Deuss Ex Machina # 490 - satevis

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_490_--_satevis

10 Mart 2014 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>sesli meram muhteviyatı<<<<<
1. Strom Noir - Textures (Zoharum)
2. Strom Noir - Urban Blues (Zoharum)
3. Selaxon Lutberg - Untitled (Denovali Records)
4. Selaxon Lutberg - Untitled (Denovali Records)
5. Barnett + Coloccia - Retrieval (Blackest Ever Black)
6. Barnett + Coloccia - Hallway (Blackest Ever Black)
7. Crippled Black Phoenix - I Am Free, Today I Perished (Invada)
8. Crippled Black Phoenix - Whissendine (Invada)
9. Vomank - Vantag (Self Released)
10. Vomank - Sareri Hovin Mernem (Self Released)

satevis
(490)

Neredeyse tam donanımlı hiçbir eksiği gediği bulunmayan, kusurun hemen hiç bulunmadığı, lekenin adının bile geçmediği, hilenin söz konusu bile edilmediği, ağza dahi alınmadığı, adının anılmadığı demokrasi güncesindeyiz! Görenin ya da duyanın da geriye tanık olarak numune kabilinden konulmadığı, tartışmaların kısır bir döngüye hapsedildiği demokrasi nam mefhumun basbayağı ayarının bozulduğu ve dengesinin şaştığı bir uzamdayız. Gerçeklik iri puntolarla hep devleti haklı çıkartan, meydan okumasını, tehdit etmesini kolaylaştıran, müsaade eden ama demos’un tek bir sözünün bile işitilmediği, asıl derdinin hiç umursanmadığını bütünleyen bir kurguya teslim edilmektedir. Muhafazakârlık doğrunun zikredilmesi, hakikatin meydana çıkartılması ve asla yalandan medet umulmaması olarak zikredilirken, her sözün o dolayımlarda boğuntuya konulduğu bir demokrasi bina olunmaktadır. Muhafaza edilen kuyruklu yalanlarla savunulan yağma, rant, çıkar, maddiyat ve çok daha fazla hükmetme çabasıdır. Hep düşünülen budur. İktidar olmanın, muhalif kalmaktan tek farkının, icraatta önünde engel teşkil edilmeden yol alabilmek olduğu bugünlerde bir kere daha ayrıntılarıyla kanıtlanmaktadır. Bu ülkede o engelsizliğin, dokunulmazlığın asıl bambaşka fecaatleri türetebilmek adına başvurulan bir mekanizmaya evirildiği kesindir. Hiçbir gizli saklı yoktur denilirken, her şey şeffaf, aleni ve uluorta eylendiği zikredilirken, hemen her şeye müdahil olunup engellenemezse de önüne set kurulan, tiratların hep aynı ezberlerden birleştirildiği, duyurulduğu komplike bir perdeleme söz konusu edilir. Bir perde iner ömür billâh bir daha kalkmayacak bir karanlığa tekabül eder, ettirilir. Bugünün ülkesi yalanlarıyla gizlide, kuytuda sakladıklarıyla, belgesi olsa da ona da inanan çıkmayacaktır özgüveniyle, onun avuntusuyla, her şeyin paçavraya dönüştürüldüğü siyasanın mabedi yapılır.

Sistem çoktan çökmüşken, yıkıntıların arasında halen en güçlü, en muktedir, en çok sözün kural olduğunu duyuran, sağlam iradenin insafına terk edildiğimiz ortaya çıkmaktadır. Kesintisiz bir biçimde yapılan edilenin toplamında bu durumu teyit edebilmek mümkündür. Doğrudan demokrasi tercihinin, şansının her zamanki gibi ihtiraslara, ali çıkarlara kurban edilmesinin de daimiliği sağlanmakta işte bu deney laboratuarı ülkede bugün ve şimdi. İleri demokrasi güncesinde hayat biteviye rutinlere mahkûm edilmektedir. Sorgusuz, sualsiz, biat, biat ve daha çok biat dillendirilmektedir her an. Deneyin birisi bitmeden bir başkasına geçilmektedir. Erdoğan yargısının, nihai sonuçlarından birisi olan tahliyelerden bunu görebilmek mümkündür. Herhangi bir örgüt bağlantısına ihtiyaç duyulmayacak kadar kadar kendileri has suç örgütleri olan Kemal Kerinçsiz, Atilla Uğur, Levent Göktaş, Şener Eruygur, Doğu Perinçek’lerin tahliye edilmeleri,hem deneyin tükenmezliğini hem de erkânın en zor şartlarında kimlerden el aldığını gösteren bir aynalayıcıdır haddizatında. Nefretin, kinin, linçin, hıncın asil ‘vatan savunuşu’ olarak zikredildiği bu yerde Veli Küçük’ün de aramıza katılması gözdağının belkli de en resmi makam tarafından bir imdat kolu olarak bellendiğini ortaya çıkartmaktadır. Yanalım.

