Deuss Ex Machina # 450 - palais spectres

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_450_--_palais spectres

20 Mayıs 2013 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>sesli meram muhteviyatı<<<<<
s. ZENИTH - HolyGhost (BLWBCK)
ö. ZENИTH - B&W Road (BLWBCK)
z. The Haxan Cloak - Dieu (Tri Angle)
t. The Haxan Cloak - The Drop (Tri Angle)
ü. Conquering Animal Sound - No Dream (Chemikal Underground)
k. Conquering Animal Sound - Mimese (Chemikal Underground)
e. Bovaflux - Lowkey ([d]-tached)
n. Bovaflux - Crayons ([d]-tached)
m. Sølyst - Euphorica (Bureau B)
e. Sølyst - Spiegel (Bureau B)
d. Quantum Soul & Lamb - Strong Root (Innamind Recordings)
i. Quantum Soul - Rolling Thunder (Innamind Recordings)

palais spectres
(450)

enikonu hazmedilip bellenmiş olduğu sanılanlara aslında hemen hiç aşina olmadığımız, yeterince anlayamadığımız, can kulağıyla işitmediğimiz, görmek isteyip de göremediğimiz, fikriyatına uyduğumuzu sandığımız kimisinde rivayetlerin getirdiği her neyse o heyhulanın dahilinde ona kendiliğimizden kaptırıp gittiğimiz bir zaman mevhumunda dönüp dolaşıp fabl'daki 'tilki' gibi söze ve merama odaklanmaya çalışıyoruz. dönüp dolaşıp sözün sağlayabilecekleri ile günümüzü anlamlandırma çabasında bir arpa boyu yol almaya teşebbüs ediyoruz. yatıyoruz, kalkıyoruz gündem diye sunulanların kenarında bitiveren, yaşatılıp durulanların; ne menem şeyleri birlikte sunduğuna değinmek istiyoruz. yeterin hiç bir zaman yeterli kalmadığı bu yerde, asla durulmadığı böylesi bir eşikte sonun nerede kopacağını az çok kestirsek de, bunca hilkat garibeliğinde nefes alabilmenin aslen ne kadar önemli olduğunu anlamlandırmaya çabalanıyoruz. erk-muktedir-iktidar, kendi sürekliliği içerisinde avamı oluşturanın tereddüt ve endişelerine kulağını tıkamaktan bir adım ilerisini hemen her gün gazlayıp coplayıp hizada tutma çabasına yönlendiği bir zamanda yapıp ettiklerinin neyin sağlaması olduğuna dair kesitleri iliştirmek istiyoruz. en azından deniyoruz.

deneyimlenmesi söz konusu bile edilmeyen şeylerin, aklın çoktan sınırlarından uzayıp gitmiş hatıratların birer ikişer yeniden katara eklenmesi, yeniden sahnelenmesi gayretkeşliğinde yolun afaki bir biçimde iyiyi değil tam aksi fenayı başımıza asılı kafamıza hizalı bir giyotin gibi şekillendirildiğinden dem vurmak istiyoruz. tarih mükerrer tahrifatlardan ibarettir! anlamlandırmaların onun dediği bunun dediği fasaryası ile sürümcemeden sürümcemeye terki diyar eylendiği bu yerde, şekilciliğin bitmek tükenmek bilmeyen kalıplarına hakim olma talebinin dünün mazlumu olanlarının elinde ne hallere dönüştüğünü idrakına varmaya çalışıyoruz. dedik ya birbirimizi işitilemez ya da anlaşılmaz kılarak kotardıklarında, kaybettiğimiz sözcüklerimizin anlamlarında her ne oluyorsa oluyor ama çok fena şeyler tecrübe ettiriliyor bahsinin yalın bir özetleyiş olduğunu fark ettirmeye çabalanıyoruz!. durduğumuz noktada, baktığımız farklı görüş açılarında hep birbirimizin açıklarını kovalamak mecburiyetindeki kitleler olarak kodlanmaya devam edilmemizden bu yana süregiden doksan yıllık tedrisatta tek bir şeyin bile olumlanmamasının yanından yöresinden bir çuvaldızı göstermek istiyoruz.

her ses çıkartana reva bulunanların dün ne idiyse bugün de aynı bağnazlığı aynı sınırlandırmışlığı teklemeksizin talep eden bunu dayatan bir yapının kendisi olduğunu yinelemeliyiz. iki arada bir derede. kolaycıl olanın hakir görmek ve genellendirmelere teslim ederek bitirildiği, iş bitiriciliğin bir başka safhası olan maarifin öğrenci olmasaydı ne güzel idare edilirdi bahsindeki gibi kocaman bir yerin yönetişim algısının da artık o seviyelere çekildiğini görebilmek söz konusuyken, kimi detaylar bunu ispatlarken yinelemeli bir kere daha yol nereye! anlam  gayret edildikçe söz konusu edilebilecek bir çıkarsayıştır. sonuçtur. her günün farklı bir beklentiden ziyade varedilmiş ve kemikleşmiş sığlığın kutsiyetinin bunca avaz avaz duyurulduğu ispatına girişildiği bir yerde  hemen her hamlenin onun devamı olarak yapılandırıldığı bir mevhumda daha çok mu yol vardır. aşılmaz sanılanları aşabilmek için davranmaya!. bir olmaya ve mücadele etmeye. adaletin enikonu çürüklüğünü bir eksik bırakmaksızın sergilenegelmesi karşısında hakkaniyet ne yana düşmektedir. bunu anlamak çok zor bir sınav mıdır? sınanış mıdır?

