Deuss Ex Machina # 343 - La Pression Du Néant Sur Nos Vies

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_343_--_La Pression Du Néant Sur Nos Vies

21 Mart 2010 Pazartesi gecesi "canlı" olarak yayınlanmış programın parça dizinidir.
>>>>>Musique
>1<-Thomas Fehlmann-Scheiben (Kompakt)
>2<-Thomas Fehlmann-Berliner Luftikus (Kompakt)
>3<-Pantha Du Prince-Stick To My Side (Walls Version) (Rough Trade)
>4<-Pantha Du Prince-Lay In A Shimmer (Fata Morgana Version) (Rough Trade)
>5<-Burial & Four Tet & Thom Yorke-Ego (Text Records)
>6<-Burial & Four Tet & Thom Yorke-Mirror (Text Records)
>7<-Korus-Vivid Motions (Audio Doughnuts)
>8<-Korus-Cruising Through London (Audio Doughnuts)
>9<-FaltyDL-Waited Patiently (Feat. Lily MacKenzie) (Planet µ)
>10<-FaltyDL-Eight Eighteen Ten (Planet µ)
>11<-Blawan-Kaz (R & S Records)
>12<-Blawan-Lavender (R & S Records)


La Pression Du Néant / Sur-Nos-Vies
(343)