Korkuyu diri tutmak adına bu tahliyelerle, bedeni kurban olarak kullanmayı sıradanlaştırmak bu iktidara nasip oldu! Çıkar çıkmaz icraatlarına devam edeceklerini bildiren o meşum tayfanın cümlelerinden bunu okuyabilmek, anlayabilmek bir ihtimal değil hakikattir. Ufuk hizasından ölümün, kıyamın eksik edilmediği bir yerde başka söze gerek var mı? Her gününün hırsız arsız ve katillerin karanlığına teslim edilmiş bir ülke var mıdır? Bu kararlılığın her günü nasıl bir azaba dönüştürdüğü anlaşılabilmekten hala uzak mıdır? Çok uzaklarda mıdır idrak edebilmek, nasıl ve niye? Gündüz matem gece terör diye çıkan gazeteler var mıdır? Paramiliterlerin ortalıkta cirit atmasını nasıl yorumlamalıyız pekiyi? Matemin, elemin üzerini başka ölümlerle, onları kutsayıp sıvışıp gidilebilecek olan bir yerde söz var mı? Yıkıntıları arasında kala kaldığımız ahir zamanlar böylesi bir çiğlik ile dönüştürülürken hayat diyebilmek ne zaman söz konusu edilebilecektir? Üzerine basılıp geçilenin toprak değil bedenler olduğu ne zaman anlaşılacaktır? Bütün paramparça edilmişken geriye toz duman ve irin ve karanlıktan başka ne bırakılmıştır, sorgular mısınız? Karanlık cismanileştirilmişken, uluorta seslendirilenlerin, cümle diye ortaya çıkartılanların şeytanın aklına düşmeyecek şeyler olması vicdanınızda hiç yaralamaz mı? İktidar tüm donanımıyla hep taarruzda, söze bedene güne ve geleceğe kıyarken hiç aklınıza düştü mü yol nereye sorusu? Yaşıyoruz! Mamafih devlet dediğimizin her günü apayrı bir kıyamete dönüştürdüğünü bizatihi yaşayarak tecrübe ettiriliyoruz. Duraksamaksızın taarruzlar bunun daimiliği adına yineleniyor. Cümle ya eksik kalıyor yahut ta bir sonraki gün tamamlanıyor daha büyük acılarla. Hiçbir şey sonsuz değilken bizim ülkemizin demokrasisinin yenileme-düzenleme süreci nihayetlenmiyor. İş oraya getirilmiyor, gelmesi istenmiyor. Sorun işte burada hala ve hala. Provokasyonların teşkilatlı örgütlü yüzleri bunun temsilcisi düzenin sorumluları olarak lal kalıyor ol bahiste. Hayatın sizli bizli kıyaslarının uzamında her hedefleyiş, her saptayış bir kıyama dönüştürülüyor. Bitmeyen süreçlerse kalıcılaştırılıyor. Çocukların katledilişi siyaset sahnesinde argümanlara, polemiklere meze ediliyor. Lağım ağızlıların dillerinde her katledilen çocuk bedeni, ismi, geride bıraktığı annesi babası büyüğü küçüğü ayrı konulmadan, ayrıştırılmadan hedefe konuluyor hala. Biteviye cümleler kuruluyor biteviye yüksek perdeden terör örgütlerinin içine aldığı, yüzü poşili, eline sapan verilmiş, cebinde demir bilyesi olan bir çocuk diye cümleler kurulabiliyor hala. Bir mezara atılmış bilyeden medet umuluyor, bilye değil misket derseniz de bir şey değişmiyor o cihat hiddetini çoktan kuşanmış adamların, kadınların zihninde. Ne ekmek alması ne alakası var? gibi bir dolu cümle geçiyor! Anne hedefe konuluyor. Bir çocuk henüz yedisi çıkmadan, kırkı çıkmadan, yasa saygı duyulmadan hedefe bunca kolay konulabiliyor. Diğer yanda bir başka çocuk iyi kötü o bu değil onun acısından nefret kusuluyor, oysa babalar henüz konuşabilen, halen bu düzenin hışmında birbirleriyle karşı karşıya konulmak istenenler, oyuna gelmeyeceklerini söylüyor. Barışa ne kadar da çok ihtiyacımız olduğunu zikrediyorlar. Aradaki farkı görebilen hiçbir kimse, devletlûnun, kıyım çağrısını, linç kültürünü onaylar mı? O sözler, karşılıklı konuşmalar sizlere bir şeyleri hatırlatır mı? Bir anneyi yuhalatan katledilişinin sorulmasına, borsada iniş çıkış yok deyip geçiştiren, daha önce kadın mıdır kız mıdır bilmem lafının arkasına sığınmış olan, biber gazının katlettiği Metin Lokumcu’yu tanımayan, ne geziden ne de öncesindeki Reyhanlı’dan ve Roboski’den özür dilemeyen üzerinin örtülmesine gizli, açık çabalayan bir insanın suretidir karşılaştığımız.

