Deuss Ex Machina # 183 - I Nemici Pubblici Hanno Distrutto La Nostra Terra

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_183_--_ I Nemici Pubblici Hanno Distrutto La Nostra Terra

17 Eylül 2007 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
Guest : Sühan Gürer From Proodos / Kese Kağıdı
>1<-Phuture-Acid Tracks (Trax Records)
>2<-Fast Eddie-Acid Thunder (D.J. International)
>3<-Shlomi Aber-Freakside (Gel Abril Acid Rework) (Ovum)
>4<-Roberto Rodriguez-The Days We Lost (Frisbee Tracks)
>5<-D-Mob-We Call It Acieeed (FFRR)
>6<-Armando-Downfall (Trax Records)
>7<-The Ace Of Clubs-Patriotic Acid (Firstcask Records)
>8<-Josh Wink-Higher State Of Consciousness (Manifesto)

Listelenmiş olan parçaları Rapidshare üzerinden indirebilirsiniz.

I Nemici Pubblici Hanno Distrutto La Nostra Terra Bölüm(183) – Semada Yükselen Ses Tonları Kesik Kesik Bir Örtülemeyi Barındırıyor.(NeuaTrauM)


>>>>>Bildirgeç
Gerçeklik. Bize çarptığı anda ortaya çıkan en somut örnekleri ile en keskin unsur. Viran bir şekilcilikten ziyade, öz duruşu yıkarak ve giderek bir örnek patronajlar ile hatim indirir gibi okuduğumuz “boyalı-ağdalı” koskocaman basınımız, öte yanda hiç durmamacasına hayatın zevk-ü sefasında dolaşan bir ülkede yaşamaktaymışcasına milyon dolarların kelam edildiği hiçte adil olmayan “maket-ev” satışlarından, insanların en vahim durumlarından egzotik bir keşiftmişçesine sömürerek yansıtan “reyting-reyting sonsuza kadar reyting” düellosu ile dopdolu 7/24 televizyonlarımız. Kin ve nefretin her daim biç biçem bularak karşımıza yapıları tetikleyen, kenarda bekleyipte kurulu düzeneklerinin çalışmasını bekleyen “piyon piyon on yüz milyon piyon” adam/personalar için bir vesile teşkil etmesi. Gerçekliğin sınrılarını imleyen, sağaltıcı olmaktan öte bir haz objesine dönüşmesine yol açan kaideler bütünü.

Düşünsel yetinin pek de tatminkar kılınmadığı, anlaşılabilirliği iki cümle arasındaki noktalama sayısının bir kaç kelimeye indirgendiği bu “ultra” sanallığın içerisinde aymazlığın kendini göstermesi, gerçekliği daha çabuk fark etmenizi olanaklı kılıyor. Sözün ağızdan istenilerek çıkılması bir yana bunu onaylamadan konuşabilmek bile epeyce zor iken, şimdilerde ortalığı harlayan, devri daimin düzenini bile yörüngesinden alıkoyan gelişmeler gerçekleşiyor. “Gerçek” hiç bu kadar acıtıcı bir biçem içerisinde karşımızda olmamıştı. Kindarlığın giderek kabul görür bir ölçü biçemi olarak ayırt edilmesi, onanma ve onaylanması şimdinin “1984” lerinde derin derin dezonfarmasyon soslu bilgileri kavramaya çabalayanları etkisi altına alıyor. İstem dışı tek bir kelam edilememesine rağmen, yaradılışa inat “yanlışlıkla kaçtı, ama öyle değil işte böyle” gibi kurtarmacalar da bu siperler arasında gezinen vızıltıların birer yankısını oluşturuyor.

