Deuss Ex Machina # 251 - [Klang Der Macht]

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_251_--_Klang Der Macht

20 Nisan 2009 Pazartesi gecesi "canlı" gerçekleştirilen programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
Album Of The Week:Balkansky-Kuker (Kuker Music)
>1<-Balkansky-The Ninth Guest (Kuker Music)
>2<-Eskmo-We Have Invisible Friends (Ancestor)
>3<-Aftee-Sound Killer (Self Released)
>4<-Raadz-Persian Spheres (Lejal Globe)
>5<-The Widdler-Sensi Samurai (12" Mix) (Studio Rockers)
>6<-Markomen-Unitasker (Redvolume)
>7<-Balkansky Feat. Theodosii Spassov-Kuker (Kuker Music)
>8<-Lukki-Let The Bass Kick (Beatmorph Recprdings)
>9<-Saint VII-Swollen Shut (Anuerhythm Recordings)
>10<-Goth-Trad-Genesis (Soul Jazz Records)
>11<-Apotheist-Salvation(Dub Bullet Recordings)
>12<-Dub & Run-Classical (Dub & Run)

Klang Der Macht (251) - Gizemin Odağında İçşel Düşünceler Birbiri Peşinde Sıralanıyor. Sesleri Bir Düşüp, Bir Yükselerek, Varolanı Yeniden Tanımlayabilmek, Ne Olduğunun İdrakına Varabilmek İçin, Gecenin Karanlığının Refakatine Sığınıyoruz. ]Ben[z]gin[

>>>>>Bildirgeç
İnsanın hakikati, sana gösterdiğinde değil, gösteremediğindedir. Bundan ötürü onu tanımak istersen dediklerine değil, demediklerine kulak ver. Halil Cibran

Ortaya çıkartılmaya çalışılan ifadenin özünün giderek köşeye sıkıştırıldığı, bir fiil tekrarlarına dayalı bir biçimde yenileştirilmiş engellemeler ile kısıtlanmaya çalışıldığı bir zamansalın içerisinde ikamet etmekteyiz. Yönlendirmelerin tekil hatlardan, öncüllüğü yaşayanlara teşvik etmesi bir yana, giderek daha da fazla kendi kabuğunun, sınırının, evinin hatlarında safdışı bırakılmasının yönelimleri ortaya çıkmakta, birbiri ardına süreklilik arz eden bir karaşınlıkla beraber. Kesinleştirilmiş, keskinleştirilmiş önyargıların yardımcılığında, önerilerin ve teşebbüslerin fikriyatından bile endişe duyulmasının açık bir biçimde dışa vurduğu bir eşik. Bulunduğumuz noktadan daha ilerisinde nelerin olduğunun, neleri bizlerin beklediğinin karşılığı olarak önümüze sunulagelmiş örneklerden ibret almamızın, hizalardan hiza bellememiz gerekliliğinin altını kalınca çizen bir biçimlendirme, değinmeye çaba sarf ettiğimiz. Birkaç kelam ile detaylandırmaya çabaladığımız.Taşın altına elini koymaya öncüllük etmiş insanları, hep aynı rotalar dahilinde ne etliye,ne de sütlüye karışmadan ötekilerle aynı noktalarda takılı kalmak ve değişkenlere kapalılıklarından da hicap duyanların seslenişlerini de mütemadiyen kısıtlandıran bir odak. İfadelerin, sabit fikirliliğinin getirip bizleri taşımış olduğu, aşılmaz duvarların eşiğinde varılan duraklardan. “Güncel hayat” kendine farklı yollar açabilmesi, değişime uygun hale getirebilmesi için insanlara imkan sunmasına karşın, söz konusunu ifadelendirme gayretine girişenlere karşı uygulanan yadsımanın, eleştirinin sertliği gibi caydırıcı unsurlar tam da arzu edilenin, kemikleşmiş, kalıplaşmış, ön yargıları kapsayan bir uzamı koruyup kolladığını ortaya çıkarmakta. Sözlerin, kıymetinin sadece varedilmiş olan düzenin kutsallığını işaretleyen, imgeleyen, yücelten, yergilere siper eden açılımlarla varedilebilen bir özgürlük! sahasını belirginleştirdiği ise ayan beyan bir gerçeklik. Payımıza ikramlık olarak sunulansa tüm o bizlerle yaşlanacak olan endişelerimizi bir kenara terk eyleyip, varlığı onanıp tescillenmiş tecrit edilmişliğimizi kutlayabileceğimiz bir zeminde hayatı sürdürmek olarak not edilip ilintilenebilir.

