Deuss Ex Machina # 275 - Science Of Manipulating Emotion Through Sound

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_275_--_Science Of Manipulating Emotion Through Sound

16 Kasım 2009 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
Album Of The Week: Arms And Sleepers-Matador (Expect Candy)
>1<-Sven Weisemann-Xine VI - Harbor Lights (Wandering)
>2<-Sven Weisemann-Xine XV - Suna's Flow (Wandering)
>>>>>Myspace Keşifleri / Talents From Myspace<<<<<
>3<-Teruyuki Nobuchika-Pola (Schole)
>4<-Teruyuki Nobuchika-Half Moon (Schole)
>5<-Arms And Sleepers-Simone (Expect Candy)
>6<-Arms And Sleepers-The Paramour (Expect Candy)
>7<-Signer-Unprotected Walls (Carpark Records)
>8<-Signer-Languidly Toot (Carpark Records)
>9<-Broken-Theory Effects (Ghost In The Machine / Tune Core)
>10<-Broken-Individual Design (Ghost In The Machine / Tune Core)
>11<-Dial M For Murder!-NYC (Now You Care) (Tapete Records)
>12<-Dial M For Murder!-Hello (Tapete Records)
>13<-Oracles Always Lie-If I Don't Know Everything You Don't Know Anything (Self Released)
>14<-Oracles Always Lie-Inside Our Own Cages (Self Released)

Science Of Manipulating Emotion Through Sound (275) – Takdim Edilen Görünülürlüğün Ayrıntılarında Saklı Sesler Yankılanıyor. Doğan Her Tını Yumağında Yeniden Biçim Ve Anlam Kazanıyor. Kaybedilenlerin Çokluğu Devrinde Yeni Eşikler İçin Ses Gelişimini Olabildiğince Sürdürüyor. Ya Basta!

>>>>>Bildirgeç
"İnsanların bilmeleri yetmez gözleriyle görmeleri de gerekir. Çünkü korkmaları gerekir; ama aynı zamanda, cezalandırılmanın kefilleri olarak tanık olmaları ve belli bir noktaya kadar bu işe katılmaları gerekir." Michel Foucault

Cümleler birer ikişer zihnin derinliklerinden dile getiriliyor, anlaşılır kılınıyor. Söze katılmış kelamlar bir noktadan sonra oldurulamazların karşıtlığında neleri önemsiyor olduğumuzu bir kere daha anlaşılır kılıyor. Yol keşfederek çetrefillikten düzlüğe adım atacağımıza daha da fazla sabit kalışlarımızı, girift yanlışlıkların tümünü birer ayrıntıymışçasına ele alışlarımızı her halükarda belirginleştiriyor. Handiyse vakitlice birbirlerimizin cümlelerinden ipe gönderileceklerimizi arayıp duruyoruz. Günah keçisi ilan edilecek birisini bulup, ölümcül hamleyi birer birer hayata geçirmek, ayrıştırabilmek için cümleler bina ediyoruz. Daha fazlasına teşvik ediliyoruz. Korunaksız bir biçimde sinire kesilmiş cümleler dolaşıma çıkartılıyor. Birisi diğerinden, ötekisi berikisinden hıncını alabilmesinin en makbul yolu olarak da kindarlıkla terbiye edilmiş cümlelerle yolunu kesiştiriyor. Farklılıkları görünür kılabileceğiz diyerek yola çıkartılırken giderek yaftalamaların birer esiri haline dönüştürülüyoruz, belki çoğu zaman bile isteye (aslında öyle demiyor olsak bile) çoğu zaman aynı kırmızı çizgilerle yüzyüze kalma durumuna teslim oluyoruz. Kayıtsız kaldığımız için her durumda bu belirsiz suların açıklarında kendimizi buluyoruz. Taşlar yerinden birer ikişer oynatılmasına, hamleler gerçekleştirilmesine karşı ısrarlı sabit fikirlilikler önümüze servise hazır bir biçimde çıkartılıyor. Bir an önce tüketilmesi için fitilini ateşlendirecek cümlelerin suflörlüğünde. Çanlar hepimiz için çalıyor.

Kadarjın dışında olan bitenlere dair çıkarsamalara girişmeden evvel birer birer hatalarımızla yüzleşmemiz gerekiyor. Düzgünlüğünden dem vurmaya itina gösterirken yaşamın tekrarını bir türlü kaçırmadığımız önyargılarca kapsanması karşısında donanımlı olmamız gerekmekte son kertede. Harap ettiğimiz belleğin, harap olmasına izin verdiğimiz yanılgıların önünü alabilmek için muğlaklıktan arınmalıyız bir şekilde. Saklanarak cümlelerin labirentlerinde ne bir adım atabileceğiz ne de olduğumuzdan daha makul bir seviyeye ulaşacağız. Yargıların tartışılamaz olduğu, verilmiş beyan ve kararların dahi incelenmeden onaylandığı bir zaman diliminde hiç değilse, kaybettiklerimizi geri toparlayabilmek için çabalanmaya, daha da diplere düşmeden birbirimize el vermeye ihtiyacımız var. Elzem olanın bir veya daha çok katmanda biriktirilen cümlelerimizin derinleştirilmesinde, açılabilmesinde olduğunu hatırlardan çıkartmadan. Yargılamaktaki aceleciliğimize karşı içimizden günahsız olanın ilk taşı atması gerektiğini hiç mi hiç yadsımadan. Korkulardan yeni duvarlar örmekten artık vazgeçmenin vakti olduğunu birer birer zihinlerimize işleyerek.

