 2009)
Gözün gördüğü, kulağın işittiği ve dilin söze kattığı, tüm bu yeknesak edilmiş halleri manalandırmaya çalışmalar, olması gerektiği kadarının alt seviyesine bile, ne kadar uzaktan katılımcılık gösterdiğimizi ifadelendirmekte. Belirli olansa çabanın saklanılacak sessizlik duvarlarının arasında izole edilmeye de devam edilemeye uğraşılacağı, bu uğurda şevkle uğraş gösterilmeye devam edileceği. Duraksız, essiz ve amâsız bir ifadelendirmeye ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu artık kanıksanmış klişelerle ifadelendirip tekrardan sunmak derdine değiliz. Kelimelere sığınıp ilintilendiklerimiz, paylaşmaya açmış olduğumuz her bir şarkının, bahsini etmeye uğraştığımız her bir ses örnekleminin vesair üretimin yolunda dizmeye çalıştığımız, neyi ne kadarına kadar idrak edebilmişiz sorusunun yanıtını bulabilmek? İletilmiş olanları bir anlık vakit öldürücü olduğu yanılgısından dinlendikçe, o tıkılı kaldığımız soluksuz hayat akışı dahil ve harici öğelerinde ne kadar ötesini görmeye meyilli olup olmadığımızı anlamlandırabilmek. Yoksun, elindeki ve avucundaki tek avuntunun müziğin sağladıkları, yazınsal metinlerin içerdikleri, görselliğini son raddesine kadar takipçisine armağan etmiş, yol gösterici olmuş sinemasalların sınırlı ulaşılabilirliği dahilinde edinimlerinden ötesine ortak çabalanımlarla ne kadar yaklaşabileceğimizi düşündürmek. Sık ve kendini aynı noktanın başına yürümek konusunda hedeflerinden sapmayan emin adımlıların dışında biraz daha farklı olana dair yorumlamalara girişebilmek, söz katabilmek en büyük gailemiz. Herkesleri tek rotada, ana akım avucutucularıyla idare ettirmeye, iki kelam fazla edilirse günaha girileceğini iyice düşünenlerin sinsice ortaladıkları, normalleştirmeye gayret ettikleri hilkat garibeliklerinin, mesnetsizlik diz boyu yakıştırmalarının bolluğunun dışında Deuss Ex Machina güncesi, radyo programı aracılığıyla alanın en dış kenarından bildirimleri gerçekleştirmeye, çabalanmaya ve çarklarını döndürmeye devam etmekte. Gündelik yaşanmışlıkların yıpratıcılığı ve düşündücü örneklerinin çokluğunun yanında müzik dinlenildikçe, dahil olundukça kendi ekseni içerisinde dinleyicisine yeterince verimli yollar sunmaktan kaçınmayan bir sanat disiplini, üst çatı. Gerçeklik ne kadar zorlayıcı olursa tüketilen kültürel metaların, ürünlerin de niteliklerinde değişkenlik o anki ruh halinize göre size uyum sağlayabilecek bir bütünlüğü sunmakta. Meraklısına kabilinden en umulmadıkkeşifleri, düşüncelerin kapısının çalınmasına yardımcı olunmakta. Bu bağlamda da bilindik çözümlemelere bağlı kalmadan rotasının dahiline eklediği her bir yeni tınısal bağlaçıyla alternatif bir müzikal izleği ortaya çıkartmaya çalışan Brock Van Wey'i tınısında , hayatı işlediği kurgulamalarının en son örneği White Clouds Drift On And On albümünün refakatinde sizlerle paylaşıyoruz. Techno, bir süreç dahilinde tanımının sürekli olarak geliştirildiği, yeni yorumlarla beraber değişkenlik kazandırılmış bir müzikal disiplin halinde dönüştürülmeye devam etmekte. İlkin çıkış noktasını tanıma kavuşturan düz elektronik seslerin üzerinden alınan yolların bugünün bir hat üzerinde onlarcasının pek çok farklı katmanda kurgulanarak zenginleştirildiği müzikal izleklere ulaştırıldığını belirtmeliyiz. Tekil partisyonların giderek daha karmaşıklaştırıldığı eklentiler, techno'nun salt bir makina müziği olmasının da ötesine ulaştırılmasında katkısı olduğunda da dem vurulabilir. Alameti farikasını da oluşturan güçlü endüstriyel seslerin dans edilebilir kurgularla paydalanmasının yanı sıra gerek son yirmi yıldır dinlence listesine dahil olmuş minimalist elektronik bakışımla gerekse de akustik öğelerden de ilham edinilerek kotarılan geleceğe yönelik atılımcı önermelere ulaşmak söz konusu. Teknolojik gelişime paralellik de taşıyan bir biçimde giderek daha derli toplu seslerin çıkması da techno'yu zamanın gerisinde bırakılmış bir müzik türü olmasının önünü aldığından bahsedebiliriz. Yönelişimler ve geliştirmelerin hasıl olduğu odaklarda can alıcı, etkileyici kurgular daim olduğu üzere kalıpların dışını zorlayan prodüktörlerin tüm çabalarının karşılığında oluştuğunu da eklemeliyiz. Varedilmiş sesler ve müzikal notaların sınırlılığını, tam tersine çevirebilenlerin bugünün elektronik formuna yakın duran müzikal yönelişimleri de ısrarcıl bir biçimde ilerlettiklerini söyleyebiliriz. En kestirme tahlilinden. Minimalist elektronik müziğin kendi dinamiklerinde pek çok ayrışıma maruz kaldığı örneklerle bir yerden sonra kendini tekrar etmekte olan histerik tekdüzeliğe teslim olmasının ardından, gerek Dub Techno gerekse de Ambient'a dayandırılarak bina edilen yönelimler Techno'nun muhteviyatını da güçlendiren birer alt tür olarak dinlenceliğe dahil edilir. Bu zincirleme ilerleyiş ve minimalist elektroniklerin duraksamasına dair Sühan Gürer'in yeniden faaliyete geçmiş Basatap dergisinde yayınlanmış 'Veni, Vidi, Yallah' ikili makalesini de dipnot olarak okumanızı bu dizinde salık veririz. Cephelere ayrışmış olan technoesk sesleri, gerek modernize ederek gerekse de alan / saha kayıtlarından derlenmiş örneklemlerle beraber kurgulama yolunda önemli albüm ve kırkbeşliklerin altına imzasını atmış San Francisco, Livermore'lu Brock Van Wey ya da Bvdub türü sınırlarının yeniden okunabilmesine vesile eden çoğaltımlarının da müsebibi olarak değerlendirebiliriz. 90’lı yılların hemen başında dans müziğinin henüz yeraltının ritmini tuttuğu, gelişim gösterdiği sürecin dahilinde bir dinleyici olarak farklı mekanlarda düzenlenmiş etkinliklerin katılımcısı olarak elektronik seslerle tanışıklığını gerçekleştirir, sanatçı. Gridface dergisinde yayınlanmış röportajında da bahsettiği üzere sabahın kör vakitlerinde dinlenilmiş, keşfedilmiş olan müziğin yansıttıklarının ve hissettirdikleri üzerine detaylı birikimlerin önce dj'liğinin daha sonra da prodüktörlüğünün temellerini yapılandırması ve yol almasını sağladığından bahseder. 1993 yılında henüz emekelemekte olduğu dj'liğinin ilk ürünü olan “mixtape”i piyasaya sürer. Ambient ve Deep Trance disiplinlerinin kesişimlerinden kurgulanmış bir seçki ihtiva eden bu kayıt Bvdub'ın mahlasının şekillendireceği tüm müzikal kolajların da ilhamını ve başlangıcını merak edenlere yeterince kuvvetli önermeleri ihtiva eden bir bileşkeyi sağlar. Uzunca sayılabilecek bir dönem yaklaşık 2001 yılı ortalarına kadar süren bu deneyimin ardından ise bir kararı vermenin eşiğine gelecektir Brock Van Wey. Yer altı sesçiliğinin ve salt müzikal keşiflerle mutuluğun paylaşıldığı günlerin nihayetinde birer para kazanma aracına evriminden, etkinliklerin giderek piyasayı takip eden bir çizgiye çekilmesinden duyduğu rahatsızlıklar yüzünden, 2004 yılına kadar sürecek Çin'e seyahatini gerçekleştirir. Araya bıraktığı okyanus mesafesinin dışında, müziklerinden, kitaplardan ve tüm yaşadıklarından da arınma adına bir nekahet dönemi olarak kayıtlara geçer. Seyrüseferi süresince biriktirdiklerinin kendi ses erimini kotarmasında yadsınamaz bir donanımı sağladığında da sıklıkla söz eder. Farkındalılığını arttırmış bir birey olarak geri döndüğü San Francisco'da arkadaşlarının teşvikleri ile beraber kısa sürede prodüksiyon yönünde müziğin devamlılığını sağlayacak “bvdub”ın hamurunu karmaya başlayacaktır.