gün geçmeksizin yineletilen ezber okumaların, beton millet sakarya lafların, hakkaniyet taleplerine karşı vurdumduymazlıkların, ses etmeye teşne olanlara en azından çabalananlara reva görülenlerin bir aradalığında maskaralığın daniskası bir ülke portresi değilse karşımıza çıkan her neye tekabül etmektedir? bunca tahammülsüzlüğün, iktidara çemkirirken, muktedire söverken, sayarken yapılıp edilegelenlerin cılız bir duyarlılık seremonisi, vicdan rahatlatma ayini olmasından ötesine varmasına çok mu vardır? nedir yani!. yargıların biçimsizleştirildikçe genel olana karşı bir tahakküm unsuru haline dönüştürülmesi de bir şeylere uyanmaya kani gelmiyor mudur? söz işitildikçe, kulak verildikçe yahut yaşamın ta dip köşesinde karşılaşıldıkça bunca vahim olanla hatırlanacak bir şey, bir mesel değildir. dünü geçersiz kılan, dünde kaldığı varsayılan tahakkümün bugün başka ambalajlarla sunumlandırılmasındaki acelecilik bir yerlerde tekrara düşen yapının tam da yapmaya çalıştığı şeyin; dönüp dolaşıp tekrardan bütün haklardan feragat eden, sürekli biat eden, her şeye eyvallah çeken, birey olduğunun farkına varmasının önünü alma adına sürünün bir ayrışmazı olduğu çıkarsamasına enikonu çalışarak daima oradan vurgulamalara girişerek şekillendirildiği bir coğrafyada hakkaniyet nerededir! hatırlayanınız var mı?

tahsis olunanların batıp çıka, itip kaka hep göstere geldiği şey 'itaat edin' savının muhafızlığında kopartılanlardır. yaşama karşı nüksettirilen her türlü tehdide karşı insana ait olanın, insancıl olanın o bildiklerini okumaktan kendilerini hemen hiç alıkoymayanların lügatlarında anlamlı bir karşılığının olmadığının idrak edilmesinin mümkün olduğu bir zaman / yerde bunlar tekardan dile getirilesidir. yinelenesidir. fasaryalardan arındırıldığında yaşamı kapsayan faşizmin bir tezahürüdür. ayrışamadığımız bir türlü sonu getirilmeyen bir mevhumun bir kere daha buradayım diye seslenmesidir. otuz iki kısım tekmili birden alenen! ortalık yerde. muktedirin sağaltımların yahutta seslenişlerinin arasında, kelamının ortasında kabak gibi görünmeye devam eden sinsiliğin, yaşatmayacağız bize benzetemediğimizi vurgusunun düzayak okumasıdır bahsetmeye çalıştığımız faşizm. bir soluk almak nefes açmak için değil bunca hakkaniyetsizliğin bağnazlıkla sürdürülme gayretinde sözümona değil hakikaten özgürlüğümüzden olduğumuz gerçekliğini örnekleyecek olan bir kavisin kendisidir yaşadığımız günleri özetleyecek olan.

taksim'in neredeyse yirmi yedi gündür işgal altında bizahati avm yönetimlerinin, tarih kıyamcısı rant farelerinin alttan alta destekleri kolluk kuvvetimizin handiyse tükenmez nefretlerini sergilemek gayesiyle artık enikonu zıvanadan çıkan bir gazlama, sulama, kıstırdığını öldüresiye dövme, kıstırmadığına demediği ecdad küfürünün peşini bırakmadığı, che tişörtlü sivil mangaların, uzun saçlarının arasına telsizi sıkıştırmayı başaranların varlıklarının görünürlüğünü arttırdığı halka açık kürsünün nasıl tekrardan devletluya geçtiğinin resmi geçidine ev sahipliği yapılan bir yerden başlayabiliriz bahsettiğimizi örneklemeye. yerin ve yurdun sınırlandırılmışlıklar silsilesiyle, handiyse limiti olmayan bir zapturapt ile terbiye edilme gayretine mesken olunan taksim'in yanında reyhanlı'nın varlığını da iliştirmeliyiz. reyhanlı'da vuku bulanın tastamam burası özgür bir ülke nokta ibaresinin koca bir yalandan ibaret olduğunu, güvenliğin hak getirdiğinin açık seçik ilan olunduğu, insan canının ne kadar ucuza tekabül ettiğini gösteren, danışıklı bir kan oyununun son sahnesinden bahsetmek mümkün bu iktidar oyunlarında ayrışmazımız olan acının bir başka karesinde görünenlerden.