Korkunç gerçek ,insanların ölümünü siyaset sahnesinde linç için arz edilmiş şeylermiş gibi onca kıyam bir dolu zulüm tekrar edilebilmesindeki inattır. O inada sahip çıkmaktır. Millet ile halk ayrışımından, bizim ile sizin vurgulamalarından, oncu, buncu, beriki yaftalamalarından el almaya, her şeyin bunca, bu kadar ağır sorgulanası şeyi bir sandığa mahkum edip gerisini umursamayan bir körlüktür yaşaya durduğumuz. Linç kültürünü bir kez filizlendirip uygulamaya, kendi tabanına her şeyi olur bildirdikten sonra yaşanacak şeylerin hesabını sandıkta mı soracağız bu mudur bu kadar mıdır? Balkon konuşmalarında herkesin başbakanı olmaktan öte her yurttaşın özgürlüğünü, yaşam hakkını, zulme! karşı sözünü yedirmemek için bir uzama çok var mıdır? Daha uzaklarda mıdır o ihtimallerin gerçekliğe evirilmesi nasıldır? Erkânın bekası, hangi acının bunca çok kanırtılabilmesini gerektirmektedir niye? İçişleri bakanlarının sırasıyla her üçünün rezillikleri, her şeye müdahil olurken başbakanı referans gösterip, onun talimatıyla hareket ettiklerini ilan ettikleri bir yerde hayat katliamlar, zulmedişler, nefret suçları, yaftalamalar vd.nin karşısında yenilip yutulabilir ve önemsenmeyebilir bir mesele midir? Nasıl yaşayacağız, bunca kör, vicdansız, eyvallahsız bildiğini nalıncı keseri gibi tekrar eden yönetenin ülkesinde. Hangi seçim ve hangi galibiyet çabası, insanların ölümlerini alaya alma hakkını reva gösterebilir ki niye? Yaşadığımız yer bir ülke, bir sınır, bir topraktan ibaret değildir artık. İnsanlığın sınandığı bir laboratuar her şeyin lime lime edildiği, iktidar için, hükmetmek için, devletin sabitliği için, güç için yıkımın daim ettirildiği bir menzildir. Anaların yüreğine indirilen, babaları yasta kendilerini savunmak zorunda bıraktırılan yasından alıkoyan, değişmeyen devlet kutsalları için, adına hemen her şeyin ayaklar altına alındığı bir menzil. Güce tapanların müteahhit’inin milletin a. koyduğu, içişleri bakanlığı yapmış zatın Gezi direnişi zamanı her şeyin başında tutup kulaklarından ‘s.’ attığı, bir başkasının mahkemeye ne hacet at gitsin görevinden savcıyı dediği bir menzil burası. Güce tapınırken her türlü şiddeti meşru görenlerin bütün bu irine rağmen asla değişmediği hep o tutumda kararlı oldukları bir menzil burası. Genellemelerin birer ikişer yaftaya iktidarın denetimine yaren edildiği bir menzildir işte burası. Bir köşe kadısının kalkıp evladını yitirmiş bir anneye, dile getirdiklerinin bu memleketin itikadı değerleriyle çeliştiğini yumurtlayabilmesidir işte bu menzil dediğimiz. Hoyratlıkta sınır tanımayanların, acıya saygı duymayanların her şeyi iktidar, güç sahibi olmak için nasıl eğip bükmekten kaçınmadıklarını gösteren bir aynalayıcıdır bahsettiklerimiz.

