sesli meram 479 -- ապրում

kay(ıp)bedenler k/lan+-dereasonable (vv)arp presents
sesli_meram_479_////ապրում

07 ekim 2024 pazartesi günü kaydedilmiş programın parça dizinidir.

/////sesli meram muhteviyatı\\\\\
01. Aaron Payne & Luke Truth - Roots Are Strong (Influence Records)
02. Aaron Payne - Headspace (Influence Records)
03. Marcus Visionary - Hands Of Time (Stereo One Music)
04. Marcus Visionary - The Need In Me (Stereo One Music)
05. Motorist - Current (Time Is Now Records)
06. Motorist - Obelisk (Time Is Now Records)
07. Not Even Noticed - Orbitalis (Eudemonia)
08. Not Even Noticed - Reverie (Eudemonia)

/////arz-i-hal
"Düzen var edilmiş tüm düzensizlikleri yeniden imal eden bir kısır döngünün ta kendisiyle yön buluyor. Ezber edilmiş olagelen cümlelerin “yıkıcılığı” örtbas etmeye kafi gelmediği bir biçimde tekrarlanıp durulan o basmakalıp şablonların / hiddetli göndermelerin / hizaya çekme çabalarının kenarında kıyısında hakikatin meselesinin dahi olunmadığı bir yerde ol kısır döngü yaşamı tarumar ediyor. Hepsi bir hep birlikte bir mahvetme şablonun ortasına demirlemiş bir ülke gerçekliğine uyanıyoruz her gün. Çürümüş bir düzlemde olduğumuzu unutturmak adına çıkagelen her hamleyle, başka bambaşka yaraların üstünün örtüldüğünü görmeye mecbur kılınıyoruz. Düzen, sorgulanmayı kabul etmiyor. Düzen, bir hizanın tam da ortasına demirlemiş olagelen sıradanın itiraz hakkını göz ardı ediyor. Mutlak teslimiyet tam anlamıyla esaret dışında bir seçenek vaz edilmezken, ortaya çıkan yapının çürüten ve belirli bir biçimde yutan olduğu esirgenmeye çabalanıyor. Düpedüz yalın bir halde bütün o kısır döngü içerisinde sil baştan hayat mahvediliyor her gün biraz daha açık bir halde.

Baş efendi, baş faşist, milli ve yerli olacağım derken şaklabana dönüşen bay özel ve nice dumur ötesi tiplemenin ortak vaveylası içinde hakikate yer bırakılmayan bir kuşatma hali güncellenir. Kesinkes bir doğru var ediliyor denilirken, yeniden kartlar karılıyor sonunda bir memlekete huzur siyaseten dahi geliyor denilirken kim bilir hangi oyunun gereği olup birbirilerinin gırtlağına düşecek olanların sahnelemeleri / kucaklaşmaları var edilir. Toka yapmalar, şen kahkahalar, size demedik biz o lafları, yok efendim ne üstüme alınacağım ki eki eki eki gibi nicesinden, sıfatlarına tükürülse yarabbi şükür diyebilecek tıynetteki ol kimi bit yavrusu muhalife en üstten en alta bir tahayyül tekerrür eder. Tümüyle mahalleyi yangın alıp götürürken, olmakta olan cerahatli yıkıcılığa kayıtsızlığa aynen devam etmeyi halen sürdüren bir cenahlar toplamında hayatın akışı tarumar edilir. Her şey hemencecik o iktidarın pratikleri / tahayyülü doğrultusunda yinelenirken, yeniden biçimlendirilirken artık giz / sır kalmayan bir çürümenin ortasına terk edilmiş ol sıradan insanın hikayesi ne olacaktır, kim farkına varacaktır.