Birkaç küçük denemenin ardından da 18 yıl boyunca dinlemiş olduğu elektronik müziklerin rehberliği ile çocukluğunda almış olduğu piyano ve kemandan müteşekkil klasik müzik eğitiminden arta kalanlar birleştirildiğinde türetilebilecek bir ses şematiğini oluşturur. Ritimsiz Ambient, Deep Techno ve Akıllı Dans Müziklerinin şimdiki tanımlamalarıyla Deneysel, Çişeltili Ortam Müziği ve Elektro Akustik'lere uzanan bir kolajlama yetisinin ulaşılabilir ilk örneği Night Drive Music etiketinden yayınlanan I Never Cried A Tear EP'si olur. Somut bir biçimde yaşanmışlıkların yedirildiği, sesin de kimi zaman kuvvetli dans öğelerine ulaştığı kimi zaman da tanımsızlığın sınırlarına sırt sırta verdiği melodramatiklikle hem hal edildiği yapılandırma dinleyicilere ulaştırılır. Bvdub'ın asıl ismini duyurmasını sağlayan kayıt ise, hemen herşeyi kendi başına tamamladığı bir sınırlı sayıda müzik yayımcısı olarak faaliyete geçireceği, 'Quietus Recordings'den 100 adet CD-R tirajıyla yayınlanan Daydreams Of Exhile albümünden sonra gerçekleşecektir. Ortam müziği'nin sınırlarının yeniden tanımlanmasında üretmiş oldukları kayıtlarla fazlaca söz sahibi olmuş Wolfgang Voigt, Moritz Von Oswald, Thomas Brinkmann gibi Alman ekolü prodüktörlerden, Echospace Detroit etiketinde kümelenmiş olan Stephen Hitchell ve Rod Modell ikilisi tarafından yaratılmış olan Ortam Müziği dozu yükseltilmiş Dub Techno çıkarsamalarının yaratıcılarına kadar genişçe bir alandan müzikal kapsamsallığı barındıran bir türetimi ortaya çıkartır. Yaratılan kurgu bir işten ve tüketim metasından çok, dinleyicinin kendi güzergahını belirleyebileceği, doğaçlamalardan yön tayinine imkan sağlayacağı, genişçe sinematografik unsurlardan mürekkep bir fikriyat derleyişidir. Puslu bir saha kaydının dönüşlerinde akustik piyano ile girizgahını tanımlandırdığı, Akufen'in minimal yorum kabiliyetinin son derece düşükçe tempoda yeniden kotarıldığı bir kompozisyon açılımına zemin teşkil eden “Winter 1974” ile kayıt açılır. Eksantrik ses deneyimlemesinin tam karşılığında duran doğu tandanslı mistik bir aforizmanın girizgahında ilerleyen her bir saniyede Detroit Techno'sunun münzevi karaşınlığından, braindance'e yollandığı, yorum açısından da uzunca bir süre dinlenmiş olan technoesk ortam müziği'nin nadide bir bileşimi “Nothing You Can Say” gibi kesin ve net tarzlara ilintilenemeyen sürprizler kulaklara çalınır. Daha çok Drone-Ortam Müziği kayıtlarından aşina olduğumuz bir sessizlik yerleştirmesine kapıyı aralatan, derinlemesine solk alıp veren, soğuk tasvirinin canlandırıldığı “Dreams Of Reykjavik” ile finale ulaşılır. Modern Klasik müziği'nin minimalist, elektro akustik kanadına uygun bir yorumun dallanıp budaklandırıldığı, mahzun bir yalnızlığın ve beraberindeki kederin alıntılanan ses yüzeylerindeki raksının/ağıdının imgeleştirildiği “Somewhere Far Away” parçasıyla kayıt nihayetlenir. Bdvub kurgusal olan ile gerçekliliğin karşılaştırıldığı bir projedir aynı zamanda. Dönüşümleriyle günü, yaşananları zihinde sorgulatan birer bilmece kıvamında süregiden bi'dinleceliktir, ha keza. Night Drive Music'in alt etiketlerinden olan 2600 Records'dan sunulmuş olan Strength In Solitude dijital albümü de bu bağlamda geçmişin eklektik dans müziği bakışımının ortam müziği disiplininde aynaladığı, soruları daha kuvvetlice, melodik öğelerle dinleyene aktarıldığı bir kayıt timsali olarak kısaca tanımlayabiliriz. Her biri değişik aksamlarda ilerletilen yoğun melodik kolajlamalar dub techno estetiği ile minimalizmi , ortam müziği ile de saha kayıtlarının derlenmiş toparlanmış tarihe not düşülmüş kısa kompozisyonları belirli bir düzenek dahilinde tasniflendiği bir belge / dinleti olacaktır, kısa zamanda. Mille Plateaux'den 1997'de yayınlanmış olan Zauberberg albümünde Wolfgang Voigt / GAS'in kurgulamış olduğu zamanı ilerleten bir durum tespit çalışmasının 2000'lerin ilk on senesindeki yorumudur. Southern Outpost'dan 2008 ortalarında yayılanan Monuments To Oblivion çalışmasını da bu hizalamadan payını almış diğer bir örnek olarak anmak mümkün. Sınırlı sayıda basılan çalışmanın kaset versiyonu Dubtechno'yu sisli ve duraksanmadan genişletilmiş bir yapıt halinde sunumunu ihtiva eder. Techno'nun minimal akımının düşmüş olduğu yanılgının ve tekdüzeliğin br sonraki evresini oluşturan tek bir ritmin defaatle tekrar ile sonuçsuz parça yapısının, Dubtechno'ya da sirayet etmeye başladığı günlerde zihne kazınan, düşünerek kotarılmış incelikli bir güzelleme haline dönüşen Panopticon ve ortam müziği'nin nadide yapısına ekli halde çıkagelen, Detroit Techno'nun özgün endüstriyel tınısının bir hatta derlendiği Tears For A Fallen Empire gibi parçalar Brock Van Wey'in müzikal damıtının kesinliklerin uzağında geliştirilmeye müsait ve yönleri aramaya, yeniden kurgulamaya her an hazır ve nazır olduğu bir mekanizmayı çağrıştırır. Quietus Recordings etiketiyle yayınlanan Return To Tonglu CD-R kısa çaları bu çok katmanlı, yüzeyli atmosferik öğelerle çerçevelenmiş Dubtechno tınısına rahatlıkla ilintilenebilecek bir devamlılığı sağlar. Kasveti sessizliğin içerisinde duyurmayı başaran, örneklemeye çalıştığı her müzikal disiplin dahilinde katmış olduklarını daha rahat çözümlemeye imkan sağlayan bir dinlenceliği beraberinde getirir, Return To Tonglu. Kişisel detaylarıyla bir şairin kısa dörtlüklerinde paylaştıklarının sesli yorumu gibi, acıdan beslenerek canlandırılmış kelimeler karşımıza çıkartır, Van Wey. Buradaki acının tasviri melodramatik ve hüzünlendiren bir yoğunluğun yanında ümiti de barındıran bir metafor. Kayıt boyunca dinlenildikçe şarkıların arasında belirli belirsiz ortaya çıkan ses kesitlerinin, dikkat kesildiğinde akış dahilindeki ses yoğunluğunun ulaştırdığı zeminlerle beraber süreklilik arz ettiği bir karşılaşma, yüzleşmeden de bahis açmak mümkün. Birbirlerine bağlı dört bölüm toplamda 46 dakikalık epik kayıt, zil sesinin doğaçlama ortam müziği partisyonuna geçişi sağladığı köprülemeler ile ilerletildiği technoesk vuruşlarla son şekli tanımlandırılan, albümle aynı adı taşıyan Return To Tonglu ile kısa çalar açılır. Girizgahtaki parçanın, düşük yoğunluktaki dub ritmlerinde yeniden tasarlanmış hali Always On The Outside, Engima'nın The Return To Innocence'de kulak aşinalığı sağladığımız vokallerle taçlandırıldığı benzeş bir formun ilerisi olarak karşımıza çıkan bir önermeyi sağlar. Sessiz ve derinden ilerleyen yorumlar, dinleyicide eğlence ile dinlence arasındaki farkları daha rahat çözümleyebilmesine yardımcı olur. Akıllı Dans Müziği'nden ve tavrından hareketle ilerletilmiş olan elektronik seslerin resmi geçidi kimlikli The Road Home sesler, uygun bir biçimde kullanıldığında prodüksiyonda ortaya çıkan eksantrik büyüleyiciliği hakkını vererek yansıtan bir melodik yapıya dönüştürülür, Brock Van Wey'in ellerinde. Çalışmanın kapanışındaki It's Too Late bütün bu döngüsel yerleştirme, düzenleme kaydının finalinde, zihni berraklaştıran bir ortam müziği manifestosuyla, tıpkı Tim Hecker'in pek çok projesinde dinlediğimiz bütüncül yorumlamalarla aynı kulvarda ses veren bir içe dönüş kaydı, mutlak sondan evvelki mesudeliği neşreden bir finali, son kavisi notalarla resmeder. Büyüleyici olduğu kadar da, karanlığın sınırlarını rahatça algılayabilmemizi sağlayacak kadar çokça detaydan beslenen, gelişip ilerleyen bir kurgumasaldır, tam 21.yüzyıla yakışır bir biçimde, kendinden emin tasvirleri ve iç dinamikleriyle, sözcükleri berraklaştırır sadeliğiyle.Derinlerde keşfedip yüzeye ulaştırdığı her deneysel bazlı ses hüzmesiyle beraber enstürmantal çeşitlendirmelerde bir dönüşüm noktasını oluşturmayı başaran prodüktörün son çalışması olan “White Clouds Drift On And On”, echospace [detroit] etiketiyle dinleyicilere geçtiğimiz günlerde paylaşılır. Gelişiminin devamlılığını da sağladığı eklekik yapılandırmalarının dans edilir özelliklerinden arındırılmış hallerinde dolaşıma çıkan pasajlar albümün de genel yapısını oluşturur. 8yüzyılda yaşamış önemli bir şair olan Wang Wei’nin bir yapıtından alıntılanan dörtlüğün hizasından yola çıkan ve neredeyse her bir mısrasına ithaf edilmiş kısa sinematografik çıkarsamaların albümün genel müzikal konseptini oluşturduğunu belirtmeliyiz. Yukarı bölümlerde saymaya gayret ettiğimiz keşfetme noktasında da artık bir ustayla karşı karşıya olduğumuz konusunun açıklığa kavuştuğunu iletebiliriz. Zamanın ötesini arşınlayan kayıtlarıyla her daim dinlence listelerinde kendine has özel bir alanı edinmiş Fax projesinin yaratıcısı Peter Kuhlmann, minimalizmin isim babaları arasında sayılmaları elzem büyük üstatlar Philip Glass ve Steve Reich, ortam müziğinden feyz alınası noktaların atası kabilinden çalışmaların sahibi olmuş Brian Eno gibi öncüllerin referansları sizlere yeterli veriyi sağlayacaktır. Hiç kuşkusuz albümün yöneldiği, elden geçirmeye çalıştığı veya bir sınırdan ötesine taşımaya çalıştığı her ses diziliminin belirli bir rastlantıyla değil, incelikli bir işçiliğin vasıflarıyla beraber bu raddeye ulaştığının da altını kalınca çizmeliyiz. Öte yandan Dubtechno’yu imdi takip edilebilir örneklerini dinleyicilere, ulaştırmayı başarmış kayıtların çatısı olan echospace [detroit] dehasının ardılındaki isimlerden birisi olan Stephen Hitchell’ın Intrusion namıyla düzenlediği, tersyüz ettiği, okumalara giriştiği 2.diskin varlığının da “White Clouds Drift On And On”u 2009 yılının başat albüm kayıtları arasında anılabilirliğini sağlamakta. Max Richter, Tim Hecker gibi elektronik ile klasik müzik cenahlarını birbirlerine yakınlaştırmayı başarmış üreticilerin kayıtlarında dinlediklerimizle paralellikler ihtiva eden Too Little Too Late ile kayıt açılır. Piyano kompozisyonunun, acının tam merkezine kanat çırpmakta olan bir ortam müziği resitalinin odağında seyrüsefer eylediği bir güzelleme. Gürültü kavisi giderek şiddetlenir iken eklenmiş Afrika saha kayıtlarının anlık görünürlüklerine sevinçlerin sadece bir kez yaşanabileceğinden dem vurulan drone seslerle akustiğin bileşimi I Knew Happiness Once, kırıntı raddesinde toparlanmış küçük küçük seslerin mikro yansımalarının tahayyül edilebilir deneyselliğin en uç noktalarında dolaştırıldığı Forever A Stranger, Christian Fennesz’in drone-rüyalarının rafine edilip, inceltilerek kotarıldığı minimal spacepop A Gentle Hand To Hold ile albümün orjinal yüzünün kapanış kısmına ulaşırız. Pop Ambient toplama albümlerinin b-yüzü kıvamında Markus Güntner, Klimek, All (bir başka Wolfgang Voigt projesi), Gustavo Lamas’ların o konsept dahilinde şekillendirdikleri canlı melodramların bir başka yüzeyini oluşturan ve alıntılanan şiirin de en can alıcı noktasını tanımlandıran sese büründüren White Clouds Drift On And On ile Brock Van Wey’in dünyasının sınırlarından Intrusion’ın yorumlarına açılan gedikten dahil oluruz. Öncelikle Stephen Hitchell’ın ağıtsal yapıt dizinine yaptığını salt bir yeni düzenlemeden ziyade, sertleştirilmiş ortam müziği kavislerinin nahifleştirilmiş örneklerini barındıran özgün yorumlar olduğunu ifade edebiliriz. Bu yönden de albümün ortaya çıkarttığı müzikal yelpazede bir tamamlayıcı vazife gösterdiğinden de dem vurulabilir. Sözün özü, dinlenildikçe genişçe bir mizansen ortaya çıkan sessizliklerin dahilinde nice duyulamayanı ifşaa eden, kulaklara buyur ettirip düşlere daldıran bir müzikal konumlandırma, White Clouds Drift On And On. Brock Van Wey müziklerin etrafını alabildiğince zenginleştirmeye ve manalar yüklemeye olanca hızıyla devam ediyor. İtinayla ve zevkle tüketilebilecek kayıtları, her tutturulanın elektronik müziğin yeni kurtarıcısı gözüyle bakılmakta olduğu dejenere kritiklerin seçtiklerinden çok çok çok daha fazlasını sağladığını ve üstelik bütün bunu da bir albüm parasına tedarik ettiğini unutmamanızı salık veririz. İyi Dinlenceler...
