Deuss Ex Machina # 363 - oh, déu meu, no crec que això l'anarquia

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_363_--_oh, déu meu, no crec que això l'anarquia

15 Ağustos 2011 Pazartesi gecesi ''canlı'' yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
>1<-Dentist-Spirals (Rural Colours)
>2<-Dentist-Gliding (Rural Colours)
>3<-Monty Adkins-Memory Etching (Audiobulb Records)
>4<-Monty Adkins-Suspended Edges (Audiobulb Records)
>5<-Greie Gut Fraktion-China Memories (Vinilette's Ambient Remix) (Monika Enterprise)
>6<-Greie Gut Fraktion-Drilling An Ocean (Mika Vainio Remix) (Monika Enterprise)
>7<-Jérôme Chassagnard - Silent City (Hymen Records)
>8<-Jérôme Chassagnard - She Is Behind (Hymen Records)
>9<-Marcus Intalex-Dusk (Soul:r)
>10<-Marcus Intalex-Tb Or Not Tb (Soul:r)
>11<-NClear & Triple Sky-Green On Red (Aerial Vibes)

oh, déu meu/no crec--que això/l'anarquia
(363)

Çıkış yolu aranıp duruluyor, aynı eşikte birbirinden beter masalların hazin sonlarından bir diğerine daha ulaşmamak adına elde kalan son ümit kırıntıları denkleştirilip, derlenerek mütedeyyin yanılgılarımız içerisinde yeni bir yol arşınlanmaya teşebbüs ediliyor. Zaman kendini yenilese de durmaksızın aynı dar kapsamın bir başka örneğini yansıtmaktan geri kalmayan sabitliklerin dünyasında kalem ve kelam doğruyu, dolambaçsız yalın bir biçimde bulabilmek adına, tahsis edilenin makus kadersizliğimiz olarak zikredilmesindeki inatçılığa karşı her ne olursa olsun insani olsun kısmını es geçmeden yapılandırılmaya çalışılıyor.

En nihayetinde sentetikleşen klişelerin çoğulculuğunda, dayatmaların bini bir paraya ulaşmışken akilliğin bu sefer bir şeyleri değiştirebileceği üzerine kafa yoruluyor. Olgu ve olay dizinlerinin birbirinden uzakta, değer atfedilmesinden, değerlendirilmesindense, yargılanıp toptan yaftalanmasındansa mümkün olanın en azami seviyesinde konuşabilmenin, tartışabilmenin gerekliliği bir kere daha önümüze seriliyor. Ne vakit bir şeyi değiştirecek irade oluşsa orada bitiveren statükonun yılmaz neferlerinin, yegane sunabildikleri dikenli yollarda kaybolursunuz, sonunuz fena olur başlıklı tahakkümlerinin yanında gereksinimimiz olan şeyler masal diyarlarından herhangi birisinde değil bizahati şu anda yaşamakta olduğumuz yurdun sınırlarında elzem olduğundan dem vurmalıyız.

Bir geçmiş zaman manifestosunu oluşturur gibi, plağın yeniden, yılmaksızın geriye sarıldığını görüp hala taşın altına elini koymak konusunda illa billa kararsız kazımlık yapa/c/n/aklardan ayrışarak, olabildiğince fazla sözcüklerin dünyasında doğrularımızı oluşturmalıyız. Öylesine, kolay bir benzetme halini almak konusunda romansmış gibi davranmadan acil olanın ne olduğunu artık idrak ettiğimizi bilerek bir şeylerin değiştirilebilirliğini sorgulayabiliriz. Her defasında benzeşen sığ söylemlerin, korku duvarları v diyarlarının oluşturulması gayretkeşliğinde hiç değilse bu kadarıyla yola çıkmamız, yarınlarımız için o kalan son ümit kırıntılarının önemini bir kere daha anlamlı kılacaktır. Anlamlandıracaktır.