Artık takılabilecek kulp kalmadığından, herkesin birbirine düşman eylendiği, düşman belletildiği, ey halklar sizler doğuştan ayrısınıza kapının devamlı aralık bırakıldığı bir bakışımın ezici üstünlüğünde bir fazlasını düşünebilmek, dile getirebilmek bile olabildiğince zorlayıcı bir süreç halini almakta son tahlilde. Ana resimin ortaya çıkarttığı ayrıntılar, göz önünde bulundurulduğunda, bu sonuçların dahi irdelenebilmesinin ardından çokça çabanın, karşılıksız fedakarlığın yattığını irdeleyebilmek mümkün genişçe ve türlü okumaların pekiştiriciliğinde. Sürekli feryada figâna sığınıp, içinde tıkılı kaldığımız durumu kaderciliğe bağlayanların çoğunluğu, ötekileştirilmeden, bir kurbana gereksinim duymadan, hataların idrakına erip bunu dile getirmeye gayret edenlerin, nihai varış noktasındaki uçurumun özde korkuyu daha da fazlaca tetiklediğini bilincine varabilenlerin, en azından uyarmaya gayret edenlerin azınlığı oluşturduğu bir coğrafyada doğru ifadelerin üzerinde daha fazla kafa yormamız gerekmekte. Sözcüklerin sağlamış olduklarının ötesindeki gerçeklikle beraber tamamlayıcılığını ve doğruluğunu ortaya çıkartabileceğimiz yeni kelimeler türetebilmemiz lazım gelmekte. Lafazanlıklarla değil, gerçek icraatlara temel sağlayabilecek açılımlar şimdinin ihtiyaç listesinin en ön saflarını tutmakta, zamanın kaybedilebilirliğinin kalmadığı şimdilerde. Gerisin geriye sarıp durmaktan bir arpa boyu yolu alarak ilerleyemediğimiz, dahası birbirimize olan sorumluluklarımızı da yerine getirebilmemizin de giderek yokuşa sürüldüğü bir devri daim dahilinde, bilinç körelmesinden muzdarip olmamak için yollarımızı belirginleştirecek açılımlara sahip çıkmamızın gerekliliği ortaya çıkmakta. 'Zaman' artık masallardan dem vurulup, sonucunun çok öncesinden belirlenmiş hedefe eleştirilerin ortaya sürüldüğü eşiğin, çok daha ilerisini imlemekte. Sabit görüşlülüğün giderek yalpaladığı, biteviye çabalarla kötümserliğin de alenen yüceltilmeye çalışıldığı bir kurgunun ötesini ortaya çıkartabilmek şimdinin asıl büyük açılımı olarak karşımıza çıkmakta. Ulaşılabilirliği ne kadar engellenirse engellensin, doğrulara vakıf olmak için gerekli olan iradeyi sağlamak önem teşkil etmekte.

Geçmişin izleri üzerinde tekrara dayandırılan, birleştirildikçe devasa açıklıkları ortaya çıkartan korku tam da açılımları belirginleştiren ifadeleri sarmalayan bir yanılsamayı beraberinde getiriyor. Tecritin hoşgörülebilirliğin ötesindeki tevazuu ile karşılanmasının altında yatan nedenler arasında da rahatça ifadelendirilebilir bu bakış. Devinim ve zaman farklıklardan beslenmeyi, kendi içimizde bütünleşmiş ayrıntılardan yeni yollar keşfedebilmeyi olası kılar iken, ısrarcıl bir biçimde ötekileştirmeye, yeniden ayrıştırmalara girişmeye ne gereksinim vardır? Bugün düşünülmesi gereken önemli sorulardan birisi olmakta, cevabını en çok merak ettiğimiz. Durağanlığa saplı kalan bakışımlar, ikircikli yönelimlerle beraber, alttan alta yönlendirilen tasvirler birliğinde de hemen her konuda düşülen mazur görmüşlük, tedbirsizliğimizi de gözler önüne sermekte. Kararlara erebilmek, doğruları keşfedebilmek için çabayı desteklemeye daha fazla ihtiyacımız olduğunda nedense geri plana çekilişimiz, dokunmayan yaşasın! kutuplaşmasına dahil olmamız bu seyri daha vahimleştirmekte, içinden çıkılamayan bir girdaba kapı açtırmakta. Söylenmesi gerekli olanları dillendirebilmemiz için, acıya ne kadar daha yaklaşmamız ne kadar daha can yakıcılığa, susturulmuşluğa teslim olmamız gerekiyor? Tutturduğumuz bu hattın dışı, ötesinde berisinde, görülmesi gerekli olanlara kulaklarımızı, gözlerimizi en önemlisi vicdanlarımızın bütününü nereye kadar kilitli tutacağız? Sonsöz olarak Melih Altınok’un Birgün Gazetesi’nde, Salı günü yayınlanmış olan Türkan Saylan Altın Da Biz Tunç Muyuz? makalesinden bir bölümü iletelim:

