sesli meram 406 -- փրկվել

kay(ıp)bedenler k/lan+-dereasonable (vv)arp presents
sesli_meram_406_////փրկվել

24 nisan 2023 pazartesi günü kaydedilmiş programın parça dizinidir.

/////sesli meram muhteviyatı\\\\\
01. Hagop Tchaparian - Iceberg (Text Records)
02. Hagop Tchaparian - Jordan (Text Records)
03. Coco Bryce - Mantra (Rupture LDN)
04. Double O - Straight 98 (Escher Remix) (Rupture LDN)
05. Eksohz - Castle In Clouds (Inversion Recordings)
06. Eksohz - Avenged (Inversion Recordings)
07. Forest Drive West - Neptune (Rupture LDN)
08. Tim Reaper & Dwarde - Mendoza (Rupture LDN)

/////arz-i-hal
"“Bir toplumun müştereklerinden olagelen bir halkın, topyekun önce tehdit unsuru, sonra mihrak, daha sonra hain, hemen ol peşi sıra imhası mübah addedilenler olarak sınıflandırılmasının türevleri ve birlikteliğinde bir katran karanlığı var edilmiştir ne eksik, ne fazla. Bugün o eksiltme hallerinin her neye dönüştüğü, Artsakh savaşı sırasındakiler kadar, devletlinin var ettiği Varlık Vergisi’nden, Tehcir hamlelerinden, Aşkale sürgünlerinden, 20 Dolar 20 Kilo deportizasyonlarında hiç ama hiçbir surette bitmeyen, arkası ha keza sorulmamış “muhteşem bir organizasyon” olarak görülmüş 6-7 Eylül 1955’ten, Affedersiniz Ermeni’ye, 100 bin Ermeni’yi sınır dışı ederiz esip gürlemesinden okunabilir. Kültürel kayıtların izlerinin silinmesinden, mabet ya da yerleşim yerlerinin tahrip edilmesinden, otopark, kişiye özel mülk, yıkıntılarından bina edilmiş yeni evlerden, üstünden geçilmiş mezarlıklardan talan edilmiş Gezi Parkı’nın temellerinden, Ani Harabelerinin birden Anı garabetliğine dönüştürülmesinden nicesinden anlam bulur! Acı bizatihi ortaklaştırılmasın diye, hiç sorgulanmasın diye yıllar yılıdır sündürüle gelen, aralıksız yerilen, “sözde” tanımına sıkıştırılmış bir yok sayma haline rehin edilmiş bir meseledir. Bütün bunların tekzibi hep yaşatılanlardır. Şu sahada onca zaman sonra kalma hakkını savunmaya!, yaşamda yer almaya çalışırken, sırtlandığı yükünü paylaşmaya hep ama her dem hazır ve nazır birkaç on binin üstüne düşürülen gölgelerin yekunudur tekzip, hani belgen sorusunun yanıtı.”

2010 yılından bu yana anmalar gerçekleştiren “24 Nisan Anma Platformunun” buluşma, yasa ortak olma çağrısı geçtiğimiz yıl olduğu gibi bir kere daha “düzenlenmesi uygun görülmemiştir” ibaresiyle engellenir. Meclis çatısı altında kendi ailesinden çıkagelen bir gerçekliği sorgulayıp, meram eyleyen, sekiz koca yıldır dillendiren vekil Garo Paylan’ın sesi kestirilir, yıllardır olduğu gibi son vedasında da dile getirdiği gibi özgürlüğün ancak yüzleşmekten geçtiğini bildirirken yalnızlaştırılır. (bkz. Ermenilerin Yarasını Fark Etmek) Kalıtlar silinirken, bellek dönüşüme tabi tutulurken, çekingen, alttan alta var edilen inkarı çoktan altüst eden bir ikrarla, asarız, keseriz, yeniden yaparız hallerini sahiplenen “isimsiz” yalnız kurtlar türer. Sokaklarından Talat, Enver, Cemal paşaların, o nefretle anılan Ermeni’yi yok edenlerin temsillerine göndermeleri bulunduran, yüzleşmeyi kağıt üstünde ortak acı, sosyal medya ve sokakta onlar da canımızı sıkmasaydılar, şuna ve buna kanıp gaza gelmeseydiler diye geçiştirebilen bir cühela cüretinin ortasında hangi yaradan, hangi ezadan, hangi hazandan mevzu açılabilir ki, değil mi?

