Deuss Ex Machina # 383 - soilse iargúlta ar an abyss de aineolas

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_383_--_soilse iargúlta ar an abyss de aineolas

09 Ocak 2012 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
Dolaşıma Çıkartılmayan Seslerle Yeni Tümceler Oluşturmak: Nota Bene vs. Deuss Ex Machina
Konuk: Okan AYDIN - Radyo Babylon - Nota Bene
>1<-Zomby-Mozaik (4AD)
>2<-Kriedler-Evil Love (Bureau B)
>3<-Rafael Toral-III.I (Staubgold)
>4<-AGF-Brave New World (Feedback Loop)
>5<-Gedankenexperiment-Hypothesis (WéMè Records)
>6<-Mike Dehnert-Framework (Delsin)
>7<-Haossaa-Alüminyum Amonyak (Peyote Müzik)
>8<-Soundcollage-Somewhere (Self Released)
>9<-Fennesz-Seven Stars (Touch)
>10<-Vladislav Delay As Sistol-Hoc (Alva Noto Remodel) (Halo Cyan)
>11<-Anne James Chaton-Événement N° 20 (Raster-Noton)
>12<-Anne James Chaton-Barack Obama (Raster-Noton)
>13<-Anne James Chaton-Sème Le Trouble (Raster-Noton)
>14<-Anne James Chaton-Le Printemps De Téhéran (Raster-Noton)
>15<-Anne James Chaton-Pop Is Dead (Raster-Noton)
>16<-Anne James Chaton-De L'Empire (Raster-Noton)
>17<-Anne James Chaton-Pina Bausch (Raster-Noton)
>18<-Anne James Chaton-Avoir Peur (Raster-Noton)
>19<-Anne James Chaton-Taliban (Raster-Noton)
>20<-Anne James Chaton-Sommet De Pittsburgh (Raster-Noton)
>21<-David Bowie-Yassassin (RCA-Victor)


                                  soilse iargúlta ar an abyss de aineolas
                                                            (383)
Havanın ağırlaşarak, ağıtlaşarak, puslu bir perdenin altından bizlere görünür kıldırdığı, görünürlüğünü arttırdığı bu sathın kapsadığı alanlarda her anın nasıl zapt edilmeye çalışıldığı, zapturapt altına alınanların daim olanın yeniden okunması şeklinden bir ikrar yolunda derdest edilme gayretinin sürdürüldüğü gerçekliğidir. Zaman akışı devamlılığını istikrar ile korurken bu yörede bazı şeylerin nasıl da geçmişe demirli kaldığının örneklemlerini anlamlandırabileceğimiz kesitler, kesişimler karşımıza çıkartılır. Aşılmış olduğunu sandığınız engellerin, engebelerin nasıl da diri tutulduğunu, her fırsatını bulduğunda kendini göstermekten çekinmez bir halde ortaya çıktığını simgeleştiren zincirleme hareketlerdir, hareketlerin altından çıkıp da gelen fecaatlerdir dilimizin yamacında dolaşıp durmakta olan. Dillendirmeye gayretkeş olduğumuz. Yanılgıların beher makamda yılmaksızın yeniden şekillendirildiği, adının, tanımının, içeriğinin dönüştürülüyor ya hu edepsizliğinde başkalaştırıldığı yerde cürümlerin hesabı sorulabilecek midir? Nedir allasen bu bir cürüm, iki cürüm, üç cürüm ha'bire cürüm menfii şeylerden bahsetmekten yorulmadınız mı kuzum yollu sitemlerini saklamayanların rahatlıklarının bozulacağı endişesinden dolayı önemsemedikleri şeylerin toplamadır bu meramsalın sacayakları.

