Yeni Yıl - Yeni Yıllar -Eskimeyen Sonlar


Her halükarda iyi ya da kötü birbiri içerisinde harman edilmiş günler bütünü ile bir sene daha devrildi. Ardına bile bakmadan. Koskocaman zaman dilimi diye ahir zaman insanının betimlediği sene kavramı dijitalleştikçe modern zaman insanı gözle görülmez bir kıvamda kısalır oldu. Sene-i devriyelerin birer manası olması lazımdı. Geçtikçe hatırlanacak, yâd ettikçe us'ta anıları tazetecek. İlk def'a bu sene belki hiç olmadığım kadar uzak kaldım yeni'likten ve yeni yeni yıldan.

Deuss Ex Machina'yı sonlandırıken geçtiğimiz hafta söylemiştim. Kısa mesaj servislerine uyacak bir temennim yok maalesef hafzalamda. Biraz yarım kalsa da her şey devam edecek ömür gidebileceği son istasyona kadar. Öyleyse tanımlanmalı ve dilenmeli sanırım en doğrusu bir yeni'ye girerken sağlıklı olabilmeyi, onu devam ettirebilmeyi. Bitmek tükenmek bilmeyen sorunlara karşı hiç değilse zihinsel ve bedensel olarak ayakta kalabilmeyi sağlamasını. 0 Km 2007 hayırlara vesile olsun. Eski defterleri kurcalarken çıkarılmış bir not yukarısı. Hiç eskimiyor yılların çabukluğuna ve hoyratlığına inat.

Bu devir daimin yansımalarını, neredeyiz'in yanıtlarını çok güzel bir biçimde irdelemiş Radikal Gazetesi yazarı Sayın Zeki COŞKUN un İşaret Fişeği köşesindeki yazısını, dönüp dönüp bir kaç kere daha okuyabilmek için yazar'ın affına sığınarak ilave ediyorum. Mutlu....

Çılgınız, Nobel'liyiz, şehvetliyiz. Zeki COŞKUN

"Dört beş ay daha aynı sakız çiğnenecek, aynı cendere altında gerildikçe gerileceğiz: Çankaya'ya kim çıksın, kim çıkmasın? Hayır, adam haklı. "Çıkarım, kim ne karışır. Milletim vekilini seçmiş, onlar da beni ya da dediğimi seçer" diyor. Bu kadar işte.
Mersin'de mi ne, "Anamızı ağlattınız" diye çıkıntılık yapan çiftçiye "Artislik yapma lan, ananı da al git" derken, artis çiftçiye öyle bir bakıyordu ki, daha ötesi de olabilirdi. Zidane'ın Dünya Kupası finalinde yaptığı gibi çakacaktı kafayı, neredeyse. O zaman olmadı ama korkuyorum, önümüzdeki günlerde Çankaya tantanasında öyle bir şeyler olabilir milletin vekilleri arasında.
Bu arada, 2007'nin asgari ücreti de belirlendi. Yılın ilk yarısında aylık 403 YTL, ikinci yarısında 419.15 YTL net para. Ne para ama! Ankara Sanayi Odası Başkanı ki, işveren oluyor kendileri-, "uzaylı olsa geçinemez bu parayla" buyurdular. Bilmiyorlar sanki, tüm dünyaya ve de uzaylılara feleğini şaşırtmışız, şaşırtırız. Bütün bir yıl 'Şu Çılgın Türkler'den yalayıp yutmuşuz yüz binlerce. Yasal yayının yanına koy bir o kadar da korsanını, çıksın fotoğraf ortaya: Şu çılgın Türklere asgari-azami ücretler vız gelir. Para kimin neyine, Papa'yı kıyama durdurmuş memleket burası.
Papa demişken, çok ama çoook Papa seven, sırf o nurlu yüzü görmek için para pul, pasaport hiçbir engel tanımadan Vatikan'a kadar giden.. muradına erince de kutlama ve sevinç geleneklerimize uygun olarak silahı çekip birkaç el sıkan Ağca'yı atlamayalım.
Papa'nın geleceğini duyunca, "Bırakın beni, izin verin göreyim o mübarek yüzü, öpeyim elini" diye yalvar yakar oldu garibim. Yılın henüz başları mıydı, yoksa öteki yılın sonları mı, yeni yıl-bayram hediyesi niyetine tahliye edilmişti. "Malatya'da doğdu/ Papa'yı da vurdu/ Çok yaşa/ Mehmet Ali Ağca" sloganlarıyla, çiçek yağmuruyla, özel araçlarla karşılanmıştı.
O karşılamanın hemen öncesi aynı çılgın Türkler Şişli Adliyesi'ndeydi. Nobel adayı hain Türk Orhan Pamuk'a gününü göstermek için. Son 25 yıldır dünya çapında star markalar, ihraç ürünleriyle göğsümüz kabarmakta. Örneğin Ağca bunlardan ilkiydi, Pamuk da sonuncusu. Fakat Pamuk dışarıda ne kadar tutuluyorsa, içerde o kadar rahatsızlık yaratıyordu. Ağca'ysa tersi. Dışarıda, istatistiklerle ortaya çıkan 'tembel, tehlikeli, cahil Türk' imajının temsilcisi olsa da, içeride makbuldü.
Çılgınlık şanımız, şiarımızdır.
Her şekilde. Nobel'lendik sonunda. Büyük İsveç çıkartmasıyla, sarayda Türkçe yapılan Nobel konuşmasıyla bir nebze ferahladı yüreğimiz.
Daha neler var, neler. 623 bin kişi aç, 14.7 milyon kişi de yoksulluk sınırının altında yaşıyormuş, 2005'te. Bitirdiğimiz yıl daha da mı yoksullaşıldı ne? Nobel'lenmesi'ne Nobel'lendik de kitabın 235. ihtiyaç maddesi olduğu da ortaya çıktı buralarda. Açlık başlarına vurduğundan mı, kitapsızlıktan mı nedense bebeklere, çocuklara, bedensel ve zihinsel özürlülere dek uzanan şehvet arzu, iştah patladı, patlıyor. Fiilen ya da sanal âlem üzerinden... Bir yılın sonunda daha ne demeli, iyi zamanlara...."


29.12.2006 tarihinde Radikal Gazetesi'nin İstanbul Nüshasında yayınlanmıştır.Radikal Gazetesi'nin internet sitesinden bir kaç arkadaşımla paylaşmak için makina blogu'na kopyalanmıştır. Tüm hakları (c) Radikal Gazetesi'ne ve Zeki COŞKUN'a aittir.

Comments