...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...
Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
İdam Cezası Kalkmadı Mı? – Yıldırım TÜRKER – Radikal
Güler Zere’yle Birkaç Dakika – Oya ASLAN – Bianet.org
Arman’ın Türbanı Mı, Emrah’ın Cesedi Mi? – Ersin TOKGÖZ – Radikal
Başbakan’ın Zurnası – Özgür MUMCU – Birgün
İnanılmaz “Karabulut” Cinayeti Yorumu – Sol.org
Kızını Başıboş Bırakırsan... – Orkun SEVİNÇ – Serbest Yazarlar
Grev Güncesi - Sabah / ATV Emekçileri
Değerlendirilesi Güncel Makale ve Yazılar
Black Motor – Mersenne – Undomondo
The Dead Weather – Horehound – Album Review – Albümatine
Beatnik – Sayı #8 – Monomundo
Digitalis Preview 2009 Podcast – Brad Rose – Foxy Digitalis
Goldie Interview – Lynn BARBER – The Guardian
Brock Van Wey / Bvdub Official
Brock Van Wey / Bvdub At Myspace
Brock Van Wey / Bvdub White Clouds Drift On And On Album Review – Jacob ARNOLD – Gridface
Brock Van Wey / Bvdub Interview – Chris MANN – Resident Advisor
Tomasz Bednarczyk Official / At Myspace
Deuss_Ex_Machina_261_--_ Thousands Of Thoughts Searching Right Words
20 Temmuz 2009 Pazartesi gecesi "banttan" yayınlanmış programın parça dizinidir.
>>>>>Musique
Album Of The Week: Brock Van Wey-White Clouds Drift On And On (echospace [detroit])
>1<-Tomasz Bednarczyk-Little Spring (12k)
>2<-Brock Van Wey-White Clouds Drift On And On (echospace [detroit])
>3<-EOC-Linkage (Ai Records)
>>>>>Myspace Keşifleri / Talents From Myspace<<<<<
>4<-Clubroot-Nexus (Lo Dubs)
>5<-2000F-Summer Rain (Kraken Recordings)
>6<-Ill Boding-Unkut (Bass Punch Records)
>7<-Brackles-Get A Job (Apple Pips)
>8<-Joker And Ginz-Purple City (Kapsize)
>9<-Mahanee vs. Von D-S.A.G.E. (Destpub)
>10<-Skepta-Are You Ready? (Feat. Wiley) (Boy Better Know)
>11<-Richie August-Ba Boh (Savory Audio)
>12<-AC Slater-Calm Down (URB Magazine's Scion Sampler)
>13<-Dub Crookz-Boot Camp (Stupid Fly Records)
>14<-Rob Sparx-Sludge (Audio Freaks)
Thousands Of Thoughts Searching Right Words (261) – Resim Çok Parçalı Önümüzde Duruveriyor. Kesitler Karmaşıklaştırılmış Düşünceleri Bir Hizaya Sokabilir İse, Kaçırdığımız Nice Trenlerin Arka Arkaya Biriktirdiği Lâkinlerin Çözümüne De Vakıf Olacağız. Kısmetten Uzakta, Haktan Bahsedilecek Nihayetinde, Sorumluluk İlgilileri Danışmaya Bekliyor. [Kulağı Dört Beş Açık Aşırtması-%3otuz]
>>>>>Bildirgeç
Sessizlik. Tüm bezirganlıklar ve kakafonik yankılanmaların bir anlığına da olsa gizlendiği, uzaklarda bırakıldığı bir vakit. Gerisin geriye tekrarlardan medet umanların, ne denildiğini değil ne kadar fazlaca gürültü çıkartıldığına dikkat kesiliverenlerin nezdinde, lazımgelen hadisenin tanımı. Kıstas ve kıssaslar ile beraber topluca içinden çıkılamazı tanımlandıran hayat gailesinde oldu bittilerin, farkındalılığına da ulaştırmayı kolaycıl kılan, ta kendisi. Yanlışların doğru olarak sınıflandırılması bir yana, her ses vereni aniden düşmanca yaklaşımla, kendi çöplüğü içerisinde ötmesi başka alanlara hele hele muktedirlere ve yetkiyi ellerinde tutanlara bulaşılmaması konusunda ikaz edicilerin etkin kalabalıklığında hakkın kendi kendiliğinde alınamayacağını idrak ettirendir sessizlik. Kolaylaştırılacağına giderek daha fazla zorluğa, engellere açık kapı bıraktırılan düşünsel sahanın, varlığı kabul edilmiş doğruların, mücadelesi verilmiş, hakkı görünürde kazanılmış pek çok konunun merkezinde de derinden yayılan bir durum sessizlik. Biri veyahutta ötekisinin değil sadece, herkesin taraf olduğu, taraftar olduğu konuların ortak çıkarsamalarla beraber şekillendirilmesi ve çözümlenmesi için gerekli olan çabadan uzaklaşıldıkça daha makul seviye ve derecede kabul görülen bir görmedim, duymadım, bilmiyorumculuğun vesikasını belirginleştirendir sessizlik. Azaltılmış duyarlılıklardan medet umulamayacağının dosdoğru dışavurumudur. Kabul edilip her daim sineye çekilmeye devam edilenlerin gün gelecek farklılıkların bahsini bile açamayacağımızın da işaret fişeğini sağlayandır. Ne de olsa yolumuz ve rotamızın durmak olmadan ilerlemek olduğundan dem vurulan bir yönetişmin içerisindeyiz.İlerleyebilmek için önce elimizdekileri ne kadar uygunca, ne kadar orantılayarak ve ne kadar içimize sine sine kabul ettiğimiz, uyguladığımız gerçeğiyle yüzleşmeli, karşıtlaşmaya alışkın olduğumuz kadar, ortak izana ve yola ulaşmaya çaba sarf etmemiz gerekliliğinde uzlaşmalıyız. Uzlaşıp, kaf dağının ardındakine ulaşmak değil burada bahsettiğimiz genel geçerliliğinde süreklilik arz etmekte olanı, görünür kılınan sorunlara dair gerekli çözümleme çabasına olan itikati ve inancı paylaşmak. Fikri paylaşım noktasından, ilk başlangıcından itibaren destekleyebilme sessizliğin ardına saklanmadan, ferahfeza bir biçimde endişeleri ve yorumları sakınmadan çabalanmaların kendisi bu uzlaşımı beraberinde getirecektir. Makul sanılanın, aslında hiç de öyle kolay olmadığının bilincinin de aşılanmasına vesile teşkil eder sessizlik. Kör bir kuyuda çığlıkların duyulmaz kılınmasının, insanları birbirlerine daha fazla cepheleştirilmesinin ardılında yatanı, geçerlilik nedenlerinin ne olabileceğini ve dahası nasıl bu kadar kötücül olunabildiğinin, yaftalara sahip çıkıldığının karşılığını sunumlandırılması , vakıf olunmasıdır sessizlik. (Deja Vû-Sanrısız Düzenleme)
Seyretmeye vakıf olduğumuz, ekranlardan gözümüze değil zihnimize empoze edilmeye çalışanların da kötürüm bırakılmışlığını algılayabilmeyi de sessizliğe bağlı olarak irdeleyebilmek mümkün. Hasıl olan kısacık zamanlarda unutmaya yüz tutacağımız, bela okumaya devam ettirileceğimiz, kim olduğumuzun değil ne cins insanlar olduğumuzun, nasıl muazzam ötesi varlıklar olarak biraz daha belanın uzaklarına kalmaya devam ettiğimize şükreder hale gelmemizden dem vurulabilir. Gördüğümüzü sandıklarımızın nasıl ambalajlandırılarak, cicili bicili paketlerde tam bir vurgun hamlesi olduğunu görmezlerden gelip, teğet geçen her tehlikeden sonra, vur patlasın çal düşmanlar çatlasın sahteciliğine kasıtlı olarak katılım gösterdiğimizin, kayıtlı olduğumuzun, zorunlu kılındığımızın yansımasıdır. Velev ki, doğru olduğunda kani olduğumuz bir konuda dahil türlü çeşit yönlendirmelerin, sağından solunda çekiştirmelerin, esası ne konuşuyorduk biz kısmının bir türlü reklam aralarından gelmediği, getirilmediği bir sirk dünyasında ,'sessizlik' bir başına pek çok şeyin kapsandığı dar alanlar hakkında bilgiyi sağlayacaktir. Olduğundan farklısına yaklaşımın konu ne olursa olsun değişmediğinin bilinciyle karşılaşılmasıdır. Kargaşanın ve kuru gürültünün altında saman altında yürütülen suların seslerinin işitilebilirliğidir. Dosdoğru sonuçlar kısmına geçmeden makbul olanın ne tarz standartlara bağlandığının ifşaatıdır, bu eşikte vuku bulmakta olan. Kuvvetle muhtemellerin ve salt düşmanların boyunduruğunda bir adım atamıyor olmamıza karşı kendi içimizde bile tereddütten, endişeden elimizi eteğimizi çekemiyor olduğumuzu, düşmanımızın ta dibimizde bitmiş örneklerini tasavvur etmeye, işaretlemeye gayret edildiğinin sunumudur. Yitirilenleri ne uğruna yitirdiğimizin tam manası ile anlamlandırılamadığı, üstünkörü bir taziyenin verilmiş onore edici bir unvan olduğu sanrısında resmiyete kavuşturduğumuz bölük börçüklüğün şekilsizliğinin ve de şemalsizliğinin görünür kılınmasıdır. Sessizlik, muvazzaf asker oğlunun, babasının rütbesinden dolayı orduevinden alınmamasından dolayı kaçak girmek istemesinin bedelini canıyla ödemesinin karşılığıdır . İnsan canının bu kadar kolay harcatılabileceği, duvarlara, hiziplere, rütbelere bu kadar bağımlı kalma konusunda ısrarcılığın neticesinin yitirilmiş gencecik bir beden karşısında ıssızlaşılmasıdır. Kuvvetleri ve erkleri, sıraya dizmenin geçerliliğinden hala medet umulması, tenezzül etmeseydilerin kolaycılığına kendilerini kaptıranların lafazanlıklarının duyulması da cabası. Öte yandan da pek muhteşem sivillikle ördüğümüz demokratik hayatlarımız dahilinde de bu örneğe benzer şekilde kuralların işlediğinden dem vurulasıdır. Neredeyse Allah'ın her günü didik didik edilip, orasından burasından çekiştirilip, sündürüp gerekirse ısrarla çiğneyip takdim edilen, bayağılaştırılmaya çaba sarf edilen elim bir cinayetin faillerini bulabilmek konusunda yetersizlikten dem vurulmasının karşılığında, büyüğümüzün buyurdukları gibi “kendi başına bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya” sığlığında yanıtların karşılık olarak takdim edilesi hale getirilmesi, sessizliğin içerisinde kopan fırtınaları umarız fark edebilmemize vesile teşkil edecek bir bağlacı sağlayacaktır.