içerideki sulhün zorla zapturaptla, dayakla, arsızlıkla, dışarıda ise buradan bir haber her yere akıl fikir vermenin nerede aksi, insana yakışmazı varsa ona akıl verir görünüp, hangi çizgi dışılık varsa bir şey yokmuş gibi sıradan bir biçimde sahip çıkılmasının tahlillerinde görebilmek mümkündür. zorla savaşa taraf olma gayretinin, kan akıtma hevesinin her neye yol verdiğini anlamlandırabilmek bu kadar zor mudur? eleştirebilmek amerika'larda alınan ayarlardan sonra kendi kendine dayılanmaların, efelenmelerin neler olarak faturalandırıldığı idrakına erebilmek zor mudur? anlaşılmaz mıdır? durum fenalıklara bağlantılanmışken, orada sıkışmışken fikirlerin bilinse de bizim iktidarımızda konuşulamaz denilmesine şahit yazıldığımız başka sekanslar da hayatlarımıza eklentileniyor. gümbürtüye götürülmesi gereken bir mevzu söz konusuysa alelacele ortaya dökümlenen fenafillah akla zarar şeylerden medet umulmasının, ayranlı kolalı tavırların akabinde içki yasaklarının yasallaşması değil sadece faşist iklimin sunageldikleri. haddizatında görüşlerini, kendi bildiklerini, eğrisi doğrusuyla, hemen hemen hiç korkmaya yer olmaksızın, başına bir iş açılmadan söz etmek isteyenlerin, meramlarını kotaranların başlarına örülen çorapların, adlarına atılan dokuz sütuna manşetlerden yargı kararlarına kurban seçilen son isim olan sevan nişanyan'ın mahkumiyet kararından da bahsetmelidir. iliştirilmelidir.

sözün, kelamın neyi gösterdiği yahutta neyi önemli bulduğunun pek de önemli olmadığını, anaakım yayınların hemen pek çoğunun salt reyting denilen nalletliğe, emir erliklerine katkısı için hemen alarma geçtikleri bir yerde din eleştirisinin ne hallere evriltilip, hangi sonuçlara dönüştürülebildiğini gösteren bir tavır almadır nişanyan'ın sözlerinden sonra başına getirilenler. reva görülenler. bu kırmızı çizgilerin sayısının fazlalaştırıldıkça erkçe hiçbirimizi dışında tutumayacağını artık olunan bir sınırlandırmışlık, sınırlı sahanın gösterilmesidir faşist ülkenin erkinin, iktidarının, payandalarının elbirliğiyle önümüze serip ortaya koydukları. kare kare resmettikleri. hüküm haline dönüştürdükleri. düşünce zaten öyle uluorta söylenirse başa gelecek fecaatler de her türlü sineye çekilesi bir sınanıştır sözcülüğüne talip olanların, ondan ayrışmazların eleştirinin bir doğrudan ve sadece tek bir sözcükten ibaret olan sınırlandırmaların, düşüncenin böyle açık seçik linç edilmesine karşı tavrının akibeti mühimdir. herkes için sıklıkla yinelenesidir. lazım gelendir.

avrupa insan hakları mahkemesi kararları bir yana yapacağız edeceğiz, herşeyin bir kolayı elbette var, biz halledeceğiz diye kördüğüm halini daha da derinleştiren düşünme ediminin, söz söyleme yetisi ve tavrının ne hallerde konulduğunun takdiri, eleştiriye karşı geliştirilmiş yegane safın sinkaf etme dürtüsünde yeni ufukların açılması, akla gelmeyecek sıralamaların, kılıçtan geçirme sözlerinin yinelenebildiği yerde düşünce nedir! nasıl bu pütürlü, dikenli ortamda nefesini tazeleyebilir. nefes alabilir ki!. düşünmeli bir kere daha. formüle edilmiş, belirli kalıplara mengenelenmiş, biteviye tekrarlardan ibaret döngülerde, yüzyüze kalınmış, şerhlerin her fırsatta iliştirildiği, güne dahil edildiği, ama, fakat vd. çekince bildirimi görünümlü ket vurmaların katara dahil edildiği bir yerde düşünselliğin ne hallere konulduğudur üzerine kafa patlatılması gereken. her ne yöne ve her nereye yönlendiriliyorsak ite kaka darp, harp ona dair mükerrer olmayanları görebileceğimiz, bir silsilenin, tahakküm evreninin bedellerden bedel beğendirtmesinedir dikkati çekmek istediğimiz. sözü taşımaya çalıştığımız.

vurgulamalar, söz edişler, kelamlar, eylemler bütünleştirilirken en azından muktedirin korunaklılığına tamah etmeyenler, en azından bunu belleyenler, ihtimam gösterirken bir direnç tasarlarken karşısında konumlananın iktidar sahiplerinin hayatın her anında kendi bildiğinden şaşmazlıklarını inadım inatçılıklarının daimiliğini kendince aşılmazlığını yineleten vesikalar ve sonuçlar çıkartmak söz konusu edilebilir. günümüz vahim olanın, vurdumduymazlıkların daniskalarınca zapturapt altına alınmaktayken, düşünsellik hemen her gün daha fazla kısıtlandırılırken, mütemadiyen erkin masallardan mülhem seslenişlerini işitmekle mükellef bellenmişken o ve benzeri bir çok tahakküm öznesine, yardımcısına rehin bıraktırılmışken hayat ne yana düşmektedir!. bildiğimizi varsaydığımızda bile ne kadar yetersiz kaldığımız yüzümüze çarpılırken ha'bire, bunca belliyken düşünce edimi nedir? dosdoğru kestirmeden ilave bir şeyler ile donatmadan hesaba katıp çıkartmadan sadece şu son bir kaç güne sığdırılanların olan bitenlerin tüm refakatinde bu sorgu düzeneğinin sebeplerini, nedenlerini çözümleyebilmek, ona yeterli gelecek anahtar veçheler karşımızdadır. ortalıklardadır