Belleğe vurulan kelepçelerin hep üzerinden atlayarak geçilmesi konusunda uyaranlara sahip olunan konularla yüzleşebilmek bu karaşınlaşan güncelliğin sınırlarında layık olduğumuzun ne olduğunu da belirginleştirecektir. Geçmişi yıkıp, yok edip hiçe sayarak unutturmanın na mümkün olduğunun farkındalılığından, paralel oluşturulacak her yeni teşebbüstür bu semirtilmeye doyulmayan karanlıkların ardında dönen dolapları anlayabilmemizi sağlayabilecek olan. Sağaltabilecek olan. Deyim yerindeyse mal bulmuş mağribi gibi gözlerini dört açarak sıranın kendilerine geldiğini ilan etmeye hazır ve nazır kıtaların, müesses nizam içerisinde çıkıntılıklarını görebilmeyi tek bir seferde sağlayan biraz da budur.

Söylemleri tektip kıyafetlendirerek, emir demiri keser yahu, beklediğimiz komutlar bunlardır yürüyelim arkadaşlar galeyanı arasında gidip gelen, sektirilip durulan birazcık da bu kendim söylüyorum kendim işitiyorum mamafii muhalifliği bitiremiyorum ezcümlesinde saklı tutulandır. Baklanın tam ağzın ucuna kadar getirilip de söylenemediği bir halt yiyeceğimiz yok, bari ortalık tozdan v dumandan geçilmesin ki ne yapmaya çalıştığımız tam anlaşılamasınlara gebe bıraktırılanlar için yeterince önerme türetilebilir. Gözlemlenen her hatanın nasıl da muktedir elinde değiştirilip, tahrif edilerek sadece v sadece işine geldiği gibi yorumlandığını gözönünde bulundurduğumuzda bu durum daha berrak bir biçimde ortaya çıkacaktır.

Kolaycıl olanın sorunları ötelemenin, önemsizleştirmenin, kuvveti yetenin kuvvetince birilerine dişini geçirebildiği pardon sözünü dinlettiği bir modern zamanlar jangılının içindeymişiz etkisi artık rahatlıkla okunabilmektedir. Defaatle yinelemekte fayda olan birbirilerinden ayrı durduklarından daima bahis açılan muktedirliğin öncül v ardıllarının, muhalefet v iktidar ayrışımı olmaksızın nasıl da yolları tıkadığını, çözümlemeleri engellediğini idrak edebilmek için münnecimlere ihtiyacımız yoktur. Sığlaştırarak, hep bir avaz avaz söylemlerin ortasında esasa sırayı getirmeyi bırakıp daha beter rotalara yol alma çabasıdır asıl düşündürücü olan.

Asıl düşündürücü olan ellerine, yüzlerine bulaştırdıkları hemen her şeyden sonra da olabildiğince naif bir biçimde olanbitenin sorumluluğundan sıyrılma çabalarındaki yüzsüzlüktür bahsi açılması lazım olan. Biteviye jurnalcilik, köşeye kıstırıp susturmacılık, bolca itham v yaftalara gömücülük, birisi veya ötekisi demeden sürekli karanın varlığından dem vurma çabasındaki bu hızlandırılmışlık buraların haleti ruhiyesini de ortaya çıkartmaktadır. Elbirliğiyle bize miras kalmış olanın talan edilmesi, elbirliğiyle tüm doğruların yeniden şekillendirilmesi – öyle bir şekillendirme ki bazı yerlerde kelamın kendisini, sözcüğün s’sini ağzınıza aldığınızda alarm zillerini, harekete duyarlı sensörlerini harekete geçiren bir bağnazlık- çaba v yılmaksızın bina ettirilmesi.