Yıkımların büyüklüğüne tanıklık ediyoruz. Önce küçük sarsıntılarla hemen peşisıra dolu gibi şiddeti artarak ilerleyenler. Neresinden bakarsanız orasında çürümüşlüğün yansıması. Çürüğün kokuşmuluğu, günahsız olmaya pek bir heveskar olanların nasıl da saman altından melunluklar çevirdiklerini aynalıyor. Kırılaganlaştıkça, yıkımın şiddeti ve tahribatı artıyor. Katarı kaçıran son seyrüseferine çıkmaktaymışçasına aceleci davranan personanın bir başına kalabalıkların ortasında tekilleştirildiğini görmemize de imkan sağlıyor. Bütün bu doğallığın kalbinde, doğal olmayan yıkımların ezcümlesi. Çaresizliğin adı yükseltildikçe bir yandan olumlama imkanlarının ne kadar kıt kanaat olduğu, kaynakların yetersizliğine karşın nasıl da hor kullandığımızı her şeyi utanılası bir vesika haline dönüşümü o ahval içinde cereyan ediyor. Ayaz kopup da fırtınanın çiseltisi çoktandır başlamış olmasına karşın kim önce hareket etmeli, edecek beklentisinin ulaştırdığı bezginliği, atilliği pekiştiriyor. Her dönemeç aşıldığı sanılan her bir engelin ötesinde nasıl yeni kumpas ve adı sanı konulmamış olan türlü çeşit alavere dalaverenin yeniden bina edildiğini, bizlerin önüne çekildiğini ortaya çıkartıyor. Yoksunuz, dertlerimiz çoğaltımını mütemadiyen sürdürüken, yalnızız. Kaybetmekten kaçındırıldığımız, hazır lokmalarla avunmaya alıştırıldığımız için şimdilerde bir yerlerde tanımlandırılmaya çalışılan adaletin ne demek olduğu konusunda bile tekçe bir yanıt bulamıyor aksine sürüm sürüm sürünme rekorlarımıza her yeni gün yenilerini ekliyoruz. Tahribatın vehameti kör şiddetin fitilini ateşlendirir, taraf olmaya bunca zamandır heveskar olanların sahne nihayet! bize geldi sevinçlerinin iç kavuruculuğunda horul horul uyumamızın daha ehven olacağı ilan ediliyor. Kime göre neye göre sualine gereksinim bile duymadan, usturupsuzca. Oldu bittilerin dünyasında hiçbir yıkım, yıkıntı veya felaket taaruzu altından çıkamazlarla nasıl olsa diye en başından kestirip atarak, ilişiklendirilerek yepyeni bir model şekillendiriliyor. Böylesi bir tenkisat düzeni bahtiyarlığın değil daha fazla çetrefilli çatallı dillerle donanmış bizleri kendilerince köşeye kıstırmaya ant içmişlerin muktedirliklerinin dünyasına dahil ediyor. Pekala ikircikli hallerin somuta yönlendirildiği bu güzergahlarda adalet tesisi kör bir vicdansızlığa teslim ediliyor. Karar verilemeyen, adı sanı bir türlü konulamayan, bir türlü sonuca ulaştırılamayan zigzag çizmeler yaşamı kapsıyor. Eğrisinin artık düzeltilecek bir tarafı kalmamış olmasına karşı bir umuttur düze ulaşılır nasılsa ya hu elbette diyerek beklentileri ivedilikle derdest ettiklerini söylemek artık bize zul geliyor. O muktedirlere ise işte bulunmaz delil kabilinden bir okumanın daha önü açılıyor. Soluksuz daha da soluksuz kılma, sözkonusu olduğunda işitilmezliğin derinlerine, bellek kutusunun açılmayı bir seferde başaramadığımız kilidinin altına saklanıp, zulalanmakta. Ötelenen salt şimdinin yanıtı aranması, çözümün nihai yolunun tesisi değildir, 'geçmiş' olarak nitelendirilen ama kimi vicdanlarda asla nihayete ermeyecek olan bir mücadelenin ve çözüm arayışının yıllar yılıdır sürdürülen kesin, yara açan, hallerden haller beğendirten, ve net izlerini bulabilmek ve anmak mümkündür. O muktedirliğin elinde görünmez, bilinmez kılınmaya çalışılanların toplusu. Handiyse hepsi birden, cümbür cemaat!. Cümbür cinnet.. Tercihlerimiz, aidiyetlerimizden önce nasıl bir memleket sathında yaşamak üzere hayatlarımızı kurduğumuzu belirginleştirir. Ya derme çatmadır bu en ufak bir darbeye karşı koyamayacak olan veyahutta çok sağlamcadır üfürükten söylencelerle yeni şehir efsanelerinin dedikodularına pabucun bırakılmayacağına baştan emin olan. Bize paket halinde sunulanlarsa bu zeminin kayganlığının ve kaypaklığının derecelendirilebilir olduğunu acı bir tecbrübe kabilinden yâd ettiriyor Çoğu zaman kendiliğinden bir ikrarın ortasında buluruz kendimizi, benliğimizi, toplumumuzu. O en korunaklı bellediğimiz anların, güzel vakitlerin nasıl da birer birer boyunduruklar, tehditler, yıldırmalarla çitlendiğini, dar alana hapsedildiğimizi anlamlı