Deuss Ex Machina # 498 - Najpiękniejsza Forma Człowieka

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_498_--_najpiękniejsza forma człowieka

07 Mayıs 2014 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>sesli meram muhteviyatı<<<<<
1. Harold Budd - Jane 3 (Darla Records)
2. Harold Budd - Jane 8 (Darla Records)
3. Dalhous - Information Is Forever (Blackest Ever Black)
4. Dalhous - He Was Human And Belonged With Humans (Regis Version) (Blackest Ever Black)
5. Copeland - Fit 1 (Self Released)
6. Copeland - Advice To Young Girls (w/Actress) (Self Released)
7. Jesse Somfay - Heavens Of Hollow Flowers (Detroit Underground)
8. Jesse Somfay - Coup de Grâce (Detroit Underground)
9. Bass Clef - Self-Perpetuating Fun Loop (Pan)
10. Bass Clef - Fluorescent City Shining City (Pan)

najpiękniejsza forma człowieka
(498)
Hayat Kimin Elinde, Hayatımız Nerede ?

 "Politika, toplumun eksikliğini idare etmektir." - Ernesto Laclau

Hemen her konuda tavrın dünün ataletinden fersah fersah uzakta hızlandırıldığı, devinimi arttırıldıkça hep bir şeylerin hafızanın kıyısından öteye ötelendiği, derdest edildiği, işin doğrusu unutturulduğu, buna çabaların karşılıksız konulmadığı bir merhaledeyiz. Bulunduğumuz zaman öylesine heyulalar ile patavatsız bir koşturmacayla geçiştiriliyor, üst üste vakıalarla hemhal ettiriliyor ki olan bitenleri hatırlayabilmek hep önemli bir meseleye eviriliyor. Hatırlamak düne ait, dünde yaşanmış, başa getirilmiş, yolu ve bucağı insanla kesiştirilmiş olan şeyleri sıklıkla yinelemekten ibaret değildir. Cana dokunanın, başa getirilenin nasıl belirli bir rota ve düzen takipçiliği ile oluşturulduğunu göstere gelen bir aynalamanın kendisidir.

Korkulara teslim bayrağını yeniden bir kez daha çektirmek için; halka, eldeki tüm imkânların seferber edilmesini teyit etmektedir hatırlamanın menzili, bugünü. Düne ait dediğimizin bugünlerde ve şimdi, şu anda yeniden tesis edildiğini görebilmektir hatırlama çabası. Birbiri içerisine lehimlenip artık neredeyse fikslenmiş, cümle ve beyanatların ısıtılıp ısıtılıp sunulmasının, bunların kepazeliği yanında arada sırada değil hep bir değişim vaadinin yinelenmesidir hatırlanan. Hatırlayabildikçe düzenin o şeklinin şemalının tıpkı bir insan gibi huyunun suyunun nasıl bir değişmezlikle hemhal olduğu ortaya çıkacaktır. Korkuyu diri tutarken, bir kez daha sahnenin başat figürü eylerken iktidar, muktedir vaatlerle her şeyin tozpembe bir kurguda olduğunu biteviye öne sürmekte bundan da hiç gocunmamaktadır. Fikri sabitlik sabık aklın tahayyülleri ve istisnasız her şeyin her vurgunun, imi ya da çağrıyı derdest etme gayreti, didişinde aslında nasıl bir ülkede yaşadığımız bahsini de yeniden özetleyecektir. Sabit kaldığımız yerin izaha muhtaç olduğu kesindir.

Geçtiğimiz, geçmiş sandığımıza dair olarak bir kaç çanak çömlek parçası işte, affedersiniz x’ler ya da y'ler, biliyorsunuz bunlar; bilmem kimler kimlikler, meslekler, hainler yafta çeşitlemeleri, hep bir kusur bul(un)acak bu muhalifler gibi üst cümleler ile bu döngü biteviye yinelenmektedir. Hızlandırılan şey, sık tekrarlanan bu cümle kalıpları değildir sadece onların gölgesinde yıkımın sıradanlaştırılmasıdır. Yıkımın, zapt-ı raptın çat kapı denk getirilebilirliğidir. Sıradanlaştırırken olağan için hamleler eylenirken yolu, yıkım üzerinden şekillendirmektir tüm gaye ve gayret. Yekûnda, vesikaların istifinde karşılaştığımız ne onun ne bunun ne de şunun ya da berikinin derdidir, hepimizin başına getirilenlerdir muntazaman. Sıradan sanılanlar en çok yara verenlerdir hala. Doğru zıvanadan çıkartılırken eğri ve eğreltinin el üstünde tutulmasıdır dert dediğimiz. Kani olunup, makul görülmesi zikredilenler kepazeliklerdir tastamam.

