Deuss Ex Machina # 212 - (Are You) The One That I've Been Waiting For?

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_212_--_(Are You) The One That I've Been Waiting For?

12 Mayıs 2008 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
Album Of The Week-Gnarls Barkley-The Odd Couple
>1<-Gnarls Barkley-Who’s Gonna Save My Soul (Atlantic/Warner)
>2<-Gnarls Barkley-Neighbours (Atlantic/Warner)
>3<-Pendulum-Midnight Runner (Warner Music UK)
>4<-Pendulum-Propane Nightmares (Warner Music UK)
>5<-R.E.M.-Houston (Warner)
>6<-R.E.M.-Accelerate (Warner)
>7<-Nick Cave & The Bad Seeds-Albert Goes West (Mute Records)
>8<-Nick Cave & The Bad Seeds-Dig, Lazarus, Dig!!! (Mute Records)
>9<-Portishead-We Carry On (Live At Coachella) (Island Records)
>10<-Portishead-Machine Gun (Live At Coachella) (Island Records)
>11<-Spank Rock-Bump (Switch Remix) (Ninja Tune)

(Are You) The One That I've Been Waiting For? Bölüm (212) – Parçalanmış cam kırıklarının arasında, görünür görünmez bir imge takip ededurur. Şifahen sorarsın, kimsin en beklenmedik zamanda alt üst ettiğin herşeyi?

>>>>>Bildirgeç
Arıza, sekteye uğramışlığımızın nazarı dikkatimize çaldırıp kapattığı uyarıcı. Düzleşip giderek tektipleşen hayatımızın görünmez çarklarının topuğunda yer alan uyarı levhası. Olabildiğince hırpalanan akışın, yeniden olağana çıkarılabilmesi için gerekli olan çabaya deva olamadan, yeniden yeniden mavi ekran çıkmasının tanımı, arıza. Yüksek ilerleyişlerimizin getirisi olarak türlü çeşit evham ve çelişkilerimiz ile bir bıçak sırtı ve dahası birbirini takip eden ucu çoktan kaçmış çorap söküğünün devamlılık sağlayıcısı olan. Donanımsal olarak türlü çeşit yaşanmışlığa karşıt tez geliştirebilen bünyenin de yetişemediği anlarda tezahür eden sarmal. Fasit bir dairenin içerisinde yer edinen takınaklarımızı birer ikişer ortaya çıkartan da bilakis tanıdınız "arıza". Sessiz ve tekrarında da aynı oyunu göstermekten çekinmeyen. Olabildiğince naif biçimlendirmelere ve şimdiki zaman içerisinde iştigal etmesine karşın "arıza" zaman zaman geleceğimizi de etkileyen bir eşiği oluşturuyor, dönüşüyor. Deneyimlerin paylaşımı yerine, ısrarla üzerinde durduğumuz ve sorumluluğu üzerimizden atmaya çalıştığımız soru ve sorunların yansıtıcısına dönüşüyor. Az ödüllü yabancı oyuncuyu işaret ediyor. Kelimesi kelimesine böyle tanımlandırabilmek elde edilen verilerin ışığında, arıza'nın kay(ıp)bedenlere mâl edilmişliğini de arşınlayabilmemizi kolaylıyor, sonuçlarına ulaşabilmemizi, sorunları aşabilmemiz için elimize birer ikişer çıkarımalar bahşediyor Zihnin labirentlerinde kendi paradokslarını sergilemekten imtina etmeden, canlı düello içerisinde donanımsız , olduğumuz gibi hallerimizle karşılaşmamızı simgeliyor.