kılacak belirginleştiricilerle yüzleşiriz. Oysa hayat yoksunun, mahrumun, ulaşamayanın, sesi çıkmayanın da adalet taleplerini kapsamaktaydı. Değil mi. Koskocaman İnsanlık Hakları Evrensel Bildirgesinin anlı şanlı satır ve kuplelerinde yazıldığı haliyle, geçerlilik kazanmasının bir türlü bu satıhda sağlanamadığı bir ütopya mıdır bütün zeminde açıklananlar. Şimdi ve burada üzerimize arsızca biçimlendirilmeye çalışılan elbisenin veya kefenin eni ve boyu üzerine lügatlar parçalanıyor. En hakiki olan nedir sorusuna sözümona yanıt bulunma çabasındaymış gibi görünenler her yakaladıkları boşlukta fetvalarını, önyargılarını, aşılmaz benliklerini dolduran hınçlarını üzerimize dökmeye olanca kakafoniyle beraber devam ediyor. Gürül gürül adı konulmayan yargılama şekli hayatlarımızın sınırları ve kapsamını yeniden tanımlandırıyor. Köteğin ve kösteğin bir numarası olmayı terk etmeyenlerin sıfatlarında patlayan şamarın hesabı onun içindir ki gümbürtüye getirilmeye çalışıyor. Onca yılın tahrikkar, itaat dışında seçenek bıraktırmayan dayatmacılığını, emir eriliğini alaşağı eden bir tokat mı mühimdir bu bahiste. Ya da henüz taslak aşamasında olan bir kitabın satırlarında nelerin nelerin ortaya döküleceğinden ödleri kopanların her kimdir ki bu yayın taslağını ellerinde sanal belleklerinde saklamayı sürdürürlerse o içinden kimsenin çıkamadığı ergenekon terör örgütünün bir parçasıdır kabilinden okumalara sevk ettirilmesini yeterince işletmiyor. Gazetecilik yapmaktansa dostlar çarşıda, pazarda görsün diyerek ortalığı kapsayanların ellerinin ucuyla ittikleri şeylerin anlaşılır kılınmasına çaba sarf edenlerin üzerleri kırmızı kalemlerle, sanal takiplerle çizilip durulurken sade vatandaşlar olarak bizlere de susmanın gerekliliği pay ediliyor. Neye karşı kinlere ve nefrete karşı daha açık konuşmanın önüne dikenler çekeren girilmez levhalarının donatılmasını bu ileri demokrasi diyarında tanıklığımızı yok yere sürdürmemiz bekleniyor. Nice olacak o yaftalamalarınızın sonucunda yargıyı engellemenizin, yayın özgürlüğünü talan etmenizin kefareti dediğimizde de vavelyanın bir başka perdesi sürdürülüyor. Başka bir köşe içerisinde eskinin seçkin özel harekatçısı olan bir zatın kan donduran demeçlerinin yankısının, sorgusunun açtığı yeni şeyler üzerine fikri takip bekleneduruyor. Yok kamyon, haybeye dağlara taşlara çarpmış gibi gerçeğin ne olduğu sorusuna ulaşmaktansa, afilli boşluklarda zaman aşımlarına bir briket daha eklentileniyor. Havanda su dövülüyor: E ne oldu hiiiç gümbürtünün arkası yarın! Evet bir de dört yıldır ortalık yerde göstere göstere, devletçilik görüngüsü altında çeteleşmiş, nefret ekiciliğinden ziyadesiyle şımartılmış ahval-i erkanın bilgileri dahilinde, gözlerinin önünde karanlığa, bir adet suça itilmiş çocukça!! teslim edilmiş bir başka gazetecinin davasında adalet beklentisi seslendiriliyor Yarın sabahtan Beşiktaş'da yinelenecek olan şekilsiz yakıştırmaların, gereksiz kovuşturmaların değil salt adalet beklentisinin karşılığı bomboş bırakılıp durmadan yola devam ediliyor. Ne yoluna gittiğimiz çok afaki bir biçimde anlaşılır olmasına karşın tahribattan kurtuluşumuz varmış gibi, adaletin bir gün tecelli edeceğine biat etmemiz isteniyor. E ne olacak hiiiiç yaygın bildiklerimiz yine kendimize kalacak. Hrant İçin, Nedim İçin, Ahmet İçin adalet taleplerimiz bir kulaklarını tırmalayacak geçecek. Nasıl olsa unutulacak bunlar da günün birinde, yorulacaklar en sonunda muktedirliğin yılmaz yekpareliğinin aşılmaz surlarını arşınlamaktan diye işlerini savsaklayanlar. Kıssanın ezcümlesi pat dilimizde, pat yazdıklarımızda, pat söylediklerimizde muktedirin gözetimlerinde, dayatmaları ile beraber yavaş ve dikkatle bütün bu kısacık dörtlükte karşımıza çıkan olanca yanlışıklara, tahribatlara karşı suskunluğa teslim olmamız bekleniyor. Bilinmesi gereken aslında hiç önemsemedikleri üzerini örtbas etmekten kaçınmadıkları şeyler için sesimizin daha tükenmediğidir. Silinmeye çalışılan hafızanın arşivi tüm canlılığıyla usumuzda belirgin yeni rotalar oluşturuyor. Ne 3 boyutlara, ne de yeni teçhizatlara gereksinim duyulmaksızın...