Yaşamların basitleştirilip, birer ekran yanılsamasında, feleğin çemberinden geçenler garabetliğine mıh gibi tutturulmaya çalışılan, üzerinden rant elde edilmeye, seçmen kazanmaya, reyting kepazeliğini tam tavan noktasına kadar zorlamaya uğraşılan bir alan olmasından uzaklaşmadıkça sessizlik içerisinde bir o yana bir bu yana devrilmeye, sıraya çekilmeye devam edeceğiz. 7.4'lerin yetmediğinden dem vurulup usturup nedir bilmez bir söylemle uygar olmayı bırakın, insan olmanın bile hiçe sayılmasından, dahası kendi torunu yaşındaki insan evlatlarına sahip çıkanların çevirdikleri mendeburlukların izansızlığından yarım ağızla geçiştirilmesi konusuna, insanlık onurunun alınabilecek ayak kalmadığından kameraların önünden başlayıp hapishanelerin yüksek duvarlarının korunaklılığıyla gizli alanlarında kasıtlı ölümlere yol açan işkencelere ulaşmasına kadar birbirleriyle endirekt bağlantısı olmasa da vicdanların çürümesi söz konusu olduğunda geldiğimiz noktaları hatırlatması açısından bahsinin unutulmaması gerekli olanı tanımlandırır, şu içerisinde dört döndüğümüz kakafoniden de iyice sağırlaştığımız sessizlik çemberinin hatları. Belirginleşmiş olan kanıksanması bir an evvelinden haberlerin tüketilip, fırıldaklıkların pardon eğlence namzeti altında bayağılıkların deryalarına umarsızca yelken açılmasıdır. Ne gerek var sözlere, ne gerek var çarpıklıkların kolaylıkla sahnelendiğinden dem vurmaya. Tekmili birden uyuklamaya da, yaz mahmurluğunda yapış yapış devam. Kesif kokuların yayıldığı meselelerde yazdıklarıyla, yanlışları anlayabilmek için onlarca yönden hareket eden çözümlemelere girişen, tümcelerini kurarak izahatlara girişen Yıldırım Türker'in Radikal Gazetesi'nde yayınlanmış olan İdam Cezası Kalkmadı Mı? Başlıklı yazısından bir bölümü sizlerle paylaşalım:
“İşkencecilerle işbirliği sabit görüldüğü için meslekten men edilmiş olan Dr. Nur Birgen, savcı ve hâkimlere verilecek olan işkence konusundaki eğitimin başına getiriliyor. Burada mizahi bir yaklaşım varsa, bu toplumun gülecek hali kalmamıştır. Birgen’in koordinatör olarak atanması üzerine Türk Tabipler Birliği, Adli Tıp Uzmanları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı, çalışmadan çekildi. Yaptıkları açıklamada Nur Birgen’in, Uluslar arası Af Örgütü, Human Rights Watch ve Birleşmiş Milletler raporlarında işkence karşısında kötü hekim tutumlarına örnek olarak gösterildiğini belirttiler. Dünyanın gözünde ibretlik olmuş bir hekim bir kez daha, burada, aramızdan birileri tarafından baştacı edildi.
>10<-Skepta-Are You Ready? (Feat. Wiley) (Boy Better Know)
>11<-Richie August-Ba Boh (Savory Audio)
>12<-AC Slater-Calm Down (URB Magazine's Scion Sampler)
>13<-Dub Crookz-Boot Camp (Stupid Fly Records)
>14<-Rob Sparx-Sludge (Audio Freaks)
Thousands Of Thoughts Searching Right Words (261) – Resim Çok Parçalı Önümüzde Duruveriyor. Kesitler Karmaşıklaştırılmış Düşünceleri Bir Hizaya Sokabilir İse, Kaçırdığımız Nice Trenlerin Arka Arkaya Biriktirdiği Lâkinlerin Çözümüne De Vakıf Olacağız. Kısmetten Uzakta, Haktan Bahsedilecek Nihayetinde, Sorumluluk İlgilileri Danışmaya Bekliyor. [Kulağı Dört Beş Açık Aşırtması-%3otuz]
>>>>>Bildirgeç
Sessizlik. Tüm bezirganlıklar ve kakafonik yankılanmaların bir anlığına da olsa gizlendiği, uzaklarda bırakıldığı bir vakit. Gerisin geriye tekrarlardan medet umanların, ne denildiğini değil ne kadar fazlaca gürültü çıkartıldığına dikkat kesiliverenlerin nezdinde, lazımgelen hadisenin tanımı. Kıstas ve kıssaslar ile beraber topluca içinden çıkılamazı tanımlandıran hayat gailesinde oldu bittilerin, farkındalılığına da ulaştırmayı kolaycıl kılan, ta kendisi. Yanlışların doğru olarak sınıflandırılması bir yana, her ses vereni aniden düşmanca yaklaşımla, kendi çöplüğü içerisinde ötmesi başka alanlara hele hele muktedirlere ve yetkiyi ellerinde tutanlara bulaşılmaması konusunda ikaz edicilerin etkin kalabalıklığında hakkın kendi kendiliğinde alınamayacağını idrak ettirendir sessizlik. Kolaylaştırılacağına giderek daha fazla zorluğa, engellere açık kapı bıraktırılan düşünsel sahanın, varlığı kabul edilmiş doğruların, mücadelesi verilmiş, hakkı görünürde kazanılmış pek çok konunun merkezinde de derinden yayılan bir durum sessizlik. Biri veyahutta ötekisinin değil sadece, herkesin taraf olduğu, taraftar olduğu konuların ortak çıkarsamalarla beraber şekillendirilmesi ve çözümlenmesi için gerekli olan çabadan uzaklaşıldıkça daha makul seviye ve derecede kabul görülen bir görmedim, duymadım, bilmiyorumculuğun vesikasını belirginleştirendir sessizlik. Azaltılmış duyarlılıklardan medet umulamayacağının dosdoğru dışavurumudur. Kabul edilip her daim sineye çekilmeye devam edilenlerin gün gelecek farklılıkların bahsini bile açamayacağımızın da işaret fişeğini sağlayandır. Ne de olsa yolumuz ve rotamızın durmak olmadan ilerlemek olduğundan dem vurulan bir yönetişmin içerisindeyiz.İlerleyebilmek için önce elimizdekileri ne kadar uygunca, ne kadar orantılayarak ve ne kadar içimize sine sine kabul ettiğimiz, uyguladığımız gerçeğiyle yüzleşmeli, karşıtlaşmaya alışkın olduğumuz kadar, ortak izana ve yola ulaşmaya çaba sarf etmemiz gerekliliğinde uzlaşmalıyız. Uzlaşıp, kaf dağının ardındakine ulaşmak değil burada bahsettiğimiz genel geçerliliğinde süreklilik arz etmekte olanı, görünür kılınan sorunlara dair gerekli çözümleme çabasına olan itikati ve inancı paylaşmak. Fikri paylaşım noktasından, ilk başlangıcından itibaren destekleyebilme sessizliğin ardına saklanmadan, ferahfeza bir biçimde endişeleri ve yorumları sakınmadan çabalanmaların kendisi bu uzlaşımı beraberinde getirecektir. Makul sanılanın, aslında hiç de öyle kolay olmadığının bilincinin de aşılanmasına vesile teşkil eder sessizlik. Kör bir kuyuda çığlıkların duyulmaz kılınmasının, insanları birbirlerine daha fazla cepheleştirilmesinin ardılında yatanı, geçerlilik nedenlerinin ne olabileceğini ve dahası nasıl bu kadar kötücül olunabildiğinin, yaftalara sahip çıkıldığının karşılığını sunumlandırılması , vakıf olunmasıdır sessizlik. (Deja Vû-Sanrısız Düzenleme)