Her önemsiz zannedilen konununsa alelacele kapatılmaya teşne olunmasındaki dakiklik olguların merkezinden, başlangıcından itibaren denkleştirilmesi gereken şey bu soğukluğun bir şekilde kronikleştirilmesidir. Kanıksanmasıdır. Nereye kadar ucu bana dokunmuyor ki algısına komşuluk edilecek, nereye kadar bana dokunmayan yılan bin yaşasın tutumu devam ettirilecek sormanın sırası gelmemiş midir. Beher makamı, yurdun dört bir yanını kapsayan çürük yumurtadan beter kesif kokunun musebbiplerini de sorgulamak bir başka bahara mı kalacaktır, yine yeni yeniden!. Ulaşabildiğimiz gün, geçmişten sirayet etmiş şeylerin hiç de yabana atılmaksızın görünürlüğünü değiştirerek günümüzde başka şekillerde karşımıza çıkartıldığının yansımasıdır. Bugünün sorunlarının ilk elden tahlili önce bu kritiğin üzerinden harekete geçebilmenin, fikrini zikrini dolambaçsız bir biçimde denkleştirmekten geçmektedir. Denkleştirilebilinenleri sadece başkalarının hayatlarını değil kendi çok korunaklılıklarının muhafazasını da tahrif ettiğini ortaya serecek şeyleri ihtiva ettiği bilinirliğinin naklettirilmesidir. Anlayana! Sorgulamalardan uzakta, kendi yağıyla kavrulduğun varsayarken bizzat cehennem ateşinin yanı başında sıranın kendisine geleceğini izdüşümleyerek yaşamaktan ise, böylesi bir çabalanım ve farkındalılığı arttırmak elzem değil midir, hala değil midir?

Nicesinden yıllar geçmiş vurgusunu duyar olduğumuz şeylerin birer ikişer yeniden gündem denilen bu ön tahlili, oto sansürü, şu veya bu saiki önceden tespit edilmiş karşılayış ve sunuşlarla desteklenmiş olan biliyoruz ama aslında hiç bir şeyden emin değiliz bakışımının nihai karanlığından da mı çekinmiyorsunuz, ey ahali! Kokunun kesifini, günü kapsamakta olanın karaltısını da mı hissetmiyorsunuz ey ahali!. Vurgulamaların, betimlelerin belirli noktalarında zerre dokunulmadan tekrardan servis edildiği bu güncellikte insana sıra ne zaman gelebilecek artık bilmek istiyoruz. Korkuları diri tutarak, geçmişin hatalarının onarımını basite indirgemek adı altında ortaya koyulan kepazeliklerin tümünün hiç bir işe yaramayacağı kesinliğini kazanmışken şimdiyi nersinden okumamız gerekmektedir. Neresinden başlamalıyız ki bu kadar hevesli bir biçimde faşizmi olağanlaştırıp, sıradan bir olgu haline dönüştürme eylemi, kendilerine göre kararlılığı karşısında nüvemizi iştilir kılalım ki bir daha yeltenilmesin bütün bu aba altından sallanan sopalara. Bir kere daha insanlığın altında kalmayalım!.. Bir kere daha muasır medeniyetin zerresine ulaşamamışken her ne hikmetse hala bu yarışın içerisinde kendini zanneden müsabıklığın kabak tadı verdiğinin asıl olanın sıralamaların öncül sıralarını kapmak değil, o listelere girmeden bir şeyleri tahsis edebilmekten geçtiğinin idrakına ulaşılabilmesidir.

Böyledir, böyle bu kadar kısa ve net bir biçimde tahayyül edilesiyken hala neyin çekiştirilmesi, çekiştirilesiliğidir. Çıkartılacak can mı kalmıştır ki boş yere heder edilecek mahpus edilecek vatandaş mı kalmıştır bu öylesi böylesi bir şekil, kumpas dahlinde, mahpsulukla taltif edilecek, defaatle tahrifata uygun denk getirilip düşünceyi nadasa terk ettirilecek, adaleti lime lime edecek. Nicedir halimiz! nereyedir ahvalimizin körlemesine gidişi. Yönlendirilişi. Günün penceresinden bakmaya çalıştığımız şeyler birbirlerinden ayrıksı dursa da özünde aynı noktalara tekabül edecek olan bir durumu tespite açık hale getiriyor. Demokrasi dediğimiz kurgulama bir hale dönüştürülürken durmaksızın katarın boş kalan yerlerine eklentilenen her bir hamleyle bu yaşanılası coğrafyanın sorunların içerisinde boğuntuya getirilerek ıssızlaştırılmasının, tek ve mutlak bir sesin özünü ve varlığını kanıtlamaya namzet bir başkalaşımın devreye sokulduğunu imdimize dahil ediyor. Kestik sesimizi susturulduk bir biçimde derken boşa konuşu dile getirmeyişimiz biraz daha net bir biçimde anlaşılırlık bahsinin açılması içindir bizi bu meramın başına oturtuveren. Kelimeleri birbiri ardına düzmek kolaydır kimilerinin elinde gel gelelim yığıntılanan kelamların arasında saklı tutulup, meramı ötelemekten başkasını da müsammaha göstermeyen iş bu algının yükselişinde karşılaştıklarımızın derli toplusu, ederi aşina olduğumuz yüzü karanlığın mümesilliğidir.