Birbiri ardına dehşetin kol gezdiği, yıkımın tezgahta aralıksız işlendiği bir menzil gerçeği karşımızda bina edilirken, her gün üçüncü sayfa, artık ana manşet kılınırken yol nereyedir sahiden de? Daha yakın zamanlı Eskişehir’de “nazi” özetintisi “ırkçı” olduğunu gizlemeyi düşünmeden eyleme geçip, insanları yaralayan bir canlı organizmanın var ettiği dehşetin ta kendisinin izleri ortasındayken, henüz hiçbir şey silinip gitmemişken, İstanbul’un ortası bir yerde bir insanımsı iki insanın canını alır, hunharca katleder. Detaylarına vakıf olunan bir katliamcılık akımının memlekette, kendilerini komik zanneden bir ırkçı tayfanın var ettiği “kadın” haşerat benzeri bir varlıktır bahsinden, küfürlerin gırla gittiği asmalı kesmeli tahayyüllerin birbirine eklendiği “incel” nam şebekenin sayfalarından çıkagelen o kör kötülük, bugün bir kere daha bu menzili işgal ederken, bir yerlerde birilerinin canına göz koyarken ortaya çıkan dehşet dolu tahayyüller birer hakikate dönüştürülür. İnsanlar katledilir. İstanbul’da katledilen iki insandan sonra da bildiklerini okumaya devam ederler o güruh ve beraberindeki ağırlıklı yeni yetme tayfanın suna geldiği her cümle, fikir kırıntısı diye ortaya attıkları her şey bir başka dehşetin de temellerini oluşturur. Bunca aleni bir şekilde nefretin, üstelik sosyal medya gibi saklanması imkansız bir mevzide açık ve ulu orta var edilebilmesinin utancı ne yana düşecektir. Asmalar kesmeleri, ikiye ayırıp, türlü çeşit işkenceye maruz bırakmaların takip ettiği salt kadın kimliğine değil, en gencini de en yaşlısını da ağır taciz ve tecavüz hikayelerine konu edebilen bir cüretin, kendi evladını dahi göz ardı edip istismar edebileceğini böyle bağır çağır duyurmaya çabalayan tiplerin ortasında sahiden kim nasıl / ne şekilde güvendedir. Düzen mükemmel bir ülkenin imgesini işlemeye devam ederken, bunca çürümenin salt ekonomik değil bambaşka sosyal politik hamlelerin eksikliğinden “kadının” halen tabu addedilip, “seks” objesi olmak dışında hiçbir şey olduğu sanrısının, görülmemesi gereken, saklanması lazım gelen bir nesneye indirgenmesinin utancına son ekler yeterince ağır bir ülkede değilmişiz gibi ol cehennemin her yerde var edilebildiğini de örnekler. Bu utançlar içinde yol nereyedir?" sesli meram 

*akla düşenler, yola çıkıldıktan sonra derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. bahis açtıklarımız ana akımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. etmekten bir özenle koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla ve yazabildiğimiz kadarıyla fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya sesli meram // deuss ex machina ile devam...iyi haftalar...

allame-i ulul arz’dan ara nağmeler 
okuma parçası

sesli meram // deuss ex machina [ex.] genel geçer disiplinlerden uzak, deneysel ögeler ihtiva eden müzik türlerine kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. ambient’dan - folk’a uzanan ses şeceresinden alıntıları iliştirmeye devam ediyoruz. aralıksız yirmi yıldır... bir direniş hali içinde... yayındayız!...

her türlü eleştiri ve öneri için iletişim kanallarımız;
---------------------------------------------------------

/////poemé
Զղջում -- Վարդան ՀԱԿՈԲՅԱՆ

Շրջեց հայացքը,
Ուրիշ ոչ-ոքի,
Միայն ինքն իրեն խաբելու համար.
                - Ոչինչ չեմ տեսել...
Եվ սուտը աճեց բաղեղի նման,
Եվ սուտը ձգվեց բաղեղի նման՝
Դալար ծառն ի վեր,
                  Ասաց.-Ծառ չկա,
Ծառը ես եմ հենց, ոնց չեք նկատում:
Շրջեց հայացքը
Եվ մենակ, զույգ-զույգ անցնող մարդկանց մեջ
Փորձեց անտեղյակ մի անցորդ լինել,
                 չստացվեց սակայն,
Հանկարծ չգժվի՞...
Գարնան տաք գրկում թպրտաց լացով,
Որ չհասկացավ,
Թե ինչու ինքն էլ գարնան ճամփեքին
Ձյուն չի տրորել,
Ձյուն չի տրորել...
Շրջեց հայացքը,
Բայց խոհը ներսում մեջքին չէր ընկնում.
- Քեզանից դու քեզ թաքուն մի պահիր,
Իզուր կուլ մի տուր արցունքները քո,
                 դեղահաբեր չեն,
Հնազանդ եղիր քո այրումներին՝
Ախր, ամեն ինչ ինչպես չիմանալ:
Փակ աչքերով է մարդ աշխարհ գալիս,
Բացված աչքերով հեռանում-գնում...
Շրջեց հայացքը
Եվ զգաց հանկարծ. կանաչ չի բուսնում
                  շրջված հայացքում,
Հավքը չի թռչում, առվակը՝ երգում,
Ծիլերի շուրթով քարը չի շարժվում:
Ու խոր հառաչեց:
Հետո վռազեց (ավաղ, ուշ էր շատ),
                  Իրեն խլելու՝
Շրջված հայացքով անցնող օրերից:
Եվ էլ չիմացա՝ վերջը ինչ եղավ...

Comments