Yüzleşmeliyiz geçmişin tozlu sayfalarında, bilinmez kılındığına inanılan, ne söylersek yarım kalacak manidar sorunlarımızla. Beraberinde biriktirile biriktirile aynen dağ gibi yükselmiş sorularla. Arayıp bulabilmeliyiz, artık eskisinden çok daha fazla yanıtlarımızı. Değiştirilmeden, üzerine ilave edilmeden, olduğundan bir nebze olsun farklılaştırmadan neyse halimiz, bilahare onu bilmeliyiz. Anlamalıyız artık durmaksızın birbirimize karşı kifayetsizliklerimizin, yaftalamalarımızın, bizim adımıza konuşagelmiş yargıların da bir aşamadan sonra herhangi bir düzey arttırımını sağlamayacağı gerçekliğinin farkına varmalıyız. Olabildiğince yanıtlardan yolumuzu ayırmamalıyız. Yıllardır görmezden gelmemize salık verilenlerin karşılaşmak zorunda kaldığımız hayat tecrübelerinde bi'an gelir kapımızı çalabileceğini kendimizden uzak tutmadan, uzaklaşmadan idrak etmeliyiz. Bugün kimilerimize reva görülüp yapılanların yarın ne malum bizlerin başına gelmeyeceği konusunu es geçmeden. Derme çatma sistemsizliğimizin içerisinde düz yolun bulunabilmesi ancak şeffatli, hatasını kabul eden yanıtlara yol verilmesiyle sağlanacaktır. İnsanların aidiyetlerinden dolayı çektikleri çilelerin, üst üste eklendiğinde onlarca farklı katmanda meydana gelmiş hasarların onarılabilmesine zemin sağlama yüzleşmekten geçiyor.

Yüzleşmekten geçiyor belirli noktalarda yapılmış edilmişlerin hesap sorulabilirliğini ortaya çıkartabilmek. Katılaşmaktan nasır tutmuş, kirden artık göz önünde olanları bile göremez hale dönüştürülmüş vicdanların rahat bir nefes alabilmesi için. Kaçmak için değil, yapılan hataların bizleri nerelerde can evimizden vurduğunun anlaşılabilir kılınarak daha fazlasına müsaade etmeyeceğimizin anlaşılabilirliği için. Çok uzak olmamasına karşın nasıl bu kadar tarihimize yabancılaştığımızın idrakına ulaşabilmek için yüzleşmeliyiz. Söylemin ve eylemin her halükarda doğrusunu ortaya çıkartmak için çaba sarf edenlere yardımcı olmalıyız. Doğrunun sadece ve sadece doğrunun izlerini belirginleştirebilirsek işte o zaman demokrasimizin işlevselliğinden, kimin hangi kimlikte olduğundan, ne kadar vatanına bağlı kaldığının derecelendirilmiş ölçülerinden, arşınlarından ibaret tablolardan kurtulmuş olacağız. Korkuların bina edilememesi için yalın olanın, belki çoğumuz için de can yakıcı olanların karşısında dik durabilmeliyiz. Zamanın şartları ve genel geçerliliğine kaptırmadan kendimizi, yıllar geçse de üzerinden vicdanın bazı şeyleri unutmadığını anlaşılır kılmalıyız. Belirsiz kalıplardan aynı tekdüzeliğe çıkmaktan başkaca bir hali ortaya koymadığını bilerek, anlayarak.

Netice itibariyle evrenin başkaca köşelerinde, sorunların uzağında ehl-i keyf bir biçimde yaşamıyoruz. Yaşamımızı sürdürdüğümüz bu toprağın köklerinde filizlendirilmeye çabalanan ayrıştırmalara karşı dikkat çekmek istiyoruz. Nereye kadar sürecektir bu kinlenmeler, insanı düşündüren bir noktadan sonrasında da kilitleyen 'düşünce' kisvesi altındaki yargıların yüksek perdeden örneklerine kulak kabartarak, bu bağlamda zincirleme hataların çokluğunu işaret etmek istiyoruz. Uzakta duruldukça, görmezden gelindikçe, anlam yüklenmedikçe cümlelerin kof birer kirli propagandadan daha uzakta olamayacağının anlaşılmasıdır kesinleştirmeye çalıştığımız. Görünmesi gerekli olanların iyice karıncalı hale dönüştürülmesi, bağlamından kopartılmasıdır. Yıkıntı haline dönüştürülmüş, belleksiz kılınmış güncelliğin karşısında adam akıllı, derli toplu yeni sözler ortaya çıkartma zamanıdır şimdi. Yeksan edilenin, itham edilip boyunduruk altına almaların, aba altında yaldızlı sopa sallamaların acziyetinin anlaşılır kılınmasıdır, burada derlemeye çabaladıklarımızın kıssası. Üzerinde düşünmeden iliştirilen her cümlenin (görebilecek miyiz? orası hala muamma) geleceğimizden de çalındığının ispatlanmasıdır. İnatla linç ediyorlar klişesinin ardına saklı kalmaya devam edenlerin anlamayacakları, anlasalar da üzerine kafa yormayacakları keşmekeşliğin bir noktadan sonra insanı yok etmenin mazur görülemeyeceği farkındalılığının sağlanması hepimiz için en büyük kazanım olacaktır.