“Irk, dil, inanç, sosyal ve ekonomik statü farkı gözetmeksizin her dönem insan hakkı ihlallerine karşı çıkmış ve şimdi de tepkilerini ortaya koyanları, yaşanan gelişmeleri Fikri Sağlar gibi, “Kimse diğerinden ‘ayrıcalıklı’ değildir. Dolayısıyla herkese ‘uygulanan davranışın’ eşit olması gerekir. Ancak bu eşitlik ‘kötü muamelede’ değil, insan haklarına saygılı davranışta sağlanmalıdır.” rezerviyle eleştirenlerin kaygılarını da anlıyorum.
Kaldı ki, Operasyonların başladığı ilk günden beri, yazılarımda, katıldığım programlarda, bu dava konusunda hemfikir olduğum insanlar tarafından yanlış anlaşılmak pahasına, tamamen aykırı olduğum cephelere dahil edilmeyi göze alarak, zanlılar için de adalet talep ettim; halen de bu tavrımı sürdürüyorum.
Ne var ki, son günlerin yükselen dalgasına kapılıp suskunluk sarmalını daha da derinleştirmeyi, medyada kelam etme tekelini elinde bulunduran ve demokrasinin gerekliliklerinden hiç de hazzetmediklerini her fırsatta açık edenlerin kamuoyu üzerinde estirdikleri ‘vicdan terörüne’ ortak olmayı kendime yediremiyorum.
‘Saygınlara’ kursağımızdan, özgürlüğümüzden kısıp sunduğumuz ayrıcalıkları yedirmemeli artık. İnanın 70 milyonun da saygın olmasının tek yolu bu.
Geleceğimizin, mutluluğumuzun, refahımızın teminatı olan demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne ihanet edersek, Yeniçağ’ın ısrarlı yazı dizisindeki slogan gerçek olacak: Ergenekon bir ‘Türk destanı’ olarak kolektif bilinçaltımıza kazınacak.”