Seyretmeye vakıf olduğumuz, ekranlardan gözümüze değil zihnimize empoze edilmeye çalışanların da kötürüm bırakılmışlığını algılayabilmeyi de sessizliğe bağlı olarak irdeleyebilmek mümkün. Hasıl olan kısacık zamanlarda unutmaya yüz tutacağımız, bela okumaya devam ettirileceğimiz, kim olduğumuzun değil ne cins insanlar olduğumuzun, nasıl muazzam ötesi varlıklar olarak biraz daha belanın uzaklarına kalmaya devam ettiğimize şükreder hale gelmemizden dem vurulabilir. Gördüğümüzü sandıklarımızın nasıl ambalajlandırılarak, cicili bicili paketlerde tam bir vurgun hamlesi olduğunu görmezlerden gelip, teğet geçen her tehlikeden sonra, vur patlasın çal düşmanlar çatlasın sahteciliğine kasıtlı olarak katılım gösterdiğimizin, kayıtlı olduğumuzun, zorunlu kılındığımızın yansımasıdır. Velev ki, doğru olduğunda kani olduğumuz bir konuda dahil türlü çeşit yönlendirmelerin, sağından solunda çekiştirmelerin, esası ne konuşuyorduk biz kısmının bir türlü reklam aralarından gelmediği, getirilmediği bir sirk dünyasında ,'sessizlik' bir başına pek çok şeyin kapsandığı dar alanlar hakkında bilgiyi sağlayacaktir. Olduğundan farklısına yaklaşımın konu ne olursa olsun değişmediğinin bilinciyle karşılaşılmasıdır. Kargaşanın ve kuru gürültünün altında saman altında yürütülen suların seslerinin işitilebilirliğidir. Dosdoğru sonuçlar kısmına geçmeden makbul olanın ne tarz standartlara bağlandığının ifşaatıdır, bu eşikte vuku bulmakta olan. Kuvvetle muhtemellerin ve salt düşmanların boyunduruğunda bir adım atamıyor olmamıza karşı kendi içimizde bile tereddütten, endişeden elimizi eteğimizi çekemiyor olduğumuzu, düşmanımızın ta dibimizde bitmiş örneklerini tasavvur etmeye, işaretlemeye gayret edildiğinin sunumudur. Yitirilenleri ne uğruna yitirdiğimizin tam manası ile anlamlandırılamadığı, üstünkörü bir taziyenin verilmiş onore edici bir unvan olduğu sanrısında resmiyete kavuşturduğumuz bölük börçüklüğün şekilsizliğinin ve de şemalsizliğinin görünür kılınmasıdır. Sessizlik, muvazzaf asker oğlunun, babasının rütbesinden dolayı orduevinden alınmamasından dolayı kaçak girmek istemesinin bedelini canıyla ödemesinin karşılığıdır . İnsan canının bu kadar kolay harcatılabileceği, duvarlara, hiziplere, rütbelere bu kadar bağımlı kalma konusunda ısrarcılığın neticesinin yitirilmiş gencecik bir beden karşısında ıssızlaşılmasıdır. Kuvvetleri ve erkleri, sıraya dizmenin geçerliliğinden hala medet umulması, tenezzül etmeseydilerin kolaycılığına kendilerini kaptıranların lafazanlıklarının duyulması da cabası. Öte yandan da pek muhteşem sivillikle ördüğümüz demokratik hayatlarımız dahilinde de bu örneğe benzer şekilde kuralların işlediğinden dem vurulasıdır. Neredeyse Allah'ın her günü didik didik edilip, orasından burasından çekiştirilip, sündürüp gerekirse ısrarla çiğneyip takdim edilen, bayağılaştırılmaya çaba sarf edilen elim bir cinayetin faillerini bulabilmek konusunda yetersizlikten dem vurulmasının karşılığında, büyüğümüzün buyurdukları gibi “kendi başına bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya” sığlığında yanıtların karşılık olarak takdim edilesi hale getirilmesi, sessizliğin içerisinde kopan fırtınaları umarız fark edebilmemize vesile teşkil edecek bir bağlacı sağlayacaktır.
Yaşamların basitleştirilip, birer ekran yanılsamasında, feleğin çemberinden geçenler garabetliğine mıh gibi tutturulmaya çalışılan, üzerinden rant elde edilmeye, seçmen kazanmaya, reyting kepazeliğini tam tavan noktasına kadar zorlamaya uğraşılan bir alan olmasından uzaklaşmadıkça sessizlik içerisinde bir o yana bir bu yana devrilmeye, sıraya çekilmeye devam edeceğiz. 7.4'lerin yetmediğinden dem vurulup usturup nedir bilmez bir söylemle uygar olmayı bırakın, insan olmanın bile hiçe sayılmasından, dahası kendi torunu yaşındaki insan evlatlarına sahip çıkanların çevirdikleri mendeburlukların izansızlığından yarım ağızla geçiştirilmesi konusuna, insanlık onurunun alınabilecek ayak kalmadığından kameraların önünden başlayıp hapishanelerin yüksek duvarlarının korunaklılığıyla gizli alanlarında kasıtlı ölümlere yol açan işkencelere ulaşmasına kadar birbirleriyle endirekt bağlantısı olmasa da vicdanların çürümesi söz konusu olduğunda geldiğimiz noktaları hatırlatması açısından bahsinin unutulmaması gerekli olanı tanımlandırır, şu içerisinde dört döndüğümüz kakafoniden de iyice sağırlaştığımız sessizlik çemberinin hatları. Belirginleşmiş olan kanıksanması bir an evvelinden haberlerin tüketilip, fırıldaklıkların pardon eğlence namzeti altında bayağılıkların deryalarına umarsızca yelken açılmasıdır. Ne gerek var sözlere, ne gerek var çarpıklıkların kolaylıkla sahnelendiğinden dem vurmaya. Tekmili birden uyuklamaya da, yaz mahmurluğunda yapış yapış devam. Kesif kokuların yayıldığı meselelerde yazdıklarıyla, yanlışları anlayabilmek için onlarca yönden hareket eden çözümlemelere girişen, tümcelerini kurarak izahatlara girişen Yıldırım Türker'in Radikal Gazetesi'nde yayınlanmış olan İdam Cezası Kalkmadı Mı? Başlıklı yazısından bir bölümü sizlerle paylaşalım:
“İşkencecilerle işbirliği sabit görüldüğü için meslekten men edilmiş olan Dr. Nur Birgen, savcı ve hâkimlere verilecek olan işkence konusundaki eğitimin başına getiriliyor. Burada mizahi bir yaklaşım varsa, bu toplumun gülecek hali kalmamıştır. Birgen’in koordinatör olarak atanması üzerine Türk Tabipler Birliği, Adli Tıp Uzmanları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı, çalışmadan çekildi. Yaptıkları açıklamada Nur Birgen’in, Uluslar arası Af Örgütü, Human Rights Watch ve Birleşmiş Milletler raporlarında işkence karşısında kötü hekim tutumlarına örnek olarak gösterildiğini belirttiler. Dünyanın gözünde ibretlik olmuş bir hekim bir kez daha, burada, aramızdan birileri tarafından baştacı edildi.
Evet, Güler Zere için İstanbul Adli Tıp Kurumu, ‘infaza devam’ raporu verdi. Nur Birgen’in imzasıyla. Avukat Engin Cinmen diyor ki: “Böylesi bir insanın cezaevi koşullarında bulunmasını uygun görmüyorum.
Bunun uygun görülecek bir tarafı da yok. Kanuna bakıldığında cezaevinde kalır ise, cezaevi açısından yaşamını tehlikeye sokacak bir durum var ise, hüküm tatil edilir, iyileştikten sonra yeniden devam etmek üzere diye... Kanun böyle der. Böylesi bir durumdaki bir insanın halen cezaevinde kalmasını vicdanen kabul etmek mümkün değil. Adli Tıp gibi kurumların raporlarının daha dikkatli ve kendilerine olan güvenilirliği sarsmayacak şekilde kaleme almaları gerekir. ‘Sağlık’, ‘ceza’nın önünde olan bir kavram. Kanun bunu böyle koymuş. Sonunda iş Cumhurbaşkanı’na kalmış. Bence Cumhurbaşkanı’nın buna el koyması gerekir.”
Yaşama hakkı tartışılmaz
Kimi uyanık okur, Zere hakkındaki yazımı okuyup Kuddusi Okkır’ın ölümünü neden tepkisiz geçiştirdiğimizi soruyor. Oysa zamanında, “ Paşa eskilerinin F tipine konması ve Kuddusi Okkır’ın gözlerimizin önünde ölümü cezaevleri konusunda çoğu boşa giden çabalarımıza ağırlık vermenin zamanı geldiğini söylüyor.
Basınımızı bu konudaki geleneksel umursamazlıktan çıkardığı için Kuddusi Okkır’ın tükenmiş gözleriyle bize bakışının, boşa gitmemiş bir ölüme işaret olduğuna inanıyorum.
Kuddusi Okkır’ı kurtaramadık. Ama henüz fırsatımız varken, kalanları kurtarmaya çalışmalıyız.” demiştik.
Ey külyutmaz okur, söz konusu yaşama hakkıysa, asgari insanlık borcuysa, taraf olunmaz.
Kuddusi Okkır da, Güler Zere de, nekahetine duacı olduğumuz paşa eskileri de bu durumda gözümüzde sadece hayatta kalması için gereken çaba gösterilmesi lazım gelen hastalardır.
Ama memleketimizde, yargı-devlet-tıp kolkolalığı içinde kimi insanların hayatı kurtarılmaya değer bulunuyor, kimilerininki bulunmuyorsa, vahşet hüküm sürüyor demektir.
Darbeci, andıççı, mühimmat depocusu kimi askerler kendilerine özel hastanelerden aldıkları raporlarla bir çırpıda tahliye olabiliyorsa, Güler Zere’nin tahliyesini sağlamak insan kalmaya niyeti olanların boynunun borcudur.