Öte yandan da kapsamı enikonu boşaltılıp düzayak bildiğimiz bir klişe haline dönüştürülen vurgu ve tonlamaların benzeş ses aralığından ama bir yandan da teyakkuzu v hiddetlenmeyi (asillik emaresi bir şeymiş gibi) elden bırakmadan dışlamayı, kapsayıcılıktan çok ötekileştirmeyi işaret ettiği, yönlendirdiği bir çıkarsama haline dönüştürülmektedir medeniyetlerin beşiği tanımı. Erimin muhteviyatında yer alan, duyumsatılanların, kapsayıcılığın üzerini sıradan faşizm sosu zerk edilmiş sözümona eşitleyicilik ile geniş açıdan ele aldığı varsayılan; oysa tekilleştiren bir bakışım yoğunluğunun sürekli kılınması bizleri bu sonuca ulaştırmaktadır.

Bir yandan varolan, toplumsal dinamikleri mümkün mertebe gözardı eden bir düzeneğe haiz muktedirliğin, her sesini çıkartana, kendi dar perspektifine aykırı bulduğu her bir söylem, kelam bütününe karşı uyguladığı dışlayıcılık bu kadar netken ısrarla, birliği, beraberliği, kadimliği, anmak haliyle abesle iştigale yolu çıkartmaktadır. Yıllar yılıdır varlığını sürdür/ebil/müş, muktedirin çoğunluğuyla benzeş olmaktansa, ayrıştığı kimi ayrıntılarla bu toprağın daha yaşanabilir olmasını sağlayan toplumlara verilen değerlerin geçiciliği, üstünkörülüğü ortaya çıkmaktadır bu kıssada. Söylemler dönemsel değişimler arz etse de içimizde varlığını şekil olarak koruyan ötekiye karşı mütemadiyen saf tutma, engel koyma belirginleşmektedir.

Biçimlendirmeler medeniyet tahayyülünün çekiştirilip, sündürülerek kullanılmaz hale dönüştürülmesine aracılık görevlerini layığıyla yerine getirmektedir. Gerek toplumsal tahakkümler olarak sunumlandırılanlar gerekse devletlunun elini korkak alıştırmadan çekincesiz olarak devreye soktuğu tedbirlerle beraber tüm bu erimin sahanlığı yağmalanmaktadır. Kapsayıclığı, birleştiriciliği -yok onlar bizden değildir denilerek daha en başından müdanasız kenara itilmektedir. Çerçevenin kenar yaldızlığına hasbel kader terfii ettirilenler hariç, her kim var ise bu bağlantısızlaştırma, bağından kopartılma, yurdunda yabancılaştırılma ile yüzyüze bırakılır. Bırakılmaktadır.

Çekincelere daima galebe çalan, adaletsizlik, eşitsizlik, yadsımalar v ötesinde berisinde iliştirmeyi çabalanılan her nüve medeniyetlerin beşiğinde asri zaman diktasının varlığını duyumsatmakta, tekliğini takdis v ilan eden söylemlerle pekiştirmektedir. Bir yandan intikam tugayı nam aklıevvellerin, boşa koysanız dolmaz, doluya koysanız almaz sözleriyle ürkütmeye gayret ettikleri adıyla sanıyla tehcirin modernine birilerinin davet edilmesini yaygınlaştırıp, duyurma çabasına giriştikleri tehdit mesajlarının şiddet kusmaya bir türlü doymayan varlığı, öte yandan millet meclisi başkanının tarafsızlığını, önceki deneyimlerinden hatırladıklarımıza paralel bir biçimde gocunmadan yinelediği, yılmadan yüzü kızarmadan pekiştirdiği ötekisini bir şekilde hizaya çekme gayretkeşliği, balyozundan, oranj, şuga vd. kadar üniformalı vesayetin kimi gizli planlarında yer edinen, bazen açık seçik andıçlanan ipin ucunun nerelere kaçtığını idrak etmemizi kolaylayan v bütün bu hin oyunları idrak edebildiğimiz sorumlu yayıncılık anlayışına haiz propaganda sitelerinde ufaktan ufağa gayretkeş olduğu ötekisine hayatı dar etme seferberliğine kadar pek çok şeyi iliştirebiliriz.