Belirgin yörüngeler dahilinde seyrüsefer eyleyen bir programdan daha fazlasını sunmanın gayretinde olduğumuz Deuss Ex Machina'nın, Pazartesi akşamı canlı olarak yayınlanan bölümünde eklektizmin sınırları dahiline enikonu ilinitenmiş olan olan dubstep tınılarından derlenmiş bir seçkiyi oluşturduk. Seslerin bizlere iletmiş olduğu metaforlardan beslenerek evrilen, güncellik paralelini seslendirmenin çabası içerisindeki tınılar ana eksenimizi oluşturdu. Salt melodik akışlardan ziyadesiyle uzak, sesleri üzerine bina edilmiş aranjmanlarda şimdiyi duyumsatacak seslere kulak kabarttık. Mümkün olanlar, mümkünat dahilinde olmayanlar, olumlandırılabilir hayaller, ulaşılamayacakmışçasına engellemeler, çevrelemeler ile gözden ırak konumlandırılmış olan konularda sözcüklerimizi tamamlayacak müziği arama konusunda ısrarcılığımızı sürdürmeye devam ettik. Yarıda bırakılmış cümlelerimizin tamama erebilmesi, tamamlanabilmesi için gereksinim duyduklarımız müziğin dahilinde hep varlığını korudu İletmeye, ilintilemeye çaba sarf edilen güncel yaşamın tam da kendisinde, pay biçilmiş olan hayatın fonu olmaktan çok daha ilerisini, bizahati hayatın merkezini kapsamaya devam eden bir bütünlükten dem vurabilmeye çaba sarf ettik. Aslolan detaylarında gizli saklı kalmış, keşfedilmesiyle beraberinde dinleyiciye yeni çözümlemeler getirmeye imkan tanıyan müziklerin çizgisinde Deuss Ex Machina'yı ilerletmeye imkanlar dahilinde devam ediyoruz. Varedilen sesler alabildiğince, olabildiğince genişçe bir alanda düşünselliği beraberinde getirmekte. Düşünceleri toparlayıp düzene kavuşturabilmek için ihtiyaç duyulanı sağlamakta. Elektronik seslerin dahilinde, böylesi nitelikleri üzerinde taşıyabilen ve her bir dinleyişte fikri jimnastiklere zemin sağlayan disiplinlerden, son gözdemizi oluşturan dubstep janrından; çıkış albümü olan Kuker'i yayınlamış Bulgar sanatçı Ivan Shopov'un Balkansky projesiyle sizlerin beğenisine sunuyoruz.Müzikal türlerin birbirleriyle geçişkenliği söz konusu olduğunda, bunu alabildiğince canlı bir biçimle örnekleştirmeye zemin sağlayan bir disiplin karşımıza çıkar. 90'ların başında şeklini almış, ravelerin nefeslerinden, Jamaika'nın kendine özgü ses iklimine ve sistematiğine, oluşturulan yapıların sınırları söz konusu olduğunda genişçe bir alanı kapsamasına imkan sağlayacak avant caz'dan en deneyseline müziklerden derlenmiş parça kesitleriyle bütünleştirilen bir tür olan Drum & Bass, zamanın müzikal önermelerinden bağımsız bir biçimde kendi rotasını giderek saydamlaşan bir zeminde sürdürmeyi de, bugüne ulaşmayı da başaran disiplinlerden birisidir. Muhteviyatına eklenmiş seslerin çoğaltımlarıyla beraber, yönü ve rotası değişkenlikler arz eden bu yapının, şimdinin elektronik müziğinin temelinde de payının olduğundan da dem vurabiliriz. Kendini tekrar eden bir düzeydense, farkılaştırılan her bir detaycıl eklentiyle beraber kimi zaman ortam müziğinin mahmurluğuna, kimi zamanda endüstriyelin başta yadsınagelmiş soğuk tını kümelerinden bileşkelerin tümü bu disiplinde kulaklarımıza ulaştırılır. Farklılıklardan beslenerek geliştirilen ses alaşımları muhteviyatın da daha sağlam bir biçimde yankı bulmasına imkan sağlayacaktır. Aksak ritmler ve yüksek bass kesişiminde sözcülerin vokallerinden, ragga tonlarına ulaşmış jungle, techno'nun çiğ halleri üzerine yamanmış anime filmlerden diyaloglar ile “amen breaks”lere ev sahipliği yapan tech-step, bütün bu elementlerle kotarılmış ses düzenekleri ile bağlar bulunduran endüstriyel tınıların odağı dark-step, post rave güncesinin ortam müziği olmuş hardcore techno'nun jungle ile kesişmesinden türetilen breakcore gibi alt disiplinler müziğin seri bir biçimde tek bir ana hattan farklı noktalara evrilebileceğine önemli örnekleri teşkil eder. Bu bağlamda Shopov'un müzikal kariyerinde de benzer terennümlerin izlerini, kayıtları aracılığıyla duyumsamak olası. Yönlendirilen ses bağlaçlarının yardımcılığında, drum and bass'in keskin köşeleri arasında bir türetim mekanizmasını yapılandırma gayreti ortaya çıkarır. 16 yaşında üyesi olduğu Hardcore Metal ekibinde bas gitar çalarak, müzikal kariyerinin temellerini atar. Bu grupta üyeliği dahlinde bilgisayar ile üretilen müziklere merak salmasının ardından da, kendi müzikal izleğini oluşturma kararını verir. Güzel Sanatlar Akademisindeki, Resim Eğitimi sırasında tanıştığı Valeri Sholevski a.k.a Ogonek ile benzeş fikirlerinden hareketle ortak kotarabilecekleri müzikal projelerinin temellerini atar.