>>>>>Bildirgeç

İki Resim Arasındaki Yedi Farkı Bulun - Bülent SOMAY*

Birinci resimde tokadı atanın yüzü gizli, ikincisinde ise tabak gibi ortada. Bunun sonucu olarak, ikinci resimdeki kişi hakkında sokaktaki adamdan Başbakan’a kadar ağzına geleni söylemeyen kalmadı, oysa ilk resimdeki kişi dört yıldır bulunamadı. Kıssadan Hisse: Birine tokat atacaksanız yüzünüzü gizleyin.

2. Birinci resimde tokadı atan solak, ikincisinde ise sağ elini kullanıyor. Bunun hiçbir mana ve ehemmiyetini bulamadım, ama tespit tespittir, yazıyorum. Kıssadan Hisse: Yok.

3. Birinci resimde tokadı atan polis, ikincisinde ise milletvekili. İkincisinin yasalarla güvence altına alınan dokunulmazlığı var; birincisinin ‘dokunulmazlığı’ ise yasalarla değil, “Polistir, ne yapsa yeridir” anlamına gelen Türk yönetmelik, gelenek, görenek, töre ve âdetleriyle güvence altında. Bunun sonucu olarak, ikincisinin milletvekilliği bittiği zaman hakkında dava filan açılabilir. Birincisinin ise maşallah yeri sağlam; hakkında dava açmak için o kadar çok yerden izin almanız gerekir ki sonunda yılıp vazgeçebilirsiniz. Nitekim o resimde tokadı yiyen kişi dava açmaya bile kalkmadı. Kıssadan Hisse: Birine tokat atacaksanız milletvekili olmayın, polis olun.

4. İkinci resimde tokadı yiyen az önce Newroz kutlamasındaki insanların üstüne boyalı su ve göz yaşartıcı gaz sıkılması emrini verenlerden biri; birincisinde ise sakin sakin bir kafede oturuyor. Kıssadan Hisse: Tokadın geleceği varsa siz hiçbir şey yapmasanız da gelir.

5. Birinci resimde tokadı atan kişi ‘görevli’, oysa ikinci resimdeki (milletvekili olması bir yana) Newroz kutlamasına katılan, gönüllü bir insan. Birinci resimdeki, sade vatandaşa ‘haddini bildiriyor’, ikincisindeki ise canı yanmış, can havliyle tokadı sallıyor. Dolayısıyla “Tabii, ölçüsüz şiddet kullanılmasını onaylamıyoruz, ama...” girizgâhından sonra ilk resimde tokat atan kişiyi mazur göstermek için her yola başvurulacak, ikinci resimdeki kişinin ise savunmasını kimse ciddiye almayacak. Kıssadan Hisse: Birine tokat atacaksanız bir bakın bakalım, ‘görev’ tanımınızda yeri var mı.

6. Birinci resimde tokadı yiyen kişi kırk yıldır Marksist ve hatta Troçkist. Gerçi tokadı atan polisin büyük ihtimalle bundan haberi yok, ama olsun. İkincisinde ise tokadı yiyenin kendisi polis, atanın da bundan haberi var. Kıssadan Hisse: Marksizm er geç cezasını bulur.

7. Birinci resimde tokadı atan da yiyen de erkek. İkinci resimde ise tokadı atan kadın, yiyen erkek. Kıssadan Hisse: Dayağı hep kadınlar yiyecek diye bir kural yokmuş demek ki. Eyvah!

