Deuss Ex Machina # 518 - Hope

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_518_--_Hope

29 Eylül 2014 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>sesli meram muhteviyatı<<<<<
1. Aphex Twin - Marchromt30a Edit 2b 96 (Warp Records)
2. Aphex Twin - Syro u473t8+e (piezoluminescence mix) (Warp Records)
3. Biblo - Fields Of Flutter (Tektosag)
4. Biblo - Rebound (Tektosag)
5. Nodul - Fysa (Tektosag)
6. Nodul - I'll Pay You (Tektosag)
7. Thom Yorke - There Is No Ice (For My Drink) (Self Released)
8. Thom Yorke - The Mother Lode (Self Released)
9. Toydrum - A Distant Focus (Underscore Collective)
10. Toydrum - It Came Without Warning (Underscore Collective)
11. AnD - FVS (Samurai Horo)

Hope
(518)
Hayat Direnmektir / Serhıldan Jiyane

…Kobane’de, Hums’ta, Suruç’ta, Rakka’da… Her Yerde!

Yazılmış olan çoğunlukla bilinen deneyimin biriktirilmiş, akla ve başa getirilenlerin sıklığında damıtılan, bütünleştirilen hemen her konuda hemen her şekilde ‘yeni’ bir hududun devşirildiği menzilde aslen ne oluyor bahsini yük edinenlerin kalıtlarıdır. Yazmak, bir iç döküşün yanında tanıklık etmektir ahir zamana. Yazılanlar bu bir örnekleştirilmiş menzilde kalıplara sıkıştırılan hayata dair okumaları aşabilmek için bir başlangıçtır. Temelinden prangalara rehin edilmiş bir biçimde tutsak kılınmış olan hayatın nasıl zehirlendiğini, zehir edildiğini göstere gelen edimin nasıl şekillendirildiğini tortusudur her başlangıç. Her yazım çabasında az ötemizdeki değil her durumda içimize işlemeye devam edilen kanıksatılmaya uğraştırılanlara karşı söz etme halinin bir cüreti ortaya çıkmaktadır. İhtimaller azaltılırken, dönüşüm ve gelişim terennümünde tatava eksik edilmezken, kakofoni içinde gidişatın kötürümlüğünü idrak ettirendir.

Aracılık eden tüm harfler ve bunları bağlayan tüm kelimeler günün, dünden ne alarak yenilendiğini yarının hangi amaç doğrultusunda dönüştürüleceğini menzile katar. Görünür kılınan bir bahiste kısa bir anın getirdiği yıkımı değil sonrasında neye dönüştürüldüğünün suretidir pekâlâ. Alışılageldik olanı, basmakalıp vecizlerin, büyük sözler yedirmeyiz, böldürmeyiz sayıklamalarının arada bir değil hemen her gün yinelene geldiği ahvalde her şeyi gidişatı çözümleten bir deneyimdir aleniyette yazmak. Dünün yaraları, beraberinde getirdiği kederi, henüz üzerimizdeyken dün -hiçbir türlü sonlanmazken-  gün ve yarın aynen koruma altına alınmışken aslında her ne yapmalı sorusunu sordurandır yazmak eylemine yönelten. Sınırlar geliştirilirken her ama ve fakat bir şerhten çok kırıma sessiz bir onama olarak ele alınırken nereye yollandığımız aslen nasıl bir gayya kuyusu içerisinde debelendiğimiz, didişip durduğumuz ortaya çıkmaktadır.

Kesintisiz bir biçimde hali ve ahvali neye dönüştürdüğünü erkânın göstere gelmektedir. Yazılan her satır, her cümle, her not bu minvalde içine çekile durduğumuz karanlığı cismanileştirmektedir. Handiyse soluksuz bir biçimde yaftalardan yafta beğendirilen, her durumda kötülüğün müsebbibi ilan olunan hep fikriyattır çünkü konuşan sözdür erke göre fail. Yaşamı daima zora koşturan her günü bir mini kıyamet güncesine dönüştürenlerin imdisinde düşünmek bile sorun bildirilendir. Yazabildikçe iç dökmeye gayret ederken tüm bu bahislerin paralelinde hayat adına her nereye koştur koştur götürüldüğümüz meydana çıkmaktadır. Fasıklık ya da fesatlık diye kestirilip atılanların, detay bunlar diye önemsizleştirilenlerin, yermeye doyulmayan, tüm itibarsızlaştırma mücadelesinin huzursuzluğunda gidişattır o bildirilmeye devam olunan.

