kay(ıp)bedenler k/lan+-dereasonable (vv)arp presents
sesli_meram_501_////վիրավորանք
10 mart 2025 pazartesi günü kaydedilmiş programın parça dizinidir.
/////sesli meram muhteviyatı\\\\\
01. Data B - Probe (Omni Music)
02. Data B - Radius (Omni Music)
03. Sustance & Salo - Out The Storm (Shogun Audio)
04. Sustance - DMF (Shogun Audio)
05. Selek - Lunar Gate (Outline Audio)
06. Selek - Ares (Outline Audio)
07. Lynx - Zulu (Influence Records)
08. Lynx - Ayahuasca (Influence Records)
/////arz-i-hal
"Sanrılardan ırak, sancısız, bir tek günü normal olagelen bir ülke artık çok gerilerde kalmış bir mesele. Durup dinlenmeden var edilmiş tahakkümün sınırlarında, muktedir yoluna bir biçimde devam ederken, alttakilerin hayatlarının mahvedilmesine zerre umursamadığı, bu sahada her gün yeniden biçimlendiriliyor. Yaşam gailesi alt üst edilirken, alta, dibe doğru itilmiş olanların hayatlarının pejmürdeliğe rehineliği / çürümenin en afaki tonlarında hiç olmadığı kadar açık sınamalara esareti belirgin kılınıyor. Altta yer alanlar, sırtlarını dayı, emmilerine dayamayan, kimsesi olmayanlar, üstü kalabalık ya da makamı mevkisi asla ve kata mümkün olmayacak korunaksız / öteki sanılanlar için her şey / her anlamda her gün bir kere daha doğrudan cürmün kılınıyor. Sanrılardan ırak, sancılara rehin edilmemiş tek ama tek bir iyisi / olağan hali kalmamış bir menzil tek tek ince ince işlenerek güncelliğini var ediyor. Yönelimini mutlak çürümeden el alarak güncelleyen bir menzilde hiçbir yara, hiçbir azap tükenmiyor. Her durumda muktedirin var ettiği hamlelerle birlikte sancılar bir menzildeki gündelik sınamanın bir parçası kılınıyor, gerisi hep bilindik hikaye, arkası hep daha ağır etaplar, hengame ve kaos.
İç kıyıcı olagelen tahayyüllerin hakikate dönüştürüldüğü zemin bir gerçekliğe kavuşuyor işte bir kere daha. Hayatın ehven ile olagelen ayırtına bir türlü uyulmayan, kuralların tüm nizamın her gün baş aşağı edildiği bir zeminde normalin çürümeye tekabül ettiği bir halin ortağı kılınıyor insan, insanlar, insanlık. Sınırın içinde kullanılagelen bir imgelem olarak hiç aralıksız anılan demokrasi, adalet, eşitlik ve bugünlerin en moda tabiri kılınan barışma edimlerinin altları hep birlikte muktedir eliyle oyuluyor. Başka bir ihtimal, bambaşka birer tahayyül, dosdoğru yepyeni bir menzil ve istikamet biçimlendirilirken hemen her an, her gün bambaşka nutuklarda içteki sarmal daraltılıyor. Yaşam aksiyonunun kuşatılması bir anlık kılınıyor. Demokrasi yüceltimi yapılırken “tahakküme esaretin” ön gösterimine devam olunuyor. Adalet denilirken güdümlü / kontrollü yargının ağına sırada kimler her ne şekilde düşürülür bunlara dair hamleler yapılıyor. Eşitlik ve hakkaniyet diye çıkagelir dururken muktedir o kavramların boşaltıldığı, kendisine yakın duranlar dışındaki kimseleri kapsamadığını örnekleyen hamleler var ediliyor. Nasıl tek bir iyi günü kalsın ki şu sahnenin…
Barışma tahayyülünün bıçak sırtı konulduğu bir zeminde hakikate sıra ne zaman gelecek mefhumunun boşa düşürüldüğü bir zeminde huzur ve güven içerisinde müreffeh günlerin masalı sahiden de boş laf değil midir? Kırk sekiz senedir aşağı yukarı hemen hemen her bir parametresi onlarca insanın canına mal olmuş, bazen düşük yoğunluklu savaş kimi hal ve gidişatta kelimenin tam anlamıyla tehcir ve kırıma evrilmiş olagelen düşmanlara karşı mücadele tahayyülünün sonu gelmiş midir? Kimdi misal ol düşman hiç sorgulanabildi mi bu sahnede? Zor ve oldukça engebeli bir zeminde hiçbir şeyin garantisinin en başta da hiç ama hiçbir insanın canının ehemmiyetinin / değerinin bildirilmediği bir zeminde barışmak nasıl söz konusu edilecektir, nerede, ne zaman? Masaları devirmekte, müjdeler verilirken bir yandan sınırları daha da belirgin bir mahvetme retoriği üstünde çalışmakta, hiç olmadı sözünü savunanları tutsak ettiği harcanmış olagelen onca barış müzakereleri / süreçler vb. varken nasıl bir istikamet sanrılarından arınmış, normal bir tek iyi günü var edecektir ki. Düşünüyor musunuz?" sesli meram
*akla düşenler, yola çıkıldıktan sonra derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. bahis açtıklarımız ana akımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. etmekten bir özenle koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla ve yazabildiğimiz kadarıyla fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya sesli meram // deuss ex machina ile devam...iyi haftalar...