Tescillenmiş mümesillik dahilinde vurdulu kırdılı cümlelerin, olur olmadık beyanatların beraberliğinde nakil ettirilen şeyler tam da korku nesnesi haline dönüştürülmek isteneni, düşündüğünü saklama gereksinimini bir kere daha ilan etmektedir. Nasıl yapılsa da bu vicdan arsızlığını, özge sesin kendisini, bastırmaktan, köşeye kıstırmaktan başkasına izin vermeyen bu çemberin sınırlandırılmışlığını aşabilsek, elbirliğiyle. Yıllar yılıdır sürdürülenin adı konulmasına gereksinim duyulmadan yapılanları da bir defada gözünüzün önüne getirdiğinizde hamle edebilmek, ses çıkartabilmek başlangıcı oluşturacaktır. Başlangıçlardan yılmayan bir neslin ahvali olarak, kitlesel bir uyanış yargıları daha en baştan sıralayabilme eylemi içerisinde ayrışmaya hazır ve nazır olanlara öncelikleri dimağlarına ulaştırabilir. Yerleştirebilir. Kanıksanmaya başlandıkça, olur verilenlerin sayısı çoğaltıldıkça her hayat bir kabusa evrilecek bu kesişim bu kadar net bir biçimde meydandadır. Ustalık döneminin hamuru yoğrulurken, bileşik, farkındalılık sağlatacak meramı oluşturacak, niteliği insani seviyeye ulaştıracak seslerin değil bildiğimizi okuyoruz ya, fazla da karışmayın işimize yollu meydan okumaların sürekliliğinde düşünülesi değil midir? Yoksunlaştırılan zaman mevhumunda ortak isteklerimizin sayısının azaltılmış, zapt edilmiş olmasıdır. Bu durumun yansılarının, her fırsatta yeniden sahneyi kapsamasıdır.

Muktedir-erkin diline pelesenk ettiklerinin alt okumalarına gerek duyulmaksızın netleştirilebilirliği olan yegane şey tüm bu hengamenin tozun toprağın altında kalanın 'insani' olanın bendinin yıkımıdır. Kayıtsız şartısız itaatkarlığın sunageleceklerinin yansısı daha da iyisi olmayacaktır. Anlamaktan imtina edildikçe sorunun kendisinin varlığı yükümüzü oluştururken bizlerle beraber hemen hemen aynı şartlarda yaşlanırken geleceğimizin yoksunlaştırılmasının da önü açılacaktır. Böyledir. Geleceğimiz, beklentilerimiz elimizden alınmaya gayret edilirken kara bahtımızın kör sahanlığına talim etmenin de hiçbir sorunu şimdiki halinden daha da ehvene ulaştırmayacağı kesindir. Güncellikte tezahür eden, danışıklı dövüşlerle al gülüm ver gülümlerle şekillendirilen, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olmayı makul sayan, zaiyatı olağan sayıp, belleten bir algı sarıp sarmalamakta dört yanımızı, kabus karasını, kabusa çevrilen bu sahanlığımızı..işte hayatlarımızı pare pare. Düşünmenin eninde sonunda zorunlu bir yalnız-izole-ayrıştırma, söz söyleme yetisinin, teşebbüsünün alt edilesi bir eylemsellik, doğruya teşebbüs edebilmenin hemen her hamlesine yeltenmenin canhıraş bir biçimde teröristlik olarak resmedildiği, şimdinin yansı -aksi içerisinde ortaya çıkan şeylerin tükenmez adledilmiş olan nefret kıraatinin tekrardan devreye sokulması olduğunu yinelemekte fayda vardır.