Günleri, şartlanmışlıklar ile beraber donatarak, akla zarar çıkarsamaları olur belleterek, mütemadiyen hırsla güncelleyerek lebalep bir cehennemi ortam tasavvurundan gerçeğe dönüştürülür. Gerçek, bir imgeler toplamı, belirli bir suret birikimi, yaşanmışlık hissiyatından öte, birbirinden ayrışık gibi duran tüm hamlelerin toplamındadır. Kuralların az ötesi yolun ilerisi uçurumdur görmek isteyene. Kural diyerek hep bir noktadan atanmış, bildirilmiş olanların ardı yıkımı güncellemek adına sıklıkla tekrar edilip durulanlardır. Bir “ritüel” gibi tekrarlana tekrarlana gelenek haline dönüştürülen doksan yıllık hegemonik yapım dilinden, eylemine hep bu minvalde uçurumlar ile sarıp sarmalandığımızı, kuşatıldığımızı göstere gelmektedir. Kuşatmaların handiyse tamamında daha iyi bir ülke için yapıldığı söylene gelen hamleler bütünleştirilir.

Her çıkarsamanın o eskinin beter bir kopyası olması da bununla bağlantılanabilir pekâlâ. Adımlatılan girizgâhı yapıldıktan sonra peyderpey devamında sergilenenler ile beraber simya tastamam aslen bir yıldırma iklimine dönüştürülür. Yaralar benlikte sabit kalmaya devam ederken yeni reçeteler diye sunulanların az önce yenilik dediklerimizin yönü belirsiz kalıcılığı kesin ‘yeni’ yaraları meydana çıkartması kaçınılmazdır. Politik uzam o duyulması gerekli konuşulması mühim konulardan öteye taşınarak hiçleştirilir. Uzamın tamamı artık bir vahanın kendisidir hemen hemen sıradana tek bir söz bıraktırılmayan gümbürtüde iyice muktedire rehin edilen bir mekân – uzam sağlama alınmaktadır. Sözün, yok edilmesi adına sürdürülen hamleler yazılı ve verili olanın da talanına ulaşır. Haklar üzerine ve üzerinden temellendirilen veçheler, söz erimleri, tahliller ve eylemler tek başına “muktedirin” kullanımına sunulmuş gibi bir algı keskinleştirilir.

Dönüşüm sonsuz bir ızdırabın bizatihi tam ve eksiksiz kendisi eylenir. Alan yok edilirken kendini ispata kalkan iktidar, müesses nizamın bilmiyoruz kaçıncı yenisini düzenlemeye devam eder. Dönüştürmek fiiliyata olumlama olarak görülürken sonuçlar, dipnotlardan dökülenler, iki arada bir derede çıkartılanlar bunun tam tersini ortaya dökmektedir. Örneklenen ülke boşlukları birleştirdiğimizde zulmün ta kendisini önemseyen bir mekândır. Belagat artık olağan bir tavır olarak bildirilmesinden bu yana geçen süredeki dönüşüm yeni yıkımlar ülkesinde olduğumuzu ispatlar. Yeni olan, yıkım değildir tek başına doksan yıllık tekerrür eden algının, halka karşı üstten bildirimin ve tahakkümün sonsuz kılınması gayretidir. Ezberler aşılmaya mecburken bizatihi onun tam da dibine çöküştür kalıcı kılınan. Her sorun diye aksettirilenin aslında öyle olmadığı daha çok yakın zamanlarda (Gezi Direnişi) teyit edilmişken bunun halen erkâna göre şekillendirilmesidir büyük mesele.

Hileye başvurmaya gerek bile kalmadan anahtar sözcükler alarm zilini harekete geçirir. Politik uzam hayata yön vermek bir yana onun enikonu kısıtlandırılmasına ön ayak olanlarca “işgal” edilir. Yoksunlaştırma ve eksiltmeler kesintisizdir bu bağlam içinde. Hayata direktifler yenilenmeye devam edilirken hemen her gün tüm bu tahakkümün de katlanılabilir bir mesele olduğu daimi olarak yaygınlaştırılmaya çalışılır. Yazılmış, kural haline dönüştürülmüş, kesintisizleştirilmiş denetleme her bir kademede yeni olanda bile eskiyi tekrar etmektedir Söz hakkı yoktur artık, tüketilmiş, rehin alınan devletçe kesintisizleştirilmiştir. Susturmak artık sıradanlaştırılmış bir tavır ya da ontolojik bir kanıt kabilinden tüm bu yeni tanımına haiz olduğu bildirilen ülkede güncellenendir. Bir devinimin ya da bir sürekliliğin tersine, bir daraltımın yapıtaşları her gün daha da sağlama alınmaktadır.