Aynı yerlerde dolaşa dolaşa kendimiz işitip kendimiz duyduğumuz sözleri hataların ortaya çıkartıldığı demeçlerin derinlerinde el birliğiyle hakikati aramalıyız. Bulduğumuzda ve fakatlara gereksinim duymayacak bir biçimde, amalarla üzerinde düzenlemelere girişmeyeceğimiz bir eşiği oluşturmalıyız. Unutturulmak istenenlerin aslında her birimizin fikriyatının belirli bir eksene oturtulmasının,anlaşılır bir dille hayata tutunmanın korkutucu kılınması ve yıl 2009 olmasına rağmen bütün bu hengamenin de devam ettiği gerçekliğidir. İstikrarlı bir biçimde esastan uzakta tutulmaya devam edildiğimiz müddetçe, yanılgıların asla peşimizi bırakmayacağı gerçeğidir. Derinleştirilen ayrılıklar, yakıştırılmasının bile yeterince kafi bir biçimde insanları huzursuz edebileceği bilinerek uygun bulunup, söze katılan yaklaşımlar toplumun üzerinde bir hayalet gibi dolaşıp, engelsiz bir biçimde vücut buldurulmaya devam edilmektedir. Kısaca tenkitlerle, hizaya çekilmeye çalışılmaktadır. Demoktratik açılım bahsinde çözüm seçenekleri arasına eklenmiş cümlelerin bugünün dünyasına reva görülmesindeki sakatlıktır aslında konuşulması gerekli olan. Yıllar boyunca bir adım dahi atılmayan konularda, enikonu kayda değer kimi gelişmeler kaydedildiğinde, zamanla ortak aklın terazisinde de karşılığını bulabilecek önermelere karşı bu kadar sığ argümanlar hala evla mıdır? Hak ettiğimiz midir? Müddeti dolmak nedir bilmez kişiselleştirilebilir kindarlıklar? Şimdi ve burada yaşadıkça ötesini anlamlandırmaya el verdiğince devam edeceğiz. Sözü Birgün gazetesinde güncele dair analizlerini okurlarıyla paylaşmış olan Özgür Mumcu'nun “Dersimi Almış Da Ediyor Ezber” adlı makalesi ile noktalayalım:

Siyasi tartışmaların ne doğuracağını önceden kestirmek zor zanaat. Kürt Açılımı’nın tartışıldığı meşhur Meclis Genel Kurul toplantısından bir Dersim tartışması çıkacağını ve bunun CHP’yi karıştıracağını tahmin eden olmamıştır sanırım.
Yıllardır üzerine düğüm üstüne düğüm atılan bir yumağı çözmeye çalışınca çekilen ipin, çözülen düğümün, yumağın neresine ne etki yapacağını bilemiyoruz. Yine bilemedik ve şansımıza Onur Öymen’in “Anaların ağlamasında milli çıkarlarımız açısından sakınca yoktur” konulu konuşması çıktı.
Meslek erbabı ve konuyla ilgilenenler bilir. Uluslararası antlaşmalarda kimi zaman bir kelimenin kullanılışı, bir sıfatın yeri, bir fiilin çekimi üzerine günlerce tartışılır.
Uluslararası antlaşmaların hazırlık aşamasında görev alan diplomatların dile, antlaşmanın konusuna, uluslararası siyasete hakimiyeti bu sebeple son derece önemlidir.
Buna rağmen görülüyor ki siyasetin belagat şehveti, tecrübeli olduğu varsayılan bir eski diplomata dahi Dersim’de de analar ağladı ama Dersim’in icabına bakıldı anlamına gelebilecek sözler söyletebiliyor.

DERSİM’İN NORMALLEŞMESİ
Öymen, Genel Kuruldaki olay yaratan konuşmasından sonra özür diledi ve benim de alevi arkadaşlarım var savunma kartını çıkartarak “Madımak Oteli’nde saygı duruşunda bulundum, cemevine gittim, aşure yedim” dedi. Bir çok yorumcunun tersine ben Öymen’in alevilere bir düşmanlığı olduğuna inanmıyorum. Zaten tüm bu hikayede sorun alevilik düşmanlığıyla ilgili değil. Asıl sorun farklılıkların şiddet yoluyla bastırılmasının içselleştirmesi ve iç çatışmalarda hukuk ve vicdanın çizdiği alanın darmadağın edildiği Dersim Katliamı gibi vakaların normalleştirilmesi. Halktan kopuk olarak tasarlanan bir milli çıkar kavramı için her şeyin teferruat olarak görülmesi ve bu yolda Öymen’in yaptığı gibi ABD’nin 11 Eylül sonrası vahşi politika tarzının benimsenip, örnek alınması.
Konuşma yapılıp çanak çömlek patladıktan sonra Öymen’in Akşam’a verdiği beyanat da bu durumu çok iyi yansıtıyor. Emekli diplomat kendisine sorulan “Yani kurunun yanında yaş da yanar mı diyorsunuz? Dersim’de ölen masum insanların başına gelenleri böyle mi değerlendireceğiz?” sorusuna önce “Maalesef” diyor ve sonra devam ediyor “Bakın, ben NATO’da da büyükelçilik yaptım. Operasyonlarda “yan hasar” dediğimiz bir durum vardır. Bunun olmaması arzu edilir. Geçmişte bu kadar dikkatli davranabildik mi, bunu tarihçiler söylesin.”

Yan hasar NATO ca ve İngilizce “Collateral Damage” diye bilinir. Bir uluslararası çatışmada öldürülen sivillerin can ve mallarına gelen zarar anlamına gelir. Deneyimli bir diplomatın daha çok uluslararası silahlı çatışmalarda kullanılan bir terimi iç çatışma için kullanmasını not edelim. Dersim’de olan biteni bir NATO operasyonuyla kıyaslamasını da onun altına yazalım.
Madem NATO jargonuyla konuşacağız Dersim hadisesini, o vakit şu iki kavramdan da bahsetmek gerekiyor. Orantılılık ve hedefte sivil/asker ayrımı. Öymen de gayet iyi bilir ki silahlı çatışmada askeri gereklilik aranır. Bu gerekliliğe uyulması için sivillerin uğradığı kasti olmayan zararın bir askeri hedefe saldırmak açısından elde edilecek askeri avantajla orantılı olması gerekir. Bu soğuk hukuki dil ise uluslararası çatışmaları yani bir devletin diğer devlet ordusuyla çatışmasını konu alır. İç çatışmalarda ise geçerli olan insanı daha çok koruyan insan hakları hukukudur. Dersim’de bu hukuki gereklere uyulduğunu iddia etmek imkansız.
Kaldı ki geçmiş trajedileri “O dönemin koşulları öyle gerektiriyordu” diye savunan bir anlayışın kendini savunmak için bugünün hukuk ve siyaset terminolojisine yaslanmasının tutarsızlığı ortada. Ölen masum insanların değerini öldürüldükleri zaman dilimine göre tespit etmenin sosyal demokrat hümanizmle bağdaşmayacağı da açık.