Veya bir dekanın durup dururken elden geçirilen eski yapıları onlar bunlar v şunların, sizler hangi hakla benim vergimle onları tadil etmeye gayret ediyorsunuz vavelyası, nefret söylemi bizahati bu “medeniyetler beşiği” tanımının içeriğini garabetleştiren bir bakışıma ulaştırmaktadır. Uygunadım medyanın neferleri olmaktan, hizanın içinde durmaktansa bir taşın altına ellerini koyup varedilmiş sorunları anlaşılır kılmaya, sözcüklerle, eğrilerle, böylesi teferruat bellenmiş sorunları anlaşılır kılmaya gayret eden, üstelik aynı kandan candan olanlara reva görülenleri ilave ettiğimizde toplamda bu hayırsız hoyratlaşmanın, anlayışı değil ikircikli hile, hurdacılığın yaldızının sökümü daha kolay anlam bulacaktır.

Parçalanmışlık fiiliyatta yapılan edilen her ne varsa bunların pekişiminden ibaret değildir sadece. Düşünsellik yolları mütemadiyen dikenli, tıklalı, engel v aşılmaz setlerle çevreli, tutulmaya devam edildiği müddet dahilinde, lime lime edildikçe vicdan mübalağasız bir yıkımla karşı karşıya kalmak olasıdır. Oldu bittilere denk getirilen, apar topar uygulanmalı baskı v klişesine iliştirilen bu sığ bakışım derinlerde bir yerlerde çiğ çiğ yenilen ötekisi olarak damgalanan, yitip gittikten sonra medeniyet beşiği tanımıyla yâd edilen bir hatıra olur. Acı bir hatıra… her satırı tahrif edilmiş, her satırı nice unutuşla derdest, her satırında yok olanlarla, silinmişlerle bezeli….