Durağanlığın anlaşılabilirliği daha da zorlaştırdığı giderek bulanıklaşan bir seyrüseferin ortasını imleyen bir kelime "arıza". Kesintisiz bir karmaşanın içerisinde ben nereden düştüm sorusunu da levhalar ve yönlendirmeler ile tarumar edilmeden önceki son kapılarda katılımcı olan bizlere gösteregelen. Tanımsız ve tarifsiz mutsuzlukların üzerine yapılandırılan modern güncenin üzerine yapışık kalan "bug" hanesi. Toplumsal teammüllerin ve deneyimlerin ustaca manevralarla paylaştırılmasından ısrarla imtina edilip, öcü ilan edildikçe dahası ve dahası çokça karşılaşacağımız bir buluşma noktasına ulaşmış oluyoruz. Tedbirsizliğin ve öteki'ne muhakkak bir kulp bulmanın dayanılmaz bir şekilde, janjanlı ambalajlarda sunumlandırılması belki de kolay bir biçimde bu değişimleri ve aslolan "arıza"yı fark edememizi sağlıyor. Çekinceler ile asıl soruları sormamamızı sağlıyor. Münferit olarak söylenegelen, bir şekilde zararsız olarak addedilmiş problemler bile bir şekilde "arıza" olarak tanımlandırılarak daha kolay bir durumun içerisinde az sonra kurtulabileceğimizi zannetmemiz sağlanıyor, isteniyor. Problemi ortaya çıkartan nedenler ve arkasından yayılan söz kakafonisi bu durumu daha da çetrefilli bir biçimde işlemeye devam ediyor. Anlamların asıldan uzaklaşması ve geçerliliğini yitiren bir hatırat haline dönüşmesi el birliği ile sağlanıyor. Sorun ve buna neden olan arıza bir şekilde sümen altı ediliyor.Yanıtısız problemler çözümsüz bilmeceler halinde nötralize edilip insanlığımıza armağan ediliyor. Birer ikişer kutuplaşmaların ardılı sırada olan bir şekilde gümbürtüye giden insalığımıza oluyor. Yıllar öncesinden Alman varoluşcu filozof, Friedrich Wilhelm Nietzsche'den alıntılayalım: "Sahiden kirli bir ırmaktır insan, kirli bir ırmağı içine alıp bozulmadan kalmak için, zaten bir deniz olmak gerekir " Suflörün çağrısına ihtiyaç duymadan açık bir şekilde tarif edilmiş bu tümce, giderek daha da karmaşıklaşan 21. yüzyıl personnasını daha kolay anlayabilmemizi sağlıyor.

Arıza mütecaviz bir yapıyı oluştururken, gerçekliğimiz çoktan format değiştirmiş bilemediklerimizin yepyeni halet-i ruhiyelerini ortaya çıkarmaya devam ediyor. Kronikleşip, derinleşen sabahlara kadar dert ettiren kederin de bağlayıcısı haline dönüşüyor. Alacalı bulacalı fevkaladenin fevkinden bir mutluluk çemberi içerisinde yaşamadığımız bu kadar aşikar bir biçimde ve alenen ilan edilmesine karşın, bildiğimizden çekindiğimiz, kirli su(la)rlarımızın dışına çıkmamamız için önümüze konulan avutucu öğelerle tembih edildiği gibi "eyvallah" dememiz, küçük arızalar içerisinde çehrelenmemizi sağlıyor. Dört bir yandan toparlanacak nefes alacak bir boşluk bırakılmadan oluşturulan bir çehreleme, kafes kafes. Oyun alanımız dört duvar dahlinde tanışıklar, çekirdek aile ve zaman öğütücümüz haline dönüşen televizyonlardan yansıtılanlardan ibaret . Oysa, gerçek dışarıda çok daha yalın bir biçimde hayatın akışını belirliyor. Her hangi bir süre kısıtlaması, reyting kaygısı olmaksızın vâr edildiği gibi. Ekrandan ulaşan, tetkiklerle çok öncesinden deneyimlenmiş, artık bir şekilde kopyalaşma yolunda ilerleyen yapay sendromlar, bitmek tükenmek bilmeyen kısır galiz hırs küplerinden mülhem temaşacılar ve temsiller ile oluşturulan "arıza" lar kanıksanmışlığımız üzerinde son eklemelerini gerçekleştiriyor.