Dengemiz şaştı, rotamız belirsizleşti bunca şeyden sonra, her şey silikleşti ve sis perdesinin ardına rehin edildi. Bile isteye, kafeslere, balyozlara, giyotinlere, yedirmeyizlere korunaksız teslim edildik. Az biraz değil handiyse rehin edildik sonsuz kadar uzun bir süreliğine. Söz bu bağlamda iktidarı yeniden tanımlandırmayı, yermeyi, yerin dibine sokmayı değil, onun kendisi olmayı çabalanmayı değil hala sıradan olanın sözüne daha çok sahip çıkmayı gerektiriyor. Bir dolu bir sürü sonu gelmeyen kara delik güncesinde her fecaatten sonra yine bir başımızayız. Yalnız başımızayız bu menzilde. Birleştirebilecek miyiz tekrar bu sessiz çığlıklarımızı hiç ama hiç kimselere benzemeyen yaralarımızda, yaşamlarımızda ortak olmayı becerebilecek miyiz bu körler dünyasında, vicdansızlar pazarında! Dert budur?

>>>>>Bildirgeç
Siyaset ve Ahlakçılık - İlker Cihan BİNER - Agos-Şapgir

1.
Başbakan’ın Berkin Elvan’a ve ailesine yönelik nefret söylemleri, eski bakanların halkı nefrete sürükleyen mesajları, sosyal medyada iktidarın karanlık yüzünü ortaya çıkaran yönelik tapeler, esasında siyasetin son dönemde daha da kaotik bir hal aldığının kanıtı. Böylesine karanlık bir düzlemde siyaset nereye evrilmekte?

2.
Güncel duruma ilişkin kısa bir çerçeve çizdikten sonra, bu yazıda sorgulamak istediğim aslında iktidarın karanlığı değil. Sorgulamak istediğim mesele, sol ve liberal çevrelerden iktidara gelen tepkiler. Bu tepkiler topyekûn eleştirinin terk edilip yerine, ahlakçılığın hüküm sürdüğü tepkiler. Bir düş kırıklığı veya azat ediş olarak kodlanaan bizatihi yaşama karşıt olan bu ahlakçılığı tartışmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum.

3.
Barış Atay’ın geçen haftalarda Birgün gazetesine yazdığı yazı, pek çok şeye karşı çıktığı halde, pek az şeyi savunan bir yazıydı. Yazıda Başbakan’a yönelttiği eleştiriler, retorik ve jest siyasetinden ibaretti. Atay, ortada mantıklı bir neden olmaksızın yazısında, eline geçirdiği  -kimlik, ötekileştirme, diktatörlük, evrensel değerler, yolsuzluk-  doğru statüsünü, iyi statüsünü güvence altına alan ne varsa son derece rahatlatıcı bir çerçeveyle ona sarılmıştı.  Yani diğer bir ifadeyle tarihe tek tek kişiler üzerinden ya da o kişilere sitem etmek gibi acayip bir kılığa giren ahlakileştirme diyebiliriz.  

4.
Wendy Brown, ‘Tarihten Çıkan Siyaset’ kitabının bir bölümünde: ‘Sol ve liberal cenahta toplumda kimliğiyle öne çıkan bireylerin ne dediğini, nasıl temsil edildiğini veya her bir gruptan bireylerin kaçının belli kurumlarda yer aldığını veya çeşitli görevlere atandığını saptamaya büyük dikkat gösterilirken ırkçılık, yoksulluk, kadına yönelik şiddet ve başka toplumsal adaletsizlik unsurlarını yaratan kaynaklardan söz edilememektedir.’(1) der.

