kay(ıp)bedenler k/lan+-dereasonable (vv)arp presents
sesli_meram_508_////արտաքսում
28 nisan 2025 pazartesi günü kaydedilmiş programın parça dizinidir.
/////sesli meram muhteviyatı\\\\\
01. B4sstee - Enzyme (Offworld Recordings)
02. B4sstee - Insect (Offworld Recordings)
03. Andicay & Mifix - Forget You (Liquid Brilliants)
04. Andicay & Mifix - Escalator (Liquid Brilliants)
05. QZB - Something About You (Critical Music)
06. QZB - Haste (Critical Music)
07. Enei & En:vy - Badboi (Critical Music)
08. Enei & En:vy - Elixir (Critical Music)
/////arz-i-hal
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajında “Türkiye'yi bugünlere nasıl birlikte getirdiysek, Türkiye Yüzyılı'nı da yine hep beraber omuz omuza inşa edeceğiz. Ay yıldızlı al bayrağın huzur ve güven veren gölgesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin onurlu vatandaşları olarak ilelebet özgürce yaşayacağız. Bu düşüncelerle, Ermeni toplumunun geçmişte yaşadığı acıları samimiyetle paylaştığımı yineliyor, hayatlarını kaybeden tüm Osmanlı vatandaşlarını bir kez daha saygıyla yad ediyorum.” ifadesini kullandı.”
Birbiriyle çelişen bir ülke profili bina edilmeye devam olunuyor. Gerek sağ / milliyetçi ve ırkçı hizbin, gerekse de son dönemin liberal olduğu bildirilen, şoven, bağnaz, siyasal dinci saiklerin birbirlerini bulduğu tek potada bütünleşik olarak nefret kustukları bir “Ermeni” sorunu varlığını muhafaza etmeye devam ediyor. Ne kaybın telafisini sağlayabilecek tek bir an var ediliyor, ne de adam akıllı bir yüzleşme tahayyülüne zemin, yer. Recep Tayyip Erdoğan geçmişte yaşanan acıların paylaşıldığını zikrederken, öte yanda kendi partisinin ve bizatihi kendisinin sempatizanı / oy verenlerinin dilinden çıkagelen nefrete dair tek bir hamle var edilemiyor. Enikonu buralı, sahici bir yüzleşme çağrısının zikredilebildiği bir anma toplanma ihtimali Taksim kaybedildiğinden bu yana en son Kadıköy’de var edilebilir mi acaba denilirken çoktan imkansız kılınıyor. Daha mazisi taze sayılabilecek olan bir Sevag Şahin Balıkçı cinayetinin ne hikmetse bir Nisan 24 gününe denk getirilmesinin ne adli, ne sosyal karşılıkları hakkaniyetli bir sorgusu suali var edilemiyor. Adalet zaten sizlere ömür. Gün aşırı “burası bir hukuk devletidir” denilip durulurken ol hukuk kimleri kapsamıyor, umursamıyor dert edilmesin istenir, her zamankinden de açık.
Bir deney sahnesi, her ana içkin kılınan bir zorbalık mefhumunun orta yerinde ilkel bir yadsıma, hiç sonu gelmeyecek bir nefret örülmeye devam olunuyor. Geçiyor günler sadece Nisan’ın 24’ü takvimden çizilip geçerken geriye kalan üç yüz altmış dört gün Ermeni yarasıyla bir başına konuluyor. Meclisi Mebusan vekillerinden Agop Babigyan, 1909 Kilikya Katliamlarının öncesine (1894-6 - 1900) ve sonrasında yaşananlara dair bir rapor kaleme alır. Ol katliamların yeterince açık, olanca çıplaklığıyla anlatılmadığı takdirde meşrutiyetin gelmesinin Ermenilerin kanla ve acıyla yoğrulmuş kaderini değiştirmeyeceğine işaret eder. Babigyan’ şöyle yazar; “Oysa bir hastalık, ancak teşhisi konur ve tedavi edilirse iyileşebilir. Saklandığında şifa mümkün değildir.” Bundan sonrasını zaten herkes az çok biliyor. Nisan 24’e uzanan bir karanlık silsilesi, o günden sonra 1920’ye uzanan bir süreklilik bahsi içinde yok etmelerin kime / hangi kesimlere denk geldiyse onlar için bir cehennemi var ettiği gerçekliği halen karşımızda duruyor. Yıkıcılığın, yok ediciliğin, kötülüğe imanı var eden habis milliyetçi, kör ırkçılığın dibine inilmedikçe, Babigyan’ın bahsiyle hastalık teşhis edilip, tedavi için çabalara düşmedikçe bu deney sahnesinde her gün başka acılara çıkacak. Acıları tanımadan, sözü ve sesi işitmeden geçirilen her gün başka / bambaşka yerlerde başkaca insanlara yepyeni bedellere / diyetlere dönüşecektir, anlıyor musunuz, duyuyor musunuz?" sesli meram
*akla düşenler, yola çıkıldıktan sonra derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. bahis açtıklarımız ana akımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. etmekten bir özenle koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla ve yazabildiğimiz kadarıyla fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya sesli meram // deuss ex machina ile devam...iyi haftalar...