Öymen’in röportajında Dersim Katliamı için “Biz kimseyi üzmemek için bildiklerimizi kendimize saklıyoruz. Kimseyi rencide etmemek için tarihi kurcalamıyoruz” demesi de akılda kalıcı. MGK’da, Dolmabahçelerde falan devlet büyüklerinin “Gizli Yediler”, “Afacan Beşler” heveslerini tatmin etmelerine alışmıştık, şimdi de Öymen sadece kendisinin bildiklerini yine kendisine malum sebeplerle gizlemeyi yeğliyor. Sonrasında da yine aynı röportajda Dersim’i tarihçilere havale ediyor. Kastedilen Ermeni meselesinin havale edildiği tarihçiler olsa gerek. Her sorunu çözecek bu süper tarihçileri tanıyan var mı?
Öymen’in açıklamalarının en şahane yeri ise şu ifadede somutlaşıyor:
“Böyle önemli bir konu iç siyaset malzemesi yapılır mı?” Meclis Genel Kurulu’nda Kürt meselesinin çözümü konuşulurken Dersim’i örnek gösteren bir siyasetçinin Dersim’in iç siyaset malzemesi yapılmasına isyan etmesini herhalde mantıkbilimcilere havale etmek gerekecek.

SORULAR
Tüm bunlar ışığında Öymen’in, İhsan Sabri Çağlayangil’in tanıklığına göre zehirli gazlarla insanların mağaralarda fare gibi zehirlendiği bir operasyonu örnek göstermesi nasıl izah edilir?
Deniz Baykal ve Onur Öymen’in açıklama yanlış anlaşıldı demesi nasıl açıklanır? Memlekette milyonlarca insan ciddi bir zeka özründen mi muzdariptir ki iki kişinin anladığını anlayamamaktadır?

Daha üç beş ay evvel Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tunceli doğumlu olmasını diline dolayıp açıkça ayrımcılık yapan İslamcı basının aniden Alevi muhibbi kesilmesi ne kadar zavallıdır?
DTP’nin Dersim Katliamı için verdiği araştırma önergesini “Şimdi gündem dolu Borçlar Kanunu’nu görüşüyoruz” diye reddeden AKP’nin başkanı Tayyip Erdoğan’ın Dersim açılımı hakikaten kimin umurundadır?

Bu nasıl bir kördüğümmüş ki, tüm bir Türkiye siyaseti beceriksizce birbirine dolandı. “Kürt halkının anayasal vatandaşlık haklarını kullanmak ve diğer tüm demokratik özlem ve isteklerini gerçekleştirmek yolundaki mücadelesini” desteklediğini ilan ettiği için Türkiye İşçi Partisi 12 Mart rejimi gölgesinde kapatıldığı için olmasın. Bu da NATO ordusunun başka bir yan zararı. /20 Kasım 2009/Hayat dönüştürülebildikçe, içeriğinde karanlıkta kalmış noktalardan arındırılabildikçe, temize çekilip daha bir yaşanılır kılınacak. Topyekün hataların neresinden dönebilirsek o kadar hızlıca bu sürecin işlevselliği sağlanabilecektir. Maruz kaldığımız yanılgıların aşmamız gereken duvarların önünde daha da fazla vakit kaybetmeden yola koyulmamız gerekmektedir. Öyle ya da böyle hayat akışını ve rotasını belirlerken bizlere düşen de mümkün mertebe ortak izanın, anlayışın tahsis edilebilirliğine olan inancı korumak, bugünden yarına işimizi bırakmamaktır. Yoksun kaldığımız her müdahalesizlik, her adımdan vazgeçiş bizleri bugün bulunduğumuz girift sarmalın dışarısına çıkışımızı mümkünatsız kılacaktır. Makul olanın tanımı üzerinde bir anlayışın bina edilebilmesi, tefrerruatlardan arındırılmış yalın bir yaşamsallığın olur kılınabilmesi için sözcüklere ihtiyaç duyacağız. Derdest edilmiş, yerlerinde saydırılmış tekdüzelik sınırlarının uzaklarında bu geliştirilebilirliğin temellendirilmesi bizlerin ilerideki yegane varsıllığı olacaktır. Dünyanın yaşam alanında ömrü hayatımızı sürüp giderken bizden sonralara verebileceğimiz makullüğün tanımı, içeriğinin doyuruculuğu bizlerin önünde bekleyen en büyük sınavları tanımlandırmaktadır. Gereksinim duyduğumuzdan daha fazlasını tükettiğimiz bu dünyada artık hiç değilse, yanlışlıkları, tahayyül ötesi pervasız duruş ve algıları, gerekli gereksiz hemen her an karşımıza çıkartılan ayrımcılık teşebbüslerinin üzerinden gelebilmek, aklın göstermiş olduklarını uygulanabilir kılmaktan geçecektir. Pusun gözlerin âma kıldığı zamanın getirdiği eşiğin ötesinde bir dirayetin varlığından söz etmek istiyorsak bunu ancak ve kata elbirliğiyle yapılır kılabileceğimiz hatırlardan çıkartılmamalıdır. Sorunları konuşur kılmadıkça, her zamanki gibi sırt çevirmeye, kulakları kapatmaya ve işitmemeye devam ettiğimiz müddetçe bu donuklaşmış çemberin vehametinde ayılıp nerelerde hatalar yapıyoruz sorusuna yanıt bulamayacağız.