Eksiği gediği bolca olan ülkede sırça köşklerin varlığının muhafaza altına alınması gayreti düşündürücüdür işte çoğu zaman bu bahiste. Behemehal devreye konularak sıraya dizilen, karar hükmünde kararname, yasal düzenleme, meclis alt-üst komisyonlarının elinden gelenler bunlardır. Bütün dediğimiz birbirine karşılıklı olarak hamlelerle beraber paramparça eylenmektedir. Her alınan tedbir, her gizlide saklıda alınan onay her halka kapalı görüşmede vurgulanan o beylik cümleler bunun içindir. Yerle yeksan edilen hayatlarımızın gerçekliği ve daimiliği adınadır. Hayata kastedişin bitmek tükenmek bilmeyen suret ve aşamalarıdır. Birbirine uzak gibi görünse de her yere yayılıp yaygınlaşmış olan her küçük nokta birleştirildiğinde ortaya çıkan yeni Türkiye şablonu eskinin izlerini birebir takip etmektedir ikiletmeksizin budur. Teyit etmeye gerek duyulmayacak bir biçimde unutuş 'yeni dönüşümü' beraberinde sağlama almaktadır. Yeni'ye ulaşırken eskinin her fenalığı da modernize edilmektedir.

Muktedirin aklı fikri, eylemi ve her bir şeyiyle şey şey diye sayıklarken yapmaya çalıştığı şey unutturabildiği kadardır. Unutturabildiği kadarında yapıp ettiklerinin toplamıdır yeni Türkiye söylemi ve gerçekliği. Sorgusuzluk cismanileştirilirken, somuta dönüştürülürken, kalıt gibi yükseltilirken, yapım çoktandır su almakta, yerin dibine göçmeye ise adım daha yaklaşmaktadır. Ne mihrak ne hain ne başka bir müsebbip kesintisiz bir sonuç / failin kim olduğu ortaya çıkmaktadır. Özetlenirken kısaltılan yaşadığımız bu hayatın donuk bir rutine, yaşatmayan bunu aklından bile geçirmeyen bir tahayyüle doğru koşturulmasıdır. Ne ki nasıl olsa unutulan bakiyedir. Ne ki nasıl olsa bizden sonrası tufandır şartlanmışlığıyla ol rahatlıkla zikredilebilmesidir. Gizli kapaklı, yapılmaya çalışılanlar kapalı devreden sızdırılanlar sayesinde bir kez daha bir kez daha kendi gerçeğini, yalın olanı atfetmeye görünür kılmaya ama ve fakatlardan azat etmeye sürüncemesiz devam etmektedir.

Milyonların yerlisi yabancısı ama hep para birimi cinsinden bahsinin sağlı sollu havalarda uçuştuğu, saatlerin, kasaların, köşklerin, yiye yiye doyulmayan rantların, pazarlıkların, ihalelerin illa ki al takke ver külahların ikliminde ört basın mümkünatsızlığı meydana çıkmaktadır böyle böyle. Yok yok yok, en baştaki sözlerin üzerine daha fazla yalandan mürekkep bir savunuş icra edilmek istenirken aklıktan çok kapkaranlık, tamahtan çok yağmacılık ülkeden çok kişisel çıkarların ve aklınıza düşebilecek her şeyin kullanılmasının tahrif edilmesinin suretleri resmi geçit yapmaktadır kestirmeden. Yalanlar saklandıkları deliklerden hayatımıza karışmaya devam ederken itinayla olan biten şey neo liberal tahakkümün yapıp ede geldikleridir. Hep aynı cümleler ile yolumuz denkleştiriliyor, birleştiriliyor gibi görünürken, böylesi bilinirken; tam tersi istikamet uzamında her şey olmakta yapılmakta ve hakikate ulaştırılmak için hınçla linçle teşvik edilerek önemsenmektedir, üstelenmektedir.

Ezberlerin bu ülkede her hangi anlama çıka geldiği az çok görülen ve bilinen bir hadisedir. Yeni olarak aksettirilen işte o yarım ağızlılığın dile döktüklerini tamamlayan, naçarlığı el üstünde tutan, dert yokmuş gibi davranan bir sonucun kendisidir. Kelam, söz dizimi, meram, belki hiçbir şeyi değiştirmese de dünden bugüne erkanın, devletlunun güç istenci üzerinden yaptıklarını örnekleyecektir. Güce sahip olmak için gözden çıkarttıklarını gösterecektir. Sıradan olanlar ile onun sahibi, sonsuz hükümdarı olduğunu duyuranların karşılaşmalarında bu tahlilin izleri yer almaktadır. Bahsettiğimiz bir muamma değil insanlık tarihinin başlangıcından bu yana süre giden bir heyuladır. Geçmişin göçerliğini yerinden yurdundan ettirmeyi savaşı öne sürerek, ilhak edilen yerde yeni bir ülke kuracağız diyerek eyleyenin modernleştikçe tehcirden, mübadelesine, oradan sürgününe, fişlemesine soy kodu uygulamasına sanal hedef gözetimlerinden, canlı yayında ithamlara her şeye ve her konuya müdahilliğe varan öncekiler kadar ağır sonuçların artık düğmelere, komutlara bağlı olarak şekillendirilmesidir.