Kindarlığın makulleştirilip, sıradanlaştırılması gayretinin içerisinde bireyin sözünün daimi bir biçimde fiştekleyici, işbirlikçi, ispikçi, yandaş illa billa bir ötekisi olarak yaftalanması çabası içerisindeki bir zamanlara denk düşürülüyoruz. Bu haleti ruhiyeyi tamamlayacak olan hamlelerin birbiri peşisıra devreye sokulduğu bir güncellikte kendimizi buluyoruz. İdrak ettirilmeye gayretli olunan şeyler içimizdeki hainler vaveylasının ayrışmaz payandaları olarak resmedilip, zikredilen kendi işinde gücünde, düşününde olanları terörize etmeye pek mahir sahnelemelerin vuku bulduğu bir yapılandırmayı ortaya çıkartıyor. Vurgusu tanımlandırılan üzerine basıla basıla otokratizmin yapıtaşları arasında kendine yer bulan ben yaptım, ben dedim olduların görünür kıldırılmasıdır. Bileşenler parçalandıkça, tahrif edildikçe asıl sorun değil dipte köşede, miadının dolmasının ardından adı, sanı anılmayacak şeylerin mütemadiyen "gündem" denilerek yutturulmasıdır, boş çeneye zemin oluşturulmasıdır bu güzergaha dahil edilenler. Ehven unutturulmuşken, şerden handiyse kafa kaldırılmazken muktedir masallarının daimiliğinin sağlanabilmesi çabasıdır, akseden Dönüp dolaşıp geçtiğimiz noktanın, odağın ne kadar ferahfeza olduğunu, olabileceğinin takdirini derinlemesine irdelemeye gerek yoktur sanırız. Bunca şey apaçık ortadayken bunca hinlikler mütemadiyen servis, pespayeliklerle doludizgin adaletsizlik, yürütmenin ağzına sakız ettiklerinin yansımalarındaki olağan kayıtsızlık, gerçek biçareliği pekiştirmektedir. Görüyü damıtmaktadır.

Hedefleyiş, sunumlandırılanın aracılığıyla tektipleştirilmiş bir bakış açısıyla berhava edilebilmesini (kendizce uygun bir kelime ekleyebilirsiniz) tüm ötekisinin, öteki adledilenin suskunlaştırılmasıdır. Suspus. Heybetli cümleler arasında zikredilenlerin bütün bütün bir sağaltımı söz konusu edildiğinde, bu çıkarsamaya uygun düşecek tahliller, betimlemeler ve parçası sürekli eksik tutularak görünmez olduğu varsayılan resmin yapısındaki eksiklikler, noksanlar ve daha fazlası belirginleşecektir. Ayrışım bir noktadan diğerine geçişkenlikle, yapılan müdahalelerle duyarlılıkları tescilli vatandaşların harekete geçirilmesi ve sonrasında kopacak fırtınalara kayıtsızlık ritüelinin güncelliğe dahil edilmesidir. Nasıl olsa özür kolaydır, kuru kuruya hiçbir yaraya merhem, hiçbir sorumsuzluğa had bildirmeyecek, hiçbir adaleti zamanında tecelli ettirmeyecek kabilden nobran vurgulamaları, vicdanları hiç rahatsızlanmadan tekrar edebilmektedir muktedir-erk-iktidar. Düşünülesi, düşündürücü kısım böylesi bir algı damıtının sürekliliğinin yollarının arşınlatılmasıdır. Görebilene! Düşündürücü olan kifayetsizliğin ustaca ambalajının değiştirilip modernlik budur diye sunulmasıdır. Az biraz dikkat edene! Düşündürücü olan kafi miktarda eza çektirilmemişçesine, bunca hayat yitirtilmemişçesine hala bu coğrafyanın çekeceğinin olduğunun ilan edilebilmesidir. az buz değil basbayağı pişin şahin'inden başvezire kadar silsile içerisinde, gürültüsü ve şiddet tonlaması giderek artan bir biçimde.