Geçtiğimiz Pazartesi akşamı canlı olarak sizlerle beraber olduğumuz programımız “Deuss Ex Machina” içerisinde de “arıza” kavramının odak ve yansılarına değinen, paralelinde birer söz söyleme eylemi gerçekleştiren müziklerden bir seçki gerçekleştirdik. Alanların daraltılıp köşebendler arası sıkışımışlığından uzaklaşıp ferahfeza’ya bir adım daha atmaya çabaladık. Haftalık öneri dizinimiz içerisinde de eğlendirici oldukları kadar da, gözlemlenebilecek yaşamsal arıza kayıtlarına karşı da fikriyatlarını mütemadiyen paylaşan, paslaşan ikili Gnarls Barkley’yi son uzun çalarları “The Odd Couple”a dair notlarımız ile sizlerle paylaşıyoruz.

Ani bir kavis ile takvimlerimizde 2006 yılına geri dönüyoruz. Seri bir biçimde akıp giden görüntüler eşliğinde (ki aynı zamanda Hermann Rorschach’ın 1920’li yıllarda karakter tahlili için geliştirdiği mürekkep testidir) Elektronika ile Motown Soul’unun kesişimini barındıran, kısa süresi dahilinde olabildiğince verimli bir biçimde “arızalılığa” dair vurguları irdeleyen söz yumağı ile kulaklarımıza çalınan, gözlerimize seyirlik sağlayan “Crazy” parçası ile serüvenimiz başlıyor. İsimleri çok sınırlı / meraklı bir dinleyici kesim dışında “ilk defa” alternatif akımlarla da haşır neşir olabilen bir “popüler müzik” şarkısı deyim yerindeyse ortalığın tozunu kaldırdığı zaman dilimindeyiz. 2004 yılında Jay Z’nin The Black Album’ü ile The Beatles’ın The White Album’ünü birbirlerine harman ederek, okumalardan çok daha farklı yansıtmaları dinleten bir deneysel “Grey Album” projesinin mimarı, MF Doom ile beraber Warp Records‘un abstrakt denemelerle örülü hip hop’a ev sahipliği yaptığı “firması” Lex Records etiketinden “The Mouse And The Mask” albümünü yayınlamış olan, Gorillaz’ın “Demon Days” albümünün prodüktörlerinden DJ Danger Mouse (Brian Burton) ile Atlanta’lı hip hop kollektifi OutKast gibi hip-hop gurularının mezun olduğu “Dungeon Family” projesinin üyelerinden ve devamında “Goodie Mob” topluluğu ile Amerika’da kariyerine devam etmiş vokalist/rapper Cee Lo Green (Thomas Callaway)’den müteşekkil bir ekip Gnarls Barkley.

1998 yılında Danger Mouse’un eğitim gördüğü Georgia Üniversitesinde “Goodie Mob” performansının ardından ikilinin tanışıklığı gerçekleşir, ortak çalışmaları ise 2003 yılında Lex Records için Jemini ile ortaklaşa gerçekleştirdikleri, vokallerde ise Cee-Lo’nun yer aldığı “What You Sittin' On?” parçasının düzenlenmesi sırasında olur. Kayıtlar sırasında Danger Mouse elinde bulunan beş altı parçalık bir demo kaydın paylaşımı sırasında, ki bunlar “"Just a Thought," "Necromancer" ve "Storm Coming"in ilk altyapılarıdır. Gnarls Barkley projesinin de temelleri atılmış olur. “Rolling Stone” dergisine 2006 yılında vermiş oldukları mülakatta Cee-Lo’nun değindiği üzere, “Ses örnekleri ve canlı enstürmanlar ile kotarılmış bir yumak-Norman Whitfield döneminin Temptations’ı ile Kraftwerk’ın ortak kayıtlara girişmesi-aynı zamanda çalkantılı çocukluk günlerine de bir geçidi” teşkil eder. “Bu parçalarda yer alan müzik, çocukluğuma geri döndürmüştü, İçselleştirip bunlarla ilgili bir kaç kelam edebilirdim, Danger’ın da benimle aynı hissiyatı paylaştığını ve paralelimde bir müzikal lehimleme ile gidişatımızı belirleyebileceğimizi düşündüm.”