Gerçekliğin bahsi şudur hayat ipoteklenip, belirli bir bedel karşılığında satın alınabilip, üzerinde her hakkın değerlendirilebildiği bir akış toplamına evrimidir. Eskiden; saklı gizliymiş gibi olanlar, yapılanlar bugün her yanımızda gözetleyen gözlerle, analiz kasan yazılımlarla, durmadan kaydeden kameralar, fiber optik kablolar ile göstere göstere eylenmektedir. Mutluluk veri araştırmasından, hiç kimselerin kullanmadığı materyallerle ölçülen enflasyon oranlarından, ekranlardan arasız, essiz gösterilmeye devam eden kimi mesajlar ihtiva eden kurgulamalarla bu pekiştirilmektedir. Resmi söylem, devletlû dili pespayeliklerden kendine mağduriyet çıkartmak konusunda yarışırken olan biten eksiği gediği değil tastamam halka kesilmesi gayretidir bunlar. Defolu sistem itinayla dönüştürülmektedir. Defolu sistemdeki açıklar artık göstere göstere kanatılmakta, bir seyirliğe dönüştürülmektedir.

Her seyirlikte olduğu gibi miadı dolana kadar, kullanım ömrü geçene kadar bir heyula süre gitmektedir. Gerçek böyle midir, böylesi bir sığlıktan ibaret midir? Defolar dökülmeye, yerine dikilen yamalar sökülmeye terzinin bile şaştığı icraattan icraata koşulurken sorulması gereken, yol nereyedir? Durmaksızın kendini tekrar edenin tözü tastamam yıkımın yeniden paketlenmiş haliyken yinelenmelidir - yol nereyedir? Biteviye tekrarlarda sıklıkla değinilen, Gezi Direnişi'ne dair göndermelerin sonuncusunda yine hazretin dilinden dökülen nefret bir kez daha kapımızın eşiğinden içeri girmişken yol nereyedir? Doymak bilmeksizin insanları kırdırmak, onları birbirlerine düşürmek, ayrıştırmak için nifak arayıp duran zevatın başının yine yeniden bir çocuğu diline doladığı, muhatabı olduğu bir yetişkini eleştirmek için onun adından, sanından, ailesinden, sapanı ve hayattaki konumundan cürümler ortaya çıkartmaya çalıştığı garabetlikler varken cidden yol nereyedir?

Yetmemiş midir, kanıksatmaya çalıştığı tahakkümünü kabul ettirmek adına daha kaç kez, bugünkü anneler günü olduğunu da göz ardı ederek söyleyebildiği şeylerle insanım diyeni yerin dibine sokacak lafazanlıkları yinelemekten kaçınılmamaktadır. Nereye kadardır, Berkin Elvan'ın katline dair örtbas çabası kamuoyu sayesinde aşılmaya çalışılırken birilerine, o çok dillendirilen paralellerde olduğu gibi işaret-mesaj mı verilmektedir. Lağım çukuruna dönen reel politiğin haddizatında ki kepazeliklerinde siyasi çekiştirmelere konu edilecek kaç çocuk vardır, kaç anne, kaç baba. Dile getirilenler, bahsedilenler bunca kolay cümle haline dönüştürülebilecek şeyler midir? Hiçbir şeyin hesabının verilmediği bilinmesinden midir, Berkin gibi diğer Gezi Direnişi sırasında kaybettiğimiz canlarımızın davaları muammada konulmakta, belirsizlikten belirsizliğe sürüklenmektedir. Varsa yoksa darp, harp biber gazı, cop, soruşturuyoruz, yapıyoruz, aldık mesajları mamafih nato kafa nato mermer! ee nereye kadar?

Her güne gündem belirleme konusunda, her güne kendine karşı bir cephe açma, afişe etme konusunda eşikleri, rekorları kırmaya doymayan muhteremin acaba Mülkiye Kılınç'tan haberi var mıdır? Korkuyu kaç kuşak daha taşıyacak, sırtlanacak yükü bilecek. Haddi hududu kaç kuşak daha belleyecek, böyle böyle öğrenecektir. Kitaptan bomba suçun temeli, yakılması gerektiğinde mümkün bir şey olarak bahsedilebilirken bir de sattığı kitaplar yüzünden bir kadının, ikiz bebekleriyle beraber mahpus edilmesinin izanı, izahatı var mıdır? Var mıdır acaba böylesi bir korku yaymak hayata başka bir yerde, uzamda. Mülkiye Kılınç'ın sesi kendi aramızda, sokaklarımızda, yanı başımızda yankılanmaya devam ediyor, biteviye hala ne olacak halim diye soruyor haklı olarak, ne olacak halimiz ve ahvalimiz, hepimiz mi içerideyiz, hepimiz mi mahkûm edilmişiz.