yeknesaklaştırılıp, tektipleştirilen aman vermemek adına her güne başka bir baskılama, şablon iliştirilirken gerçeklik olarak sunulurken yaşam dediğimiz bu maratonda, rutin diye belletilenlerin hayatlarımıza etkileri incelenesidir uzun uzadıya derli toplu. müdahil ve taraf olunanlar nasıl birdenbire marjinallik olarak değerlendirildiği, dün makul bulunanların bugün uzak bir ihtimale dönüştürülmesi, ona yolunun çıkartılması gibi detayların tümü bu bahsini açmaya çalıştığımız düşünsellik meseli, çabalanımının gereklerindendir. ide sürekli olarak dışlanıp dış kapının mandalı belletilirken, harap edilirken yaşanan güncellikte bu işin müsebbibi olanların söze sahip çıkmak isteyenlerin varlıklarının tehdit olarak algılanmasıdır düşündürücülüğünü muhafaza etmekte olan. halen. tanımlandırılmış kural ve kaidelere göre şekillendirilmiş her koşul ve şart dahilinde sınırlandırmaların boyutu daha da daralttığı bir yerde bütün bu olup biteni "marjinallik" fasaryasında eritmeye çalışmak geçmişten güne taşınan sorgulamaları hiçleştirmektir. buna çabalanma gayreti bildiğiniz tastamam muktedirliğe tutulmaktır. "akıl tutulması". kazanılmış tüm mevzileri davaları yeniden korunaksızlık çatısına gerisin geriye yollamaktır. ide ya da çıkarsamaların daha yolun en başında, başlangıç noktasına ezilmesi gayretine karşı, buna dair çabalayanların marjinal olarak değerlendirilmelerinin takdirini sizlerin insafına bırakıyoruz.

her an ve her dakika günün getirdikleri ve ötesinde isnat edilenler bu değinmeye çalıştığımız tahakküm maskaralığının dahilinde ne haller konulduğumuzu neden ve ne için bu marjinal savına bunca çalışıldığını açık seçik ilan edecektir yekten. görünenler artık şimdiki zamanda kılavuz istememektedir. şifresizdir. bu kadar kesintisiz bir biçimde süregiden dönüşümleri  tamamen muktedirin tahayyülleri doğrultusunda oluşturulanların özeti düşünce ediminin sizlere ömürlüğüdür. en azından bugünün dünyasında. yakınlarda olanların, gerek tek tek gerek birbiriyle bağlantılayarak ele aldığımızda özetlenen şey bizahati budur. düşünmezsen sorun yoktur. ilişmezsen başın yanmaz. düşündüğünü söze katmaya başladığın anda yaftaların ve layığın olanın ardı gelecektir. böyle böyle her yaftanın az ötesinde tenkitler, tehditler, ikazlar olmadı davalar için ihbar metinleri vs. ile şekillendirilen nihayetinde daraltımın enikonu köşeye kıstırmaların kervana konulduğu hamleler bütünü ortaya  çıkmaktadır. iktidar hayatı hedef aldığında, hayat iktidara direniş halini alır. deleuze'un cümlesi şimdinin tahakküm gerçekliğinin ne yapmaya çalıştığını ilk kısımda özetlemektedir. ikinci kısım için daha kaç fırın ekmek, pardon kafaya düşecek tahakküm gazı, bombası ve sözü vardır!.

benzeşen, bir örnekleştirilen tekliğin bir adım sonrasını tahayyül etmeyen, düşündürmeyen handiyse ses edene reva bulunanların ol bahis hayattan geriye hiçbir şey kalmamaktadır. soluk alıp verdiğimiz o alandan az ötesi yalan edilmektedir. düzayak klişelerden mürekkep, hep rutinlerde seyreden bir döngü değil bu hayat. düşüncenin, belirli, kısıtlı, sınırlı hallerden uzakta durmaksızın varedildiği dönüştürüldüğü konuşulmasına ön ayak olunan bir meskendir hayat. artık ortaya çıkanların nisbi bir gerçeklik, kasıtlı bir yeni söz budur hakkaniyetiniz düzeyinde ortalaması yapıp ettikleri deleuze'un sözlerini daha dikkatli okumayı getirmektedir. daha net bir biçimde anlama gayretini beraberinde getirmektedir. çürümüşlüğün tam ve eksiksiz bir biçimde devamlılığına yol verilen güncelliği de bu ara ilave etmeliyiz. etmeli ki niye çözümlemenin elzem olduğu bir kere daha anlamlandırılabilsin. hayat bütün bu tırpanlama, törpüleme çabasına karşı direnç halini muhafaza edebiliyorsa, söz söyleme yetisini, isyanı hala önemli bir mesel olarak görenlerin sayesindedir. karşılıksız, iktidar beklentisi olmaksızın hatta özellikle ondan imtina ederek, yeni söz söyleyebilme gayretine düşenler sayesindedir.