Bu ortak çalışmanın ilk ürünü olan ve biraz önce değindiğimiz “Crazy” ile müjdelenen “St.Elsewhere” kaydı da gerek müzikal geçişleri gerekse de sözler arasında kurgulanan alt okumaları ile farkına varamadığımız arızaların gün yüzü görmesine vesile olduğunu bir kere daha belirtmekte fayda var. Naif duruşları ile Rock müziğin alternatif aksamları arasında yepyeni bağlamlar ortaya çıkartmış “Violent Femmes” cover’ı “Gone Daddy Gone”, 60’lı yılların garaj-rock günlerinde göndermelerle şekillenmiş, ezcümle kendine yabancılaşmış bireyin içindeki canavarla karşılaşmasını irdeleyen “The Boogie Monster”, Motown dönemi soul orkestralarının vokallerinin izlerinde seyrüsefer eyleyen ama sözlerinde şizofrenliği irdeleyecek kadar komplike bir yapıyı barındıran “Who Cares?”, Funk’ın çiğ endüstriyel tekno ile birleştirildiğinde nelere kadir olabileceğini ortaya çıkartan, felsefik “Storm Coming” gibi örneklerin çoğaltılabileceği kayıtlardan bir popüler müzik antolojisi oluşturabilmeniz de olasılık dahilinde.Bu deneysellik bağına sıkı sıkıya tutunmaktan imtina etmeden yollarına devam eden Gnarls Barkley ikilisinin yeni durağı olan “The Odd Couple”da “St.Elsewhere”in açmış olduğu yolu takip eden ama asla tekrar etmeyen bir kurgu bütünlüğü ile modern müziğin sınırlarını bir pah daha genişletmeyi başarıyor. Uncut dergisinde yayınlanmış olan albüm kritiğinde değinildiği üzere Saykodelik Soul’un günümüzde en elle tutulur örneklerini barındıran bir kayıdın altına imzalarını atıyorlar. Albümün adında da yer alan “tuhaf”lığı çeşitli yönlerden eleştirilere karşı da bir yanıt olarak değerlendirmeyi başarmaktalar. MTV kültürünün direkt merkezinde yer alan tüketici kitleye hitap eden, olabilecek her türlü kılık vasıtası ile sanatçı algısındaki değişimleri, sterilize bir hayattan öte sizden birisi vurgusunun altını kalınca çizmeyi, ucuza kaçan her türlü maymun iştahlılığın uzaklarında olduklarını kanıtlamaları için yeterli verileri barındıran bir kayıt: “The Odd Couple”. Hoşgeldiniz kabilinden önceki kayıttan yadigar makinistin filmi sarması ile başlayan façası düzenlenmiş bir chill out melodikası “Charity Chase” ile albüme giriş gerçekleşiyor. Bir yitirilişin ardından gerisin geriye ruhunu nasıl onarabileceğini, kimlere emanet edeceğini düşünen, irdeleyen aksak ritmin donuk ve matlaşan belki de izlerini komple silmek isteyen bir vokalde tümletilen “Who’s Gonna Save My Soul?”, albümden yayınlanmış olan ilk kırkbeşlik olan Funkadelic’in 70’li yıllarda yakaladığı funk alaşımını duraksamaksızın 2008’e adapte eden “Run”, Sam The Sham & The Pharoahs un "The Hair on My Chinny Chin Chin" parçasından kesitlerle desteklenmiş, gündelikliğe ironik gönderileri ile “Whatever” sürprizlerin gani olduğu kayıtta her an herşeyin olabileceğine dair ipuçlarını veriyor. Sesler bütünlenirken, Cee-Lo’nun benim hiç arkadaşım yok ama böylesi daha “cool” betimlemesinde trendsetterlar tarafından yaygınlaştırılan farklı olun kıvamına, hem nalına hem mıhına bir yanıtı belirginleştiriyor. Hepi topu 2 dakika 18 saniye içerisinde.Danger Mouse’un pordüksiyonda karaltılı sulara yönlendirdiği, folk tınısı ile başlayıp elektronikayla buluşan, “ballad” “No Time Soon”, programımız içerisinde de paylaşmış olduğumuz “Neighbours” gibi weird-pop surlarında birer çözümleme imkanı sağlayan, Cee-Lo’nun girebileceği vokal yeteneği ve en masum konumlarında bile komşuluk ilişkilerinden doğan marazalara değindiği çalışması ile finale uzanıyoruz. Radiohead’in “In Rainbows” albümünü, muazzamlaştıran perdenin arkasındaki isimlerden biri olarak tanımlandırılan, kayıt mühendisi, prodüksiyonel dehâ Nigel Godrich’in ellerinde şekillenen “A Little Better” ana akım’a mesafeli bir duruş ile çalışmayı sonlandırıyor. Endişe ve tereddütleri, gerekli olduğunda açılmayan telefonlarla, kötü günde görünmez kılınan arkadaşlıklara göndermeleri, ölmek üzereyken aklına neler takılacak sorusu ile önümüzdeki çalışmalarda da güncenin içerisinde ayrıntıları, arızaları, noksanlarımızı paylaşmaya devam edeceklerinin sözünü verir gibi bir veda ediyorlar. Sorular ve alt okumaları ile bir fenomen olarak tanımlanmaktan kaçınarak, arızaları oldukları gibi paylaşarak...Sonsöz, “Yalnızlık hiçbir zaman bir yoksulluk değil, büyük bir meziyettir”. Jan Tschichold