allame-i ulul arz’dan ara nağmeler
okuma parçası
sesli meram // deuss ex machina [ex.] genel geçer disiplinlerden uzak, deneysel ögeler ihtiva eden müzik türlerine kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. ambient’dan - folk’a uzanan ses şeceresinden alıntıları iliştirmeye devam ediyoruz. aralıksız yirmi iki yıldır... bir direniş hali içinde... yayındayız!...
her türlü eleştiri ve öneri için iletişim kanallarımız;
---------------------------------------------------------
/////görsel///// illustration::: they came with peace ::: nvard yerkanian
/////poemé
Ճերմակն Ու Սեւը -- Վարդան ՀԱԿՈԲՅԱՆ
Մորս վարսերը
մեր սար ու ձորով, մեր հին հանդերով
անցած ու անցնող ճանապարհներ են...
Ահա, մի ճամփա. -
ձգվում է Դերին աղբյուրի ափով
եւ Ջրաղացի ձորում ծեծկվում
անդուռ անձրեւի
ծանր տարափով,
ջաղացի ջուրը սելավից խլում
եւ արցունքներ է նվիրում նրան,
մինչեւ հրաշքի նման երեւամ,
դուրս գամ անձրեւի,
մութի,
երկնքի,
որոտի միջից
Ու կանչեմ՝ մամա՜...
Եվ լացի միջից ծիծաղեն հանկարծ,
խինդով վարարեն արցունքներն իմ մոր։
Ահա, մի ճամփա. -
համառության պես ելնում է Մեծ սար՝
իմ կամքովն ի վեր,
եւ, որքան փոքր, ես՝ հպարտ այնքան
ու մեծավարի
մայրիկիս ձեռքից գերանդին առնում,
ինքս եմ դառնում գերանդիավոր,
պրկվում եմ, ձգվում,
բայց հոգնությունս ես վիզ չեմ առնի...
- Մի քանի օր էլ՝ հայրիկը կգա...
Մորս խոսքերը դողում շուրթերին,
թախիծ են մաղում հանդերի վրա։
Իսկ իմ ընկերոջ՝ անհոգ ծղրիդի
երգը վառվում է ամռան շոգից թեժ։
Ահա, մի ճամփա. -
Մեր Եխծուն տակի բոստանում փշոտ
բոբիկ ոտքերով ջուր է բաժանում
մայրս մարգերին,
վռազում ապա՝
կամը լծելու,
կալը կալսելու,
ուշ երեկոյան՝ հեռու քաղաքից
հորս առաքած քաղցր կարոտը
իր բալիկների
դեմքին համբույրով լուսագործելու...
Դեռ լուսամութին զարթնում այդ ճամփան
ու հանդ է գնում՝
մեր հազար ու մի հոգսում լուծվելու։
Ահա մի ճամփա...
Մի ուրիշն, ահա...
Ինչքան ճամփաներ - խոնարհ, խնկավառ...
Մորս վարսերը
մեր սար ու ձորով, մեր հին հանդերով
անցած եւ անցնող ճանապարհներ են...
Ճերմակ մազերը ճամփեքն են անցած,
չանցած ճամփեքը
ախ, այնքան քիչ են մորս վարսերում։
Comments