Laf kalabalığının ötesinde makul olana dair her hafta düzenli, düzensiz bir biçimde bu sayfa aracılığıyla sizlerle paylaşımda bulunmaktayız. Geçilen günlerin üzerine söylenebilecek olana dair kelamlarımızı eklemeye, anlaşılabilir kılmaya var gücümüzle devam ediyoruz. Farklı seslendirmeler aslında olduğundan da başka bileşenlerin hikayeleri değil buralarda konu ettiklerimiz. Bizahati yanı başımızda cereyan eden gündelik gelişme ve söylemlerin, devamlılığında da başka cephelerde açmaya çabaladıkları göçüklerdir. Makul olanı tarumar etmeye, dili lal kılmaya çabalayan anlaşmazlıkların görünür kılınabilmesine çabalanmadır. Deuss Ex Machina’nın Pazartesi akşamı canlı yayınlanan 275. bölümü içerisinde de bu bağlantılardan hareketle kurmaya çabaladığımız bir seçkiyi sunduk. Her bir müziğin aslında hayat ile olan bağlantıları ve hayata dair söylemleri ihtiva ettiğine dikkat çekebilmeye gayret göstererek. Seslerin tahayyül ettikleri alanın tam da şu vakitlerde konuşmaya ihtiyaç duyduğumuz şeyleri açığa çıkartan birer eşik olduğundan ilham edinerek söze yeni bir şeyler katabilmeye çalıştık. Makulun çerçevesi üzerinde o kadar fazla değişik talepler karşımıza çıkmakta, lafazanlıklar peydahlanırken hiç değilse sesin sağlama aldıklarında, sunageldiklerinde yalın tanımlamaları anlatabilmeye gayret ettik. Müzik doğası gereği en kolay biçimde dinleyici olanlara gerekli olan sözleri çağrıştıran bir olguyu tanımlandırmasından da hareketle bu muhteviyatı derinleştirdik. Deneme şansımız pek çok kere kapımızı yoklamıyor asri zamanlarda. Onun içindir ki yansıtmaya çalıştığımız müzikal bileşenler dahilinde bu tarz çıkışları duyumsatabilirsek ne mutlu bizlere. Farkındalılığı sağlayabilecek ve düzenlemelere girişebilmek için gereksinim duyduğumuz şeylerin başında sözü anlaşılır kılmanın rotasından da ayrılmadan bunu bir adım daha ötesine taşıyabilmek hepimiz için önemli bir yolun tanzimini ve oluşturulabilirliğini ortaya çıkartacaktır. Bu kıt kanaat cümlelerin refakatinde sizlere 2006 yılında Boston, Massachusetts’de Max Lewis ve Mirza Ramic tarafından kurulmuş olan Arms And Sleepers projesini takdim etmek istiyoruz.Sese kattıklarıyla beraber alternatif müzik dağarcığını geliştirmekten bir an olsun imtina etmeden yola koyuldukları projelerinin son kayıtları olan Matador albümüne dair notlarla beraber. İyi Dinlenceler.