>>>>>Bildirgeç
Batı ve Doğu Cephelerinde Yeni Bir Şey Yok! - Mustafa KARA*

Geçen Ramazan referandum sürecini yaşıyorduk; bu savaş tamtamlarının gerçeğe dönüşmesi Ramazan’a kaldı. Hepi topu bir yıl içinde yaşadıklarımız, hayatta, özellikle de politikada tesadüflere pek fazla yer olmadığını gösteriyor.
AKP lideri Erdoğan’ın 12 Eylül referandumu öncesi “milliyetçi” söyleme kaymasının, tek başına “ülkücü oylar” için olmadığı artık ortada. Bir yıl içinde yapılanlar, edilenler, söylenenler bunun kanıtı. Ve şimdi, yeniden savaş uçakları havada; topçular sınır ötesini bombalıyor. Uzun bir aradan sonra asker dağlarda operasyonda... Tüm bunların sonucu; her gün çatışma, her gün ölüm haberleri...
Seçimde Blok’un başarısının ardından yaşananlar da “tesadüf” değilmiş meğer. Adım adım işleyen bir plan ile karşı karşıyayız. “İyi şeyler olacak” diye başlayan “açılım” sürecinde, “tek bayrak, tek millet, tek devlet” dışında bir formül duymamamız da bu yüzdenmiş. “Önce tartışılsın, sonra çözüm yolu buluruz” sözünü izleyen “tartışma” dolu günlerin ardından bir arpa boyu yol alınamamasının nedeni de buymuş.
Hani Aziz Nesin’in öyküsündeki gibi “Du bakali n’olcek?” diye adım adım beklemeye gerek yok. Ne olacağı da, nereye varacağı da ilk günden belli. Her zaman yapılanlar; 80 yıldır uygulanan politikalar devam edecek; 30 yıldır var olan çatışma hali sürecek işte!
Erdoğan’ın MHP oyları için öbür billah “milliyetçi gibi” görünecek hali yok ya! Düpedüz milliyetçi işte. AKP’nin yeni statükosu, iş Kürt meselesine gelince farklı değil. Hoş, demokrasi, insan hakları, özgürlükler meselesine gelince de pek farkı yok ya...
“Statüko öldü, yaşasın yeni statüko” diye bağırmayacaksak; gözleri açmanın vakti geldi de geçiyor. AKP, bütün bir “açılım süreci” boyunca çözüme dair tek bir laf etmediyse, “doğru zaman”ı beklediğinden değil, söyleyecek sözü olmadığından. Düsturu, “tek millet, tek devlet” olanın, er geç sınırı aşacağını kestirmek zor olmasa gerek.
Sınırı aşıldıktan sonra bile “Du bakali n’olcek?” diye soranlar varsa, hemen söyleyelim, bir şey olacağı yok, her zaman olan olacak yine... 1983’ten bu yana Irak topraklarına yönelik düzenlenmiş 25 operasyondan ne sonuç alındıysa, o sonuç alınacak. 1983’te, 1984’e, 1986’dakiler nasıl fayda etmediyse; 1995’teki 35 bin askerle, 1997’de 20 bin askerle yapılan devasa operasyonlar nasıl çözüm olmadıysa, bu da olmayacak.
Zaten, amaç ne ki? Halkın “gazı alınacak”, milliyetçi duygular körüklenecek; o kadar... En yetkili askeri ve sivil ağızlar yıllardır söylemiyorlar mı zaten; “askeri yöntemlerle bu sorun çözülmez” diye... Ne değişti ki?
Diyarbakır’a yapılan bütçe harcamalarının yüzde 30’u asker ve polise gittiği halde; Hakkari’ye harcanan bütçenin yarıya yakını asker ve polise harcandığı halde çözülemeyen sorun; dağlar bombalanınca mı çözülecek?
Açılımın “tartışma” süreci boyunca dinledik, konuştuk, tartıştık... Sorun PKK sorunu olsaydı, belki askeri çözüm aramak “akıllıca” görünebilirdi. Ama sorunun kaynakları farklı, çözüm de farklı olmalı.
DTP yöneticisi Pervin Oduncu’ya tek bir kelime Kürtçe konuştuğu için; “Serkeftin” (Başaracağız) dediği için 6 ay hapis cezası verirseniz; üstüne bir de çözümü dağları bombalamakta ararsanız, işte bu “statüko”nun daniskası olur. Bütün kadınların Kürtçe türkü söylediği Hakkari’de; 8 Mart etkinliğinde Kürtçe şarkı söyleyen Şükran Turan’a bir buçuk yıl hapis verirseniz; üsten bir de “Asker yetmiyor özel timi dağa sürelim” derseniz, bu 90’lı yıllar “statüko”sunun en belirgin simgeleri yeniden hayat bulur.