Düşünülesi, "düşündürebilmenin" sacayaklarından birisi olan diyalog oluşturma olanaklarının berhava edilip boşa çıkartılmasıdır iş bu cenahta. Anlamlandırabilmek tüm olup biteni basitçe vurgulamalara haiz bir ifşaatın sularının az kıyısında kendine yer edinen yer açmaya, nefesini diri tutmaya çalışan, özgür basın nam yapılarda yer edinen hakikatleri göz ucuyla değil ciddi ciddi okuyarak, tartışarak, öne çıkartarak sağlanabilir. Okumak eyleminin yanında, anlayabilmeyi de devreye sokabilmek için payitahtlığın öteki algısına bir süreliğine dur diyebilmek elzem olandır. Tüm görünenlerin, hatmedilenlerin neticesinde. Doğrunun değil yerginin, sövgünün, sürgünün bir aradalığını kutsaya duran vecizlerin üzerinden bina edilenler değildir hasmımız. Gözün gördüğünü, kulağın işittiğini, aklın erdiğini, vicdan tahayyülüne dahil edilebilen herşeydir kastettiğimiz. Nitelik arsızca tahrip edile durulurken, bir çok konu ütopya olarak tanımlandırılmaya devam edilirken, sözün kıymetine vakıf olmak ne zaman bir hakikat olacaktır. Oldurulacaktır. Dünün aşıldığı varsayılan tümolgularına karşı geliştirilen devlet refleksinin nasıl diri tutulduğunu, modernleşirken sözüm ona mütemadiyen sabit fikre, değişmezliğe nasıl bağlı ve bağımlı kalındığı meydandayken nefret söylemini, akademik lehçeyle ileri sürmekten bir anlığına sokakta yer edinen, her an patlamaya hazır duyarlı vatandaş tonlamasına geçiş yapan akademisyenin gösterilerinde üzerlerine füze yağdırılsın, 10 çocukları var bunlar planlı hareketler, sürgün edilsinler yollu ifadelerinin kara, kapkara yansıması üstümüze çökmüşken.

Ayrımı dün x'den, y'den bugün z'den başlayıp neredeyse tüm diğerlerine karşı olağanlaştırılmış bir veçhe haline dönüştürenler gemiyi azıya almışken üstelik, Roboski'de icra olunan devlet kıyımının üzerinden üç hafta geçmişken hala somut bir adımın atılamadığı, sorumluların tespitine girişilmediği boş konuş lafların günü sarmaladığı, her önemli davada olduğu gibi gizlilik kararının ivedilikle sağlandığı bir adalet mekanizması ile gerçekler saklanmaya, unutturulma çablanımı bir kez daha söz konusuyken. Kayıp ettirmeyi neredeyse mazur görülesi bir nesnellik, sonuç olarak haline indirgeyen somutlaştıran iktidarın ortaya çıkarttığı tablo kronikleşen bir karmaşa, mübalağasız bir trajedi değil midir? Övüne övüne bitirilemeyen ileri demokrasinin ustalık gün ve geleceğinin şekli şemali böylesine, tarafgir bakışımların toplamında bizleri nereye ulaştıracaktır. Geçmişiyle yüzleşme konusunda heveskar görünüp, bugün en beklenmedik çağrı ve eylemleri bir arada savunan, duyulmayanı işttiren gazetecisini mahpusluk ile tanıştıran, kelamını esirgemektense paylaşmayı uygun bulan vekiline buradan savcılara sesleniyorum, gereğini yapsınlar yollu tehditlerini biteviye sürdüren, ispikçiliğin başkaca vesikalarıyla görevini ifa edenler ile zınk diye bitiveren siyasi tehcirin bir başkasının fitilini ateşleyenlerin, bedelsiz ve eşit eğitim hakkının savunanları ideolojik yaklaşım olarak bertaraf etmeye çalışan, emeğin karşılığında zırnık almayı sürdürenleri kapitalist düzenin çarklarında daha da kötü günler beklerken bu gidişatın hal olmadığına hala aymayanların, hakkı tam olarak tanzim edemeyenlerin, görmezden gelmeyi sürdürdükleri iş bu kötürüm birlikteliğinin ezcümlesi kırılmaları gerçekçil kılmaktadır.

Her el aman, her feryat, her deva talebi yarım yamalak, sonuçsuz bırakılmaktadır. Mantığın bittiği yerde başlayan cumhuriyet tezahürüyle beraber ortaya çıkan faşizmin, düz ayak belletilmesidir. Okumasıdır karşılaştığımız. Olağanlaştırılma gayretkeşliliğidir. Ötekisinin lincinin, makulleştirilmesinin yolunun ise açılmasıdır. Belleğe yer ettirilen bu kinli algının çatısı ve etkileşimi alanına herkesin dahil edilebilirliğidir söze katılmak istenen. Hakkaniyet rayına oturtulmadıkça olağandışılık tersi istikametten işlenmeye devam edildiği müddetçe bu ülkenin muğlaklığı huzursuzluğu, korkusunun daimiliği bizlerin kabusu olmaktan bir an bile uzak durmayacaktır....      