Hepimize yıllar boyu kök söktüren, astığı astık kestiği kestik, tehditleriyle hepimizi titrek eden askerlerin hepsi pek çürük çıktı. Yakındır, doğunun kanlı namlı Temizöz’ü de gidip GATA’ya çatlamış damarlarından birini gösterip tahliye edilir.
Pekiyi Güler ve hapishanelerde ölümcül hastalıklarıyla boğuşan diğerlerinin karşısına hep Nur Birgen mi çıkarılacak?
Cellatınız hep bu ibretlik hekim mi olacak?
Askerlerin tutuklanmasını rövanşist bulup ağlayanlar devletin bu korkunç rövanşı hakkında ne düşünüyor?
Cumhurbaşkanı; sizi insan biliriz. Konu gelip kapınıza dayandı. Güler’e yaşama hakkını geri verin. Yoksa onun bu fotoğrafı hepimizin sonsuza dek kâbusu olacak.” (20 Temmuz 2009)
Gözün gördüğü, kulağın işittiği ve dilin söze kattığı, tüm bu yeknesak edilmiş halleri manalandırmaya çalışmalar, olması gerektiği kadarının alt seviyesine bile, ne kadar uzaktan katılımcılık gösterdiğimizi ifadelendirmekte. Belirli olansa çabanın saklanılacak sessizlik duvarlarının arasında izole edilmeye de devam edilemeye uğraşılacağı, bu uğurda şevkle uğraş gösterilmeye devam edileceği. Duraksız, essiz ve amâsız bir ifadelendirmeye ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu artık kanıksanmış klişelerle ifadelendirip tekrardan sunmak derdine değiliz. Kelimelere sığınıp ilintilendiklerimiz, paylaşmaya açmış olduğumuz her bir şarkının, bahsini etmeye uğraştığımız her bir ses örnekleminin vesair üretimin yolunda dizmeye çalıştığımız, neyi ne kadarına kadar idrak edebilmişiz sorusunun yanıtını bulabilmek? İletilmiş olanları bir anlık vakit öldürücü olduğu yanılgısından dinlendikçe, o tıkılı kaldığımız soluksuz hayat akışı dahil ve harici öğelerinde ne kadar ötesini görmeye meyilli olup olmadığımızı anlamlandırabilmek. Yoksun, elindeki ve avucundaki tek avuntunun müziğin sağladıkları, yazınsal metinlerin içerdikleri, görselliğini son raddesine kadar takipçisine armağan etmiş, yol gösterici olmuş sinemasalların sınırlı ulaşılabilirliği dahilinde edinimlerinden ötesine ortak çabalanımlarla ne kadar yaklaşabileceğimizi düşündürmek. Sık ve kendini aynı noktanın başına yürümek konusunda hedeflerinden sapmayan emin adımlıların dışında biraz daha farklı olana dair yorumlamalara girişebilmek, söz katabilmek en büyük gailemiz. Herkesleri tek rotada, ana akım avucutucularıyla idare ettirmeye, iki kelam fazla edilirse günaha girileceğini iyice düşünenlerin sinsice ortaladıkları, normalleştirmeye gayret ettikleri hilkat garibeliklerinin, mesnetsizlik diz boyu yakıştırmalarının bolluğunun dışında Deuss Ex Machina güncesi, radyo programı aracılığıyla alanın en dış kenarından bildirimleri gerçekleştirmeye, çabalanmaya ve çarklarını döndürmeye devam etmekte. Gündelik yaşanmışlıkların yıpratıcılığı ve düşündücü örneklerinin çokluğunun yanında müzik dinlenildikçe, dahil olundukça kendi ekseni içerisinde dinleyicisine yeterince verimli yollar sunmaktan kaçınmayan bir sanat disiplini, üst çatı. Gerçeklik ne kadar zorlayıcı olursa tüketilen kültürel metaların, ürünlerin de niteliklerinde değişkenlik o anki ruh halinize göre size uyum sağlayabilecek bir bütünlüğü sunmakta. Meraklısına kabilinden en umulmadıkkeşifleri, düşüncelerin kapısının çalınmasına yardımcı olunmakta. Bu bağlamda da bilindik çözümlemelere bağlı kalmadan rotasının dahiline eklediği her bir yeni tınısal bağlaçıyla alternatif bir müzikal izleği ortaya çıkartmaya çalışan Brock Van Wey'i tınısında , hayatı işlediği kurgulamalarının en son örneği White Clouds Drift On And On albümünün refakatinde sizlerle paylaşıyoruz. Techno, bir süreç dahilinde tanımının sürekli olarak geliştirildiği, yeni yorumlarla beraber değişkenlik kazandırılmış bir müzikal disiplin halinde dönüştürülmeye devam etmekte. İlkin çıkış noktasını tanıma kavuşturan düz elektronik seslerin üzerinden alınan yolların bugünün bir hat üzerinde onlarcasının pek çok farklı katmanda kurgulanarak zenginleştirildiği müzikal izleklere ulaştırıldığını belirtmeliyiz. Tekil partisyonların giderek daha karmaşıklaştırıldığı eklentiler, techno'nun salt bir makina müziği olmasının da ötesine ulaştırılmasında katkısı olduğunda da dem vurulabilir. Alameti farikasını da oluşturan güçlü endüstriyel seslerin dans edilebilir kurgularla paydalanmasının yanı sıra gerek son yirmi yıldır dinlence listesine dahil olmuş minimalist elektronik bakışımla gerekse de akustik öğelerden de ilham edinilerek kotarılan geleceğe yönelik atılımcı önermelere ulaşmak söz konusu. Teknolojik gelişime paralellik de taşıyan bir biçimde giderek daha derli toplu seslerin çıkması da techno'yu zamanın gerisinde bırakılmış bir müzik türü olmasının önünü aldığından bahsedebiliriz. Yönelişimler ve geliştirmelerin hasıl olduğu odaklarda can alıcı, etkileyici kurgular daim olduğu üzere kalıpların dışını zorlayan prodüktörlerin tüm çabalarının karşılığında oluştuğunu da eklemeliyiz. Varedilmiş sesler ve müzikal notaların sınırlılığını, tam tersine çevirebilenlerin bugünün elektronik formuna yakın duran müzikal yönelişimleri de ısrarcıl bir biçimde ilerlettiklerini söyleyebiliriz. En kestirme tahlilinden. Minimalist elektronik müziğin kendi dinamiklerinde pek çok ayrışıma maruz kaldığı örneklerle bir yerden sonra kendini tekrar etmekte olan histerik tekdüzeliğe teslim olmasının ardından, gerek Dub Techno gerekse de Ambient'a dayandırılarak bina edilen yönelimler Techno'nun muhteviyatını da güçlendiren birer alt tür olarak dinlenceliğe dahil edilir. Bu zincirleme ilerleyiş ve minimalist elektroniklerin duraksamasına dair Sühan Gürer'in yeniden faaliyete geçmiş Basatap dergisinde yayınlanmış 'Veni, Vidi, Yallah' ikili makalesini de dipnot olarak okumanızı bu dizinde salık veririz. Cephelere ayrışmış olan technoesk sesleri, gerek modernize ederek gerekse de alan / saha kayıtlarından derlenmiş örneklemlerle beraber kurgulama yolunda önemli albüm ve kırkbeşliklerin altına imzasını atmış San Francisco, Livermore'lu Brock Van Wey ya da Bvdub türü sınırlarının yeniden okunabilmesine vesile eden çoğaltımlarının da müsebibi olarak değerlendirebiliriz. 90’lı yılların hemen başında dans müziğinin henüz yeraltının ritmini tuttuğu, gelişim gösterdiği sürecin dahilinde bir dinleyici olarak farklı mekanlarda düzenlenmiş etkinliklerin katılımcısı olarak elektronik seslerle tanışıklığını gerçekleştirir, sanatçı. Gridface dergisinde yayınlanmış röportajında da bahsettiği üzere sabahın kör vakitlerinde dinlenilmiş, keşfedilmiş olan müziğin yansıttıklarının ve hissettirdikleri üzerine detaylı birikimlerin önce dj'liğinin daha sonra da prodüktörlüğünün temellerini yapılandırması ve yol almasını sağladığından bahseder. 1993 yılında henüz emekelemekte olduğu dj'liğinin ilk ürünü olan “mixtape”i piyasaya sürer. Ambient ve Deep Trance disiplinlerinin kesişimlerinden kurgulanmış bir seçki ihtiva eden bu kayıt Bvdub'ın mahlasının şekillendireceği tüm müzikal kolajların da ilhamını ve başlangıcını merak edenlere yeterince kuvvetli önermeleri ihtiva eden bir bileşkeyi sağlar. Uzunca sayılabilecek bir dönem yaklaşık 2001 yılı ortalarına kadar süren bu deneyimin ardından ise bir kararı vermenin eşiğine gelecektir Brock Van Wey. Yer altı sesçiliğinin ve salt müzikal keşiflerle mutuluğun paylaşıldığı günlerin nihayetinde birer para kazanma aracına evriminden, etkinliklerin giderek piyasayı takip eden bir çizgiye çekilmesinden duyduğu rahatsızlıklar yüzünden, 2004 yılına kadar sürecek Çin'e seyahatini gerçekleştirir. Araya bıraktığı okyanus mesafesinin dışında, müziklerinden, kitaplardan ve tüm yaşadıklarından da arınma adına bir nekahet dönemi olarak kayıtlara geçer. Seyrüseferi süresince biriktirdiklerinin kendi ses erimini kotarmasında yadsınamaz bir donanımı sağladığında da sıklıkla söz eder. Farkındalılığını arttırmış bir birey olarak geri döndüğü San Francisco'da arkadaşlarının teşvikleri ile beraber kısa sürede prodüksiyon yönünde müziğin devamlılığını sağlayacak “bvdub”ın hamurunu karmaya başlayacaktır.