* Meram kısmında iliştirmeye çalıştığımız sözcüklerimizin paralelinde okunabilecek bir makale olarak Bülent SOMAY'ın Radikal Gazetesi'nin 27 Mart 2011 tarihli yayınında, yorum bölümünde yayınlanmış olan İki Resim Arasındaki Yedi Farku Bulun başlıklı metnini yazar ve kurumun anlayışlarına binaen sizlerin takdirlerine sunuyoruz...

..Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Titreşim / Deuss Ex Machina #342 (14.03.2011)
Özgürlük İstiyoruz!
Savaşma Konuş! - 500binradikal.com
Bloguma Dokunma!
Açık Radyo Dinleyici Destek Projesi 2011
İki Resim Arasındaki Yedi Farkı Bulun - Bülent SOMAY - Radikal - Yorum
Atıl(a)mayan Tokat ve Egemenin İncinen Gururu - Ertuğrul KÜRKÇÜ - Bianet
Bu Olayların Gereği Yapıldı Mı? - Birgün
Umarım Acıtmıştır - Yıldırım TÜRKER - Radikal Pazar
Bir Tokadın Anlattıkları - Hakan KARAKOCA - BiaMag
Kolektif Acılara Bireysel Tokat - Cemile BAYRAKTAR - Demokrat Haber
‘An Azadi! An Azadi!’ Meselesi - Mıgırdiç MARGOSYAN - Evrensel
Densiz Derken? - Şuursuz Kabalak - Deliler Evinden Anılar
Bugünlerden Geriye - Adnan YÜCEL - Eleştirel Medya Günlüğü
Önce Hesap Verin - Akın OLGUN - Birgün Pazar
'Kürt Siyasetinin Sivil İtaatsizlik Tarihi Uzun' - Elif KALAYCIOĞLU - BBC Türkçe
İtaatsiz Derviş Muradına Ermiş - Ayhan BİLGEN - Günlük
İşkence Hatırası ve Sivil İtaatsizlik - Sarphan UZUNOĞLU - Jiyan
Sivil İtaatsizlik Taksim Meydanı'nda - ANF
Selahattin DEMİRTAŞ'ın İlginç Tespitleri - Amberin ZAMAN - Habertürk
Kürt Sorunu Batı'da Tartışıldı - ETHA
BDP’ye Öneri, PKK’ya Uyarı - Okay GÖNENSİN - Vatan
Kürt "Tahriri" Mi? - Ferda KOÇ - Sendika.org
RSF: Seizure And Destruction Of Ahmet Şık’s Unpublished Book: “A Very Dangerous Precedent” - Yeni Medya
Çifte Kavrulmuş İmamlı Yönetimin Adı Faşizmdir!... - Ahmet NESİN - Blog
Ertuğrul MAVİOĞLU: İktidar Susturmak İstiyor, Susmayacağız - Zeynep KURAY - ANF / Sol Defter
Elektronik İdam - Soli ÖZEL - Habertürk
Basılmamış Kitap Avı... Kafayı Mı Yediniz Yoksa? - Hasan CEMAL - Milliyet
Fahrenheit 2011 (*) - Alınteri.net
Hangi Kitaba Sığar? - Evrensel
Dün Hepimizi Sildiler! - Erdal GÜVEN - Radikal
Türkenheit 451 - Süreyyya EVREN - Birgün Pazar
Ctrl Alt Delete - Serdar AKİNAN - Akşam
Şık'ın Basılmamış Kitabıyla İşlediği Suç! - Ali BAYRAMOĞLU - Yeni Şafak
“imaminordusu.com”dan İlk Sızıntı - ETHA
İnsanlık Suçları - Umur TALU - Habertürk
Müezzinin Taburu - Aydın ENGİN - T24
Biri Beni Uyandırsın - Shelbyl - Komünal İşkembe
Dışarıda Basılmamış Kitapların Avı, Gece Dışarıda Gezen Kadınlara Polis Azarı Var. - 93 Numara
Vicdanın Perdeye Yansıyan Yüzü: Press - A. Hicri İZGÖREN - Günlük
“İhmal” Sırası Gelmeden - Zeynep ÇAĞDAŞ - Atılım