12 Eylül referandumundan sonra “her şey farklı olacak”tı ya; bir yıldır anlaşılmaz işler gelip duruyor başımıza. Hepsinin üstüne bir de OHAL ilan edildi miydi; döndük başa...
Neymiş efendim; “Paris’in, Londra’nın güvenliği Hakkari’den başlar”mış. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış söylüyor bunu. İngiliz hükümeti sizden farklı değil ki zaten! Londra’nın güvenliği gettolarından, arka mahallelerinden başlıyor artık. Yok saymanın, hakir görmenin sonucunu Londra da yaşıyor artık. Londra’dan Hakkari’ye Avrupa Birliği projesinin iflas eden “uygarlık değerleri”nin cenazesi kalkıyor bugün.
Savaş çığırtkanlığında, halkların kanını dökmede birbiriyle yarışıyor dünya emperyalizmi. Dün Avrupa uygarlığının simgesi diye övünülen “insan hakları” bugün “bir yük gibi, bir fazlalık gibi” konuşuluyor Avrupa başkentlerinde. “Güvenlik”, kârlarının, egemenliklerinin güvenliği her şeyin önünde...
Neymiş efendim; “Paris’in, Londra’nın güvenliği Hakkari’den başlar”mış. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış söylüyor bunu. İngiliz hükümeti sizden farklı değil ki zaten! Londra’nın güvenliği gettolarından, arka mahallelerinden başlıyor artık. Yok saymanın, hakir görmenin sonucunu Londra da yaşıyor artık. Londra’dan Hakkari’ye Avrupa Birliği projesinin iflas eden “uygarlık değerleri”nin cenazesi kalkıyor bugün.
Savaş çığırtkanlığında, halkların kanını dökmede birbiriyle yarışıyor dünya emperyalizmi. Dün Avrupa uygarlığının simgesi diye övünülen “insan hakları” bugün “bir yük gibi, bir fazlalık gibi” konuşuluyor Avrupa başkentlerinde. “Güvenlik”, kârlarının, egemenliklerinin güvenliği her şeyin önünde...
Avrupa’ya “PKK sadece bir terör örgütü değil. PKK aynı zamanda Avrupa’nın en geniş ağına sahip uyuşturucu şebekesidir” diyerek, destek arıyor Egemen Bağış. Uyuşturucu karşıtı olmak ne kadar güzel, ne kadar doğru. Peki, neden duvara “Uyuşturucuya hayır / Dev Lis” yazan iki lise öğrencisi hapiste? 6 ay 20 gün boyunca neden cezaevinde kalacak bu iki genç? Var mıdır bir yanıtı Egemen Bağış’ın, “Biz demokrasi pozu veren bir ülke değiliz” demekten başka?
Demiştik ya; Aziz usta ne kadar haklı; “Du bakali n’olcek” diye beklemenin sonu yok. AKP zihniyeti iktidarda oldukça, “her zaman olanlar”ı yaşayacağız, aynı “belalar” başımıza gelecek. “Acaba?” dedirtecek tek bir adım yok; bu iktidardan “umutlu” olmak için tek bir neden de...
Sınırın içi de bir, dışı da... Doğusu da bir, Batısı da... Türkiye halklarının da kendilerinden başka sığınacak ne bir limanları, ne güvenecek bir dostları var... Dünyanın diğer halkları gibi... Batı cephesinde de, doğu cephesinde de yeni bir şey yok!
“The Great Dictator” filminde Charlie Chaplin’in çağrısı gibi; “Yahudi, Katolik, siyah ya da beyaz tenli olsun fark etmez. Aslında hepimiz birbirimize yardım etmek istiyoruz, insanlık bunu gerektirir çünkü. Hayatımızı diğerlerinin acıları üzerine değil, mutlulukları üzerine kurmak isteriz. Kimseden nefret etmek ya da kimseyi hor görmek istemiyoruz. Yeryüzünde herkese yetecek kadar yer ve zenginlik var. Hayat hür ve mutlu bir şekilde yaşanmalı, ama biz bu doğru yoldan koptuk”.
Zararın neresinden dönsek kârdır... Tek bir gün bile kaybetmeden...