Barış ile savaşın birbilerini itekleyen “gerçekliği” ve “ying-yangı” gibi, doğallığı dışlayan ve irrite edici bir sunumlandırma ile halkın arzusu olarak nakşedilen bu mudur? Savunma mekanizmalarının, homojen dengelerin alt üst edildiği, çıkarın her bir kulun çabası ile oluşturulan ortalamaları darmadağın ettiği, en üzücüsü ise tarumar edilmiş birliktelik / mozaik / yelpazenin tümden zapturapt altına alınması. Kalabalıkların kültürü ile beraber geliştirilmiş afyonlama yöntemi bu “gerçekliğin” en olmazsa olmazı baş aktörlerini karşımıza çıkarıyor. Karabasanların, öcülerin birbirleri arasında zerre fark bulunmayan insanların mezhepleri, etnik unsurları neden eşilip durulur? Sakızların içlerinde çıkan fallar gibi bir gün öylesi bir gün böylesi ama yok bunlar gibi hinlisi diye diye, kim kalacak a dost ?.

Aziz Nesin’in tespitlerinden dolayı tahammuden kasıtların ortaya atıldığı, yargılanıp imha ve göz göz simsiyah torbalara aktarıldığı, basılı yayınlarının bile kara kara kaplamalar ile saklanarak okunduğu günleri geride bıraktık derken, hinliğin merkezinde hep o ötekiler var, onlar varya ah onlar yalancı dolmalar, serenatları artık daha sıklaşır, belrigin bir biçimde bir gün kapımıza kadar dayanacak aymazlığa ulaştı. Söz konusu müzik ile fikriyat açılımı olunca da hicivin yerini karalamalar aldı. Deuss Ex Machina içerisinde bir tavır olarak, halkların (uç uca değil gerçek bir gönül bağı) birlikteliğini ara pasajlar ile, görüşlerin birbirlerine bağıra çağıra değil usulca yorumlanması gerekliliğinin altını defalarca çizdik. Gün gelipte dönüp battığımız bu bataklıkların içerisinde kaybolmamız bir “gerçek” olmaz umarız.

Müziğin özünde var olan protestliği, eleştirel bakışı, potansiyel ayrıştırımları değil bir olma unsurunu en yalın halleri ile paylaşıyoruz. Şimdilerde ise gerçekliğin acı yüzlerini müzik notaları arasında görmek ise gerçekten can yakıcı bir hale dönüştürüyor tüm bu çabayı. Elzem olan ise “sus” işareti yapanlara karşı daha çok anlatabilmek, ötekini anlayabilmekten geçiyor sanırız. Yüzeysel şekilciliğin ötesinde bir bukle de olsa adımlayabilirsek ne ala. Deuss Ex Machina’nın bu hafta gerkeleştirdiğimiz bölümünde de bu minvalde, elektronik müzik tarihçesi içerisinde imzasından, müzikal izleğine verdiği mesajlardan aldığı tepkilere kadar gerek sosyolojik, gerekse de toplumsal bir dönüşümün anahtarı olan “Acid” müziğinin 20. yılını irdelemeye çalıştık.

Yaptığı çalışmalar ile internet üzerinde Türkçe müzikal bilgi arayışı içerisinde olan pek çok dinleyicinin başvurduğu bir kaynak olan Proodos güncesinin ardındaki isim Sühan Gürer’in konukluğunda bir saatlik süre içerisinde, “Acid”in 20 yılını incelerken yukarıdaki değindiğimiz ayrışımlara ve “gerçekliğe” dair notlarımızı da paylaşma imkanına sahip olduk. House müziğinin önemli çıkışının ardından gelen ikinci büyük dalga olan “Acid” kıvılcımının yayıldığı Amerika’daki resmen olmasa da “devrim” sayılabilecek güncesinden, modern elektronik müzik konusunda bir işarete ihtiyaç duyan Avrupa içerisindeki yorumlamalara dair pek çok farklı bağlantı ile müziğin sadece müzik olmadığını tekrardan hatırladık.

