Yaşayan Deuss Ex Machina - Christian Fennesz


Elektronik müziğin sınırlarını belirleme konusunda bir usta, deuss ex machina
Fazlasını ve devamını Çarşamba akşamı İKSV'nin düzenlediği Phonem etkinliğinde gösterecek olan Christian Fennesz için bir "hatırlatıcı" olarak izlenimler, Venice albümünün kritiği ile beraber.İyi Okumalar...
Christian Fennesz - “Venice” (Touch)

Christian Fennesz , günümüz deneysel elektronik müziğinin uç noktalarından birini tutuyor.Üretimlerinde yoğun bir hüznü her seferinde farklı kurgulamalarla yeniden yapılandıran sanatçının son albümü “Venice”, geçtiğimiz aylarda İngiliz etiketi Touch tarafından yayımlandı.

Müziğin etkileri

Kimi zaman nefes almamız zorlaşır.Vücudumuzun ayarlarındaki ufak devinimler dahi bizi sendeletir.Böyle anlarda bünyemizin savunması zayıflar, zaman zaman da kendi ellerimizle bağışıklığımızı yerle bir ederiz. İçsel kimyamızı şekillendiren ruh hallerimiz bizlerin hayata bakışına bile yön verebilir.(Öngörü) Bazen kararlı , bazen durağan , bazen olağan olur yaşantımız. Keşmekeşler, dertler ve beraberinde savunmasız bir bünye ile, yaşamımızı dar alanlarda oynamaya mecbur ederiz. Müzikse kendimizi bu sıkılgan halet-i ruhiyeden sıyırılabilmemiz için gerekli araçlardan biridir. Tasvirlerle şekillendirilen, yönünü ve iz derinliğini; sanatçının duruşuylave kendini ifade etme yetisiyle belirlediği bir disiplindir aslında müzik. Keskin ve net çizgileri olmadan dinleyeni uçsuz bucaksız iklimlere sürükleyen, kimi zaman da hayallere daldıran, teşvik eden, arayışlara iten bir paylaşım aracı. Kasvetli şehir yaşantısındaki soluk alma noktalarımız.

Elektronik müziğin deneysel kulvarı da, yukarıda kısaca ifade etmeye çalıştığımız argümanı irdeleyen seslerin müzik üretiminde daha fazla öneme haiz olduğunu imliyor. Christian Fennesz de bu kulvarda, yer yer akademik çıkışlardan beslenerek, kimi zaman doğal seslerle, kimi zaman da elektro/akustik enstrümanlar ile oluşturduğu tasvirleri dinleyicilerin beğenisine sunan kompozitörlerden biri.

Christian Fennesz 1962 yılında Avusturya’da dünyaya geldi.Yetişkinlik döneminde, dinlediği müziklerdeki ağırlığı etkin bir şekilde hissedilen gitar ve kısa süreli etnomüzikoloji eğitimi alır. 80’lerin sonunda “Maische” grubuna dahil olarak müzikal serüveninin başlangıcını gerçekleştirir. My Bloody Valentine ve Sonic Youth gibi egemen ana akımın içerisine çekilemeyen, punk kökleri ile deneysel kurgulamaları birleştiren grupların müziklerinden örnek alınarak oluşturulan bir çeşit yarı kırılgan melodik noise-pop grubu olur “Maische”. Grupla beraber iki albüm kaydı gerçekleştiren Christian Fennesz, grubun üyesi olmak yerine, kafasında şekillendirdiği müzikleri üretebilmek üzere yolunu tek başına çizmeye karar verir.

Elektronik Müziğe Yöneliş

1995 yılında Avusturya’nın deneysel müzikleri ile nam salmış etiketi Mego’nun kurucuları olan Peter Rehberg (Pita) ve Ramon Bauer ile bir klüpte tanışması üzerine, kafasındaki elektronik müziği sunabileceği bir çatıya da kavuşmuş olur. 1995 yılında “Maische” üyesiyken biriktirdiği ve her bir parçanın farklı bir enstrüman ile donatıldığı “Instrument” kısa çalarını Mego etiketiyle yayınlar. 1997 yılında da minimal kompozisyonların ambient tonlarla kurgulandığı, dinlence düzeneğinin daha kolay ulaşabildiği ilk albümü olan “Hotel Paral.lel”i yine aynı firmadan yayınlar. Ses erimlerinin daha önceki kısa çalarında da kendini gösteren gitarlı yüzüne sahip “Block M” ve “Fa”, post-rock kıvrımlarında daha somut seslerle yapılandırılmış albümün kapanış parçası olan “Aus” ile ismini duyurur. 99 yılı sonlarında ise “+47 degrees 56’37”-16 degrees 51’08” (sanatçının yaşadığı ve albümün tüm kayıtlarını gerçekleştirdiği evinin koordinatları) adlı sekiz parçanın birbirleriyle ilintili olduğu, deneysel tavrın kendini bu sefer “White Noise” olarak sınıflandırılabilecek gürültü kuşaklarının yer yer melankolik ses erimlerine karıştığı, minimal atonal bir seslendirme çalışması diyebileceğimiz albümünü Touch etiketiyle yayınlar.