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Gnarls Barkley Official
Gnarls Barkley At Myspace
Gnarls Barkley Album Review At Uncut
Gnarls Barkley Album Review At Proodos
Pendulum Official
Pendulum At Myspace
R.E.M. Accelerate Official
Nick Cave & The Bad Seeds Official
Nick Cave & The Bad Seeds At Myspace
Portishead Official
Portishead At Myspace
Spank Rock Official
Spank Rock At Myspace
Switch At Myspace

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
info[nospam]dinamo[dot]fm - www.dinamo.fm - misak[nospam]dinamo[dot]fm
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8 --------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel Sel Silencio - By Lints
© Lints Photos
Gnarls Barkley Photos Courtesy From Belowed Sites C,R,Z

>>>>>Poemé
Ellerimde Bir Göztaşı – Can YÜCEL

Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir damlanın böyle deniz olduğunu
Şaştım, mavi bir fal gibi açılınca önümde
Giritli bir ölümüm varmış, bir balıkçı fitil gibi
Patlayacakmış avucunda otuz çubuklu gençliğim
Üç günde mi desem, üç gökte, üç kulaçta mi
Ben ki, o camgöbeği çiçekler açan ağaç
Kırılmaz bardaklar gibi tuzla buz olacakmış
Ne zaman boğulsam böyle yosun kokuyordu ışık
Sabahçı kahvelerde bir çiroz ötüyordu
Ve dalgalarımı geçen o deniz şoförleri
Böyle uyur düşlere bindirmiş gemiler
Uyuklar gibi üstünde mermer masaların
Bir tahta parçasıydım, osmanlı bir kazadan kalmış
Yüzüyordum, islam kaptanın ahşap ayağında
Öbür tahtalara öbür insanlara doğru
Cumhurdu mürekkep balığı, simsiyah yüzüyordum
Ne bileyim, bir korkunun böyle destan olduğunu
Ağardım, nişanlayınca gece ve yavrulayan yalnızlık
Ya da ilk insanın doğdugu, öldüğü dağdi Moby Dick
Nefes aldıkça filbahriler köpürüyordu sulardan
çanlar çalıyor kulaklarımda, yunuslar yarışıyordu
Alyuvarlar, dolkuşları ve rüzgar midyeleri
Dedim, dünya gibi bulut yok dünya üstünde
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir türkünün böyle Veysel olduğunu
Açıldım, çıkmaz bir sokak gibi, kapanınca denizde.

Comments