Sadece İmamın Ordusu Mu? - Ender İMREK - Evrensel Pazar
Liberallerin Kitap Yasağıyla İmtihanı - Sol.org.tr
Demokrasi Aşığı Devrimcilik - Ömer YILDIZ - Sol Defter
Kalitemiz Ortada - Kaan SEZYUM - Radikal Hayat
Basına "Üç Maymun" Eleştirisi - ETHA
"Özgürlükçü, Demokratik ve Katılımcı Anayasa İstiyoruz" - Bianet
Yeni Anayasa - Derya SAZAK - Milliyet
Nefret Suçları ve Nefret Söylemi İle Mücadeleye Yönelik Bir Web Portalı Oluşturuldu! - Yeni Medya
Türk'e Yalan Kürt'e Şiddet - Veysi SARISÖZEN - Günlük
Orhan Pamuk’a Kerinçsiz Cezası - Demokrat Haber
Ayhan Çarkın: 'Büyükelçileri Asala Değil, Bizimkiler Öldürdü...' - Ses Online
Ahlâk Fukarasıyız - Kürşad KAHRAMANOĞLU - Birgün
CHP’de Kıpırdanma, AKP’de Bocalama - Oya BAYDAR - T24
Anne Ceylan: Hep Aynı Senaryo - Atılım
Cumartesi Anneleri: Asıl Siz Bizden Özür Dileyin - Evrensel
Hrant İçin Adalet İçin 28 Mart Pazartesi 9.30′da Dolmabahçe’den Yürüyoruz - Jiyan
Kurtarılmak - Lijepa Djevojkaa
Ne Kadar Eşit, O Kadar Zengin - Mehveş EVİN - Milliyet Cadde
Bazı Kadınların Seçilme Hakkı - Pınar ÖĞÜNÇ - Radikal Hayat
Dersim'li Kadın Cinayetlerine Protesto Yürüyüşü - ANF
Hoş Geldin Veysi Boran - Mehmet Şafi EKİNCİ - Jiyan
Samimiyet Üzerine - Cüneyt UZUNLAR - Muhavere
Cihan Alptekin'le Sansaryan Han'da 43 Gün - Tayfun CİNEMRE - BiaMag
Devrim Bizimdir - Alınteri.net
Anayasa Mahkemesi 4-c’yi Gündemine Aldı - Evrensel
Grev Güncesi - İkinci Tekel Direnişi
Grev Güncesi - Ankara Tekel Direnişi
Grev Güncesi - Sabah / ATV Emekçileri
Posta Güvercinleriyle Protesto - ETHA
Desa Ürünlerini Boykot Çağrısı - ANF
Direnişteki İşçiler Birleşti - Birgün
İnsanca Yaşam İçin 3 Nisan'da Ankara'ya - Atılım
Lanetliler Buluşuyor - Tufan SERTLEK - Sendika.org
BM'nin Sicili - Cüneyt UZUNLAR - Açık Koyu
Savaş Üzerine - Derviş Aydın AKKOÇ - Birikim
Libya Olaylarının Işığında Anti-Emperyalizm ve “Müslümanlar”ımız - Garbis ALTINOĞLU - Köxüz
İmdaaat, Demokrasi Geliyor! - L.Doğan TILIÇ - Birgün
Küresel BAK'tan 'Libya İşgali'ne Tepki - ANF
Mission Creep - Marwan BISHARA - Al Jazeera
Bir Siyasal Deney Laboratuvarı Olarak Arap Dünyası - ANF / Başka Haber
Devrimin Küreselleşmesi - Tarık BERKAVI - Al Jazeera / Sendika.org
Fırtına Dediğin Böyle Kopar - Immanuel WALLERSTEIN - Znet / Atılım
İngiltere'de Yüz Binler Sokaklara Döküldü - Sol.org.tr
'Nükleer Santral, Çatlar Patlar' - Zeynep ERDİM - BBC Türkçe
Nükleer... - Halil SAVDA - Köxüz
Nükleer Enerjiperestliğimiz! - Nihal KEMALOĞLU - Akşam
Nükleer Karşıtları Yine Eylemdeydi - Yeşil Gazete
Hiroşima, Nagasaki, Fukuşima, Akkuyu... X? - Mehmet RATİP - Birikim
Ferhat Uludere: “Derdimize Derman Olamayan Yerler…” - Barış YARSEL - Futuristika