>>>>>Bildirgeç
Tayyip’in Rüyası Naim’in Yaşamı! - Arif ADALI*

Yeni sanat eleştirmenimiz bundan sonra İçişleri Bakanı olacak sanırım. Ülke sorunlarına duyarlı sanatçıları”psikolojik terörün bir uzantısı” şeklinde belirleyerek, belki de sanat tarihine yeni bir kavram kazandırmış oldu. İnternet arama motorlarında Kübizm yazınca Picasso, sanat yazınca birçok bilinen sanatç eseri çıkıyor. Sanat ve terör kelimelerini ard arda yazdığınızda ise İçişleri Bakanı  İ. Naim Şahin çıkıyor, ne garip! Kültür Bakanı çıksa yine amenna diyeceğim, ama çıkmıyor.

Her türlü muhalif siyasetçileri cezaevlerine dolduran, sermaye medyasını kucağına oturtup, yandaş medyayı sırtına çıkaran, muhalif gazetecileri sıra sıra tutuklayan, hak-hukuk adamı ne varsa mimleyen, cezalandıran, halkı da çoluk-çocuk, genç, yaşlı, kadın demeden tutuklayan bir iktidarın sanatçılar hakkında da söylecek bir şeyleri vardır mutlaka. Olmasa, korku imparatorluğunun bir ayağı eksik kalırdı zaten. Öyle ki; herkes korkmalı bu imparatorlukta, çeki düzen vermeli kendine, sanatına. İçişleri Bakanı’nın söyledikleri bildik medyada bir gaf olarak değerlendiriliyor ama ben öyle görmüyorum. Gaf söylenmemesi gerekeni söylemektir. Ama bu söylemesi gereken şeyi söylüyor. O kadar emin kendinden. Hazırlıklı gelmiş, danışmış etmiş etrafına. Öyle olmasa hükümetten biri kalkıp bir şeyler derdi ya da İçişleri Bakanı bir geri adım atardı. Ama bunlar olmadı, söylediğiyle kaldı adam!

İçişleri Bakanı yöntem, düşünce ve üslupta, mevcut iktidarın devlet adamları içerisinde en kaba söyleme sahip iken, adının sanat gibi ince ruh, derinlik  ve hassasiyet gerektiren bir konuyla yan yana gelmesi belki de “bilinmeyenin” denklemidir! Peki bu bilinmeyen denklem nedir ve Şahin bunları söyleme yetkisini nereden alıyor? Elbetteki başbakandan alıyor. Ama neyin yetkisini? İçişleri Bakanlığı yetkisini mi, yoksa böyle laflar etme yetkisini mi? İsterseniz konuyu biraz derinleştirelim.

Psikanalize göre, yaşam içerisinde çevre baskısı nedeniyle gerçekleştiremediğimiz şeyleri, dile getiremediğimiz düşünceleri ve yaşayamadığımız duyguları bilinçaltına bastırırız. Bunlar genellikle toplumun tepkisini çekecek şeylerdir. Aşırı sapkın istençler bunun merkezinindedir. Bu bastırdığımız şeyleri birkaç yolla dışa vurabiliriz ancak. Bunlardan ilki sanat, ikincisi espri ve üçüncüsü de rüya.

Şimdi buna göre;

Bir; Bakan’ın bildiğimiz bir sanatçı yönü yok ama “sanat eleştirmeni” yönü aklımızın bir köşesinde! Yakın zamanda kendisinden Sanat-Estetik ve Terör üzerine kült  bir yapıt bekliyoruz!

İki; espri anlayışı ise nerdeyse sıfır, çünkü sürekli kavga etme modunda! Zihni, espri yapıp algılayacak esnekliğe sahip olamayacak kadar gergin çünkü. Günlük yaşamda bile insanı daraltan bir mizacı  var.

Üç; rüya göremiyor, görse de gerginlik hali uyurken de devam ettiği için, rüyasında bile her şeyi bastırıyor, geçiştiriyor ve rahatlayamadığı için de günlük hayatta bunları dışavuruyor.

Dört; İdris Naim Şahin başkasının rüyasını yaşıyor!

Peki kimin rüyasını?

“Memur da zeytini bir lokmada yemesin,” “hadi ananı da al git lan burdan,” “kız mıdır kadın mıdır bilemem”, “kadın da olsa, çocuk da olsa, güvenlik güçlerimiz gerekeni yapacakdır” diyen ve son olarak, Uludere katliamı ile ilgili Genelkurmay’a teşekkür eden bir Başbakan’ın rüyasını yaşıyor elbet.  Sayın Başbakan diyemediklerini, belki kamuoyunda tepki toplar diye söylemediklerini rüya yoluyla değil de Şahin aracılığıyla dışavuruyor. Böylece onu bastıran kötü, saplantılı duygu ve düşüncelerden kurtuluyor, rahatlıyor, Başbakan olmanın dayanılmaz hafifliğine ulaşıyor.