Roland’ın meşhur 303 syhthesizer’ının nasıl bir kuşağı etkisi içerisine aldığının somut örnekleri ve müziğin yayılımı ile beraber bir mit olmaktan çıkan uyuşturucu kullanımının yaratmış olduğu toplumsal problemler tüm bu etmenlerin bir kronolojik derlemesini aşağıda yer alan ağ bağlantısından Proodos bağlantısından göz gezdirebilirsiniz. Ritmik akustiğin giderek mekanikleşmesinin ve karşıt duruşluk anlamında yalıtılmışlığın vermiş olduğu o o azınlık hissiyatını irdeleyen formüller, çağrıştırma ve direk mesajları ile Acid aslında bir fenomen olarak değerlendirilebilir. Marshall Jefferson’dan, Frankie Knuckles’a, Lil’ Louis’den, Armando’ya pek çok prodüktörün neşriyatları kültürel bağlantıları ile modernelşemenin getirdiği kaotizmi de yansıtan birer manifestoya dönüştüler.

Bugün müzik sektöründe olduğu üzere çabuk tüketilmelik değil, anlaşılabilirliğini sınayabilmek için daha çok çaba sarf etmeniz gereken kayıtlar “Acid”in Amerika serüveninde karşılaştığımız önemli bir anketot. Programımızın açılışında da belirttiğimiz üzere, Phuture (Earl "Spanky" Smith Jr. & Damon "Proffessor Traxx" Neloms ve DJ Pierre ilk kadrosu)’un bugün bile yeraltından yükselen dans müziğinde bir başlangıçı oluşturan ve bize gore türe de ismini vermiş parçalardan bir olarak atfedilebilecek “Acid Tracks” parçası 12.30’luk süresi ile dijitalize ozanlığın temellerinin 1987’lerde atılmış olduğunu ayan beyan ispat ediyor. Chicago’da yayılımının ardından kendini New York’un nispeten sosyo-elit kulüplerinde de kabul ettirmeyi başaran Acid akımı, kendine rota olarak o dönemde henüz yeni yeni şekillenen Ibiza’yı hedefleyerek Avrupa’nın da sınırlarına ulaşmış olur. Paul Oakenfold, Danny Rampling gibi bu yeni akımın sınırlarını, bir tatil beldesinde keşfeden İngiliz DJ’ler’in “Acid”I İngiltere’ye taşımalarıyla bugünkü “Clubland”in en önemli sacayaklarından birisi oluşturulmuş olur. Keza bu geri dönüşüm neticede İngiltere gibi müziği enine boyuna tartarak dinleyen, meraklı ve ilgili dinleyicileri için de yeni bir parallel olarak benimsenir. Rave’lerin ve büyük depolarda gerçekleştirilen partilerin de etkisiyle bu akımın sembollerinden birisi olan Mr.Hoffman karakteri de giderek Krallığın içselleştirdiği bir karaktere bürünür. Amerika’ya yanıt olarak da kısa sure içerisinde 808 State, The Shamen, Paul Oakenfold, ve program içerisinde de paylaştığımız belki de “Acid” disiplininin en önemli çıkışlarından biri olarak pop listelerinde kendine yer bulmuş olan D-Mob’un “We Call It Acieeed” parçası gibi çalışmalar, daha deneysel kulvarlı işlerden, eğlendirici unsuru da göz önünde bulunduran yansıtıcı birer devinim gerçekleştiriyordu. Bugün dahi, alternatif bir akım olarak başlamış bu ses eriminin devamlılığı olarak Happy Hardcore, Hard House, Jungle ve nihayetinde de Drum & Bass kültürünün alt öğeleri ve kimlik tamamlayıcısı bir öğe olarak müziğin içerisinde ara ara kendini bizlere göstermeyi ve dinletmeyi başarıyor.