* Sözcükler varlığını sürdürmeye gayret ettiğimiz bu çevresi belirli sahanlığımızın içerisinde olabildiğince yankınlanmaya devam ediyor. İş bu haftaki meram / notumuzun hemen paraleline yerleştirilebilecek, kaygı ve kavramsal betimlerimizi tamamlamaya vesile teşkil etmesi temennisiyle; Evrensel Gazetesi'nin pazar nüshasında Mustafa KARA imzasıyla yayınlanmış olan "Batı ve Doğu Cephelerinde Yeni Bir Şey Yok!" başlıklı makaleyi, yazarın ve kurumun anlayışlarına sığınarak sizlerle paylaşıyoruz....

...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Özgürlük İstiyoruz!
Savaşma Konuş! - 500binradikal.com
Özgürlük ve Demokrasi Adayları Seçim Beyannamesi - Sol Defter
#DokunanYanar - İmamın Ordusu - Ahmet ŞIK via Friendfeed.com/ozgurbasin
Batı ve Doğu Cephelerinde Yeni Bir Şey Yok! - Mustafa KARA - Evrensel
Devlet Cephesinde Yeni Bir Şey Yok! - Serkan AYDIN & Sarphan UZUNOĞLU - Jiyan
Yaz Ortasında Karanlık - Nuray MERT - Milliyet
Barıştan Sonrasını İstiyorum - Murat GÜNEŞ - Bianet
'Barış Eşekleri Olalım' - Oya BAYDAR - T24
Vurun Kürtlere Yine Yeniden… - Nazım ALPMAN - Birgün
Belki Katil Sensindir Yeni Şafak! - Doğan AKIN - T24
Katil Kim? - Mehveş EVİN - Milliyet Cadde
90’lı Yıllara Dönüş Mü? - Nihal Bengisu KARACA - Habertürk
Sınır Ötesi Operasyon Çözümsüzlüğü Artırıcaktır - Sol Defter
Yine Korku Yine Endişe! - Hasan KIYAFET - Özgür Gündem
Söz Bitmez! - Yıldırım TÜRKER - Radikal
Susmak Gibi Bir Lüksümüz Olamaz - Ruşen ÇAKIR - Vatan
Savaş ve Barış - Mehmet Şafi EKİNCİ - Jiyan
‘Barışmanın’ Adına Başka Bir Tabir Gerek - Emre DURSUN - Kronik Muhalif
Canlı Kalkanlar Asker Mevzilerine Girdi - Etkin Haber Ajansı
Hava Saldırıları Nedeniyle 7 Köy Boşaldı - ANF
Türkiye-İran-Suriye Denkleminde Kürtler ve Olası Operasyonlar - Mustafa PEKÖZ - Sendika.org
Kayıpların Bulunması İçin Barışa İhtiyaç Var - Atılım
"Dersim Önemli Bir Başlangıç" - Ayça SÖYLEMEZ - Bianet
Bihaberlere Haberler! (Kayıplar, Ayıplar) - Umur TALU - Habertürk
Şiddet ve Mesafe - Arif ALTAN - Özgür Gündem
Ertuğrul KÜRKÇÜ: Erdoğan BDP’nin Kafasına Silah Dayıyor! - Hülya KARABAĞLI - T24 / Sol Defter
Irkçı Türk Basını Tezkere Bıraktı - Mehdi ATAY - ANF
Kurtlar Kana Susayınca - Akın OLGUN - Birgün
Nefret Suçunun Önkoşulu - Baskın ORAN - Radikal 2
Irkçılık, Ayrımcılık, Cinsiyetçilik Sınırsız - Mukaddes Erdoğdu ÇELİK - Atılım
Festus Siyah Olduğu İçin Öldürüldü - İsmet KAYHAN -ANF
Ermenilere Karşı Halkı Kışkırtmakta Sorun Yok Mu? - Ezgi BAŞARAN - Radikal
Haftanın Tortusu - Koray Doğan URBARLI - Yeşil Gazete
TİB’in Kaçacak Yeri Kalmadı - Funda TOSUN - Agos / Nor Zartonk
'Sınırötesi' Protestosuna Müdahale - Radikal
Bu Yol Masa’ya Gider (Mi?) - Şeyhmus DİKEN - Birgün
Vatan Barışla Kutsanacak - Ece CITELBERG - Jiyan
'Çatı Partisi' İçin İlk Adım Atıldı - ANF
Nasıl Bir Çatı Partisi? (1) - Celalettin CAN - Özgür Gündem
'Türkiye'da Kürt Meselesi Değil Alevi Meselesi Var' - Cumhuriyet
Çarkın'dan Cinayet İtirafı - Alican ULUDAĞ - Cumhuriyet
"Abdestli Kapitalizme Karşı Yer Sofrası" - R. İhsan ELİAÇIK Söyleşisi - Devrim BÜYÜKACAROĞLU - Evrensel / İhsan Eliaçık.com
İÇ[e]ME[me]K - Aris NALCI - Emek Dünyası
Başkaldırı İkliminde Kemal Burkay - Haydar ÖZKAN - Atılım
Kitap: Gittiler İşte - Şeyhmus DİKEN - Nor Zartonk
Her Şey Yolunda Mı? - Saim BALKAYA - Kronik Muhalif
Yerlileşme Mi, Yersizleşme Mi? - Aytek Soner ALPAN - Radikal 2
Aydınlık Baskını Haber Değil Mi? - Can DÜNDAR - Milliyet
Bir Kifayetsiz Muhteris Olarak Perihan Mağden... - Onur ÖZGEN - Red
Perihan Mağden Cırlaya Cırlaya Söndü! - Sarphan UZUNOĞLU - Jiyan
Yalancı Çoban İle Uyanık Köy Halkı - Bülent SOMAY - Radikal
Küresel Kriz Hayatımıza Nasıl Yansıyacak? - Yüce YÖNEY - BiaMag
Çılgın Projeler Değil Çılgın Atama İstediler - Etkin Haber Ajansı
Yoksullar Bazen Böyle Yapar! - Tufan SERTLEK - Sendika.org
EMO: Türkiye HES Çöplüğüne Dönüşebilir - Emek Dünyası
bit pazarına nur yağabilir - Cüneyt UZUNLAR - açık koyu