Kariyerin Odağı

Bu albümün ardından sanatçının kariyeri için dönüm noktalarından olan ve geniş çevrelerce tanınmasını sağlayan “Endless Summer” (Mego) albümü yayınlanır. Albüm karakteristik olarak sanatçının ses düzeneğinde yerini almış bulunan minimal ses örgüsünün, gitar kaynaklı doğaçlamalarla bezendiği bir deneyselliği barındırmaktadır. Christian Fennesz’in üzerinde ısrarla durduğu, müzisyen olarak tanımlanma ilkesinin de altını kalınca çizdiği düşsel formasyonlu belirgin ses oyunlarına hakim olan “Caecilia”, uç noktalarda tanımlanmış seslerin filtre edilerek kurgulandığı “Shiseido”, buzlu cam efekti veren ses kolajlarının üst üste bindirilerek atmosferik temayla bütünleştirildiği “Got The Move On” albümün sanatçının diskografisindeki yerini daha da sağlamlaştırıyor.

Ara Üretimler

Sanatçı bütün bu üretimlerinin yanında Jim O’Rourke ve Peter Rehberg ile beraber Fenn’O’Berg ismiyle, Avusturyalı deneysel topluluklardan Polwechsel ile, Musique Concrete akımının günümüzdeki önemli temsilcilerinden Pan Sonic topluluğunun üyesi Mika Vainio ile ve çeşitli firmalardan çıkardığı yaratacılık çıtası yüksek işleriyle tanıdığımız Oren Ambarchi gibi isimlerle ortaklaşa albüm çalışmaları gerçekleştirir. 2002 yılında ise daha önce yayınlanmamış kayıtlar, film müzikleri çalışmalar ve çeşitli toplama albümler için gerçekleştirdiği parçalar ile, daha önce bahsettiğimiz 1995 tarihli çalışması olan “Instrument” kısa çalarının düzenlenerek yapılandırıldığı (remastered) “Field Recordings 1995:2002” derlemesini yayınlar

Venice : Venedik Kanallarından Sesler

2004 yılında sanatçının yazımızın da ana konusunu oluşturan albümü “Venice” Touch etiketiyle yayınlanır. Almanya’nın önemli hikayecilerinden olan Thomas Mann’ın “Venedik’te Ölüm” romanına göndermeyi de içeriyor albüm.Yazar romanında, Gustav Von Aschenbach adlı kompozitörün yaşadığı kayıplar ve kariyerindeki beklenmedik düşüşün ardından tatil için geldiği Venedik’te, androjen görünümlü Tadzio’ya olan platonik aşkı çerçevesinde bir türlü açılamayacak olmanın yarattığı eziklik nedeniyle, kendi sinik karakteri yüzünden bu gerçeğin kendisini adım adım sona yaklaştırmasını ve o dönemin salgın hastalıklarından olan koleraya yakalanarak son nefesini vermesini hikayelendiriyor.

Christian Fennesz , “Venedik” şehrini yukarıdaki imgelemden de beslenerek montajladığı bu atmosfer ile çalışmasında hüznün, karanlığın ve yalnızlığın seslendirmesini gerçekleştiriyor. Gitar, pedal ve klavye gibi somut enstrümanlar ile soyut ses örneklemlerini bir potada buluşturuyor. Albümün açılışını deforme edilmiş gitarın hüzünlü nağmelerinin tonal bir yapılandırma ile beslendiği “Rivers Of Sand” gerçekleştiriyor. Eskilerin müzik kutusundan gelen naif melodilerin bütünleştirildiği “Chateau Rouge”, keskin gitar tonlarının parçanın ana temasını oluşturduğu gürültü kavramının yeniden düzenlendiiği “Circassian”, klavyeden elde edilen seslerin deforme edilerek yapılandırıldığı hüzünlü “Onsay” , “Japan” topluluğunun solisti David Sylvian ile ortaklaşa gerçekleştirilen vokallerdeki karaltılı vurgulamalar ile gürültü kavramına bütünleşik bir yaklaşımın hakim olduğu etkili “Transit”, sadece gitardan gelen nağmelerle şekillendirilen “Laguna” 11 parçalık albümde dinleyebileceklerinizden birkaçı.

Christian Fennesz, kendi düzeneğiyle her seferinde başka bir perspektiften kulaklarımıza sunduğu müzikal çeşitlilik ile günümüz deneysel müziğinin köşe başlarından birini tutuyor demiştik. Bunu yaparken de müziği sadece kodlamalar, düzgün aranjmanlar ile sunumlandırmak yerine daha zor olan içeriğiyle oynayarak, rafine edilmiş ve estetik vurgulu gürültünün de temsilciliğini yaparak gerçekleştiriyor.

Katkılarından dolayı Sayın Okan Aydın’a özel teşekkürlerimle
Trendsetter Dergisi Ekim 2004 tarihli nüshasında Yayınlanmıştır

Comments