Deuss Ex Machina’nın başlangıç noktasından bu yana savunageldiği müzikal çeşitlilik dahilinde, ön plana taşımayı amaç edindiği kısım bağsız ve bağımsız müzikler olagelmiştir. Müzikal disiplinlerin sağladığı alanların limitlerini genişletmeyi amaç edinen, oluşturdukları kurgular dahilinde duyulmamış olanı ortaya çıkartmaya gayret eden üretimler ve üreticileri konu etmeye çalışıyoruz. Tüketilebilirliği üzerine kurulmuş genel geçer müziklerden ziyade, farklı olanı tanımlandırma gayretkeşliğine girişmiş sesler bu alanı daha geniş bir açıdan irdeleyebilmemize imkan sağlamakta. Popüler müziğin kısacık süreleri dahilinde nispeten birbirine benzeşen örneklerinin uzağında muhteviyatlarına eklenmiş her bir ara kesidin varlığıyla beraber dinlenmemişi ortaya çıkaran müzikler buradaki konumumuzu daha bir anlaşılır kılacaktır. Hayata dair söylenebilecek sözleri bazı zamanlarda bu müzik örneklerinin arasında arar dururuz. Kimi zaman bir kasvetin sınırlarından geri dönebilmek, kimi zaman bir sevince vesile teşkil etmesini temenni ederek ama illa ki de hayatla bağlantı kurmaya çabalayarak kulak kabartırız. Dinlence listesine dahil ederiz. Sesin sağlamaya çalıştıklarının birer mekanik yansıdan gerçekliğin yalın ve süslenmemiş hallerini ortaya çıkartmaya çalışırız. Arms And Sleepers projesi de ilk elden bu tasvir peşinde koşaduran bir müzikal yapılandırmalar bütününü çağırıştırır. Belirginleştirilir. Tını yoğunluğu dahilinde elektronik seslerden yola çıkılarak oluşturulmuş, ara bağlaçlarında ilintilenen ses unsurlarıyla beraber dinlenceliğin görsel bir yansımasını ortaya çıkartılır. Kademe kademe çözülen müzikal yüzeyler çoğu zaman gerçekliğin yansımasını ihtiva eder. Ne eksik ne bir fazla. İçeriğin belirli bir aşamadan sonra dinlendikçe açılabildiği dehlizler barındırır. Fake Chapter Records etiketinden yayınlanan debut kısa çalar Bliss Was It In That Dawn To Be Alive gerek bu geliştirme süreci gerekse de müzikal bileşimlerin başlangıç noktasında ilk dinlenebilir örnekleri barındırır. Sinematografik yansı ve katmanlar arasında yola çıkartılmış olan ambient ile elektronika arasında seyyahlık eyleyen bir kurgu kayıt boyunca dinleyicilere ulaştırılır. Grubun kuruluş sürecinde ortaya çıkartılmış olan David Lynch ilhamlı hikayenin tematik müzikleri olarak da tanımlandırabiliriz. The Art Of Noise’in zamanın önemli kayıtlarından birisi olmuş Ambient Collection albümünün ses yelpazesine yakın duran Beneath Bricks And Books ile kayıt açılır. Kirli seslerin izleri üzerinde hareket ettirilen nağmelerin, akustik elektronik denglemesinde, başarılı vokallerin yardımcılığında oluşturulmuş kasvetli havanın hissedilir kılındığı A Mission To Prague, grubun ismiyle müsemma bir biçimde kapsadıkları seslerden mürekkep bir yansıyı oluşturan Arms/Sleepers ile kaydın katmanları giderek daha da derinleştirilir. Muğlaklıkta bıraktırmayacak bir biçimde kartlarını açık oynama yolunu tercih eden Arms And Sleepers’ın The Tiny Mixtapes’de yayınlanmış olan albüm eleştirisinde de değinildiği üzere Vangelis’in The Blade Runner film müziğinden ilham edinilmiş, neredeyse aynı noktalarda hareketle tasvirinin ve şeklinin kazandırıldığı A Girl Named Clive, son dönem içerisinde sizlerle paylaştığımız aAirial gibi bütünüyle elektronik seslerden hissiyatlı müzikler kurgusu ile aynı rotayı takip eden Moscow Pop ve düşünsel dinlenceliğin önemli kayıtları arasında anabileceğimiz kendi ayakları üzerine yol almaya çabalayan bir müzik ekibinin daha siftah kısaçalarında defaatle dinlenebilirlik barındıran bir yapılandırması Untitled ile çalışma nihayetlenir. Yoksun bıraktırılmış sessizliklerin izlerinde yeni yaklaşımların serginlenmey çalışıldığı bir güzelleme olur Bliss Was It In That Dawn To Be Alive.
Kurmacayla gerçeklik arasındaki müzikal seyyahlıklarının bir sonraki durağı Expect Candy etiketinden sunulan Black Paris 86 albümü olur. Taşların artık yavaştan yerine oturmaya başladığı, müzikal geçiş sınırlarının çeşitliliğinin arayışlarında elektro-akustikten, triphopa, shoegazeden de spacepopa uzanan bir çeşitlendirmenin vuku bulduğu kurgulama ortaya çıkartılır. Gözü kapalılığın, görmezden ve anlamazdan gelmelerin giderek daha bir karamsar havayı solttuğu hayat rutininde kadraj dışılığını hakkaniyetli ses işçilikleriyle beraber dinleyicilerle paylaşır Max Lewis ve Mirza Ramic ikilisi. Karaltılı gelecek beklentisine karşı hala bir umudun yaşatılabilirliğine dair önermelerin canlandırıldığı bir kayıt olur Black Paris 86. Akustik gitar kesidinin üzerine yerleştirilmiş elektronik seslerin aksak nağmeleriyle vücut bulan Greetings From Tokyo ile kayıt açılır. Temize çekilmiş bir elektronik senfoni tahakkümü altında yolu belirginleştiren Lausanne parçasıyla beraber kaydın derinlerine doğru müzikal bir seyirlik başlar. Yaşanılan günlerin acı tatlı betimlenebilirliği üzerine detaylarla kotarılmış, içeriğin salt bir ambient-rock öğesinden alabildiğince daha fazla hissedilir hallerine dönüştürüldüğü bir kurgu ortaya konulur. Triphop nağmelerinin belirgin kıldığı bize de yakın duran bir müzikal imgelemin canlandırıldığı, albümle aynı adı taşıyan Black Paris 86 ile albümün sözsüz, konuşmasız bölümü finale ulaşır. Konuşmalı bölümün ilk parçası olan Seems (If Ever) çiseltili ortam müziği kesitleri ile gecenin yankısını duyumsayabileceğiniz, iç parçalayıcı bir melodramatiği dinleyene ulaştırır.