Dentist Official
Dentist At Soundcloud
Dentist - Accidents Album Informative By Miki KIZH via Rural Colours
Monty Adkins Official
Monty Adkins At Myspace
Monty Adkins - Fragile.Flicker.Fragment Album Critic By The Milkman - The Milk Factory
Greie Gut Fraktion Official
Greie Gut Fraktion - Drilling An Ocean Official Video
Greie Gut Fraktion - reKonstruKtion (Baustelle Remixe) - Richard FOSTER via Incendiary Magazine
Jérôme Chassagnard Artist Page via Facebook
Jérôme Chassagnard At Myspace
Jérôme Chassagnard - The Time From Underneath Informative via Hymen Records
Marcus Intalex Official
Marcus Intalex At Myspace
21 Years And Counting: Interview With Marcus Intalex By Leila HAWKINS - Gutter Magazine
NClear & Triple Sky Green On Red via Aerial Vibes Soundcloud Page
Aerial Vibes Official Page At Twitter

Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo FM’den iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
Dinamo – Send Promos: misak[æ]dinamo[dot]fm – Makina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
Postering Rauch House - seven_resist
seven_resist's Flickr Page

>>>>>Poemé
Büyük Söz - Neşe YAŞIN

Şiir o büyük sözü söyleyince
bütün silahlar birden susacak
ölmüşlerin hep bir ağızdan söylediği
tarihten çıkıp gelen kalabalığın
akan kanın ve acıların çığlığı olan söz

Çiçek usulca fısıldayacak bu sözü
gökyüzündeki ağlayan bulut
coşkulu dalgaları denizin
asker olmak istemeyen çocuklar söyleyecek

İşte o gün
köpüklerden yeni bir aşk doğacak
milliyeti belirsiz

Büyülü sözcükler
susmuş yüreklerin intikamı tarihten
aşkın rüzgarıyla öpüşürken
utancından ölecek savaş

Yarım vatana ihanet
ulaşmaksa bütün vatana
şahane boynuzların olacak milliyetçilik
ihanet edeceğim sana
bütün düşmanlarla sevişip
peşime kanlı ordular koysan da
ihanet edeceğim sana
yeryüzünün bütün kıtalarında

Şiir o büyük sözü söyleyince
bütün pazarlıklar ve görüşmeler bitecek
işsiz kalacak arabulucular

İçinde yıldızları ve nehirleri taşıyan
bütün zamanlardaki sonsuz sevişmeleri
yağmurları denizleri ve sesleri taşıyan
o büyük sözle boyun eğecek tarih

Şiir söyleyince o büyük sözü
ya kurşuna dizilecek bütün şairler
ya da barış inecek toprağa

Kaynakça: Antoloji.com

Comments