Son kertede, yüz sekiz yıldır sırtlanmış bir acının giderek bir çığlığa evrimi sabit olundu. Dört duvar arasında, mezarlıklarda, cenaze taziyelerinde, kitlesel değil kişisel buluşmalar sırasında anılan / yad edilen / hayatlarımızın tam da ortasında duru veren bir geçmiş, şimdi sınavına dönüştürüldü. Acı, takvim yapraklarından taşa dururken, 1915’in karanlığından bu yana şu menzilin her günü apayrı kırılmalara çıkartıldı. Medz Yegehrn, Sayfo’ya, Küçük Anadolu Kırımına, İzmir’in yok edilmesine, Dersim Tertelesine, Trakya Pogromuna, Varlık Vergisi ve Aşkale Sürgünlerine, 20 Dolar 20 Kiloya, Sürgünlere, bambaşka acılara evrildi. Sepastiya’da var edilmiş olan felaket Artsakh’ta ölümlerin bir başka temsiline dönüştü. Kim olduklarının, neden yaşadıklarının derdi, yıllar yılıdır evleri burası olan insanlara bu ülkede ne işiniz var, nereden geldiniz bahislerinde sorgulamalara dönüştürüldü. Bugün Ermeni temsiliyetsiz, bugün Ermeni “sözde” diye anılan “yaranın” yasında bir başına. Sulhunu başkalarının hayatlarını yok ederek, acılarının üstüne basarak, ezerek, hiç sayarak var edebilen, dahası bu şerefli ülkede tek bir karış toprak hakları yoktur, bu toprak ilelebet Türkündür bahsinin kurucu liderden bu yana hep kafamıza çakıldığı bir düzlemde, sahiden emin misiniz, yas böyle yapınca sonlanır mı, yüzsüzlük bir sonucu var eder mi? Ermeni hep anlatıyor, gel gelelim, yirmi dört saatlik küfür seansları, cins, soy, sop, şecere hakaretlerine meze kılınmaktan ötede bir saniye onların da acısı vardır kısmı anlamlı bulunmuyor. 108 yıldır hepimizi, tanığıyla, sonraki nesilleriyle felç eden, utandıran, hala anlatmak mecburiyetinde bıraktıran bir iklimde “sizlerin” kökü de kazılmasın, sizler de sınanmayın diye bu imdat çığlıkları, sayıklamalar, isyana meram halleri. Yanı başınızda yüzleşilmediği için başlayamayan yasın farkında mısınız, acının neresindeyiz sorgular mısınız, oralarda mısınız, anlıyor musunuz?" sesli meram 

*akla düşenler, yola çıkıldıktan sonra derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. bahis açtıklarımız ana akımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. etmekten bir özenle koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla ve yazabildiğimiz kadarıyla fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya sesli meram // deuss ex machina ile devam...iyi haftalar...

allame-i ulul arz’dan ara nağmeler 
okuma parçası

sesli meram // deuss ex machina [ex.] genel geçer disiplinlerden uzak kalıp, deneysel ögeler ihtiva eden müzik türlerine kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. ambient’dan - folk’a uzanan ses şeceresinden alıntıları iliştirmeye devam ediyoruz. aralıksız on dokuz yıldır... bir direniş hali içinde... yayındayız!...

her türlü eleştiri ve öneri için iletişim kanallarımız;
---------------------------------------------------------

//poemé
Հոգու Սահմանները -- Վարդան ՀԱԿՈԲՅԱՆ

Աչքերը սովորաբար ավելի շուտ են հասնում այնտեղ,
                ուր ուզում ես գնալ։ Ձմռան լճակում
                պահված աստղիկի շողը, խնդրում եմ,
                տաքացրու քո ափի մեջ։

Կան ծաղիկներ՝ անհնարին բարձունքներում, որոնց չեն
                հասել ձեռքերդ, բայց
                աչքերդ թող գգվեն այնպես,
                որ ում նայում ես՝ ավելի գեղեցկանա։

Ճանապարհը՝ որքան էլ բանուկ, ամեն գնացող
                իր համար նորից է բացում, սակայն դու
                քայլ անելուց առաջ, հիշիր՝ պետք է գնալ
                հենց այնտեղ, ուր չի տանում ոչ մի ճանապարհ։

Հոգիդ երկինք է թռչելու մի օր եւ խառնվելու է
                բարձրում թեւածող աղավնիներին, քանի դեռ
                ուշ չէ, գոնե մի աղավնի թող իջնի քո ուսին
                եւ թեւերում ամփոփի աչքերիդ մեջ
                                                ծաղկող հեռուն։

Comments