Bunun böyle olduğunun, devletlûnun ağzına sakız ettiği, had bildirmek için isimlerini kullandığı kadınların, çocukların, haklarının gasp edilmesinin bir başka hamlesi, iki ve dört yaşındaki çocukların annesi Nazan Dikici'yi mahkûm ederek kendini göstermiştir. Amed’deki 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşulları ve sağlık durumuna dikkat çekmek için yapılan bir gösteri ile 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde düzenlenen mitinge katıldığı gerekçesiyle, “örgüt propagandası” yapmaktan yargılanan Dikici'nin suçu ihsas edilerek on aylık bir mahpusluğun yolu açılır, çocuklarıyla. Gökyüzü yetişkinlerden çalınırken, şimdi sıra çocuklara, bebeklere de gelmiştir. Karanlık kendini güncellerken bu menzilde yaşamanın direktiflere uyup her bir şeye itiraz etmeden yaşamaktan geçtiği yeniden hatırlatılmaktadır. Ana akımın neredeyse önemsemediği böylesi derdest edişler, mahpusluklar, soruşturmalar, bitmeksizin terörist bunlar imalatının akıbetini öngörebilmek mümkün müdür? Yineleyelim yol nereyedir, gidişat nasıl bir ülkedir.

Açılımlar, süreçler, ilave tedbirler, hiç bitmeyen ötekileştirmeler, yaftalamalar vesair unsurlar tek kelime karşılığını bulur; rezalet. Kepazeliğin, arsızlığın, hadsizliğin kural tanımazlığın götürdüğü yer laf olsun diye değil böylesi bir sonuçtur işte. Sırtta taşımaya devam ederken yükler, benlikte taşınmaya devam edilirken ağıtlar ve ağrı bir akılda yer ederken her daim ve cevapsız sorular rezilliğin düzeni denilenin elini neden bunca hızlandırdığını da anlaşılır kılacaktır. Yoksunlaştığımız yer maddiyat değildir işte üzerimizde kalanların, gidenlerin, hesaplarının her yöne bunca çok sıkış tıkış keşmekeşe konulmasıdır. Yok, sayılmaların sıradan bildirilmesidir, inlerine gireceğim dediklerinin kendi halkı olduğunun, sapan, misket, taşısa da taşımasa da kitap satmış olsa ya da sadece görünmüş olsa da bir yerlerde insanların bu ülkede rehin edilmesinin, korkuya mutlak teslimiyetinin sağlanabilirliğinin ilan edilmesidir yoksunluğumuz.

Wan'ın Xaçort mahallesinde, henüz on yaşındaki bir çocuğun hayatına kast edişin sorgulanmamasıdır yoksun kaldığımız. Sindik mi hep beraber!  Her güne sıkıştırılan, lebalep doldurulanlar öylesine çok ki hangisi acı, hangisi ağrı, hangisi dert ve kalıcı yanıtlar beklenen konular birbirine karışmaktadır haddizatında böyle böyle. Laf değildir işte işin içerisinden çıkabilmenin o zor halidir yoksunluk. Dertlerin ihmal edilebilir bir mesele sıkıştırılmasıdır yoksunluk. Dünün ve bugünün fecaatinin yarına taşınma gayretkeşliğidir ol yoksunluk. Demokrasi tabeladaki bahse dönüşmüşken tek bir sözün, eylemin yaşa dışı bilinmesidir yoksunluk. Zamanda geri dönüşlerin ülkesidir burası. Geri dönüşüm kutumuz lebalep dolu tıka basa sayelerinde, eyledikleriyle. Hiçbir şey eskimemiş gibi yeniden karşımıza çıkıyor o tıka basa dolu olandan, bu ülkeden. Bir yerlerde unuttuğumuzun resmigeçidi, tekmili birden paylaşılmakta o aralıkta geri dönüşüm kutusundan.

Kervana düzülen, hızlandırılıp ilerletildiğinden dem vurulan medeniyetimizin nasıl kadük kaldığının aynalayıcısıdır haddizatında. Her şey makul karşılanabilir, mubah sayılabilir ve tabi ki mübalağasız örtbas edilebilir, kanıksanabilir şıklarının hazin gerçekliğidir karşılaştığımız. Ne derinde bırakılan iz, ne yaşanan sarsıntı, ne boyumuzdan büyük tahrifat ve yıkım varsa yoksa erkanın refahı, mutluluğu ve huzurudur dert diye önümüze çıkartılan, bu mudur bahis? Unutturulmaya çabalanılanların refakatinde, hayatımızdaki ayrışmazlığında, her erk müdahalesinin aynı zamanda kabağın başımıza her daim patladığı bir menzil olduğunun bilinciyle her gün tekrarlıyoruz, hatırlıyoruz, kanıksamıyoruz, unutmuyoruz. Yeter artık anlamlı gelene kadar, işitilene kadar, çocukların, kadınların, erkeklerin, onun bunun hepimizin derdinin yaşamak olduğunun idrakine ulaşana kadar anlatacağız bu gayya kuyusunda.

