sesli meram 515 -- հակամարտություն

kay(ıp)bedenler k/lan+-dereasonable (vv)arp presents
sesli_meram_515_////հակամարտություն

23 haziran 2025 pazartesi günü kaydedilmiş programın parça dizinidir.

/////sesli meram muhteviyatı\\\\\
01. Wingz - Light Up VIP (Overview Music)
02. Wingz - Submission VIP (Overview Music)
03. GZY - With Me (Outline Audio)
04. GZY & Division - Defective (Division Remix) (Outline Audio)
05. Cadenzo - Kicks & Giggles (Audio Entropy)
06. Cadenzo - Shrink Wrapped (Audio Entropy)
07. Nonrev - Intrinsic Grey (Codename:Rcrds)
08. Nonrev - Petrol Nights (Codename:Rcrds)

/////arz-i-hal
"Süreğen kılınmış bir tahayyülle, memleketin daha en baştan hükmen mağlup olarak bir yola çıkmasını var eden, bugün enikonu kök salmış nefret söylemine haiz, ırkçı hizbin en kestirmeden güncellenmesine, konsolide edilmesinin yolunu açan bir temsile karşı edilmiş iki satır söz, meclis çatısı altında kimi partileri rencide eder. Böylesi bildirilir. En kısa açıklaması doğrudan körlemesine şiddetten beslenen, Zafer partisinin yolunda yürüye duran baraj altı bir başka ırkçı parti İyi partiden çıkagelen ol seslenişler zaten halihazırdaki memleket pratiğinin de bir şeyleri anlamaktan ne kadar uzakta kalındığını göstere gelir. Gelip geçmiş değil buralarda kalakalmış birkaç on bin insanın, hayatta var olma mücadelesinin yanında bir de geçmişlerindeki / ezel ebet sırtlandıkları yaraların günlük bir siyaset için kullanışlı boş beleş işlerde, heykeller dikip, hamaset ekerek kullanım yolu açmazlarında boğulan ülkeyi göstere gelir. Hangi Türkiye?

Mansur Yavaş gibi mimli bir ırkçının suna geldiği ol Talat Paşa güzellemesinin ardından çıkagelen vareste olmayan bir ayrımcılık halinin, meclis altında bulunan bir siyasi partiyi hedef kılmanın, Süryani bir vekili açık hedefe dönüştürmesinin utancı her ne yana düşer sahiden? Meclisteki cerahatle mukabele edilen, müdahil olundukça geçmemiş geçmişi en kestirmeden inkar etmeden sahiplenme söz konusuyken, önce eski vekil Akkiraz daha sonra Enginyurt denilen her yerde kendini konumlandırabilen bir her devrin insanı sayesinde Talat Paşa’nın(!) kahramanlıklarından devam olunur. Bir halkı, var olduğu tüm bu toprak parçasından kopartmak dışında hangi başarının(!) altında imzası olduğu meçhul muhayyile kılınmış bir zatı güzelleme hangi düşkünlüğün nişanesidir. Türk kavramı bunca açıktan kötülüğün esiri midir? Hiçbir makul gerekçeye sığmayan, yapmış mı oh olsun, iyi etmiş diye çıkagelenlerin yanında, daha geçmişte resmen belgelenmiş olagelen kimi Amerikan şirketlerine yaptırılmış sigorta bedellerini dahi 1915 şartlarında devlete ödenmesini talep edecek kadar, hak sahibi Ermenileri göz ardı etmiş bir temsilin ucuz mavralar, gündelik yıkıcı siyasetin bir figüratifi, oyun kurucusu, gün kurtarıcısı ilan edilmesinin utancı her ne yana düşer. Enginyurt malumdur da, Akkiraz gibi deyişlerinde insanı aradığını zikreden, hakikati, hakkı Alevi insancıllığını, inanç retoriğinden ötede gerçek bir duruş olarak bildirilmesinden feyiz alındığını bildiren bir sanatçının bunca açık kine esir olmasının, utancı ne yana düşer mesela?