2002 yılında Bulgaristan dahilinde drum and bass'in yaygınlaşmasında paylarının olduğunun çeşitli makaleler aracılığıyla teyit ettiğimiz etkinliklerin altında ikilinin imzaları yer alır. Performanslarının bütününde, gerek DJ’lik gerekse prodüksiyonlarını paylaşma imkanına, dönem itibariyle alternatifin sınırlarında dolaşan eklektik bir müziğin, görece kabul edilebilirliğini de arttıran çabalar olarak ifade edilebilir. Ivan Shopov’un kendi yazısında da değindiği üzere; dinleyicilerin beklentilerine karşılığını layıkıyla yerine getirebilen incelikleri öğrenmelerine, dinleyicilerin üzerinde etkisini merak saldıkları yeni yetmelik kayıtlarını da nasıl kıvama getirebileceklerini de ortaya çıkartan canlı bir deneyimleme sürecinden geçerler. Üretmiş oldukları müziklerini de paylaştıkları ve çeşitli yerel sanatçıları da dahil ettikleri buna benzer konserler, dinletilerle beraber gerek ikilinin ortak projelerinin, gerekse de Cooh ve sonrasındaki Balkansky projeleri gibi Shopov’un solo çalışmalarda irdelenmeye çalışılan müziğin sınırsızlığını ortaya çıkarttıklarını belirtebiliriz. 2002 yılındaFEM’02 adıyla yayınlanan ilk ‘bootleg’ kayıtlarında da bu benzeşsiz yön bulma çalışmalarına kulak kabartabilmek mümkün. Birbirlerinin de takipçisi olmuş altı dizinlik seçkide, ön plana çıkmayı başaran kayıtlardan Drum and Bass Massacre albümünde bu okumayı kuvvetlendiren unsurların yer aldığını belirtmeliyiz. Dönem içerisinde doruk noktasına gelmiş, belirli bir doygunluğa ulaşmış olan drum and bass’in kat ettiği yeni rotalara da ışık tutan, çıkış noktası olan İngiltere’nin haricinde alternatife odaklanan prodüksiyonların nitelik olarak, yeterliliğinden şüphe duyulan bir zaman diliminde, kendi ayakları üzerinde yeterince güçlü durmakta olan bir kayıt ortaya çıkartılır. Aksak ritmlerin coşkun bas kütleleriyle harman edildiği seriye alınmış “amen breaks”lere ev sahipliği yapan We’ve Lost, caz performansının arasında bir görünüp bir kayıp olan sert bağlaçların, kararlı bir dark step’e evrildiği Red Flag (Fuckatamackata), endüstriyel alaşımı ile beraber yer yer Nine Inch Nails gibi alanının mihenk taşı ekiplerinin, elektroniklerle bütünleştirip sundukları kayıtlarla benzerlikler ihtiva eden Sweet Beat Part II (Sofia DNB) ve ağırlıklı bir biçimde Batı drum and bass’inde kullanılagelen Bollywood vokalinin ardından yüklenen, kuvvetli sert basları paralel bir biçimde deneysellik harmanına evirdikleri Indiikata gibi parçalar burada bahsetmeye çaba sarf ettiklerimizden daha fazlasını barındıran bir kaç küçük örnek olarak iletilebilir.Ivan Shopov’un solo projesinde paylaşacaklarının da bir ön izlemesini barındıran bu kayıt silsilesinin ardından 2006 yılında G2 Recordings etiketiyle Love In Cage EP’si yayınlanır. Kuvvetli endüstriyel tınıların yer yer gürültü eksenine havale edildikleri bağlaçlar ile techstep’e haiz olan bileşkelerin tüm yapıda hakim kılındığı Love In Cage parçası ile çalışmanın A yüzü tamamlanır. Nispeten eklektik tını kümesinde deneysel caz unsurlarına sırtını vermiş olan Breath Stop parçasında da Shopov yüzeylerin arasında geçişlere imkan sağlayan saydam bir müzikal yetkinliği dinleyicilere ulaştırmayı başarır. Bu çalışma aynı zamanda Mary Anne Hobbs gibi eklektik elektronik müziğin geleceğini okumakta pekte mahir olmuş programcının da listesinde duyurulan, İngiltere’de de Cooh isminin tanınmasına olanak sağlayacak bir kayıt olur. Trouble On Vinyl’dan Fransız sanatçı Julien Salvi’nin Redeyes olarak 2006 yılında yayınlanan Rivers Of Dub parçasının b-yüzü olarak yayınlanan Remaker parçasına da kısaca değinmeliyiz. Pist fatihi olarak tanımlanan, dinleyicileri sarmalayan kudretteki parçalarla aynı kulvar üzerinde şekillendirilmiş, technoesk vurgusuyla drum and bass’in ne olduğu konusunda endişe duyan diğer müzik takipçilerini de etkileyebilecek kadar kudretli bir prodüksiyon anlayışını irdeler, Shopov. Tüm parçaların birer birer yerlerine oturtulduğu, dinlenilen müziğin tadımlık olmasından da fazlasına sahip olan yetkinlikte ve önemde örneklerden birisidir, Remaker. 1999 yılında temeli atılmış “Hard Music And Sound United” kollektifinin 2008’de hayata geçirdikleri net etiketi üzerinden de Cooh’un ücretsiz olarak paylaşılan çalışmalarına ulaşabilmek de mümkün. 02 katalog numarasıyla yayınlanan Orgonek ile paylaştıkları kısa çalarda yer bulan Green Tong parçası, Shopov’un müziğindeki değişim konusunda önemli açılımları beraberinde getirir. Eskitilmiş bir müzikal disiplin olarak tanımlanmaya çaba sarf edilen, drum and bass’de tüketilebilecek ne kadar cevherin olduğuna dair örneği ortaya suna bilmiş cesaretli bir parça olur Green Tong. Rave günlerinin özlemini duyanlar için biçilmiş kaftanlığı üstlenen 05 katalog numaralı Booster EP’si dahilinde de yönelimleriyle beraber Goldie gibi isimlerin zamanında gerçekleştirmiş oldukları devinim ve atılımların şimdilerde nasıl başka diyarlarda üretime dönüştüğünün de sağlamasını gerçekleştirir.