dün, gün ve tabii ki yarın söz konusu edilecekse muteber olan, bahsi açılması lazımgelen düşünselliği yeniden ayağa kaldırabilmektir. o gayrettir. düşünmenin ama, fakat gibi şüphelere terk edilmeden tazlenebilirliği yeniden kotarılabilirliği üzerine yoğunlaşılasıdır. gün, yaşatılanların nasıl arsızca, kural tanımaz bir biçimde insana kastın utanç vesikalarından mürekkeptir. hemen hepsi bu minvaldedir. muktedirin sözcükleri yinelemekten çekinmeksizin baskılama, yok etme üzerine kurguladığı ilave edilmelidir. susmalar kabullenmenin yolunu hazırlayandır. susmak bugün öbürüne, diğerine denk gelenin yarın bizi, hepimizi bulacağının habersizliğidir. ta kendisidir. susmak roboski'den reyhanlı'ya bir dolu kıyamın halen hesabının verilmemesidir. susmak, zıvanadan çıkan faşizmin artık ayrışmazımız olmasına tanıklıktır. susmak, düşünce ve ifade özgürlüğü söz konusuysa bu yurtta hala tmk ve tck ile yüz yüze kalındığından bi'haberliktir. susmak, zulüm ile abad olanların mütemadiyen kastedişlerinin sıklaşmasıdır. susmak kabul edilmeyecek nice şeyin nasıl sineye çektirildiğinin biattan ötesinin önemsenmediğini yedi gün, yirmidört saat aralıksız propagandasının gerçeklik diye yutturulmasına tanık yazılmaktır. bilinmezliğin sarmalında, bu sessizliğin çoğunluğunda döne döne batağın içinde taa en altta, aşağıda kalanlar bir şeyler düşlüyor. bir şeylere varıp ulaşıp tüm tahakküme karşı ses ediyor. yaşam böylesine zora koşulmuşken hiç değilse bu vakitten sonra o, bu veya şu değil bizi hepimizi konuşmaya başlamalı.. hepimizi.. değil mi!.. vakit yitmeden.. tükenmeden..


>>>>>Bildirgeç
Deyyûs - Ali Murat İRAT - Birgün

Geçen gün Kapadokya’da iki balon birbirine çarptı. 1 kişi öldü. Onlarca yaralı var. Radyodan dinliyorum. Balon sahibine uzatılıyor mikrofon. Diyor ki haşmetmaab: “Şu balonun sepetine bakın, parçalanmamış. Pilot başarıyla indirmiş, yapılması gerekeni yapmış. Her şey olması gerektiği gibi olmuş. Dünya üzerinde balon uçuşları için en güvenli yer Kapadokya’dır.” 1 kişi ölmüş, onlarca insan yaralanmış ama o, balonun derdinde. “Sus ulan deyyus. Elinde istatistik mi var?” demek geliyor içimden ama demiyorum. Demem de zaten. Ama balon sahibinde tek bir özür ifadesi, ya da ses tonunda ince bir tereddüt bile yok. İşte bu, Boston’daki üç kişiye ağlarken Reyhanlı’daki yüzlerce kişiyi bir derbi maçı uğruna satabilen, her ölümün arkasında kendinden başka neden arayan aziz milletimin ve onun devletinin damarlardaki asil kanımızda nasıl da dolaştığının en güzel özeti olarak giriyor haber bültenlerine.

Türk-İslam Sentezinin bu ülkeye yaptığı “kötülükleri” anlatan bir “solcu” hemen peşinden dönüp bana soruyor “Kürtlerden Alevi olur mu?” Türk-İslam Sentezi denilen şeyi bir kitabın bir bölüm başlığı zanneden ve onu okumadıkça bulaşmayacağını sanan bu “solcu” zevat’a da “sus ulan deyyus” diyesim geliyor ama demiyorum. Demem de zaten. “Efendim Alevilik….” diye başlıyor ve lafı uzattıkça uzatıyor, saçmaladıkça saçmalıyorum. Ruhumu teslim ederken ben, karşımdakini kanında dolaşan Türk-İslam Sentezinden bi haber bırakıyorum oracıkta.

Akşam oluyor yine haberleri dinliyorum bir başka radyoda. Akil adamlar Isparta’da halkı ikna turlarında diyor haberler. Zamanında Kürt bile yazamayan büyük renkli gazetelerin, Kürtlere yapılan linçleri bile meşrulaştırdıkları o günlere gidiyor aklım. 30 yıllık kirli savaşın baş aktörlerinden olan medyanın Barış Sürecini kirli bir sürece çevirebilme olasılığını gördükçe irkiliyorum. Bir futbol takımının taraftarları tarafından öldürülen bir başka takımın taraftarı için “Aslında yayın akışını kesmek lazım diyor” bir spiker. İçimden “kesmelisin elbette” diyorum. Ama kesmiyor. Zaten kesseydi dün başkasının savaşı uğruna öldürülen onlarca vatandaşı için keserdi. “Yıkıl karşımdan deyyus” diyesim geliyor. Demiyorum ama. Demem de. İşte zamanında “Ahmet Kaya’nın kafasına çatal atın”, “Attıkça daha Türk daha Müslüman olacaksınız” diyen bu akilliğin adamları, bu defa Isparta’da, Kürtlerin “zamane ruhuna” uyanlarının aslında ne kadar iyi insanlar olduklarına inandırmaya çalışıyor aziz milletini. Artık “Türkiye Türklerindir” yerine “Türkiye Sünnilerindir” alt başlığıyla çıkıyor o dev gazeteler.

Bir başka gazetenin sayfalarını çeviriyorum ertesi sabah. Aslında kahvaltıda belamı arıyorum. “İnşaat işçisi Abdurrahman Sazcı, para çekmek için gittiği Profilo AVM’ye üzeri pis olduğu gerekçesiyle alınmadı” diyor gazetede. Zafer Yılmaz Dipnot Yayınları’ndan çıkan “Yoksulları Ne Yapmalı” adlı o güzel kitabında bunu irdeliyordu tam da. “Gömün a… k…” fıkrası geliyor aklıma. İyi giyimli trajikomiklerin dolaştığı AVM’lerin orta yerlerine kusasım, işeyesim geliyor takım elbisemi giyip. “Deyyuslar” diye bağırasım geliyor. Ama bağırmıyorum. Bağırmam da. Yapmam böyle kabalıklar.