Gözyaşlarımız birleştirmişti o aralıkta bizleri. Sözüm ona sıkıştırıldığımız yerde görünür olmuştu derdimiz, tasamız, nedenlerimiz, sızılarımız! Ne erkânın hiddeti, ne boyuna söyleye geldiği ahkâmları, ne de bu ithamları. Akıttığımız gözyaşları hep o unuttuğumuz sanılanları hatırlatmaktaydı, eksiksiz noksanız. İşittirinceye kadar, yetti artık duyuluncaya kadar, o hesaplar sökün edinceye kadar. Direniyoruz... Susmuyoruz... Hesap Soruyoruz.

>>>>>Bildirgeç

Bir keyif sigarası yaktı. Derince içine çekerek havaya üfledi. Önünden üç genç geçiyordu. Onları seyrederken, verdiği kararın zevki dudaklarının kenarından sarktı. Kontrol edemediği bu zevk sarkıntısını içine çekip yeniden üfledi sigarasının dumanını. Dumandan halkalar çıkarmayı becerebilse onu da yapacaktı ve o halkaların içine yerleştirdiği başları düşünüp daha bir keyiflenecekti ama gerçeği varken ne gerek vardı buna.
Üç idam, bir General apoleti olacaktı onun için. Kafasında hesaplar, kitaplar, verilen sözleri tartıp biçiyor ve heyecanlanıyordu muhtemelen.(Ona apolet takıp General yaptılar sonradan)
Korkak bir adamdı. Bütün korkaklar gibi an’ı kolluyordu. Onursuz bir askerdi ve bütün onursuzlar gibi her devrana sırtını yaslıyordu. 1974’te emekli oldu. 1976’da Adalet Partisi’nden senatör seçildi. Cebinde idam kartviziti ile gezerek kendini tanıtıyordu. “ …üç anarşisti idam cezasına çarptırmasıyla gönüllere taht kurmuştur.” Ve elbette ki bunu “demokrasi kahramanlığı” olarak pazarlama hüneri ile bugünün sağ siyasetçilerinin siyasi döllenmesine katkı sunuyordu.
Ali Elverdi, Denizlerin idam kararını vermiş olmanın keyfini hiçbir zaman gizlemedi. Her yerde bununla övündü. “Denizleri idam ettiren adam” denilerek tanıtılmasını isteyecek kadar hem de.
O kalemi kırdı. Meclis idamları onayladı. Demirel’in oylama sırasında “eller, eller” diyerek yaptığı tezahürat hâlâ, meclisin içinde aynı gelenekten gelenlerde ses buluyor.
Evet, Özal Denizlerin idamı için “Acımayalım” diyerek yüreklendiriyordu Meclis’i. Bu “eller havaya” dönemi ise Özal’la büyüdü. Bu işi eğlenceye dönüştürdü Özal.
Sonra, o da demokrasi kahramanı oldu. İdamları onaylamak için ellerini havaya kaldıranların hepsi “demokrasi kahramanı” olarak Türkiye siyasetinde yerlerini aldılar. Çekimser kalanlar ise onların hep yedeği oldu. Daha acı olanı, arkadaşlarını idam ettiren bu adamcıklara destek vererek “geçmişi kaşımayalım” diyenlerin serbest pazardan tezgâh kapma halleriydi. Derken “Eller havaya”, “ hadi yandan annem benimmm” vıcık vıcıklığı her yanımızı kapladı.
“Özal iyi adamdı”, “Demirel iyi siyasetçiydi” yazıları, haberleri tıpkı Ali Elverdi’nin “Denizleri idam ettiren adam olarak tanıtın” pişkinliği gibi sırıtmaya başladı. Öyle ya “Dün dündür, bugün bugündür” Siyaset, bu ahlaksızlık ve suçlar üzerine kuruldu. Yüze tükürülecek her şey mubah sayıldı. Tükürükler yutuldu.
Aynı gelenek yine iktidarda. O da demokrasi kahramanı ilan edildi. Elinde idam ipi ile meydanları gezmesine şaşırılsa da o “iyi, Uzun Adam”dı.
Elverdi, “ Ben faşist değilim, bu ülkede faşizm yoktur. Bu memlekette hürriyetin en yükseği, en büyüğü var. Birçok ülkelerde olmayan hürriyet var.” Demekten de çekinmemiş.
Şimdi “Ben faşist değilim” sözünün yerini “ben diktatör değilim” olarak değiştirin ve gerisini olduğu gibi bırakın. Tanıdık değil mi?
Ama hayatın bir ödeşmesi var.
Ali Elverdi’nin yediği yemek boğazına takıldı ve boğularak öldü.
Özal kalp krizi geçirdi. Kalbi her nefes alışında uyuştu.
Hayatın ironik ödeşmesi, ne zaman büyük konuşsanız mutlaka uğruyor bir gün.
Mehmet Ağar, 7 TİP’li genci boğarak ve sonra kurşunlayarak katledenleri korudu. Yargısız infazlarla adını yukarılara taşıdı. Annelerin ellerine delik deşik edilmiş çocuklarının bedenini teslim etti. Sonra Ağar daha 18 yaşında hayatının baharında olan kızını kaybedince ölümün ciğer söken acısına şahitlik etti. Evladının ölümünü görmenin dayanılmaz acısı hangi devlet adamlığını örtebilir ki?
Hayri Kozakçıoğlu OHAL valisiydi ve onun dönemi her kayanın altında, her duvarın önünde ve yol kenarlarında kafasına ve yüreğine sıkılmış olarak bulunan insan bedenleriyle anıldı.
Kozakçıoğlu kendi yüreğine sıkarak intihar etti (!)
Berkin’i kafasından vurdular. Berkin öldü. “Cebinde bilyeler vardı” diyenler, İsmail’i döverek öldürdüler. Eli sopalı polisler, o fırıncı, o “bir şeyi yok” diyen doktor,
Gezi’de katledilen gençlerin hepsine bir bahane üreterek kendine kariyer çizenler,
“Havaya sıktık gidip Kürtleri bulmuş” diyerek “ohh oldu” demenin yolunu arayanlar,
bilin ki bu hayat hep hesaplaşır.
Gün gelir boğazınıza takılır lokmalar, boğulursunuz.