Position Chrome, Offkey, Commercial Suicide, PRSPCT, Obsessions, Lb, gibi önemli drum and bass odaklarından yayınlanmış Cooh mahlaslı diğer kayıtlarda da bu önermeleri destekleyen yüzeyler ile karşılaşmak, deneyselliğin elektronik müzik üzerindeki uyumuna dair çıkarımlar gerçekleştirebilmek pek ala mümkün. Deneysellik bahsinden dem vurmuş iken, Iva Shopov'un aynı zamanda The Stoyan Yankoulov Quintet ile etnik öğelerden beslenerek kotarılan drum'n'jazz projesinde, ve Bulgaristan'ın önemli avantgard-caz sanatçılarından olan Theodosii Spassov ile beraber ortak projelerde de isminin geçtiğini, ortak çalışmaların altına imza attığını belirtmeliyiz. Bu çoğul katmanlı, öğelerin sürekli yer değiştirildiği, alternatif alaşımlardan, seslerden beslenilerek kotarılan, müzik kaşifliğinde, Balkansky projesiyle dubstep'in sınırlarından bir dinlenceliği şimdilerde dinleyicilere ulaştırıyor. Geliştirmenin, üreticinin türetebilirliği ile sınırsızlandırıldığı bir disiplin olagelen dubstep'de Ivan Shopov'un ortaya çıkarttığı kayıtlar, bu önermeyi kuvvetlendiren detaycıl örnekleri barındırmakta. Sub Division Media etiketinin alt kollarından olan Subtrakt şirketinden yayınlanan East Operations Part 1 kısa çalarından Balkansky'ı irdelemeye devam edelim. Rave günlerinin unutulmazları arasında yer bulan sert ritmleri kapsamış Hardocre-Gabber Techno sinyallerinin üzerinde kolajlanmış teknoesk vurmalıların bileşiği olan Hipnoza parçasıyla EP açılır. Kuvvetli endüstriyel ses dönüşümleriyle kıvrak bir dans parçasına evrilmeyi ortaya çıkartan, vuruşların aynen drum and bass'de olduğu üzere sertliğini koruduğu aralık pasajlara da sahip United parçasıyla çalışmanın rotası belirlenir. DJ Pinch, Headhunter, Peverlist gibi Güney Londra'nın alternatifi olarak daha karanlık, yoğunlaşmış yüzeyleri müziklerine taşıyan Bristol odaklı sanatçıların üretimleriyle benzeşen Hitroza parçasıyla bu tadımlık kayıt nihayetlenir. Shopov, geçmiş ile bağlarını kopartmadan şimdinin müziğini ortaya çıkartmaya çaba sarf eden bi'prodüksiyon anlayışıyla sesleri birbirlerine lehimlemeye, Kuker Music etiketiyle yayınlanan çıkış albümü 'Kuker' ile devam eder.Müziğin genelgeçer bir “trend” olarak tüketilebilir olduğu yanılgısının dışında uzun soluklu bir kayıt diziniyle beraber muhtelif bağlantılar barındıran zamansız bir müzik 'Kuker'in çatısını oluşturur. Bir süreklilik arz eden deneyselliği sonuna kadar kullanan, önceki yayınlanmış kayıtlardan ve Cooh'dan ayrı olarak fazlasıyla Balkanların müzikal kapsamasına önem veren bir bütünleştirme kayıt boyunca dinleyicilere ulaştırılır. Sentez olarak tanımlandırmanın haksızlık olacağına kani olduğumuz, benzeri nadir