Şansın insana gülebildiği anların, bu sefer oluyor dediğimiz o kısa nefesliklerin, ruh tazelemelerinin canlı halinden mülhem 71 Fragments Of A Chronology Of Chance, grubun dışarıdan aldığı ilk katkılar arasında anabileceğimiz, Adam Arrigo’nun prodüktörlüğünde kaydedilmiş olan ve bu duru ses pasajlarının post rock müziklerine ulaştığı bir eşiğin canlandırıldığı Warm, endüstriyel tını hüzmelerinde melodik bir kesidi belirginleştirir. Albümün üçüncü ve son bölümü gizli olarak adlandırılmış bu dört bir yanında ayrı derdin ortaya çıktığı dünyanın karaltılı geleceğine dair çıkarsamaların yer aldığı bir sonucu tanımlar. Morr Music ve City Centre Offices gibi Almanya yerleşkeli pop ile gitarlı müzik müştemilatları olmuş etiketlerin sunduklarını örnek olarak gösterebileceğimiz bir müzik tasviri oluşturulur. Girift halin tasavvur edildiği, Matt Lajoie’nin konukluğunda sesler arasında kademe kademe artan bir hüzün paylaşımının mümkün kılındığı Butterflycatcher, bu tasvirin devamlılığını sağlayan Like A Typewriter From A Moving Train, caz serbestlemelerinden de yola çıkılarak kurgulanmış deneysel izleğin hissedilebileceği bir diğer yansı Rooftops/Lanterns ile albümün kapanış parçası olan We're All Paris Now (Pt. 3)’ye ulaşılır. İnişli çıkışlı ses tasvirleri arasında bağlantısız bir müzikal formun oluşturulup meramın ortaya konulduğu bir kayıt olur Black Paris 86. Mirza Ramic’in deyişiyle Arms And Sleepers kapsadıklarını anlaşılır kılan bir deneyim ortaya çıkartılır. “Arms And Sleepers, dünyanın bugünü, geçmişi ve hatta geleceği üzerine pek çok anlam ifade ediyor benim için. Savaşın ve ölümlerin çokluğuna (Arms=Silahlar) ve bütün bu olanlara karşı bunları yoksayanları (Sleepers=Uyuklayanlar) çağrıştırıyor. Muhteviyat derinleştirilirken bir yandan da içeriği sağlama alan cümlelerin müziklerini daha anlaşılır kıldığını da biz eklemeliyiz.Bu çıkış kaydının yanısıra Arms And Sleepers’ın sınırlı bir dinleyici kitlesi ile paylaştığı elektronik hüzmelerin giderek daha ağırdan ele alındığı, deneyselliğin ön plana çıkarıldığı özgün kayıtları da vardır. Kendin türet felsefesi üzerinden hareketle kotarılmış olan Cinématique, Lautlos ve Motorist kayıtlarını bu bağlamda sunulmuş örnekler arasında anabiliriz. Beslenme noktalarının sinematografik, belirli anların görünür, hissedilir kılındığı pasajlardan ele alınarak sunulan çeşitlilikte, hem müziklerinin gelişim sürecini hem de daha farklı noktalarda müziklerinin tezahürlerini duymak mümkün kılınır. Sadece ve sadece 35 adet basılmış olan Cinématique bu kayıt dizininde irdelemeye çalışacağımız önemli bir örneği oluşturur. Jóhann Jóhannsson, Max Richter ve Ulrich Schnauss gibi elektro/klasik minimalist bestecilerin türetimleriyle bağdaşık izler ihtiva eden ama ambiyansın daha doygun bir biçimde müziğin genelinde karşımıza çıkarıldığı bir önermedir, Cinématique. Birbirleri ile bağlantılı toplamda 11 şarkılık bir zaman akışıdır. Yaşam tasviridir aynı zamanda. Teknik ifadeler ve cümlelerin yetersiz kalacağı kendi içerisinde manaların ve okumaların gerçekleştirilebileceği kayıtta, ton dengesiyle gürültünün minimize edilmiş halini canlandıran Mimema, klasik müziğin minimalist kuşağı içerisinde pekala yer edinebilecek olan By The Harbor, akustik gitarın kendi başına kullanıldığı bir anı tasviriyle de kısa süresine karşın sorulara yanıt bulduran Ankara (A Memory), drone ses teması ile beraber dokunaklı bir ağıda dönüştürülen Embassy Theme II ve This Place Was My Home..., damla damla biriktirilen bir elektronik ses hüzmesinde karıştırılan piyanonun sahneyi kapsamsıyla beraber büyülü bir dünyanın kapısını tekrar baştan dinlemek üzere kapatan So Why Pause? gibi önermelerin günyüzü bulduğu bir kayıttır. İsmiyle bağdaşık bir biçimde dinleyicide zihinsel bir idman gerçekleştirmesine vesile olacak kadar yoğun ses tasvirleri, deyim uygunsa canlandırılası görüntüler barındırır.Arms And Sleepers bir yerde rüya müziğini, hayatın anlaşılabilir kaygılarıyla beraber yeniden yorum katma yolunu tercih etmiş bir proje. Manidar bir biçimde üretkenliklerinin dinleyicileriye sıklıkla paylaşma yolunda ilerleyen amatör ruhun devamlılığını sağlayan bir harman projenin müzikal disturunu daha belirgin kılacaktır. Expect Candy şirketinden yayınlanan Matador, bu halleri derleyip toparlayan bir yapı ortaya çıkartacaktır. Fanatik ayrıştırmaların, hayat mücadelesinde unutulup gitmiş pek çok nitelikli şeyin tekrardan zihinlerde canlandırılabilirliğini sağlayabilecek kadar kendinden emin müzikal bir rotanın takip edildiği, dinleyicinin şaşırtılmaya küçük detaylarda yapılan yeni eklemeler ile beraber sağlandığı bir kayıttır Matador. Seslerin daha da belirginleştirildiği, ifadelerin muallaktan kurtulduğu mikro elektronik ambiyans müziği Orly ile kayıt açılır. Dingin havanın bir biçimde devamlılığını sağlayan, spacepop Matador albümün genelinde duyumsayacağımız üzere popüler olanın da iyi bir biçimde işlenildiğinde ortaya nasıl da farklı bir dinlencelik sunulmasına imkan sağladığını belirginleştiren bir örnek olur. Ağ bağlantılarında yer almakta olan David Altobelli’nin çektiği video klibi de tamamlayıcı olarak izlemenizi salık veririz. Parçanın ana metnini de ortaya çıkartmayı başaran kadın erkek vokalinin karşılıklı olarak derdini görünür kılmaya çabaladığı bir aşık atışması hali The Architekt, elektronika ile rock müziğinin kesiştiği tefekkür alanının canlandırılabileceği bir diğer örnek olan Twentynine Palms beş buçuk dakikalık süresi boyunva tavizsiz bir biçimde müziğin doygunluk noktasını ortaya çıkartmayı başaran dört başı mahmur bir kaydı simgeler. Özellikle parçanın ikinci kısmında yer yer Radiohead’in In Rainbows albümünde denemiş olduğu gibi deneysel yüzeylerin akıbetinde hayat yorumlamalarını duyumsayabilmek mümkün. Albümün doruk noktalarından birisini oluşturan, kısa kesitlerin ve sözlerin ilk kez bu kadar fazla anlam kazanabildiği bir parça olan Helvetica sıradadır. Sıradanlığı yıkmaya en alt tonlardan piyano melodisi ile başlayan kurguda anlam bulan her tını bir noktadan sonra şu hengamede yenik düştüğümüz, aciz kaldığımız durumları manidar bir perspektiften ele alan bir yorumu paylaşılır kılar. Bir menkıbe haline dönüşen kişi kendini bilir kıssasının duyurulduğu, elektronik pasajların artık daha da az görünür olduğu The Notwist parantezi Simone, sinematografik kurgunun belki de en hissedilir kısmını oluşturan deneysel elektronika Kino ile Matador albümünün sonuna yaklaşırız. Berrak bir ses hayaleti evrilip çevrilerek bir nihai sonun hazırlığı gerçekleştirilir: Words Are For Sleeping. Geceye yakışan bir müzik tasvirinin nasıl olması gerektiği konusunda altın oranın yakalandığı The Paramour, caz müziği ile egzantrik hiphopun birbirlerine aynalandığı, sonuçta tekilleştirildiği bir yorumla kayıt nihayetlenir. Arms And Sleepers, küçük detayların keşfinin dinleyiciye bırakıldığı, nitelikli bir müzik neşriyatı gerçekleştirmekte. Dönemeçler arasında iletilen her ses ile beraber fark edilmesi elzem, baş uculuğa layık bir grup imgesi ortaya çıkartmakta. Karşı konulamayacak bir biçimde insanın içini kemiren sorulara yanıt bulmak isteyenler, zihni dağıtmaktansa daha fazla meşgale arayanlar için biçilmiş bir zihin jimnastiği Arms And Sleepers müziği. Anlamak, anlam kazandırmak, hayattaki yabancılıklardan, kendi ettiklerimizle yüzleşebilmek ve arınabilmek için biçilmiş rakslar...