Birkaç küçük denemenin ardından da 18 yıl boyunca dinlemiş olduğu elektronik müziklerin rehberliği ile çocukluğunda almış olduğu piyano ve kemandan müteşekkil klasik müzik eğitiminden arta kalanlar birleştirildiğinde türetilebilecek bir ses şematiğini oluşturur. Ritimsiz Ambient, Deep Techno ve Akıllı Dans Müziklerinin şimdiki tanımlamalarıyla Deneysel, Çişeltili Ortam Müziği ve Elektro Akustik'lere uzanan bir kolajlama yetisinin ulaşılabilir ilk örneği Night Drive Music etiketinden yayınlanan I Never Cried A Tear EP'si olur. Somut bir biçimde yaşanmışlıkların yedirildiği, sesin de kimi zaman kuvvetli dans öğelerine ulaştığı kimi zaman da tanımsızlığın sınırlarına sırt sırta verdiği melodramatiklikle hem hal edildiği yapılandırma dinleyicilere ulaştırılır. Bvdub'ın asıl ismini duyurmasını sağlayan kayıt ise, hemen herşeyi kendi başına tamamladığı bir sınırlı sayıda müzik yayımcısı olarak faaliyete geçireceği, 'Quietus Recordings'den 100 adet CD-R tirajıyla yayınlanan Daydreams Of Exhile albümünden sonra gerçekleşecektir. Ortam müziği'nin sınırlarının yeniden tanımlanmasında üretmiş oldukları kayıtlarla fazlaca söz sahibi olmuş Wolfgang Voigt, Moritz Von Oswald, Thomas Brinkmann gibi Alman ekolü prodüktörlerden, Echospace Detroit etiketinde kümelenmiş olan Stephen Hitchell ve Rod Modell ikilisi tarafından yaratılmış olan Ortam Müziği dozu yükseltilmiş Dub Techno çıkarsamalarının yaratıcılarına kadar genişçe bir alandan müzikal kapsamsallığı barındıran bir türetimi ortaya çıkartır. Yaratılan kurgu bir işten ve tüketim metasından çok, dinleyicinin kendi güzergahını belirleyebileceği, doğaçlamalardan yön tayinine imkan sağlayacağı, genişçe sinematografik unsurlardan mürekkep bir fikriyat derleyişidir. Puslu bir saha kaydının dönüşlerinde akustik piyano ile girizgahını tanımlandırdığı, Akufen'in minimal yorum kabiliyetinin son derece düşükçe tempoda yeniden kotarıldığı bir kompozisyon açılımına zemin teşkil eden “Winter 1974” ile kayıt açılır. Eksantrik ses deneyimlemesinin tam karşılığında duran doğu tandanslı mistik bir aforizmanın girizgahında ilerleyen her bir saniyede Detroit Techno'sunun münzevi karaşınlığından, braindance'e yollandığı, yorum açısından da uzunca bir süre dinlenmiş olan technoesk ortam müziği'nin nadide bir bileşimi “Nothing You Can Say” gibi kesin ve net tarzlara ilintilenemeyen sürprizler kulaklara çalınır. Daha çok Drone-Ortam Müziği kayıtlarından aşina olduğumuz bir sessizlik yerleştirmesine kapıyı aralatan, derinlemesine solk alıp veren, soğuk tasvirinin canlandırıldığı “Dreams Of Reykjavik” ile finale ulaşılır. Modern Klasik müziği'nin minimalist, elektro akustik kanadına uygun bir yorumun dallanıp budaklandırıldığı, mahzun bir yalnızlığın ve beraberindeki kederin alıntılanan ses yüzeylerindeki raksının/ağıdının imgeleştirildiği “Somewhere Far Away” parçasıyla kayıt nihayetlenir. Bdvub kurgusal olan ile gerçekliliğin karşılaştırıldığı bir projedir aynı zamanda. Dönüşümleriyle günü, yaşananları zihinde sorgulatan birer bilmece kıvamında süregiden bi'dinleceliktir, ha keza. Night Drive Music'in alt etiketlerinden olan 2600 Records'dan sunulmuş olan Strength In Solitude dijital albümü de bu bağlamda geçmişin eklektik dans müziği bakışımının ortam müziği disiplininde aynaladığı, soruları daha kuvvetlice, melodik öğelerle dinleyene aktarıldığı bir kayıt timsali olarak kısaca tanımlayabiliriz. Her biri değişik aksamlarda ilerletilen yoğun melodik kolajlamalar dub techno estetiği ile minimalizmi , ortam müziği ile de saha kayıtlarının derlenmiş toparlanmış tarihe not düşülmüş kısa kompozisyonları belirli bir düzenek dahilinde tasniflendiği bir belge / dinleti olacaktır, kısa zamanda. Mille Plateaux'den 1997'de yayınlanmış olan Zauberberg albümünde Wolfgang Voigt / GAS'in kurgulamış olduğu zamanı ilerleten bir durum tespit çalışmasının 2000'lerin ilk on senesindeki yorumudur. Southern Outpost'dan 2008 ortalarında yayılanan Monuments To Oblivion çalışmasını da bu hizalamadan payını almış diğer bir örnek olarak anmak mümkün. Sınırlı sayıda basılan çalışmanın kaset versiyonu Dubtechno'yu sisli ve duraksanmadan genişletilmiş bir yapıt halinde sunumunu ihtiva eder. Techno'nun minimal akımının düşmüş olduğu yanılgının ve tekdüzeliğin br sonraki evresini oluşturan tek bir ritmin defaatle tekrar ile sonuçsuz parça yapısının, Dubtechno'ya da sirayet etmeye başladığı günlerde zihne kazınan, düşünerek kotarılmış incelikli bir güzelleme haline dönüşen Panopticon ve ortam müziği'nin nadide yapısına ekli halde çıkagelen, Detroit Techno'nun özgün endüstriyel tınısının bir hatta derlendiği Tears For A Fallen Empire gibi parçalar Brock Van Wey'in müzikal damıtının kesinliklerin uzağında geliştirilmeye müsait ve yönleri aramaya, yeniden kurgulamaya her an hazır ve nazır olduğu bir mekanizmayı çağrıştırır. Quietus Recordings etiketiyle yayınlanan Return To Tonglu CD-R kısa çaları bu çok katmanlı, yüzeyli atmosferik öğelerle çerçevelenmiş Dubtechno tınısına rahatlıkla ilintilenebilecek bir devamlılığı sağlar. Kasveti sessizliğin içerisinde duyurmayı başaran, örneklemeye çalıştığı her müzikal disiplin dahilinde katmış olduklarını daha rahat çözümlemeye imkan sağlayan bir dinlenceliği beraberinde getirir, Return To Tonglu. Kişisel detaylarıyla bir şairin kısa dörtlüklerinde paylaştıklarının sesli yorumu gibi, acıdan beslenerek canlandırılmış kelimeler karşımıza çıkartır, Van Wey. Buradaki acının tasviri melodramatik ve hüzünlendiren bir yoğunluğun yanında ümiti de barındıran bir metafor. Kayıt boyunca dinlenildikçe şarkıların arasında belirli belirsiz ortaya çıkan ses kesitlerinin, dikkat kesildiğinde akış dahilindeki ses yoğunluğunun ulaştırdığı zeminlerle beraber süreklilik arz ettiği bir karşılaşma, yüzleşmeden de bahis açmak mümkün. Birbirlerine bağlı dört bölüm toplamda 46 dakikalık epik kayıt, zil sesinin doğaçlama ortam müziği partisyonuna geçişi sağladığı köprülemeler ile ilerletildiği technoesk vuruşlarla son şekli tanımlandırılan, albümle aynı adı taşıyan Return To Tonglu ile kısa çalar açılır. Girizgahtaki parçanın, düşük yoğunluktaki dub ritmlerinde yeniden tasarlanmış hali Always On The Outside, Engima'nın The Return To Innocence'de kulak aşinalığı sağladığımız vokallerle taçlandırıldığı benzeş bir formun ilerisi olarak karşımıza çıkan bir önermeyi sağlar. Sessiz ve derinden ilerleyen yorumlar, dinleyicide eğlence ile dinlence arasındaki farkları daha rahat çözümleyebilmesine yardımcı olur. Akıllı Dans Müziği'nden ve tavrından hareketle ilerletilmiş olan elektronik seslerin resmi geçidi kimlikli The Road Home sesler, uygun bir biçimde kullanıldığında prodüksiyonda ortaya çıkan eksantrik büyüleyiciliği hakkını vererek yansıtan bir melodik yapıya dönüştürülür, Brock Van Wey'in ellerinde. Çalışmanın kapanışındaki It's Too Late bütün bu döngüsel yerleştirme, düzenleme kaydının finalinde, zihni berraklaştıran bir ortam müziği manifestosuyla, tıpkı Tim Hecker'in pek çok projesinde dinlediğimiz bütüncül yorumlamalarla aynı kulvarda ses veren bir içe dönüş kaydı, mutlak sondan evvelki mesudeliği neşreden bir finali, son kavisi notalarla resmeder. Büyüleyici olduğu kadar da, karanlığın sınırlarını rahatça algılayabilmemizi sağlayacak kadar çokça detaydan beslenen, gelişip ilerleyen bir kurgumasaldır, tam 21.yüzyıla yakışır bir biçimde, kendinden emin tasvirleri ve iç dinamikleriyle, sözcükleri berraklaştırır sadeliğiyle.Derinlerde keşfedip yüzeye ulaştırdığı her deneysel bazlı ses hüzmesiyle beraber enstürmantal çeşitlendirmelerde bir dönüşüm noktasını oluşturmayı başaran prodüktörün son çalışması olan “White Clouds Drift On And On”, echospace [detroit] etiketiyle dinleyicilere geçtiğimiz günlerde paylaşılır. Gelişiminin devamlılığını da sağladığı eklekik yapılandırmalarının dans edilir özelliklerinden arındırılmış hallerinde dolaşıma çıkan pasajlar albümün de genel yapısını oluşturur. 