* Akla düşenler, yola çıkıldıkça derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. Akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. Derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. Bahis açtıklarımız anaakımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. Etmekten bir özenle, koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla... yazabildiğimiz kadarıyla. Meramın sınırlarının tamamlayıcısı olan makaleleri paylaşmaya çalışıyoruz ağ bağlantıları dizininde hepsi bir arada yazılarda değinemediklerimiz için okunması elzem hayat derslerini arşınlıyoruz. Sözler birleştiğinde dert muamma olmaktan çıkar. Muamma olmaktan kurtulan şey şey diye geçiştirilenlerin hayatlarımızı nasıl dönüştürdüğü, nasıl köşeye kıstırılmaya çalışıldığımızı gösterendir. Akın OLGUN'un kaleminden çıkan Hayatın Hesaplaşması makalesi de bu minvalde çözümlenmesi gereken bir doğrudan gösteren, idraka erdiren metinlerdendir. Akın OLGUN'un ve Birgün Gazetesi'nin anlayışlarına binaen metni sayfalarımıza alıntılıyoruz.

..Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina  ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Jiyan! - Hayat! - կյանք!
“Gezi Parkı Eylemleri: Türkiye’de Toplanma Özgürlüğü Hakkı Şiddet Kullanılarak Engelleniyor” - Uluslararası Af Örgütü
Gördüm - Bir Gezi Parkı Direnişi Belgesel Filmi - Documentary Film - R H - Vimeo
Dönüşüm - Gentrification Belgeseli - Yönetmen Hakan TOSUN - Youtube
Bir Daha Asla!
Sesli Meram / Deuss Ex Machina Kayıt Bloku.. Geçtiğimiz Günlerden Ses ve Söz
Çürümeye Yazgılı Koca Kafa ve Venüs - Rahmi ÖĞDÜL - KaosGL
Isırığı - Arif ALTAN - Özgür Gündem
Binlerce Faili Meçhul Dosyası Zaman Aşımına Uğrayacak - Ali Barış KURT - ANF
Her Hafta Mücadeleleri için Annelerimizin Elini Öpüyoruz - Yüce YÖNEY - Bianet
'3 Bin 71 Çocuğun Nerede Olduğu Bilinmiyor - Birgün
Cinsel Suçlara Terör Tarifesi - Kemal GÖKTAŞ - Milliyet
"Polisler Bana Küfrediyor Abla" 1 Mayıs 2014 - Kızılay" via Vimeo
Gezi Şiddetinde Polislerden ‘Kopyala-Yapıştır’ İfade - Diken.com.tr
255 Sanıklı Gezi Davası Başladı - Al Jazeera Türk
Ayşe Nur Zarakolu Ödülü Berkin Elvan’a - Beyza KURAL - Bianet - Jiyan
Annelerin Beklediği Hediye Değil Yalnızca Adalet - Gülşah İMREK - Duygu AYBER - Evrensel
Sen De Geçtin Bir Ananın Gözyaşından - Halil YENİ - Telgrafhane
Anneler, Çocuklar ve Yas... - Selçuk ÖZBEK - Birgün Pazar
Mülkiye Anne'ye Aile Bakanlığı'ndan Çözüm Çıkmadı - Cnn Türk
Gül'e Cezaevi Raporu: Her Hafta 5 Mahpus Ölüyor - Yeni Özgür Politika
AYM, Açlık Grevi Yapan Hükümlülere Disiplin Cezası Verilebilmesini Oyçokluğuyla Anayasa'ya Uygun Buldu - Resmi Gazete
Yargıtay Başsavcılığı, 'Gizli Tanığa' Güvendi, 21 Yaşındaki Gülsüm Koç'a Müebbet Cezası İstedi - soL
Van'da 70 Depremzede Aile Hala Konteynerde: Feyzioğlu Doğruları Söyledi - Elif İNCE - Radikal
Devlet Adamlığı: Edep Tartışmasının Hazin Sonu - Sarphan UZUNOĞLU - Jiyan
‘Age Of’ Pişkinlik, Pervasızlık - Yetvart DANZİKYAN - Agos
Reyhanlı: Saldırıdan Bir Yıl Sonra - Rengin ARSLAN - BBC Türkçe
Füsun Erdoğan’ın da Aralarında Olduğu 8 Sosyalist Tahliye Edildi - Jiyan
Füsun Erdoğan'a Tahliye Kararı - Haluk KALAFAT - Bianet
Tahliye Olan 3 Gazeteci: Mücadeleye Devam - ANF
Polis Masum, Gezi Olmadı, Kimse Ölmedi, Zaten Burası Da Mars ! - Jiyan
Barış Ceyhan Polisin Attığı Plastik Mermiyle Bir Gözünü Kaybetti - Başka Haber
1 Mayıs: “Sıkı Durun, Asıl Şimdi Başlıyoruz!” - Ender ALDANMAZ - Fraksiyon