Atlantiğin öte yakasında ise, Techno’nun saf elementler ile elektro formlarını derleyen prodüktörler, „Acid“in bu çıkışını da iyice gözlemleyerek daha sertleşen, yoğun ritim düzenekleri, muhtelif bass kombinasyonları ve ara bağlantılar ile dans literatüründe „Acid Techno“ olarak tanımlanacak türün örneklerini yayınlamaya başladılar. Keza bugünün elektronik müzik sahnesinde, yayınladığı çalışmalar ile kitlesel başarıyı yakalamış olan Kanada’nın medar-I iftiharlarından Richie Hawtin, karakteristik bir biçimde karaltılı bir ses yelpazesini oluşturan Joey Beltram, Pikap kullanımındaki yetkinliği ile onu da enstrüman hanesine dahil etmemizi olanaklı kılacak kadar özne haline dönüştüren; Jeff Mills ve “Acid” 20 Yıl Özel programımızın kapanışında yer verdiğimiz çalışması ile Philadelphia’lı Josh Wink müzikal açılımlarda nerelere ulaşıldığının da keşfedilebilmesi açısında önem arz eden başatlar olarak değerlendirilebilir. İnsanı kendinen geçirircesine içine hapseden, döngülerin birbiri ardına yoğunlaşmaya başladığı ve nihayetinde kirli bir elektro formuna dönüştüğü klasik “Higher State Of Conciousness” Techno’nun millenyum eşiği öncesindeki en önemli çıkışlarından birisi olarak bugün dahi aynı etkiyi üzerinde taşımayı ve dans ettirmeyi başarıyor.

Müzik, yerlatındaki üretiminden daha bilinir kılındıkça içerisinde onlarca farklı yöenlişime yer veren koskocaman bir deniz. Serüvenlerin birbirileri ile paralel olarak başlaması ile ilk dans müziği plağından bugünlere kadar gelinmiş izlek ise gerçekten muazzam. “Acid” kültürel varoluşu ile şimdilerin “obez tüketim” alışkanlıklarından uzak bir biçimde sindirilerek yayınlanmış kayıtlar, efsane kulüp dinletileri ve 20 yıl aranın ardından geri dönüşü ile varlığını kanıtlamaya devam ediyor.

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler;

Acid Devrimi Yazısı At Proodos
Trax Records
Phuture 303
DJ Pierre At Myspace
Fast Eddie (Smith)
Shlomi Aber
Shlomi Aber At Myspace
Gel Abril At Myspace
Roberto Rodriguez At Myspace
D-Mob-We Call It Acieed On Youtube
Lots Of Old Skool Tunes By Jamesjw2006 On Youtube
Armando At Trax Records
Armando At Myspace
The Ace Of Clubs aka Luke Vibert
Josh Wink
Josh Wink At Myspace
Back To The Oldskool
Rave History
Okuma Parçası- (Birgün) Erkan Öztürk-İnadına Hepimiz Ermeniyiz Hâlâ

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
info[at]dinamo[dot]fm - http://www.dinamo.fm/ - misak[at]dinamo[dot]fm
http://deuss-makina.blogspot.com/

Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
Sisin İçinde Dans Yetisi Ayini
© http://www.lookaway.typepad.com/
>>>>>Poemé
Çoklukta Birlik – Charles BAUDELAIRE

Bir tapınaktır doğa, sütunları canlı;
Anlaşılmaz sözler duyulur zaman zaman.
Sembol ormanları içinden geçer insan;
Tanıdık bakışlar süzer gibidir sizi.

Bir derin, bir karanlık birlik içinde,
Aydınlık kadar sonsuz, gece kadar geniş,
Uzaktan söyleşen uzun yankılar gibi,
Renkler, sesler, kokular karışır birbirine.

Kokular vardır çocuk tenlerinden taze;
Obua sesinden tatlı, çayır gibi yeşil;
Kokular da vardır azgın, zengin, gürül gürül.

İnsana sonsuz şeylerin tadını veren,
Misk, amber, aselbent, buhur gibi kokular,
Duyuları, düşünceyi alıp götüren.

Selahattin EYÜBOĞLU Çevirisiyle...

Comments