Thomas Fehlmann Informative via Kompakt
Thomas Fehlmann - Gute Luft Album Review / John BERGSTROM / PopMatters
Thomas Fehlmann / Mersenne / Undomondo
Pantha Du Prince Official
Pantha Du Prince / Guest Lists / Tyler GRISHAM / Pitchfork
Pantha Du Prince / dR Warp / Deuss Ex Machina
Walls Informative via Kompakt
Burial & Four Tet & Thom Yorke - Alex YOUNG - Consequence Of Sound
Burial & Four Tet & Thom Yorke - Michael CRAGG - The Guardian
Burial Informative via BBC Music
Four Tet Official
Thom Yorke Informative via Wikipedia
Korus At Twitter
Korus At Facebook
Korus At Soundcloud
Various Artists / Taste The Bass / Club Bass & Wine
FaltyDL At Tumblr
FaltyDL Interview / Rory GIBB / The Quietus
FaltyDL - You Stand Uncertain Album Review / Matthew BENNETT / BBC Music
Blawan At Twitter
Blawan / Fact Mix #230 / Fact Magazine
Blawan - Bohla EP Review / Cliff / Phuture Labs

Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo FM’den iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız
Dinamo – Send Promos: misak[æ]dinamo[dot]fm – Makina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
Something's Wrong Here, Part 6 By Japheth Bongwoo
Monster Made Of Eyes / Japheth Bongwoo Roe's Flickr Page

>>>>>Poemé

İnsanı İnşa Etmek - Alain BOSQUET

Çok büyük oldu cömertlikleri.
Kaplan dedi: “Ona gözlerimi veririm.”
Ayçiçeği: “Yolculuk edebilsin,
taçyapraklarımın yolculuk etmesi gibi,
doğudan batıya.”
Deniz: “Gitsin gelsin,
yeniden gitsin yeniden gelsin diye.”
İguana: “İşte pullarım
korusunlar diye kendi ısırıklarından.”
Tuz: “Birkaç yakıcı hasreti olsun
yakıcı oluşum gibi.”
Dağ: “Ona büyük olmayı öğreteceğim.”
Kanarya: “Ona şarkı söylemeyi öğreteceğim.”
Albatros: “Ona katı temizliğimi bırakıyorum.”
Kömür: “Binlerce yıl sonra
benim gibi olacağını bilecek mi?”
Orkide: “Ona tenimi saklıyorum;
var mı ondan yumuşağı?”
Yıldız: “Benim baş dönmem ona kanıtlayacak
üstesinden gelmek zorunda olduğunu.”
Arı: “Ona iş bulacağım.”
Zaman: “Benden daha tembel olsun,
mutluluk formülümdür bu.”
Uzay: “Hafif olsun, küçük olsun,
benim olmak istediğim gibi.”
İpek: “Ona hiçbir şey sunmuyorum,
bana benzesin isterim.”
Sayı üç: “Kendini ikiye bölsün
ve yedekte korusun, ey kutsal üçlü!”
Irmak: “Kaynağım ona, ırmak ağzım ona,
bilsin diye kan nereye koştuğunu.”
Tanrı: “Bütün gücüm ona, yerimi alsın diye.”

Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN
Kaynakça: Şiir.gen.tr

Comments