Yıkıcılığın, yok ediciliğin, lafta değil sahiden bir kırımın bir buçuk seneyi aşkındır esir aldığı Gazze örneği capcanlı dururken, ahlaki normların bir kenara terk edildiği kötünün ve kötülüğün yüceltildiği bir zeminde hakikatle yüzleşmek ne zamandır. Daha geçtiğimiz hafta içinde ülkeyi ziyaret eden Paşinyan’ın bahsettiği gibi, diyaloğun öneminden bugünlerin ne kadar zorlu bir süreçle bina olunduğundan dem vurulurken, belki sınırlar açılır beklentisi bir nebze aksettirilirken cürmün, kötülüğün yanında durulmasının sonu bu ülkeyi her nereye taşır. Her şeyin lime lime edildiği bir zeminde Ermeni’nin meselinin salt ona değil, doğrudan Süryani’ye, Rum’a, Pontos’luya, Arap Hristiyanlarına, Keldani ve Kıptilere uzandığını anlamak zor mudur? Geçmeyen geçmişi sürekli yeniden imal edip, sulhu en çok sahiplenen, bölgedeki tek istikrarlı demokrasi diye coşa durmak biraz abes değil midir? Henüz kapı komşusunun yasını görmekten, anlamaktan aciz kalınırken. Bir koca neslin daha x nefreti, y’ye yönelik şiddeti onamasının önü açılırken. Katiller ve var ettikleri katliamcılık güzellenirken, rol model bildirilirken insanî olanı sorgulamak inatla talep etmek ne zamandır, hangi zaman? Sulhu var etmek bir yana, yaraları kanatıp, en olmayacak mavra hallerini sahiplenip, klişe cümlelerle ötekisini yererek / ezerek nasıl bir ülke olunabilir? Bu mudur asırlık demokrasi deneyiminin şu ülkede var ettiği, bu kadar mıdır, binlerce yıllık bir yaşam sahasının varabildiği yüksek merhale, medeniyetini var etmiş, ona bir biçimde hayat vermiş olanları öteki bilip, hakir görüp, yok sayarak mı, bir ülke… nasıl… neden… ne hakla?" sesli meram

*akla düşenler, yola çıkıldıktan sonra derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. bahis açtıklarımız ana akımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. etmekten bir özenle koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla ve yazabildiğimiz kadarıyla fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya sesli meram // deuss ex machina ile devam...iyi haftalar...

allame-i ulul arz’dan ara nağmeler 
okuma parçası

sesli meram // deuss ex machina [ex.] genel geçer disiplinlerden uzak, deneysel ögeler ihtiva eden müzik türlerine kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. ambient’dan - folk’a uzanan ses şeceresinden alıntıları iliştirmeye devam ediyoruz. aralıksız yirmi iki yıldır... bir direniş hali içinde... yayındayız!...

her türlü eleştiri ve öneri için iletişim kanallarımız;
---------------------------------------------------------

/////poemé
Քանդակ -- Վարդան ՀԱԿՈԲՅԱՆ

Ինչ-որ տեղ կյանքում քարհատ է մեզնից յուրաքանչյուրը,
Մեկն իր հավատի ճամփան է բացում քարը հարթելով,
Մեկը մի սրտից քար է վերցնում, վառվում՝ հատնելով,
Մեկն էլ ապրում է՝ նախշն իր ձեռքի քարերին տալով.
Ինչ-որ տեղ կյանքում քարհատ է մեզնից յուրաքանչյուրը։

Ինձ համար լույսի համ ու հոտ ունի քարերի բույրը,
Քարը զոհվածի հուշարձան դառնում, մեզ հետ խոսում է
Եվ մայր է քարը, որ զինվոր որդուն դեռ սպասում է,
Սուրբ Գանձասար է, տաճար է ու վեմ, կոթող ու սյուն է.
Ինչ-որ տեղ կյանքում քարհատ է մեզնից յուրաքանչյուրը։

Ականջ դիր խոսքին... Ոնց է վրխկում այս Քարաղբյուրը,
Մատներով շոյիր ջրերը նրա, կնճիռը հարթիր,
Քարն էլ ուզում է լինել պատի քար եւ ոչ թե՝ սրտի,
Լինել օջախի, զարդի՛ քար լինել, երբեք՝ բախտի.
Ինչ-որ տեղ կյանքում քարհատ է մեզնից յուրաքանչյուրը։

Ապրում են մեր մեջ այս հողն ու քարը, այս հուրն ու ջուրը,
Թե մենք գնանք էլ, մեր անունից են նրանք մնալու,
Մեր ափից առած ջերմությամբ արծիվ դարձած՝ թեւելու,
Մեր պղնձաջիղ ձեռքի հնարքով հարատեւելու.
Ինչ-որ տեղ կյանքում քարհատ է մեզնից յուրաքանչյուրը։

Comments