Betondan mamul gri ve yekpare bir düzendir iş bu oluşturulan daimi olmasına çabalanılan. Güvenceler sonsuza yakın kırım, tehdit ve tehcir söylemiyle yok edilirken insanlık bahsinde erkân duvara çarpmaya devam eder. Sınıfta kalmak bir yana artık aleniyette belirgin olan tamah etmemek güçte ısrarcı olmak yeni yıkımları çok daha yakından buyur ettirir. Menzil böylesi bir yapımda şekillendirilirken dörtnala halklar, halkların sözü en ufak paydada bile mevzubahis edilmez. Artık anılmaz. Sandık zamanı vaat olunanların, halkın söz hakkının köprü geçilene kadar olduğu acı ama bir kez daha teyit edilir. Bugünün ülkesinin aşağıdan gelen hiçbir bahse, seslenişe ve merama ihtiyacı olmadığı duyumsatılır. Tekrarlanan şablon hepimiz için mahpusluğu görünür kılmaktadır. Tekrar edilen ve kalıcılaştırılan acılarda birlikteliğin sürekliliğidir.

Tekrarlanan düzlem sadece iktidarın bu gücünü onaylayanlar için ve destek çıkanlar için hayattır bunun keskinliğidir. Görebildiğimiz ve vakıf olduğumuz; dört bir yanda eksiltmelerin güncellenmesidir.  Hemen her anlamda eksik gediğin bir yol haritasına dönüştürülmesidir bugünün ülkesinde. Atfedilmiş ya da yazılmış olan hemen tüm önermelerin geçersizleştirildiği, duyurulmadığı bizzat ve kasten sessize alındığı mani olunan buna mukabil tüm bunların yetmediği asla kâfi gelmediği bir sonsuz prangaya rehin edilmektir herkese, tüm ötekilere bildirilen. Yazılmış olanın duyumsanmasından çok, fark edilmesinin elzemliği bizzat bilinmesinin zorunluluğu apaçıkken, görülmüş, idrak edilmiş olduğu her dem kesinken “beton millet sakarya” nam atfediş üzerinden ülke yenilenir hiç ara verilmeksizin. Yaraları böylesine çokken, kesintisiz bir biçimde yenilerinin türetilebilmesi adına erkin sonsuz iştahıdır, tüm dert ve kederi arttırmaya devam ettiren.

Acının birisi bitmeden bir başkasının katara eklenmesi bu gayret, ölümleri daha derinde ayrılıkları ve yıkımları beraberinde getirmektedir. Büyük, güçlü ve yeni olarak sunulanın şablonu ters çevirdiğimizde, etiketini kazıdığımızda görünenlerdir bu bahsi pekiştiren, özetleyen hiçbir biçimde afallatmayan haldir ve gidişattır. Tezkereden alınan el ile birlikte sınırın dibinde yıkıma destek çıkmaların bizatihi dünyanın gözleri önünde halen eylenebilmesidir bunu cismanileştiren. Dünyanın jandarmasından alınan ayarlara binaen daim bir yok öyle bir şey bahsi söz edilirken, mahalle ağzıyla kabadayılık taslanırken sınırın tam da dibinde insanların hayata tutunma mücadelelerine savaş açılmasıdır bu bahsi anlaşılır, görünür kılacak olan. Özetler ülkesidir burası, her kırımın bir nedene iliştirilerek hep bir bahse sımsıkı tutturularak yinelenebilmesidir göz önünde cereyan eden.

Kürd halkının direnişini yıkabilmek onları medeniyet dediğimiz şeyin tam tersi bir istikamette koşan zebanilere rehin etmek, daha fazla katledilmeleri, yok edilmeleri, tehcir edilmeleri için yol verilmesinin kepazeliğidir bahsi tamamlayacak olan. Yirmi gündür direnmeye devam eden Kobane’nin burnunun ucundaki yer olan Pirsus’da cisimleşen zulümdür örneklenen, o özeti tamamlayan. Sınırlarının aşağı yukarı her boylamında kendine yer edinen, gözetlenen, el üstünde tutulan İslam Devleti nam vahşeti icra edenlerin taşeronluğunu yapmaktan çekinilmemesidir dert olan. Pirsus’un dibinde karşıya Kobane’ye gerçekleştirilen her hamlede ön ayak olunmasının, düştüler, şimdi tükendiler biraz sonra kent düşecek sayıklamalarının devlet diliyle yayın yapan medya maymunlarının vicdanı bir kenara terk etmelerinin utancıdır karşılaştığımız.