Devam ediyorum hayatıma. İşte günün en güzel haberi sonunda. AKP Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz, kanser riski taşıdığı için ameliyatla göğüslerini aldıran ABD'li sinema yıldızı Angelina Jolie'ye "şifa olsun diye" kayısı göndermiş. Oh be diyorum. Sonunda diyorum, sonunda AKP’li bir vekil çıkıp elle tutulur bir şeye katkıda bulundu diyorum. Mutlaka diyorum Malatya’da da göğüs kanseri olan yoksul kadınlara yardımcı olup, şifa dağıtıyordur bu hazreti mebusumuz. Mutlaka diyorum elinde dağıtacak fazla şifası kaldığındandır taaa Amerikan artistlerine kayısı göndermesinin sebeb-i hikmeti. Üstelik büyük ihtimal okunmuş kayısılardır belki de. Hatta üflenmişlerdir bile. Kayısı haberiyle kendimi kırlara bayırlara vuruyorum. O gün hiçbir şey geçmiyor aklımdan. Söylemeyi bırakın, hiçbir şey düşünmüyorum bile. Çünkü ben düşünmem hiç, yapmam öyle kabalıklar. Vesselam.

* Akla düşenler, yola çıkıldıkça derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. Akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. Derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. Bahis açtıklarımız anaakımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. Etmekten bir özenle, koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla. Ali Murat İRAT, Birgün Gazetesi'nde yayınlanan Deyyûs başlıklı makalesinde sözün özünü okutuyor. Haticeyi değil neticeyi anlam ve bağlamıyla paylaşıyor. Henüz vakit varken, henüz bir şeyleri değiştirebilmek, dur diyebilmek için fırsat varken hepimize bir ses ediyor. İşitmek isteyenler için Birgün Gazetesi'nin ve Ali Murat İRAT'ın engin anlayışlarına sığınarak makaleyi sayfamıza iliştiriyoruz..