* Akla düşenler, yola çıkıldıkça derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bu kadar nefessiz bırakışı karşısında hala akil olanı aramaya devam ediyoruz. Akil olanın belirli kural v kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan!!! olmadığına inatla inanmak istiyoruz. Derdimiz meramın görünür kılınması. Bahis açtıklarımız anaakımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. Etmekten bir özenle! kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor. Kelam sıklıkla dile getirilenlerin kuru kuruya tekrarından ibaret değildir, hemen hiç de öyle olmamıştır. Arif ADALI'nın Özgür Gündem Gazetesi'nin Forum sayfalarında yayınlanmış olan Tayyip’in Rüyası Naim’in Yaşamı! başlıklı makalesi ilintilemeye gayret ettiğimiz kelime diziminin devamlılığında okunabilecek bir toparlayıştır. Yazarın ve Gazetenin anlayışlarına binaen sayfalarımıza ilintiliyoruz...

 ...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina  ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Titreşim / Deuss Ex Machina #375 (14.11.2011)
Titreşim / Deuss Ex Machina #376 (21.11.2011)
Titreşim / Deuss Ex Machina #377 (28.11.2011)
Titreşim / Deuss Ex Machina #380 (19.12.2011)
Titreşim / Deuss Ex Machina #382 (02.01.2012)
Özgürlük ve Demokrasi Adayları Seçim Beyannamesi - Sol Defter
#DokunanYanar - İmamın Ordusu - Ahmet ŞIK via Scribd
Yansak Da Dokunacağız - Ahmet ve Nedim'in Gazeteci Arkadaşları - Özgür Basın
Tutuklu Gazete - Sendika.org
Tayyip’in Rüyası Naim’in Yaşamı! - Arif ADALI - Özgür Gündem
“Canavarlar Sonsuza Dek Canavar Kalmaz” - Cüneyt UZUNLAR - Açık Koyu
Türkiye, Mütantlar Tarafından Ele Geçirildi - Kadir CANGIZBAY - Birgün
Sivillerin Askerleşmesi - Nabi YAĞCI - Taraf - Düzce Yerel Haber
Roboski ve Siyasi Olgunluğumuz - İshak KARAKAŞ - Jiyan
Saraykapı’dan Uludere’ye - Ümit KIVANÇ - Taraf - Düzce Yerel Haber
Densizlik - Akın YILMAZ - Atılım
Uludere’dekiler ‘Gayrı İnsan’ - Mehveş EVİN - Milliyet
JİTEM Merkezinde 11 Kafatası - Etkin Haber Ajansı
Uludere'de Kör Oldum - Gönül İLHAN - Bianet
‘Kötülüğün Bayağılığı’ - Nuray MERT - Milliyet
Roboski’den Geçemedik... - Gülseren YOLERİ - Yeni Özgür Politika
Türkiye Genelinde KCK Operasyonu - Bianet
Avrupa Solu: Erdoğan İç Savaş Mı Çıkarmak İstiyor? - ANF
Ulusalcı Profesörden Hükümete Irkçı Savaş Taktikleri - Muhalefet
Kar Değil Kan Kokusu - Oya BAYDAR - T24
Akıl Tutulması - Serdar AKİNAN - Akşam
KESK: Baskılara Boyun Eğmeyeceğiz - İMC
Düşünüyorum Niye -II- - Aslı ERDOĞAN - Özgür Gündem
'MİT'in Kapıları Bize De Açılsın' - Etkin Haber Ajansı
Analar Güçlükonak Katillerinin Peşinde! - Evrensel
‘Böyle Adaletsizlik Olur Mu?’ - DİHA - Jiyan
BDP’den Sonra Sıra Alevi Örgütlerinde Mi? - Meliha GÜNDÜZ - ANF
12 Eylül'ün Sorumlularının Yargılanmasının Toplum İçin Anlamı Üzerine - Mithat SANCAR - Açık Radyo
Bizim Çocuklar ve Onların Çocukları - Çağhan KIZIL - Muhalefet
Şu Yıkılası Dünya - Metin YEĞİN - Yeni Özgür Politika
Risus Purus - Bülent USTA - Birgün
Savcı Müge Anlı’yı Suçsuz Buldu - Metin İNAN - DİHA - Evrensel
Biterken - Başyazı - Agos
17 Ocak'ta Karar Çıkabilir - Işıl CİNMEN - Bianet
Cinayet Çözmeyen Dizini Döver! - Umur TALU - Habertürk
'Duruşma Slonundan Cnayetin Şifreleri' - Rober KOPTAŞ - Agos
HDK’liler Hrant Dink İçin Adalet İstedi - ANF
Terörist Gazeteciler! - Nihal KEMALOĞLU - Akşam
Neye Dokunursak Yanmayız?: Otosansürcüye Tüyolar - Doğan YURDAKUL - Başka
Acılar İçin İlahi - Turgay OLCAYTO - Evrensel
Kırık Kalpler Tamircisi - Işıl CİNMEN - BiaMag
Çözümsüzlüğün Son Adımı Nihai Çözümdür - Ragıp ZARAKOLU - Özgür Gündem
"soykırım"ı doğru anlamak - Mustafa SÜTLAŞ - BiaMag
Dersim 38'i Hatırlamak - Fikr_i Takip - Açık Radyo
Haluk Bilginer: Ve Neoconlar ‘İdeal Sanatçısını’ Yarattı ‘İnşallah’! - Ferda KAÇKIN - Jiyan
"Gerze'yi Bırakmıyoruz" - Bianet
“İnsan Olmayanlar”ı Tanımak - Noam CHOMSKY - Türkçesi: Doruk KÖSE - Gerçeğin Günlüğü
'Sınıf Savaşı' ve Sosyalizm - Katıe QUARLES - Atılım
Şair'in Çınarlı Kubbeli Mavi Limanı - Bülent KALE - BiaMag
Tina Modotti Veya ‘Ateş Ölmesin Diye’… - Meral ÇİÇEK - Jiyan
Kest - Kristensenn