Her şeyin ağdalı bir nobranlıkla eskilerde aşina olduğumuz hınç dolu dille teşekkül etmesi, tekerrür edenin bir düşmanlık bahsinden çok daha derinini anlaşılır kılmaktadır. Yalnızlaştırmak bir yana, teker teker katledilmeleri istenen bir halktır. Kürd’ü yok etmenin yolunun sağlama alınabilmesi için her şeye göz yumulması bu bahislerin, yaraların tükenmediği yerde bir türlü ulaşamayacağımız barış akdinin nereye, nasıl boşa çıkartılmaya çalışıldığını örneklemektedir. Dicle Haber Ajansı’nın haberinde olduğu gibi açığa çıkandır bu mesele; Urfa’nın Hummera Jorîn köyünde bulunan Jandarma Karakolu’nun bahçesinde açılan bir çadırda barındırılan kimlikleri muamma on dört kişidir. Sadece İngilizce ve Arapça konuşan kişilerin varlıklarının bunca önemsiz bir detay haline dönüştürülmesi daim olmasına çabalanılan kırımda nasıl bir tarafın tutulduğunu göstere gelmektedir. Sorular sürekli yanıtsız bırakılmaktadır!

Suruç sınırındaki köylerde tutulmaya devam edilen Barış Nöbeti’ne gün aşırı saldırmakta bir beis görmeyen, mizansen haberlerle ülkenin batısına yinelenen masal hallerinden, efsaneler, kahramanlık öyküleri yaratmaktan kaçınmayan bir devletin aslında her ne olduğunu, neye yol verdiğini önemsediğini göstere gelmektedir işte yekten. Bir bahsedişten çok daha fazlası ise kırımın yüz yıl öncesinden şimdiye bunca kolay taşınabilmesidir. Suruç’ta yinelenen bir kerede soykırımın yenilenebilmesi gayretidir. Bir yanda Urfa’da gezinmeye evet yanlış okumadınız gezinmeye çıkabilecek öz güveni kendilerinde bulan; İD katilleri bir yanda da köylerini sınırın öte yakasındaki canlarına karşı sorumluluklarını kırıma nihai bir dur’u tam zamanında bildirmeye anlaşılmaya çalışan halkın yaşadığıdır mesele. Aralıksız, günlerdir hep bir sebep türetilerek saldırmaların aralıksız olarak devletçe gerçekleştirildiği Etmankê köyünü bugün komple boşaltmaktır o ket vurmaların artık zıvanadan çıkmışlığını gösteren.

İnsansızlık ve insafsızlık birbirini bulduğunda hayat bahsi bir muammaya dönüştürülmektedir kesin bilgi de budur bugünden arta kalacak. Etmankê’nin tahliye edilmesinin ardından Dewşan köyünden de bu saldırının devamı olan Askerin destan yazdığı haberleri düşer, ajanslara. Destanlar, artık yok etmelere el vermek için, göstere göstere eylenmektedir. İnsansızlaştırılan topraklardan bir diğer tarafa, Kobane ve çevresine yapılabilecek, her türlü müdahaleden bihaber kalınmasının yolları nihayetinde temellendirilmektedir. Zulmün yıkıcılığı, ülkede bir devlet geleneği olarak kabul görülüp, makbul sayılmasından bu yana geçen sürede hemen tüm yazdığımızı özetleyen bir bahis karşımıza çıkar. Bu bahsin ardı arkası kesilmeden bir ‘denetim toplumu’ olduğumuz gerçekliğidir.

Büyük biraderinden en küçük makamdaki devlet temsiline aralıksız bir denetim toplumudur eninde sonunda döke saça bata çıkan bina edilen budur. Karşılaştığımız şeyin tam karşılığına denk gelendir. Hayata alan bırakılmazken her gün her şeyin ehven sanıldığı anılıp, durulurken bu yanılgı da yepyeni bir pranga peyda olur. Devletin resmi haber ajansının yayını dahilinde İD’nin kontrolündeki Rakka kentinde bir bayram telaşesi yaşandığının, hemen her şeyin rutinde olduğunun duyurulduğu bir garabet haber paylaşılır. Dahası da vardır devlet dili kendini konumlandırmaya ihtiyaç duymadan çetelerin yanında saf tutmanın en menfi örneğini yineler. Kendini alıkoyamaz, esirgemez ve durduramaz. Dört koldan her yerde ve her an sarıp sarmalanan bedenlere sahip olduğumuz dakika sektirilmeksizin bildirilmektedir. İpin ucu hep erkin, iktidarın tapulu malı eylenmektedir.