Zamane Ruhu… - Misak TUNÇBOYACI - Muhalif Yazılar
Başkaldırının Süreksizliği - Filiz GAZİ - Bianet
Bu 1 Mayıs Yine Haziran Öncesiydi - Ayşe DÜZKAN - Sendika.org
Her Şey Yeniden Biçimleniyor - Önder İŞLEYEN - Birgün Pazar
“Haziran”, Gençlik Hareketi ve “Kaçan Fırsatlar” - Alican BOYNAK ve Osman ÇOKAMAN - Başlangıç
Gezi Direnişi’nin Birinci Yılı Yaklaşırken İşçi Direnişleri - 13Melek - Bantmag - Fraksiyon
Çağlayan'ın Meclis'te Salladığı Fatura Da Sahte Çıktı - Radikal
Zafer Çağlayan’a Saat Firmasından Yalanlama - Bianet
İçerideki Gazeteciler Listesi - Pressout
Türk Basını, Hakikat, İktidar - Ümit KIVANÇ - Riya Tabirleri
Six Ways Turkey’s Press Is Under Pressure - Community On BuzzFeed
Kamu Yararı Varsa Telefon Kayıtlarını Yayınlamak Gazeteciler İçin Suç Değil - Yavuz BAYDAR - Prizma
'Gavat'a Ceza Yok - soL
Saray Muhallebicisi İşçileri ve Taşeron İşçiler - Emeğin Gündemi
Paralarını Alamayan İşçiler Fabrikayı Bastı - Evrensel
Erkeklerin Çığlığı: Enişte Değil Bireyim - Gönül İLHAN - Biamag
Hayatlara Değen Sihirli Değnek - Hicran URUN - Özgür Gündem
'Sadece Datça Değil, Fethiye, Dalaman, Köyceğiz de...' - Erdinç ÇELİKKAN - Radikal
İlkokulda Fişleme Anketi - soL
Türkiye’de Militarizm: Yedi Başlı Canavar - Fatmagül BERKTAY - Bianet
Geçmişin İşlenmesi Ne Demektir?: Hakikat ve Adaletin İzinde Doksanları Hatırlamak - Toplum ve Kuram Dergisi
Biliyorsunuz Kendisi Eski Rahip - Hayko BAĞDAT - HB' Blog
AP Parlamenteri: Öcalan Dünya Devrimine Işık Tutuyor - Nu Haber
Türkiye'de Siyasal İslamın Kısa Tarihi - Savaş ÇOBAN - Biamag
İslamcılığın İkinci Momenti - Mücahit BİLİCİ - Taraf
İşte Öcalan'ın İslam Kongresi'ne Sunduğu Mesaj - ANF
Sokakları İnkardan Kurtaracaklar - Beyza KURAL -  Bianet
24 Nisan Taziyesi ve Sonrası - Murad MIHÇI - Demokrat Haber
Taziye Lafta Kalmasın - Nayat KARAKÖSE - Aren DADIR - Uygar GÜLTEKİN - Agos - Nor Zartonk
İHD Ermeni Soykırımı İçin İnkâra Son Kampanyası Başlattı - Besta Nûçe
Hükümetin 1915 Bildirisi Vesilesiyle: Arşivlerimiz Gerçekten Açık Mı? - Oktay ÖZEL - Radikal
MHP’li Halaçoğlu, Dersim İçin “Devlete İsyan Eden Karşılığı Görür” dedi, Meclis Karıştı - Zete
Tarihsel Katmanda Sıkışan Öteki - Murat DURAN - Muhalif Yazılar
Gerçek Kahramanlar ve Sahte Kahramanlar - Gün ZİLELİ - GZ' Blog
Protestodan Direnişe - Levent KONCA - Güneşli Pazartesiler
Kürkçü: Biz De Geliyoruz - ANF
Pele "Bildiğimiz Pele" Değilmiş Beyler! - Onur DALAR - Jiyan
Soviets Saved Europe From Fascism, Says Vladimir Putin On War Anniversary - The Guardian
The Recovery That Could Have Been - Rep. Alan GRAYSON - In These Times
İmdat Freni - Bülent USTA - Birgün
Arendtçi Politik Yargının Kantçı Kökleri - Tuğba AYAS - FLSF
İnsanlar Kimliklere Tutunuyorlar.. Karşılaşmaya Karşıt Bir Dünya Bu – Alain Badiou ile Görüşme - Clement PETITJEAN - Yersiz Şeyler
Tophane'de Sanat Galerisine Saldırı - T24
Müze Çok Geldi Depo Yaptılar - Adem KARA - Onedio Kültür
'Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor' - Özgün ÇAĞLAR - Agos
Ütopya, Karşı-Ütopya ve Türk Edebiyatında Ütopya Geleneği - Firdevs Canbaz YUMUŞAK - Bilig
Hüzün Şarkıları - Halil TURHANLI - Taraf
Yaşlılık, "Daha Öğreneceklerim Var" Deme Saadetidir - Ahmet ÇİĞDEM - Fragmantoloji
Şöhret Baltaş'ın Annelik-Kız Evlatlık İlişkisini Sorguladığı "Annemle Konuşmalar" Ayizi Yayınevi'nden Çıktı. - SFK
Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası ya da Sol ve Homofobi - Levent PİŞKİN - Yeşil Gazete

Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo’dan iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
DinamoPromo InquiriesMakina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
Caos Humano By Kramer via Flickr

>>>>>Poemé
Beklemiş Bir Paket Cigaranın Son Umudun - Turgut UYAR

İşte suyumuzu kestiler ama masamda yine bir çiçek
bir çiçeğin akşamı elbet bir çiçeğe benzeyecek

nasıl güzel nasıl diri bir çiçek
dipdiri adamlardan biri bir çiçek

evet ben son ve kesin umuduyum bir paket cıgaranın
bir köhne câmekanda sararmış alıp içmemi bekleyecek

sonsuz bir camekânda
başlangıçsız bir çiçek

alırım seni tüttürürüm bir gün güzel tütün
söyle kim var bunu benden daha iyi bilecek

ey kalın duman gün senindir
kim var senden daha doğru tütecek


ben gelirim seni alırım büyük alanlara gideriz
seninle ben o kavruk biçim bir de o diri çiçek

ne sandın bütün alanlar bizimdir
biziz ne varsa kalan, biziz ne varsa gerçek

işte suyumuzu kestiler bu bir eylüldür ey teşrinievvel
geleceksin intihar özlemleri de kıraçlar da gelecek

nerden baksan bir bütün hüznümüz
nerden baksan sonunda o diri çiçek

ki hüznü bir mavilik duygusuna bozar gideriz biz
çünkü biliriz yılkılarımız serin yaylalarda üreyecek

yağmurlar yağar o serin yaylalara
çünkü serin yaylalarda otlar büyüyecek

bir çiçek bahçesinin elinden tutarız biz, biz olmasak kim ne
kim pundunu bulup paralara kötü pazarlıklara böyle sövecek

ey eski camekân ey diri çiçek
biz olmasak şunlara bunlara kim sövecek

ben seni alırım sakin evime koyarım sakin sonra gideriz
gözlerim mavi, senin dumanın mavi, yüreğimiz bir okka çiçek

suyun da denizin de mavi ve avuçların
biliyorsun bir gün gökyüzü değişecek

işte sürahiyi kırdılar suyumuz kesik hadi bakalım
ey camekân seninle biziz ancak bunları yenileyecek

hadi bakalım ey durgun çiçek
hangi ıslak mendil bunları söyleyecek

tatil bitti. güzel hasır şapkamı bir bıçakla değiştim
suyumuzu kestiler işte ama masamda o diri çiçek

tatil bitti şapkamı değiştim bir bıçakla
o bıçak bir güzel cıgara gibi işleyecek

Kaynakça

Comments