...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina  ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Belgesel: Ağlama Anne, Güzel Yerdeyim - Ümit KIVANÇ
Yakın Tarih / Taçlanmış Gazetecilik: Metin GÖKTEPE - Biyografim.net
23buçuk - Aris NALCI - Serdar KORUCU - Youtube
Red! Filmi - Bağımsız Sinema Merkezi
Deyyûs - Ali Murat İRAT - Birgün
Yassah! - Güven Gürkan ÖZTAN - Mühim Hadiseler Enstitüsü
'Unutursak Kalbimiz Kuruyacak' - Zeynep ALTIOK AKATLI - T24
Demokratik Çözüm Konferansları - Muzaffer AYATA - Yeni Özgür Politika
ÖDP ve Halkevleri'nden Barış İnisiyatifi - Demokrat Haber
Toplumsal Barış İçin Mücadele Çağrısı - Evrensel
'Türk Askeri Düşmanımız Değil, Türk Analarının Acılarını Paylaşıyoruz...' - Hasan CEMAL - T24
Barış Hukuku Savaş Hukuku - Ali TOPUZ - Radikal.com.tr
PKK Çekilirken: Metina Notları - Müjgan HALİS - Bir + Bir
Kışlada İki Şüpheli Ölüm Daha - Bianet
Vicdani Reddimi Açıklıyorum - Melis TANTAN - Nor Zartonk
Pınar Öğünç: ‘Vicdani Redde Karşı Olanlar Önce Retçileri Dinlesin, Sonra Konuşalım’ - Onur EREM - Birgün
Hatay Reyhanlı Askeri İstihbarat Belgeleri - #RedLeaks - RedHack
Redhack’ten Reyhanlı Belgeleri - Bianet
Redhack’e Belge Sızdırdığı İddiasıyla Tutuklandı - Halkın Günlüğü
Bakan Güler: Sızdıran Asker Gözaltında RedHack: 2 Asker İşkence Altında - Birgün
Reyhanlı Olayları ve ‘Kötülüğün Sıradanlığı’ - Enver GÜLŞEN - EG' Blog
Faşizmde Dünya Markası - Gözde BEDELOĞLU - Birgün
Batıkent’te Yüzlerce Kişi Reyhanlı İçin Yürüdü - Sendika.org
Kayıp Yakınlarında Yas Süreci ve Onarım - Eda ERDENER - Bianet
Dilan; Babamın Fabrika Direnişine Destek İçin Oradaydım - Nazenin TOKUŞOĞLU - Halkız Biz
Vulgarity On Rise In Turkish Political Discourse - Tülin DALOĞLU - Al Monitor
İstanbul Karıştı, İstanbul Üniversitesi Öğrencilerine Sert Müdahale - Nahide ÇELEBİ - Milliyet Blog
Dicle Üniversitesi’inde Fişleme Skandalı.. - Amed News
Taksim Protestolarında Dövlet! Terörü - Bugün Taksim Bizimdir! - Ötekilerin Postası
Grup Yorum Eylemine Gazlı Müdahale - T24
Adana'da Polis ÖDP'lilere Silah Çekti, Darp Etti! - Muhalefet
Dave Hill: “AKP’nin ‘Ilımlı’ Faşizmi O Kadar Da Ilımlı Değil” - Sendika.org
Güneşli Günler Dileriz - Bir Marjinal Grup - Youtube
Bekle Bizi -Yeniden- Taksim! - Sibel ÖZBUDUN - Kaldıraç Dergisi / Nor Zartonk
Keskli Tutsaklar Serbest Bırakılsın - Facebook Duyurusu
Her Tarafımız Örgüt Üyesi - Veli BAYRAK - Kırmızı Haber
Gazetecilik 'Terörizm' Gazeteci 'Terörist!' - Nedim ŞENER - Posta.com.tr
Metin Lokumcu Davasında İçişleri Bakanlığından Skandal Savunma - Çınar Livane ÖZER - ÇLÖ' Haberler
‘Eyleme Katılan Tazminat İsteyemez’ - Ntvmsnbc.com
Polis İşkencesi Raporlandı - DİHA - Demokratik Toplum Kongresi KCD
Antalya L Tipi Cezaevi İkinci Pozantı Mı? - Mehmet Şah ORUÇ - Evrensel
Cezaevinde Felç Olan Tutsak Tahliye Edilmiyor! - Hür Bakış
Mete Diş Tahliye Edildi - Halkın Günlüğü
Devletin Düşman Zihniyeti Değişmeli - Roj Haber
Direnmek Yaşamaktır 'Berxwedan Jiyana' - Sibel YERDENİZ - T24
Turkish Ministry Of Health Injects Kurdish Children with Deadly Vaccine via Alliance For Kurdish Rights
Faşizmin Müptezeli: Alkolofobi - Kadir CANGIZBAY - Birgün
"Alkol Düzenlemesi" Komisyon'dan Geçti - Cnntürk.com
THY Grevinden Mektup Var! - #ThyDeGrev - Fakfukfon
Sanki Grev Bülteni Değil THY Yönetiminin Suç Dosyası! - #ThyDeGrev - Emek Dünyası
Grev De Destek De Büyüyor, THY Alarmda - #ThyDeGrev - Sendika.org
THY Grevi 7′inci Gün: Sendikadan Yeni Teklif - #ThyDeGrev - Sol Defter
Kanun Dışı Grev Olduğuna Yönelik İddialara Karşı Ön Bilgi ve Açıklamalarımız - Hava-İş
Çocuk İşçinin Ölümünde Kan Parası - Cumhuriyet.com.tr
Ve Madem Ki Sokaklar Kimsenin Değil: Talan, Dolandırıcılık ve Hırsızlığa Karşı Kentsel Müşterekler Yaratmak - Begüm Özden FIRAT - Eğitim Bilim Toplum
Üniversite Dayanışma Platformu'ndan, Üniversitelere Polis Yerleştirilmesi Kararına Tepki - Alıntılar / Referanslar
Emek Sineması İçin 27 Mayıs Pazartesı 'Ruhsat İptal' Diyoruz! #emekbizim
Türkiye Roma Statüsü'nü Tanımalı - Sivil Toplum Geliştirme Merkezi
Öpüşme Eyleminde Bıçaklı Saldırı - Raşit AYDOĞAN - Akşam.com.tr
"Bu Ülkede Irkçılık Yoktur" Diyorsanız Eğer... - Yetvart DANZİKYAN - Radikal.com.tr
“Geleneğimizde Irkçılık Yoktur” - Ahmet KILCI - Marksist.org
Demirören Ailesine Ağır Suçlama: “Rum İş Adamını Öldürüp Servetine El Koydular” - Fikir Zamanı
Kültür Bakanı’nın ‘Dedikodu’ Gafı Ermeni Cemaatinde İnfial Yarattı - T24
Tolga Baykal Ceylan Dosyasında Dink’in Katillerinin İzi - Zeynep KURAY - ANF
Dink Cinayetinde Jandarma Ayağı: Sahte Belge Düzenlediler - Kemal GÖKTAŞ - KG' Blog
Erhan Tuncel: Polis Göz Yumdu; Beni Kalleşçe Sattılar - Barış PEHLİVAN - Odatv
‘Devlet Hatırası’ Albümü: Ulus-Devletin Portresini Çizmek - Toplum ve Kuram Dergisi - Nor Zartonk
R.Ç Davasından Yine Sonuç Çıkmadı! - JİNHA - Hebûn LGBT
Kod'um R.Ç. - Ercan Jan AKTAŞ - Demokrat Haber
N.K’nin Duruşması Temmuza Ertelendi - Evrensel
Dost Meclisinde Konuşulacaklar - Şevan NİŞANYAN - Nişanyan Blog
Sevan Nişanyan'dan Hapis Cezası Yorumu - Mustafa KULELİ - Mercek Altı
Elhamdülillah Ateistiz - Hektor VARTANYAN - Radikal Blog
Q & A: Sevan Nişanyan, Turkish-Armenian Blogger Sentenced For Blasphemy - Liana Aghajanian - Ianyan Magazine
Blogger Sentenced To Jail For Insulting Prophet - Committee To Protect Journalists
Reporters Without Borders Condemns Turkish-Armenian Writer’s Blasphemy Sentence - Daily News
Nişanyan ve İktidarın Zehirli Okları - Sarp UZUNOĞLU - Emek Dünyası
Fazıl Say'dan AKP'nin Sanat Saldırısına Yanıt - Viral Mecmua
Yeni Bir Siyaset İçin Felsefe - Alain BADIOU - Sendika.org
Bir Patricide Eylemi Olarak Kimlik Siyaseti - İsmail Güney YILMAZ - Fraksiyon
yeni tarlabaşı: ‘adam olacak prenses’  - Deniz ADANALI - Mutlu Kent
Bir Kamp Olarak Kent: 1 Mayıs 2013 Örneği - Ali Rıza TAŞKALE - Sendika.org
2013 Gençliğine Hitabe - Barış İNCE - Birgün Pazar
Gençliğe Hitabe - Sevan NİŞANYAN - Aykırı Doğrular
Torbadan Sermayeye Varlık Barışı ve ÇED Muafiyeti Çıktı - Sendika.org
State Spares 1 Million Lira Budget For Mor Gabriel Monastery - Vercihan ZİFLİOĞLU - Daily News
Meğer Dersmiş Gerçekten Dersim, Hala Vere Vere Bitirilemeyen - Kemal BOZKURT - Radikal Blog
Birbirini Tanımayanların Ülkesi: Sevgili Rober Koptaş’a Sitemimdir - Emrah ASLAN - Nüve
‘Alevi-Sünni Gerginliği’ Yazısına Dair - Rober KOPTAŞ - Agos
Yeni Bir Konjonktüre Doğru - Görkem DOĞAN - Başaran AKSU - Toplumsal Dayanışma
5 Soru-5 Yanıtta Kuseyr: Esad Hükümeti Ne Yapmaya Çalışıyor? - Hediye LEVENT - BBC Türkçe
Suriye: Batı Kazanamaz - Immanuel WALLERSTEIN - Fraksiyon
Alawite Community Key To Syrian Transition - Ghassan AL-AYACH - Al Monitor
El Nusra Militanı The Economist'e Konuştu: 'Alevileri Cezalandıracağız' - soL
Turkey Police Foil Attacks Against Syrian Refugees, Says Official - Al Arabiya
El-Cezire’nin Sansürlediği Makale: Samilerin Sonuncusu - Joseph MASSAD - Oğuz ESER Arşivi
Rioting Spreads Outside Calmer Stockholm - Al Jazeera
İsveç’teki İsyan Yaygınlaşıyor - Mühim Hadiseler Enstitüsü
Yugoslavya’nın İkinci Doğum Günü Ne Zaman? - Dağhan IRAK - Haber Boşnak
“Bangladeş’teki İşçi Kardeşlerimizle Dayanışma Zamanı” - Mehmet TARHAN - Sol Defter
Big Banks Are Still Gaming The State, But Who's Got The Courage To Say It? - Richard PATON - The Guardian
Kriz ve İntihar: “Böyle Yaşamaktansa Yok Olmayı Seçiyoruz!” - Foti BENLİSOY - Antikapitalist Eylem
The Lefts In The Crisis - François SABADO - International Viewpoint
On The Rise Of A New Left In Europe - Richard SEYMOUR - Crisis And Revolt
Asi Şehirler Şehir Hakkından Kentsel Devrime Doğru / David HARVEY - Sendika.org
Domuz Kalpli İnsan - Gündüz VASSAF - Radikal.com.tr
İçimizdeki Ağustos Böceği - Rahmi ÖĞDÜL - Birgün Gazetesi Yazıları
Karin KARAKAŞLI: Ermeni Edebiyatı ve İnsanın İçinden Yeni İnsanlar Çıkaran Acılar - Notosoloji
Şehir ve Müzik Paneli'nden Notlar - Artemis GÜNEBAKANLI - Manyetik Bant

Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo FM’den iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
DinamoPromo InquiriesMakina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
gösteri toplumu (the society of spectacle) - rummenigge

>>>>>Poemé
Tarih Kötüdür - Barış PİRHASAN

İşte gençliğimin şiirleri
İlk gençliğimin
Güzel şeyler
Deli saçmaları
Beceriksizlikler
Şehvetle titreyen parmaklarla yazmışım onları.

Bir çocuk için
En güzeli
Belki bütün yazdıklarımın en güzeli
Gövdemi ılık
Kirli
Pırıl pırıl bir havuzda düşlerdim
Göğsümde nilüferler
Su çiçekleri

Garip bir çocuk dediler bana
İçine kapalı
Güçlü
Onun koluna girerdim
Zayıflığı çekerdi beni
Acımasız pırıltısı
Geceleyin kendini sevmesi
Organları

Çocukluğumun şiirleri
Hepsinde umarsız bir çığlık
Zavallı
Traji-komik
Şanlı tarihim:
Ne zorbalar geçmiş beynimden
Ne haksız kıyımlar olmuş gövdemde
Kimler can vermiş hapishanelerde
Hangi sınıf egemen?

İlk şiirlerim
Alaycı bir göz
Kirpiklerinde tohum
Düzensiz patlamalar
Yaralı omuzlarım
Biri kavga türküsü
Acemi
Çığlık çığlığa
Yarım

Bütün bunlar şimdi geçmişte kaldı
Çocukken yazdıklarım beni yüreklendiriyor
Bir budala gibi
Yoksul bütün halklar gibi
Şaşkın bir el yazısıyla
Ayaklanmalar tasarlıyorum.

kaynakça: şiir.gen.tr

Comments