Bu bahsin bir diğer noktası da Hums’ta bir okulun hedef haline dönüştürülmesinin sessizlikle karşılanmasından okunabilir. Esed mi Esad mıdır soruları hala evet hala yazılmaya devam edilirken, Hums’un İkrame’sinde kırk yedi öğrenci, kırk yedi çocuğun canına mal olan bir saldırı gerçekleştirilir. Gün aşırı ölümün güncellendiği coğrafyada hayatın rastlantısal olduğu ikrar edilir bir kez daha. Bir kez daha hedefte çocuklar yer alır. Bir kez daha Alevi, Nusayri, Dürzî, Hıristiyan hepsi ve daha pek çoğundan olana bir hınç ikliminde ölüm denk getirilir. Katledilen çocuklardır. Katledilen Kobane’de sürülenlerle yaşıt, Suruç’ta tomalara karşı direnirken canları yakılanlardır, akranlarıdır. Katledilenler asla ve hiçbir surette durdurulmayacak savaş çarklarına kurban edilmeleri için gözden çıkartılan insanlardır bizzat aynısı.

Roboski’de devletin bombalarına mazhar olanların, Rakka’da emirin kuralları altında yaşamaya çalışanların, bir yerde Kürd öte yanda Alevi bir başkasında Süryani ya da Ermeni hepsi ve hepsinden bir parça taşıyanların birlikteliğinin yok edilmesidir esasında mesele. Dur durak bilmeden, yerleşik hale dönüştürülen tahakküme, linç iklimine yeni rotalar ve yönler belirlenmektedir. Sıfırlanan zihin, katledilen bedenler, daha büyük kırım vaatleri hiç ama hiçbirisi asla yeterli gelmemektedir. Eksiksiz tamamen bir yoksunluk adına düşünmeyen, taşınmayan, sorgulamayan personalar devrinde yaşadığımız zikrolunur. Soru; yaşıyor muyuz bahsidir.

Yazı görünendir ve ses edendir işitiyor musunuz kelimelerin sınırlarından gün yüzü bulanları artık yok olmadan evvelce rutin replikalardan uzakta fark edebiliyor muyuz gidişatın uçurum halini? İkrime ya da Kobane ya da Rakka yahut ta Suruç birbirinden çok uzak menziller gibi görünürken bizatihi bu sınırların birbiriyle birleştiğini, devletlerin kırımlarına karşı ses eden, ses etmekten bir adım da ileride hayat için mücadelenin varlığını görebiliyor musunuz? Bu basit bir halimiz bahsindeki arz değildir. Ya hep beraber yaşayacağız, ya hep beraber kırımın cehenneminde bu coğrafyada ölüm sıramızı, katledilme olasılığımızı tartışırken bulacağız kendimizi. Sinerek ve daha fazla korkarak, her gün ölerek, her gün ölüme tanıklık ederek… Düşünür müsünüz, artık gerçekten düşünür müsünüz, uyanır mısınız?  

Misak TUNÇBOYACI İstan’2014

>>>>>Bildirgeç
Alevilerin Kobanesi, Kürtlerin İkrimesi - Evren Barış YAVUZ - Fraksiyon

Alevilerin Kobanesi, Kürtlerin İkrimesi

Kadınların ise Kobane içindeki İkrimesi…

Yazının zamanı

Alevilerin, çocukları zorla Sünni tedrisatından geçmesin diye gerçekleştirdikleri büyük Ankara buluşmasından hemen evvel, el kadar çocukların bedenlerine cihat eden İslamcıların İkrime Katliamı’ndan hemen sonra, Kobane’nin insanlığın kalbi olup direnişin nabzıyla vurduğu günlerdeyiz.

Alevilerin Kobanesi

Aleviler’in Dersim’i vardır hatırlarında. Çorum’u vardır, Maraş’ı vardır… Gazi Mahallesi vardır hem zerreleriyle unutmazlar, affetmezler. İslamcı faşizmin onların üzerine gelişlerini, devlet destekli çeteleri, katliam ve göçe zorlama pratiklerini ezbere bilirler. Ezbere bilirler vahşet gösterileriyle yerinden edilmeyi, kentlerin varoşlarına dökülmeyi ve tüm dünyanın kör olduğu, sağır kesildiği bir haksızlığı sırtlamayı bilirler.

Bir şehrin sokaklarını barikatlarla savunmayı, öldürülen kardeşlerinin cesetlerini bile düşmana bırakmamayı, sürgünlüğün yollarında dökülen incecik çocuklarının kahrını da iyi bilirler.

Çünkü Alevilerin üzerine çöken İslami Faşizm, Alevi’nin derme-çatma gibi görünen ontolojisinin coğrafyayı kök’ünden değiştirecek bir fay hattı olduğunu bilir. Alevi’de katledilen bir mezhep değil bir insanlık tasavvurudur.