allame-i ulul arz’dan ara nağmeler
okuma parçası
sesli meram // deuss ex machina [ex.] genel geçer disiplinlerden uzak, deneysel ögeler ihtiva eden müzik türlerine kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. ambient’dan - folk’a uzanan ses şeceresinden alıntıları iliştirmeye devam ediyoruz. aralıksız yirmi iki yıldır... bir direniş hali içinde... yayındayız!...
her türlü eleştiri ve öneri için iletişim kanallarımız;
---------------------------------------------------------
/////görsel///// illustration by julia wytrazek:::getty images via the week
/////poemé
Ուխտ -- Վարդան ՀԱԿՈԲՅԱՆ
(Երեւանում)
Չեմ նստում ոչ մի
մեքենա, ինձ չեմ զրկում փողոցով
քայլելու
բախտից.
հանում եմ անգամ իմ կոշիկները
ու բոբիկ քայլում
քո փողոցներով։
Ես իմ աչքերով խմում եմ անուշ
ծառերդ,
քարդ, երկինքդ,
վարդդ,
իմացած ճամփաս նորից հարցնում
պատահած մարդուն,
միայն թե խոսեմ
ու խոսեցնեմ,
բարբառդ լսեմ։
Կանգնում եմ, ապա, Չարենցի
արթուն
հուշարձանի մոտ.
«Տեսա Արցախում ուրիշ սիրով են
իմ հորը սիրում։ Անահիտ Չարենց»։
Ես ինձ տալիս եմ քո փողոցներին,
պողոտաներին,
որ ճառագումն են Մասյաց արեւի
եւ իմ չիմացած
ճամփով էլ այնպես վստա՛հ եմ քայլում։
Ես շատ եմ ուզում մոլորվել,
«կորչել» քո հին թաղերում,
քո նոր թաղերում,
մի տեղ կանգնելով - ճակատս հպել
պատահած շենքի վարդագույն քարին,
ինչպես կարող եմ
ճակատս հպել
ինքս իմ... խոհին, կամ գուցե՝ երգին։
Տարված գնալիս,
հանկարծ դիպչում եմ ինչ-որ աղջկա
եւ խոսքը նրա մեղմ կշտամբանքի
(թե «հայհոյանք» էլ լիներ՝ հոժար եմ)
ես ընդունում եմ
ժպիտով, սիրով
ու շշնջում եմ.
- Մի քիչ էլ խոսեք...
Ապա փողոցում, տղաների հետ՝
յոթ-ութ տարեկան,
ես իմ մանկության հաշվին խաղում եմ
մի քանի վայրկյան...
Իսկ երբ լույսերն են վառվում շենքերում
ու փողոցներում,
մի հին այգու մեջ
քաշվում մի անկյուն
(աղջիկ ու տղա վաղ են գրավել
նստարանները)
ու հեռու՜-հեռու դարերի հոգուց
(ընդհուպ՝ Վարդանանց կռվի օրերը)
ես լաց եմ լինում
մի տխուր լացով,
ես լաց եմ լինում
մի զվարթ լացով,
մի անլաց
լացով... Շիրազի տված իմ անվան միջից,
զանգերի միջից Սարդարապատի։
Հետո խաղաղված երբ ես գալիս եմ,
վերադառնում եմ կեսիս՝
Ղարաբաղ,
հայրս բերկրում է՝ ամենասիրած
իր գուրգուրանքով.
- Եկա՞ր...
շան տղա՜...
Իսկ հետո մերոնք թափվում են գլխիս.
- Սարդարապատի զանգը լսեցի՞ր...
- Ծիծեռնակաբերդ գնացի՞ր, արդյոք...
- Գառնի-Գեղարդում հասցրի՞ր լինել...
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
- Եվ ավարտ չունի ճանապարհն ուխտի։
Comments