bulunacak bir kompozisyonu ihtiva eden Cross ile albüm açılır. Balkanların şen şakrak havasını ve müziğini manipüle ederek, aksak dub ritmlerine terki diyar eylendiği parçayla, albümün ismiyle de bağdaş bir biçimde geleneksel maskelerle bütünleştirilen modern zaman kurgusunun içeriğine buyur ediliriz. Bir yanı geçmişin melankolik yansısında albüm boyunca beş şarkıda konuk olarak yer almış Theodosii Spassov'un performansı ile anlamını pekiştirmiş Where Are You From gibi kayıt türevleri sağlanmaya çalışılan imgeler geçişini son derece açık bir biçimde dinleyiciye yansıtır. Çoklu kültürel terennümlerin bir diğerini içeren, kısa süresine karşın alabildiğince geniş bir perspektiften detaylarda birleştirilmiş kesitlere kulak kabartılabilecek, karaltılı epik Surva gibi parçalar, deneyselliğin kolaycıl bir biçimde dinleyene tesir edebileceğine önemli bir örneği teşkil eder. Deuss Ex Machina içerisinde paylaştığımız albümün isim parçası olan Kuker'de de etnik seslerin nispeten şehirli bir müziği ortaya çıkartan dubstep içerisinde nasıl vurgusunu kaybetmeden kurgulanabileceğini ortaya çıkartır. Seslerle meramını anlatan Shopov'un, dubstep'in yanısıra düşük tempo müziklerde de maharetini sergilediği, Spassov katkılı At Dawn parçasını buna örnek olarak gösterebiliriz. Nahif bir ezginin, 'seher vaktini' suretlendirdiği, aksak elektroniklerle akustik enstrümanların uyumluluğunu, zorlayıcı herhangi başka bir düzenlemeye, makyaja ihtiyaç duyulmadan paylaşımı, dünya müziği olarak adlandırılan bir meta olarak tüketicilerin ilgisine sunulan müziklerden ayrışan bir öznelliği, kendine haslığı barındırmakta. Burial gibi dubstep'e nefes katmayı başarmış bir prodüktörün çıkarımlarına paralel olarak şekil bulan, statik tekno döngüsünde minimalist bir kompozisyonun resmedildiği Fairy Dance parçası da albümün doruk noktalarından birisini oluşturur. Theodossi Spassov'un virtüözitesini konuşturduğu, dubstep'in sinematografik unsurlara yakınlığını bir kere daha us'a düşürten Ida Ida ve ardılından gelen yaylıların melankolik bir havayı pekiştirdiği, electronica parçası The Ninth Guest ile finale ulaşırız. Tümleşik, birbirine geçişken seslerin, hayatı bizzat içerisinden duyumsatan bir mizansenin duyumsatıldığı The Green Balkans parçasıyla döngü nihayete erer. Ivan Shopov, 'Balkansky' projesiyle unutulmaya yüz tutan sesleri hatırlatmaya çalışıyor. Bariz bir ayrıştırma veya etiket takıntısından uzakta, içeriğinden dinleyicilerin kendi müzikal çıkarımlarını gerçekleştirebilecekleri bir dinlenceliğin takdimini yapıyor. Şehrin ritmini, eksantrik tâli seslerle ustaca harman ediyor. Meçhule karışan kelimeleri hatırlamamıza vesile teşkil ediyor.