Alevi’nin kentlerin göç yolları boyunca taşıdıkları hafıza, insanlık tasavvurunun içinde saklı kalan sırrı, öfkesinden yayılan lanet bu coğrafyanın dip dalgasıdır. Sarsmakta, sarsmaktadır!

Alevilerin Kobanesi burada başlar. İslami Faşizmin Kobane’de gördüğü gelecek fikri, hayat biçimi, insanlık tasavvuru Alevilerin taşıdıkları hafızanın doğal sonudur. Alevilik Kobane’de can olup atmaktadır.

Kürtlerin İkrimesi

Çocuklarıyla sınanmak, çocukluklarıyla örselenmek nedir Kürtler iyi bilir. Öldürülen çocuklarından listeler yapan, ölmüş çocuk heykelleriyle parklar açan bir halktır. Filistin sokaklarından devraldıkları taşı zulmün surlarına atan çocukların ülkesidir, Kürtlerin yurdu. Çocuklarına zorla dil asker dili öğretildiğini bilir anneleri, dilleri dönmediği için kırılıp dökülen simalarını bilir dedeleri o el kadar kızların. Yurtları bir nar gibi dağılınca kan gibi saçılan milyonların kentlerin kıyısında biriktiklerini yazar tarih.

İşçilikte, sokak aralarında, kayıp bir şarkıda savrulup duran çocuklarını aklında tutar Kürtler. Roboski’de patlayan kalbidir halkın. Çocuklarının kucaklarına dolduran kadınların anlattığı en ağır, en taşınmaz yük budur. Pozantı bundan ibarettir. Lice bunlardan yapılmıştır.

Kürtlerin Roboskisi bir kez daha İkrime’de patlamıştır. Savaş uçaklarının mesaisini intihar bombacıları almıştır. Aynı devletin beslediği cihatçı çetelerin öldürdüğü 47 çocuk, Kürtlerin İkrimesi’dir. Kobane’den sıkılan her kurşun İkrime katillerine, onların sahiplerine verilen bir yanıt olmalıdır. Alevi çocuklarının sarstığı coğrafyanın kalbi Kobane’den başlayarak bir yeni hayat kurmalıdır.

Kadınların ise Kobane içindeki İkrimesi

Kobane düşmeyecek, o küçücük şehir bu coğrafyanın adının yeniden konduğu yer olacak. Her yer #Kobane olacak, her sokak direnecek. Her bedende biriken o büyük mana, o güçlü ruh atlasımıza çöken faşizmin karşısına dikilecek. Her kasaba, her sokak birer barikat olacak. Kentlerimizi hasta yatağından kaldırır gibi temizlerken içine çöken katran karası günlerden, en çok kadınlar panzehir olacak kirlenmiş gök kubbenin altındaki Ortadoğu’ya…

Kobane’de kadınların savunduğu, İkrime’de hedef olan özgürlüğün nüvesidir.

“Devleti ve dini harabeye çevirecek bir isyan”nın manifestosu olan haziran günlerinde bellekte biriken de kadınların öğrendiği ölüm-dirim savaşıdır.

Coğrafya sarsmakta, sarsılmaktadır.

Faylar kırılmaktadır.

Kimse sadece kendisi için savaşamaz, kimse sadece kendisi kazanmaz artık.

Kobane’de, Lazkiye’de, Kesab’ta ve illa ki İstanbul’da can olup atmaktadır Hayat!

* Akla düşenler, yola çıkıldıkça derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. Akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. Derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. Bahis açtıklarımız anaakımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. Etmekten bir özenle, koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla... yazabildiğimiz kadarıyla. Evren Barış Yavuz'un Alevilerin Kobanesi, Kürtlerin İkrimesi makalesi bu minvalde değinemediğimiz bir eksik kalanı tamamlayan yazılama olarak değerlendirilebilir. Kelimeler denk getirilip, çoğaltıldıkça birbirimizin sözünü duyumsayabildiğimiz vakitlerde bir şeyler değişecek ve dönüşecek. Çok anlamlı hale gelen, çok manalı hallere denk gelen zamanlarda sözümüz, eylediğimiz Evren Barış Yavuz'un meramında anlatılmaya devam etmektedir. Duyumsar mısınız, bahse ortak olur musunuz?