Brown’un da işaret ettiği kaynakları ele almak için hangi yöntemlere başvuracağımızı bilmeden, insanları vicdana, ahlaka, onurlu olmaya, şerefli olmaya davet ederek büyük bir mücadele veriyormuşuz hissine kapılıyoruz. Hiçbir şey söylemeden çok şey söylemiş gibi duruyoruz. Ahlak taslayarak bir ahlak hocasına dönüşebiliyoruz. Kendi ezeli düşmanımızda olumsuzladığımız şeyin ta kendisini, yani nihilizmi ve yaşam karşıtı tutumu sergileyebiliyoruz. Böylelikle eleştirinin yerini düşünsel bir felç alıyor.

5.
Nietzsche ahlakçılığın şöyle bir etkiye dönüştüğünden bahseder: ‘Üstü şiddetle örtülmüş… geri püskürtülmüş, bastırılmış, kendi içine kapatılmış, en nihayet sadece kendi kendine saldırıp hırsını kendinden çıkaran bu özgürlük içgüdüsü: başlangıç aşamasındaki vicdanı azabı bu, yalnızca budur.‘(2)

6.
Asıl mesele; iktidarın nasıl işlediği, nerede oluştuğu ve neden her yerde olduğudur. Bizlerin bugün yapması gereken iktidar oyunlarını açık edebilmek ve karanlıkta işleyen iktidar parçacıklarını ortaya dökebilmek olmalıdır.  Tartışarak, konuşarak, kavramsal analizlerle ve ikna edici siyasi bakışlarla yepyeni bir siyasi hat yaratabilmeliyiz.

İnsanları her fırsatta şerefli olmaya, onurlu olmaya davet ederek depolitize edici ve entelektüel açıdan boğucu, kısır tartışmaların tutsağı olmaktan kurtulmalıyız. Acılarımızı dünyaya yaymak yerine bu acıları aşmanın siyasetine girişmek gerekir.

**
1) Wendy Brown- Tarihten Çıkan Siyaset (Metis Yayınları)

2) Nietzsche- Ahlakın Soykütüğü (Kabalcı) 


* Akla düşenler, yola çıkıldıkça derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. Akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. Derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. Bahis açtıklarımız anaakımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. Etmekten bir özenle, koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla... Bazen dilimiz kilitleniyor, aynı cümleleri kurarken buluyoruz. Bunca felaket eylenirken, gerçek kılınırken bir şeyleri ıskalıyormuşuz gibi geliyor. Görülmesi gerekeni, sorgulanması gerekeni, yaşamak için gerekeni.. İlker Cihan BİNER'in kaleme aldığı Siyaset ve Ahlakçılık makalesi bu minvalde tıkanıp kaldığımız, belki gerçekten çabalasak da göremediğimizi idrak ettirmeye, yol göstermeye çalışan bir meramı ihtiva ediyor. Sorgulanası ve tam vaktinde bir metin. BİNER ve Agos Şapgir ekibinin anlayışlarına sığınarak metni sayfamıza alıntılıyoruz.

..Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina  ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Jiyan! - Hayat! - կյանք!
“Gezi Parkı Eylemleri: Türkiye’de Toplanma Özgürlüğü Hakkı Şiddet Kullanılarak Engelleniyor” - Uluslararası Af Örgütü
Gördüm - Bir Gezi Parkı Direnişi Belgesel Filmi - Documentary Film - R H - Vimeo
This Is Only Beginning - Ali B. - Indybay.org
Dönüşüm - Gentrification Belgeseli - Yönetmen Hakan TOSUN - Youtube
Sesli Meram / Deuss Ex Machina Kayıt Bloku.. Geçtiğimiz Günlerden Ses ve Söz
Berkin’le Uyanış - Bülent USTA - BiaMag
Gitme Berkin, Çok Karanlık - Gökçer TAHİNCİOĞLU - Milliyet.com.tr
Berkin Elvan İçin Dua  - 5 Harfliler
Çocuklardan Melek Yaratan Karanlık - Başyazı - Agos
Gülsüm Elvan: Devlet Kurban Seçti - Nihal BAYRAM / Rıza AYDOĞDU - Yeni Özgür Politika
Bildiğin Çocuktu İşte - Erk ACARER - Cumhuriyet
"Yattığın Yer İncitmesin" - Sırrı Süreyya ÖNDER - Radikal
Ağlamayın Ulan! - Ece TEMELKURAN - Birgün
“Beyaz Tebeşir ve Çocuklar” - Cihan TUĞAL - Şehir Senin
Biz Katile Katil Dedik, Diyoruz... - Güven Gürkan ÖZTAN - Birgün Pazar
'Babacığım'ların Dünyevi Telaşı ve Bir Babanın Namuslu Takası - Arzu LERMİ - Radikal Blog
Sanem Bebek’ten Berkin Elvan’a… - Veli BAYRAK - Wan Haber
Hepimizin Yüreğine Bir Kurşun Sıkamazlar Ya… - Akın OLGUN - Birgün
Bizim Berkin Elvan’dan Başka Sözümüz Yoktur - Leyla ALP - T24
Berkin Elvan: Çocuk, Ekmek ve Hayatın Özü - Ayşe Gül ALTINAY - Bianet
Güneşe Akın - Aytül HASALTUN - Jiyan
"Bütün Sınıf Sana Çocuk Bayramlarında Zarfsız Kuşlar Gönderecek" - Ciwan ÖZKAN - Agos Şapgir
Berkin'in Öğretmeni: Ekmek Yolu Ölüm Yolu Olur Mu? - Damla YUR - Milliyet.com.tr
Korkuyorlar - Gündüz VASSAF - Radikal
Bir Çocuk Cenazesi Bir Sorumluluk Bir de Teyakkuz - Bilge GÜLER - Fraksiyon
[Fotoröportaj] Berkin Elvan Uğurlandı - Furkan TEMİR - Kurtuluş ARI - Nazım Serhat FIRAT - Agence Le Journal
Paul Murphy Speaks Following The Death Of Berkin Elvan in Turkey - Socialist World
Ein Gefühl Der Hilflosigkeit - Deniz YÜCEL - Taz
Berkin Elvan; Le Deuil De Toute Une Nation (Ou Presque) - Nicolas LEICSTENSCHNEIDER - Mediapart
Οργή για τον 15χρονο Ελβάν: Φωτογραφίες από τις συγκρούσεις στην Τουρκία - Left.gr
Alexis’in Arkadaşları Berkin’i Unutmadı - Seç Haber
Roboski'de Berkin İçin Anlamlı Eylem - Demokrat Haber
Yastaki İnsanların Üzerine Saldırı Emri Veren Efkan Himmler… - Gün ZİLELİ - GZ' Blog
Çocuklardan Korkan İktidar - Fatma BAÇARU - Jiyan
Cinayetin Hesabını Vermeden Bilyenin Hesabını Soramazsın! - Arat SAADETYAN - Demokrat Haber
Bak Berkin Kaşların* Gibiyiz Artık. Birleştik… - Kemal BOZKURT - Jiyan
Öfkeliyiz... - Ali KENANOĞLU - Evrensel
Güle Güle Berkin Elvan - Dilara DEMİRTAŞ - DD' Blog
Elvan Ailesinin Avukatı, RS FM'e Konuştu - Atilla GÜNER - Rusya'nın Sesi
Nasıl Dayanıyorsunuz? - Dila KARAM - Radikal.Blog
Çocuk Katillerinin Aldatıcı Yası - Kürdistan24
İnsan Kimdir, Karakter Nedir? - Bağış, Tayyar, Gülen, Demirel - Ümit KIVANÇ - Riya Tabirleri
Erdoğan, Berkin’i de Terörist İlan Etti!.. - Sendika.org
Berkin Elvan’ın Babasından Burak’ın Babasına Başsağlığı - XQW News
Burakcan Karamanoğlu'nun Ölümünün Perde Arkası - Barış ÜNVER - Beyn
Burak'a Da Hazin Veda - İsmail SAYMAZ - Deniz ZEYREK - Radikal