...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Dersimi Almış Da Ediyor Ezber – Özgür MUMCU – Birgün
Seyit Rıza’nın Torunu Besime Arı – Oral ÇALIŞLAR – Radikal
Teşekkürler Öymen! – Mithat SANCAR – Taraf
Gereği Yapılmıştır – İçeriden Kumandan – Erkan GOLOĞLU – Radikal
Kalıcı Barış İsteyenlere – Sadık VARER – Özgür Gelecek
Türk Solunda Otorite Kompleksi – Gündüz VASSAF – Radikal
Grev Güncesi - Sabah / ATV Emekçileri

Değerlendirilesi Güncel Makale ve Yazılar
Dersim Katliamı: Ağlayacak Ana Kalmamıştı! – Server LAÇİN – Serbest Yazarlar / İşçi Mücadelesi
Kim Soykırım Yapar, Kim Yapmaz? – Barış ÜNLÜ – Radikal 2
“Medenî”lerden “İlkellik Eleştirisi” – Kenar – Kenardan
"Virgül Edebiyat Eleştirisinin Eksik Tarafını Tamamladı" - Mustafa Aslantunalı Röportajı – Bawer ÇAKIR – BiaMag
Sözcükler ve Görüntüler – André BRETON – Surrealism
Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan ve Ömer Kavur - Abdullah TARIK ÇAKIR – Keep Talking
Kompileyşın #14 – íí – 13Melek
Dylan Ettinger – Fruit Bats (Curious Lacunae CS) – Review – Henry
Ahleuchatistas – Of The Body Prone – Review - Mersenne

Arms And Sleepers Official / Myspace
Arms And Sleepers At Blogger
Arms And Sleepers At Twitter
Arms And Sleepers At Youtube
Arms And Sleepers The Motorist EP Eleştirisi – Dream Endless – Limbo Pillow
Arms And Sleepers Matador Album Review – Vivan HUA – Redefine Magazine

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
Dinamo – makina10.45[nospam]gmail[dot]com – Makina
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>Info Go-R-Sel
This Old World – Pope Saint Victor (Victor Huckabee)
Pope Saint Victor (Victor Huckabee) Flickr Page &
Good Acts Wanted – Indiebozz
Indiebozz (Roberto Magnanini) Flickr Page

Arms And Sleepers' Photos Courtesy From Below Listed Web Site:
Expect Candy

>>>>>Poemé
Kan Var Bütün Kelimelerin Altında – Cemal SÜREYA

Posta arabalarından söz et bana
Kan var bütün kelimelerin altında
Ezop'un şu lanetli dilinden söz et
Kan var bütün kelimelerin altında
Umulmadık birgün olabilir bugün
Aslan kardeşçe uzanabilir kayalıklara
Bir çay söyle yağmurların kokusunda
Kan var bütün kelimelerin altında
İşte durup dururken şurda
Bir yelpaze gibi açıldı sesin
Güzün en gürültülü kanadında
Göğün en ince dalında
Kan var bütün kelimelerin altında
Umulmadık bir gün olabilir cumartesi
Çığlığındaki sessiz harfler
Dün gecenin ağırlığıdır damarlarında
Ne güzel konuşur sokak satıcıları
Fötr şapkalarıyla ne kalabalıktırlar
Ve çiçekçi kızlaırn göğüsleri
Daha suçsuzdur kırlangıç yumurtasından
Kan var bütün kelimeleirin ardında
Yaprağını dökecek ağaç yok burda
Ama ışık sökebilir olanca renklerini
Sürekli işbaşındadır bellepin
Tanık şairler arasında
Oyuncu arkadaşlar arasında

Yolculuk bir kafiye arayabilir
Atının kuyruğundaki düğümde

Ölüm bir kafiye arayabilir
Ak gömleğinde

Yol bir kafiye arar ve bulur
Dönemeçlerin benzerliğinde

Kan var bütün kelimelerin altında
Bir gül al eline sözgelimi
Kan var bütün kelimelerin altında
Beş dakka tut bir aynanın önünde
Kan var bütün kelimelerin altında
Sonra kes o aynadan bir tutam
Beyaz bir tülbent içinde
Koy iç cebine
Bütün bir ömür kokar o ayna
Kan var bütün kelimelerin altında
İşte o kandır senin gülüşün
Sızmıştır hayatın derinlerine
Siyahtır orda kırmızıdır
Daldan dala atlar
Sever çocuklara anlatılan masalları
Ama iş savunmaya gelince
Yalnız alevi savurur
Ve güneşin solmaz çekirdeğini
Yalnız doruklarda

Umulmadık bir gün olabilir bugün
Kan var bütün kelimelerin altında

Kaynakça: Epigraf:delft

Comments