Zomby Official
Zomby - Dedication Albümü Üzerine - Okan AYDIN - Grizine
Kriedler Official
Kriedler - Tank Album Critic By Jus FORREST via Igloo-Magazine
Rafael Toral Official
Rafael Toral - Space Elements Vol. III Album Critic By Gumshoe via Tiny Mix Tapes
AGF Official
AGF - Brave New World Compilation via FeedBack Loop
Gedankenexperiment - Experiment Defined EP Stream via Coverge Soundcloud Page
Gedankenexperiment / Dopplereffekt At Myspace
Mike Dehnert Artist Page At Myspace
Mike Dehnert Artist Page At Soundcloud
Haossaa Resmi Sayfa
Haossaa - Haossaa Albüm Değerlendirmesi - Erman BOSTAN - We Are The Beat
Soundcollage Resmi Sayfa
Soundcollage Bandcamp Sayfası
Fennesz Official
Fennesz - Seven Stars Album Review By Jess HARVELL via Pitchfork
Vladislav Delay Official
Vladislav Delay / Sistol Official
Anne James Chaton Official
Anne-James Chaton - Événements 09 - Okan AYDIN - Musicalife
David Bowie Official
David Bowie: Rock'ın Yaşayan Efsanesi 65 Yaşında! - Zülal KALKANDELEN - Zülal Müzik

Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo FM’den iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
Dinamo – Send Promos: misak[æ]dinamo[dot]fm – Makina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
words are like clouds By Tom SCHENAU
Tom SCHENAU's Flickr Page

>>>>>Poemé
Güneşi İçenlerin Türküsü - Nâzım HİKMET RAN

Bu bir türkü:-
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir saç örgüsü!
kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!

Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik!.
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını!


Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!


Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

İşte:
şu güneşten
düşen
ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
düşen
ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!


Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!


Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş'emiz sıcak!
kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
o «an»
kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
yükseliyoruz
güneşe doğru!

Ölenler
döğüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!


Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
kıvranarak
ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
emreden!
Bu ses!
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
vuran,
onları oldukları yerde
durduran
kuvvet!
Emret ki ölelim
emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
coşuyor!..
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!

Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

Toprak bakır
gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
Haykıralım!

Kaynakça: Sosyalist Forum

Comments

Anonymous said…
Prefabik satışı ekibimiz ile bloğunuzu yakından takip ediyoruz. Paylaşımlarınız için teşekkür ederiz ve bloğunuzdaki çalışmalarınızda başarılar dileriz.