Erdoğan’ın Cepheleştirme Tuzağına Düşmekten Sakınalım! - Hasan CEMAL - T24
Sessiz Sedasız Gidişin, Bizim Haykırışımız Olacak - Ersin KİRİŞ - Politeknik
Serap Eser'in Ailesinden.. - Kaynakça: Ayça Akar ASLANTÜRK
Güvenlik Güçleri ve Cezasızlık Kültürü - Sena AKALIN - Birikim
Okmeydanindan Gelen Görüntüler Polis Faşistleri Evine Kadar Bırakıyor - Kürdistan Haber Merkezi
Öğrencisini 'Alevi' Diye Döven Öğretmenin Cezası Ertelendi - İsmail SAYMAZ - Radikal
Çocukları Suskunluğuyla Öldüren Ülke - Çetin YILMAZ - Jiyan
17 Aralık - Bakanlar İçin Hazırlanan Fezleke Dosyaları via Mediafire
Veli Küçük: Bundan Sonra Da Devam Edeceğiz… - Nor Zartonk
KCK: AKP Muhatap Olmaktan Çıkmıştır - İMC TV
AKP Sürecin Muhatabı Olmaktan Çıkıyor Mu? - Hüseyin ALİ - Özgür Gündem
Cezasızlık Zırhını Aşmak: Türkiye'de Güvenlik Güçleri ve Hak İhlalleri - Mehmet ATILGAN ve Serap IŞIK - TESEV
Yayınlanmış Tapeler Dizini - Haramzadeler333 - Dailymotion
Cemaat, Kabataş Gibi Bir Bomba Daha Patlatacak - Cumhuriyet
MPs: Erdogan's Son Doing Business In Israel - Itamar EICHNER - YNet News
Fethiye… Taksim… Okmeydanı - Gün ZİLELİ - GZ' Blog
MHP'den HDP'ye Saldırılara Beklenmeyen Tepki - Ulusalpost.com
Fethiye’deki, Karadeniz’deki Solcular ve Kürtler - Y. Doğan Çetinkaya - Başlangıç
Erklerin Savaşı, Seçimler ve Sol - İsmail Güney YILMAZ - Fraksiyon
Թուրքիան լքելու համար հույներն ունեին 24 ժամ - Civilnet.am
(15 Mart 1921) Soghomon Tehliryan: ‘Talat..’ - Vahap IŞIK - Jiyan
Esas Size ‘Yazıklar Olsun’ Zafer Çağlayan - Gila BENMAYOR - Hurriyet.com.tr
Masis Kürkçügil ile Soykırım ve Ermeni-Kürt İlişkileri Üzerine - Harun ERCAN & Mehmet POLATEL - Zan Sosyal Siyasal ve İktisadi Araştırmalar Enstitüsü
Kürt Praksisi: Mizah - Özgür Amed - Avam Fanzin
Bir Gezi Yazısı: Gezi'de Herkes Vardı, Kimse Yoktu! - Selim TEMO - Radikal
Acı Sözlük - Mert İLKUTLUĞ - Resimaltı
Apoletlerini Yırt, Böyle Daha Güzelsin! - Sinem SAL - Mühim Hadiseler Enstitüsü
Bulut Falı’ndan Özgürlük Çıkar Mı? - Sarphan UZUNOĞLU - Jiyan
Gezi Sürecinde Ölenler ve Alevilik - Gülfer AKKAYA - Birgün Pazar
Delilik Üzerine… - Murat DURAN - Muhalif Yazılar
Sağlıkta Şiddet Nereden Besleniyor? - Bir Sağlık Emekçisi - Militan.net

Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo FM’den iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
DinamoPromo InquiriesMakina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
Seven Movie Screenshot By Revieced

>>>>>Poemé
Kaybolanlar İçin Yanıp Durma Ayini - Birhan KESKİN

Ey ölümden ve hayattan olma çocuk
Suna'yı ve denizi bildin
Şimdi bir başka soru bul kendine
bir yakamoz neden durup durup bir dubayı kovalar
gibi örneğin,

Ölümden ve hayattan çok bahsettik
suskun, ağızsız, sözsüz
ilahi bir koronun gülümsemesini istiyorum ben
yerli yersiz
hem neden küçük bir gülümseme için
büyük espriler gerekli bize
ve neden cinnet beşinci kattayken yakalar insanı
ve bu mermer insanlar nasıl olur da
romatizmadan bahsederler?

Ey ölümden ve hayattan olma çocuk
hüt hüt kuşunu ve gözyaşını bildin
peki, niçin bir new york bulur kendine
tatar çağrışımlı ve balkonlu kızlar
saçlarını taşırken çınaraltının serin sabahlarına
ve bir şairin yüzüne niçin kurtlar iner her akşam
durup dururken bir koridor ıssızlığına...

Kaynakça: Antoloji

Comments