...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Türkan Saylan Altın Da Biz Tunç Muyuz ? - Melih ALTINOK - Birgün
Söylenmeyenlerin Gerginliği - Necmiye ALPAY - Radikal
Nerde Bizde O İngilazca? - Ece TEMELKURAN - Milliyet
Ağlamayı Unutmayın - İnönü ALPAT - Sendika.org
Grev Güncesi - Sabah / ATV Emekçileri

Balkansky At Myspace
Balkansky Official At Facebook
Balkansky At Last.FM
Balkansky Review At Boomkat
Cooh At Myspace
Ogonek At Myspace
Hard Music And Sounds United Official
Eskmo Official
Eskmo At Myspace
Eskmo Ancestor Mix
Aftee At Myspace
Raadz Official At Radio 2
Raadz At Myspace
The Widdler At Myspace
The Widdler At Soundsnap
The Widdler Interview At Can You Feel The Heat?
Markomen At Myspace
Markomen At Virus B-23
Lukki Official At Shift Recordings
Lukki At Myspace
West Coast Dubstep
Saint VII At Myspace
Saint VII At Soundcloud
Anuerhythm Recordings At Myspace
Goth-Trad Official
Goth-Trad At Myspace
Goth-Trad Live At Resonance FM At Spannered.org
Apotheist At Myspace
Apotheist At Soundcloud
Dub & Run At Myspace

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-mal,Textart,Dubtronica,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
Dinamo – makina10.45[nospam]gmail[dot]com – Makina
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------

>>>>>Poemé
İstanbul - Vedat TÜRKALİ

Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniyende güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri

Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Bakışlarımda akşam karanlığın
Kulaklarımda sesin İstanbul

Ve uzaklardan
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul

Plajlarında karaborsacılar
Yağlı gövdelerini kuma sermiştir.
Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında
Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
Meyvesini birlikte devşirirler
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul

Et tereyağı şeker
Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
Yumurta masalıyla büyütülür çocukların
Hürriyet yok
Ekmek yok
Hak yok
Kolların ardından bağlandı
Kesildi yolbaşların
Haramilerin gayrısına yaşamak yok

Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
Ve sen
Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi
Seni öldürürler
Seni sürerler
Buhranlar senin sırtından geçiştirilir
İpek şiltelerin istakozların
ve ahmak selameti için
Hakkında idam hükümleri verilir

Haktan bahseden namuslu insanları
Yağmurlu bir mart akşamı topladılar
Karanlık mahzenlerinde şehrin
Cellatlara gün doğdu
Kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
Bir kalem yazın vardır
Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
Söylenmez

Haramiler kesmiş sokak başlarını
Polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
Haramilerin elinde
Ve mahzenlerinde insanlar bekler
Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde

Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bulutların ardında damla damla sesler
Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
Arkadaşlar çıktı karşıma
Dindi şakalarımın ağrısı

Bir kadın yoldaş tanırdım
Bir kardeş karısı
Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları
Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında
Gebeliğin dokuzuncu ayında
Aç kurtların varoşlara saldırdığı
Tipili bir gece yarısı
Sırtında çok uzak bir köyden indirdi
Otuzbeş kiloluk sırrımızı
Zafer kanlı zafer kıpkırmızı

Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
Mavi denizlerine yaslanmış
Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
Ve bir kuruşa Yenihayat satan
Tophanenin karanlık sokaklarında
Koyunkoyuna yatan
Kirli çocuklarınla bekle bizi
Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanıtını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın

Kaynakça: Büyük Türk Şiiri Antolojisi,Ataol Behramoğlu,Sosyal Yayınları
Ağ Kaynakça: Epigrafdelf

Comments

Don Simon said…
Hi!

Just wanted to point you in the direction of our new label out of Stockholm!

We release creative and forward thinking artist within IDM, techno and minimal. Always with a melodic and melancholic vibe. Five top notch releases so far. Pre-listen and download from our web:

http://astorbell.com

xo,

Don Simon

Astor Bell