8yüzyılda yaşamış önemli bir şair olan Wang Wei’nin bir yapıtından alıntılanan dörtlüğün hizasından yola çıkan ve neredeyse her bir mısrasına ithaf edilmiş kısa sinematografik çıkarsamaların albümün genel müzikal konseptini oluşturduğunu belirtmeliyiz. Yukarı bölümlerde saymaya gayret ettiğimiz keşfetme noktasında da artık bir ustayla karşı karşıya olduğumuz konusunun açıklığa kavuştuğunu iletebiliriz. Zamanın ötesini arşınlayan kayıtlarıyla her daim dinlence listelerinde kendine has özel bir alanı edinmiş Fax projesinin yaratıcısı Peter Kuhlmann, minimalizmin isim babaları arasında sayılmaları elzem büyük üstatlar Philip Glass ve Steve Reich, ortam müziğinden feyz alınası noktaların atası kabilinden çalışmaların sahibi olmuş Brian Eno gibi öncüllerin referansları sizlere yeterli veriyi sağlayacaktır. Hiç kuşkusuz albümün yöneldiği, elden geçirmeye çalıştığı veya bir sınırdan ötesine taşımaya çalıştığı her ses diziliminin belirli bir rastlantıyla değil, incelikli bir işçiliğin vasıflarıyla beraber bu raddeye ulaştığının da altını kalınca çizmeliyiz. Öte yandan Dubtechno’yu imdi takip edilebilir örneklerini dinleyicilere, ulaştırmayı başarmış kayıtların çatısı olan echospace [detroit] dehasının ardılındaki isimlerden birisi olan Stephen Hitchell’ın Intrusion namıyla düzenlediği, tersyüz ettiği, okumalara giriştiği 2.diskin varlığının da “White Clouds Drift On And On”u 2009 yılının başat albüm kayıtları arasında anılabilirliğini sağlamakta. Max Richter, Tim Hecker gibi elektronik ile klasik müzik cenahlarını birbirlerine yakınlaştırmayı başarmış üreticilerin kayıtlarında dinlediklerimizle paralellikler ihtiva eden Too Little Too Late ile kayıt açılır. Piyano kompozisyonunun, acının tam merkezine kanat çırpmakta olan bir ortam müziği resitalinin odağında seyrüsefer eylediği bir güzelleme. Gürültü kavisi giderek şiddetlenir iken eklenmiş Afrika saha kayıtlarının anlık görünürlüklerine sevinçlerin sadece bir kez yaşanabileceğinden dem vurulan drone seslerle akustiğin bileşimi I Knew Happiness Once, kırıntı raddesinde toparlanmış küçük küçük seslerin mikro yansımalarının tahayyül edilebilir deneyselliğin en uç noktalarında dolaştırıldığı Forever A Stranger, Christian Fennesz’in drone-rüyalarının rafine edilip, inceltilerek kotarıldığı minimal spacepop A Gentle Hand To Hold ile albümün orjinal yüzünün kapanış kısmına ulaşırız. Pop Ambient toplama albümlerinin b-yüzü kıvamında Markus Güntner, Klimek, All (bir başka Wolfgang Voigt projesi), Gustavo Lamas’ların o konsept dahilinde şekillendirdikleri canlı melodramların bir başka yüzeyini oluşturan ve alıntılanan şiirin de en can alıcı noktasını tanımlandıran sese büründüren White Clouds Drift On And On ile Brock Van Wey’in dünyasının sınırlarından Intrusion’ın yorumlarına açılan gedikten dahil oluruz. Öncelikle Stephen Hitchell’ın ağıtsal yapıt dizinine yaptığını salt bir yeni düzenlemeden ziyade, sertleştirilmiş ortam müziği kavislerinin nahifleştirilmiş örneklerini barındıran özgün yorumlar olduğunu ifade edebiliriz. Bu yönden de albümün ortaya çıkarttığı müzikal yelpazede bir tamamlayıcı vazife gösterdiğinden de dem vurulabilir. Sözün özü, dinlenildikçe genişçe bir mizansen ortaya çıkan sessizliklerin dahilinde nice duyulamayanı ifşaa eden, kulaklara buyur ettirip düşlere daldıran bir müzikal konumlandırma, White Clouds Drift On And On. Brock Van Wey müziklerin etrafını alabildiğince zenginleştirmeye ve manalar yüklemeye olanca hızıyla devam ediyor. İtinayla ve zevkle tüketilebilecek kayıtları, her tutturulanın elektronik müziğin yeni kurtarıcısı gözüyle bakılmakta olduğu dejenere kritiklerin seçtiklerinden çok çok çok daha fazlasını sağladığını ve üstelik bütün bunu da bir albüm parasına tedarik ettiğini unutmamanızı salık veririz. İyi Dinlenceler...
...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...
Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
İdam Cezası Kalkmadı Mı? – Yıldırım TÜRKER – Radikal
Güler Zere’yle Birkaç Dakika – Oya ASLAN – Bianet.org
Arman’ın Türbanı Mı, Emrah’ın Cesedi Mi? – Ersin TOKGÖZ – Radikal
Başbakan’ın Zurnası – Özgür MUMCU – Birgün
İnanılmaz “Karabulut” Cinayeti Yorumu – Sol.org
Kızını Başıboş Bırakırsan... – Orkun SEVİNÇ – Serbest Yazarlar
Grev Güncesi - Sabah / ATV Emekçileri
Değerlendirilesi Güncel Makale ve Yazılar
Black Motor – Mersenne – Undomondo
The Dead Weather – Horehound – Album Review – Albümatine
Beatnik – Sayı #8 – Monomundo
Digitalis Preview 2009 Podcast – Brad Rose – Foxy Digitalis
Goldie Interview – Lynn BARBER – The Guardian
Brock Van Wey / Bvdub Official
Brock Van Wey / Bvdub At Myspace
Brock Van Wey / Bvdub White Clouds Drift On And On Album Review – Jacob ARNOLD – Gridface
Brock Van Wey / Bvdub Interview – Chris MANN – Resident Advisor
Tomasz Bednarczyk Official / At Myspace
EOC / Enormous O’Clock At Ai Records
EOC / Enormous O’Clock Information Warfare Album Review – Mondo Urbano
Clubroot At Myspace
Clubroot At Electronic Explorations # 076
Lo Dubs At Myspace
2000F Official
2000F At Myspace
2000F January 2009 Mix At GetDarker.com
Ill Boding At Myspace
Ill Boding & Klassic – Dubstep Promo Mix
Brackles At Myspace
Brackles Interview At Sonic Router
Joker At Myspace
Kapsize At Myspace
Mahanee At Myspace
Von D At Myspace
Skepta At Myspace
Skepta At Grimepedia
Skepta Freestyle On 1Xtra
Richie August At Myspace
Savory Audio At Myspace
AC Slater At Myspace
AC Slater Interview At I Heart Comix
Dub Crookz At Myspace
Dub Crookz At ReverbNation
Rob Sparx At Myspace
Rob Sparx Trooper Album Review At In Your Bass
Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.
EOC / Enormous O’Clock Information Warfare Album Review – Mondo Urbano
Clubroot At Myspace
Clubroot At Electronic Explorations # 076
Lo Dubs At Myspace
2000F Official
2000F At Myspace
2000F January 2009 Mix At GetDarker.com
Ill Boding At Myspace
Ill Boding & Klassic – Dubstep Promo Mix
Brackles At Myspace
Brackles Interview At Sonic Router
Joker At Myspace
Kapsize At Myspace
Mahanee At Myspace
Von D At Myspace
Skepta At Myspace
Skepta At Grimepedia
Skepta Freestyle On 1Xtra
Richie August At Myspace
Savory Audio At Myspace
AC Slater At Myspace
AC Slater Interview At I Heart Comix
Dub Crookz At Myspace
Dub Crookz At ReverbNation
Rob Sparx At Myspace
Rob Sparx Trooper Album Review At In Your Bass
Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.
Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
Dinamo – makina10.45[nospam]gmail[dot]com – Makina
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
“Massimo Silenzio”, Lato Viale Aventino By Duegnazio
© Duegnazio’s Flickr Page
Brock Van Wey / bvdub Photos Courtesy From Discogs.com Artist Page
>>>>>Poemé
İlk – Sezai KARAKOÇ
Yanlış trenden indin seni şehrin aynasından geçirdiler
Sana baktım yıllarca hep ayni özlem penceresinden
Yürüyen ve kaçan yalın ve çocuksu özlem penceresinden
Denize karşı küçüle küçüle giden evleri
İnce ince karşılardın olağan karşılardın
Şen dünya içinde şen dünya içinde bir avuç şen dünyaydın sen
Bahar bilgisi güneş rengi at soluğu ve sen
Seni çağırıyorum geç gel ağlayan son bâkireler içinden
Kadınlar taş heykeller gibi gelip geçer sarı kayalardan
Hangisine baksam sen kımıldar sen seslenirsin içerlerden
Çekil karşımdan sultanı cariyelerde aramak körlüğü diyorum
Körlük güneşe ve gözlerime doğru gelen
Sen bir el uzanışıyla aydınlanan yeni ay mısın
Geyik resimleriyle kabarık her köşen
Geyik derisinde akan ilk nehir
Bir el uzanışıyla
İlk sokağın ağzında kaybolursan ağlıyacağım
Leylâklarla akrepler gözlerine bakıp insan olurlarsa
Çocuk cennetinde günahların ilkini sen işliyorsun demektir Suna
Parlayan denizler gürültüsüz şiirler kapanan kapılar sana gök taşlarını getiriyorlar
Seni sayıklıyor
Denemesi yanlış yapılmış ilk ok
“Massimo Silenzio”, Lato Viale Aventino By Duegnazio
© Duegnazio’s Flickr Page
Brock Van Wey / bvdub Photos Courtesy From Discogs.com Artist Page
>>>>>Poemé
İlk – Sezai KARAKOÇ
Yanlış trenden indin seni şehrin aynasından geçirdiler
Sana baktım yıllarca hep ayni özlem penceresinden
Yürüyen ve kaçan yalın ve çocuksu özlem penceresinden
Denize karşı küçüle küçüle giden evleri
İnce ince karşılardın olağan karşılardın
Şen dünya içinde şen dünya içinde bir avuç şen dünyaydın sen
Bahar bilgisi güneş rengi at soluğu ve sen
Seni çağırıyorum geç gel ağlayan son bâkireler içinden
Kadınlar taş heykeller gibi gelip geçer sarı kayalardan
Hangisine baksam sen kımıldar sen seslenirsin içerlerden
Çekil karşımdan sultanı cariyelerde aramak körlüğü diyorum
Körlük güneşe ve gözlerime doğru gelen
Sen bir el uzanışıyla aydınlanan yeni ay mısın
Geyik resimleriyle kabarık her köşen
Geyik derisinde akan ilk nehir
Bir el uzanışıyla
İlk sokağın ağzında kaybolursan ağlıyacağım
Leylâklarla akrepler gözlerine bakıp insan olurlarsa
Çocuk cennetinde günahların ilkini sen işliyorsun demektir Suna
Parlayan denizler gürültüsüz şiirler kapanan kapılar sana gök taşlarını getiriyorlar
Seni sayıklıyor
Denemesi yanlış yapılmış ilk ok
Comments