...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina  ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Gezi Parkı Eylemleri: Türkiye’de Toplanma Özgürlüğü Hakkı Şiddet Kullanılarak Engelleniyor - Uluslararası Af Örgütü
Gördüm - Bir Gezi Parkı Direnişi Belgesel Filmi - Documentary Film - R H - Vimeo
Dönüşüm - Gentrification Belgeseli - Yönetmen Hakan TOSUN - Youtube
Soma'da Hayatını Kaybeden İşçilerin Anısına... - Soma'nın İşçileri
Soma'da Sekiz Saat - Devrim TABAN, Zeynep ORAL - Vimeo
Çocuğa Karşı Ayırımcılık Raporu - Gündem Çocuk Derneği
Sesli Meram / Deuss Ex Machina Kayıt Bloku.. Geçtiğimiz Günlerden Ses ve Söz - Podcasts
Savaşta Çiçekler Açmaz - Güneş KARA - Fraksiyon
Kobane Bir Aynadır - Misak TUNÇBOYACI - Harfvolver
Ateş Hattından Geliyorum: Kobanê ve Suruç - Gülistan AYDOĞDU - KaosGL
Bijî Berxwedana Kobanê * - Şoreş HAKİ - Harfvolver
Bir Kent Direniyor… - Çetin YILMAZ - Jiyan
Kalktı Göç Eyledi… - Nurinisa EROĞLU - Jiyan
«Je Ne Cherche Que Le Paradis»: Rencontre Avec Le Diihadiste Français Abou Mariam - Loubna MRIE et Vera MIRONOVA et Sam WHITT - Slate
İnsan Hakları Heyetinden Kobani-Suruç Raporu - İMC
The Islamic State Through The Regional Lens - Reports - ECFR
Fears Of Massacre As Isis Tanks Lead Assault On Kurdish Bastion - Hannah Lucinda SMITH - The Times
ISIS Losing Hearts And Minds In Its Heartland - Elizabeth PALMER & Khaled WASSEF - CBS News
Roj Roja Rojava - Nazan ÜSTÜNDAĞ - Özgür Gündem
Çözülme Süreci - Ümit KIVANÇ - Riya Tabirleri
Cevap Aradığım Sorular.. - Yetvart DANZİKYAN - YD' Blog
The Economist: Tezkerelerin Hedefi IŞİD Mi Yoksa Kürtler Mi? - Zete
Sınırda Nöbet Tutan Vekiller Tezkere İçin Ne Diyor? - Rengin ARSLAN - BBC Türkçe
Kobanê’yle Savaş, Pirsûs’la(Suruç) Barış Olur Mu? - Tuncay ŞUR - Siyasi Haber
Çözüm Süreci ve Kürt Sorununda İdrak Problemi - Hakan TAHMAZ - Basnews
Kurdê AKPê Lı Kuderêne - Pınar TREMBLAY - T24
Erdoğan’ın Kirli Planı Bu Mu: IŞİD Kobani’ye, Türk Askeri Suriye’ye - Frederike GEERDINK - Diken
Türkiye (IŞ)İD Yüzünden Kürtleri Kaybedebilir - Ruşen ÇAKIR - RÇ' Blog
İD Ya Da Alt Benlik - Şebnem Korur FİNCANCI - Evrensel
ANF Muhabiri Zeynep Kuray Kobane'den Dönüşü Anlatıyor - Serpil ÜNAL - Youtube
Kandil: PKK Devlet Kurma Derdinde Olan Milliyetçi Bir Örgüt Değil - Fehim TAŞTEKİN - Radikal
CHP’nin ‘Kobani’ Raporu: Türkiye’ye Sığınan 150 Bin Kişi Nerede? - Diken
ÇHD: Güvenlik Güçleri Sınırda Haksız Müdahalelerde Bulundu - Bianet
Yeni Bir Hayatın Peşinde: Halep'ten Ermenistan'a Göç Eden Ermeniler - Gianmarco MARAVIGLIA - Agos
Tekerrür - İsmail Taylan KAYA - Devrimci Karadeniz
‘Halka Silah Tutmayı Reddediyorum’ - Zeynep KURAY - Birgün
Résiste ! - Valérie TORANIAN - Elle
Kobanê'de Savaş, Suruç'ta Tezahürat: YPG Savaşçıları IŞİD'i Vurdukça Sınırdan Alkışlar Yükseliyor - Celal BAŞLANGIÇ - T24
Rojava’ya Yönelik Etnik Soykırım Planı - Ferhat TUNÇ - BiaMag
Can Atalay - Gericiliğe ve Savaşa Karşı Özgürlük Buluşması - Fikir Kulüpleri Federasyonu
12 Eylül Düzen(iniz)dir![*] - Temel DEMİRER - Harfvolver
“Cihadistan, Suudi Arabistan ve İran” - Immanuel WALLERSTEIN - Sendika.org
Stratégie Contre L’État Islamique : Les Dix Contradictions - Anthony SAMRANI - L'Orient Le Jour
Üç Dağın Halkı: Ezidilerin Göçü - Serdar KORUCU & Yasin AKGÜL - Atlas
Antiquities Lost, Casualties Of War - Graham BOWLEY - The New York Times
Jeremy Scahill On Obama’s Orwellian War In Iraq: We Created The Very Threat We Claim To Be Fighting - Amy GOODMAN - Democracy Now
US Imperialism Is Still In Crisis—Build Opposition To Obama’s Messy War - Tomáš Tengely-EVANS - Socialist Worker
Doğu Batı 69’daki Mülakatımız: “Gezi Epizotunun Hakikat’ine Dair” - Emrah GÖKER - İstifhanem
HDP'nin Aşması Gereken Önyargılar - Tarık Ziya EKİNCİ - Bianet
Tuğluk: “Edepsizlik” Tam Olarak Ne Demek Sayın Başbakan? - Bianet
Uzlaşmayı Reddetmek - Ali Murat İRAT - Birgün
Sömürgeci İnsaniyet - Arif ALTAN - Özgür Gündem
Yargıtay Savcısı: Festus'un Ailesi İçin Karar Almadan Hüküm Verilemez - İsmail SAYMAZ - Radikal
Scholars, Activists Condemn Turkish Textbooks Vilifying Armenians - Armenian Weekly
Çocukları Örtmek Hususunda İçimi Döktüm - Sema KAYGUSUZ - SK' Blog
Çocuk, Başörtüsü, Özgürlük - Rıza TÜRMEN - T24
Yeniyi Kuramamak - Erkan HAK'AŞE - Guşıps
TÜİK'in "Toz Pembe Yöntemi" - F. Serkan ÖNGEL - Bianet
John Holloway: Cracking Capitalism vs. The State Option - Amador Fernández-SAVATER - RoarMag
Turkey's Human Rights Rollback: Recommendations For Reform - Report - Human Rights Watch
Erdoğan: Her Geçen Gün İnternet’e Daha Da Karşı Oluyorum - Evrensel
Polisten Gazeteciye: Kim Olduğunuzu Biliyorum, Tarafınızı Seçin - Elif AKGÜL - Bianet
Toros Üniversitesi'nde Dekanın Küfrüne Tepki Gösteren Akademisyenin İşine Son Verildi - Burcu ÜNAL - Başka Haber
The Death Of Universities - Terry EAGLETON - Guardian
Satürn’ün Çocukları: Türkiye’de Çocuk Hakları?-1 - Adem ARKADAŞ - Ayda ERBAL - Azad Alik
Zaten - Eren BALKIR - İştirakî
Pazara Düşen Edebiyat - Cansu KARAGÜL - Mesele

Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo’dan iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
Dinamo – Promo InquiriesMakina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo
---------------------------------------------------------
>>>>>Info GöRsel
Resim: Bülent KILIÇ – AFP

>>>>>Poemé
Camichi - Max JACOB

Giyotinle ölüm cezası bugün,
Kırallar hariç, istenmiyor.
Bu satırları yazan sana
Ölümüm çarmıhta olsun diyor.
Kanıma banıp yazıyorum:

Ündü, şuydu buydu, boş hepsi,
Tanrı da duysa kınardı sizi.
Bir yerde ipe çektirin kendinizi.
İple gecenin barınağı
Sizin için biçilmiş kaftan.

Ormanın kıyısında yüksükotları şaşkın,
Sarsınlar isterdim etrafını mezarımın.
Bir dal kopar da kaynat iç bu ottan
Kurtulursun o ağrılarından.

Bana bir parça iyi bir mermer verin
Üstüne adımı altın harflerle yazın,
Rastgele bir ağacın yanına dikin
Ölüm tarihimi koymayı unutmayın.

Askerliğe alışamadım gitti,
Yarı demir yarı pamuk ipliği
Ama dosta canımı vermeyi bildim
Yasaklarına karşı kilisenin.

Bu çilek kokuları nerden geliyor?
Koruyucu-yargıçlar, kıral içiyor, diyorlar
Ben, Bourtibourg vursunlar beni istiyorum
Durun! Ben çarmıhta ölmek istiyorum.

Ben aşkımı işte kağıda döktüm
Benim de kısmetim bu yeryüzünde!
O kutsal-ruh olsaydı  bende  de
Ölümümden başka bir şey istemezdim
Onun ışığı yanıp dururken böyle.

Çeviri İlhan BERK
Kaynak

Comments