kay(ıp)bedenler k/lan+-dereasonable (vv)arp presents
sesli_meram_519_////կարոտդ
21 temmuz 2025 pazartesi günü kaydedilmiş programın parça dizinidir.
/////sesli meram muhteviyatı\\\\\
01. Serpnt & Dunk - Dead Cells (Love For Low Frequencies)
02. Serpnt - Groover (Love For Low Frequencies)
03. Section - Far From Home (DSCI4)
04. Section & Wreckless - Seraph (DSCI4)
05. Robbyt - Night Squid (Onset Audio)
06. Robbyt - Fried (Onset Audio)
07. Photek - The Forge (Photek)
08. Photek - Breath Control (Photek)
/////arz-i-hal
"“Sermaye bizi devamlı hareket halinde tutar; bizi ülkelerimizden, çiftliklerimizden, bahçelerimizden, evlerimizden, işyerlerimizinden ayırır; zira bu, ucuz ücretleri, topluluğun dağınıklığını, hukuk, mahkeme ve polis karşısında azami düzeyde bir savunmasızlığı garanti eder.” Silvia Federici - Dünyayı Yeniden Efsunlamak: Müşterekler Siyaseti ve Feminizm Çeviri Ebru Kılıç - Sel Yayıncılık
Müştereklerimizin ıskartaya çıkartıldığı bir zemindeyiz. Gücü elinde tutan sermaye ve bir biçimde onlara olur veren devlet mekanizmasının var ettiği açmazlarla hayatın ortak olan tüm imgeleri / değerleri / edimleri altüst olunuyor. Hiçbir şeyin ama en çok da hayatın bir biçimde var edilmesinin önü alınıyor. Toplumsal bütünleştirme, birbirini sahiden duymak ve anlamanın imkansıza koşulduğu bir günce hasıl oluyor. Memleket içinde iç cephenin o en son zikredilmiş barış tahayyülü sonrasında birbirine muhtaç / el vermesi gerektiği açık bir biçimde zikredilen Kürde karşıtlıktan, ezel ebet düşman addedilen Ermeni, Rum ve tüm ötekilere uzanan bir şecere içerisinde dahili hain aramalarına muhakkak bir kulp açık bir yaftalamanın ortasında müşterek anlam kaybediliyor. Hedef kılınanların linç olunduğu bir zemin gerçekliğine varılıyor. Tümüyle hakkaniyetli bir yüzleşme tahayyülünün alenen lime lime edilmesi sürdürülüyor. Hiçbir sorun yoktur denilirken sorunun kendisinin tüm bu hayatı kuşattığı imgesi göz ardı ediliyor. Müştereken savunulması gerekenin salt belli bir kesimin meselesi değil, ortak değeri olduğunun farkındalığı imkansıza koşuluyor. Bir cendere hali ki ne umuda yer var, ne de geleceğin daha da iyi kılınabilmesine imkan, yer, olasılık. Bir kısır döngüde ansızın beliren yol ayrımları yepyeni sınama hallerine hayatın esamesi okunmuyor.
Hadi orası netameli bir konu denilirken, gündelik yaşamın çarçur edilmesine dair de tekil bir çıkış dahi mümkün kılınamıyor. Toplumsal dinamiğini, yardımlar / eksik gidermeler ve bütünüyle sosyal devlet imgesini sadaka kültürüyle birleştiren bir zihnin temsili olarak var eden Ak Parti’nin son çeyrekte, en son Ocak ayında var ettiği asgari ücrete, tek kuruş zam yapmamasının akıbeti sual olunmuyor. Sermayenin odağı / güdümünde, ekonomi kurmaylarının tahayyülleri doğrultusunda her şey anbean güncellenirken (malum zam demenin modası geçti!) emeğin karşılığının sabit kılındığı yerde erimesine karşı en ufak bir hamle söz konusu edilmez. Kime nesi geçinmek değil mi? Nasıl ki politik kavramları tartışırken, siyasetin gündelik hayattan götürdüklerine dert yanarken ezberler konuşturulup duruyor, aynı durum gündelik rızık / geçim ihtimalinin de sönümlenmesi karşısında da önce örtbası, sonra da suskunluğu vaaz ediyor. İyi de müştereken savunusu gereken / öncelikli bir mesel olagelen yoksunlaştırma / yoksullaştırmanın sonunda bu yer, şu sahadaki yaşamın dibinden dinamitlendiğini fark etmek imkansız mıdır?
Kamu işçilerine reva görülen muamele bir yanda, emeklinin hakkının topyekun hiç edilip, yaşamın yıkımına önayak olunmasına, asgari ücretin tek kuruş dahi yükseltilmemiş haline bir döngü içerisinde yaşamı mümkün olmayacak şartlara mahkum edebilen bir düzlemin hiçbir yarayı çözme gibi gailesi söz konusu olabilir mi? Kıta Avrupasından çok Afrika’nın dipsiz, ucuz, sonsuz açlıkla terbiye edilen ülkelerine benzetilmek istenen bu uğurda çaba sarf edilen bir zemine evrime itiraz ne zamandır misal hangi zaman? Silvia Federici’nin aksettirdiği sermayenin hareketliliği, sıradan insana düşünme payı / dinlenme payı / itiraz etme hakkı gibi kavramları “devlet-iktidar” mekanizmalarının refakatinde artık imkansıza koştuğu bir zeminin hiç kimseler için bir gelecek var etmeyeceği ortada değil midir? Disk-Ar’ın araştırmasındaki şu veri de mi bir şeyleri anlamaya kafi gelmez sahiden? “2025'in ilk altı ayında enflasyonun ücret, maaş ve aylıklara toplam faturası en az 218 milyar 334 milyon TL oldu. İşçi başına altı aylık ortalama erime 6 bin 485 TL oldu. Yılın ilk yarısında asgari ücretlinin enflasyon kaybı 3 bin 685 TL'yi buldu. Haziran 2025'te enflasyon kaybı en düşük emekli aylığında 2 bin 412 TL, en düşük memur maaşında ise 9 bin 130 TL oldu.”" sesli meram
*akla düşenler, yola çıkıldıktan sonra derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. bahis açtıklarımız ana akımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. etmekten bir özenle koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla ve yazabildiğimiz kadarıyla fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya sesli meram // deuss ex machina ile devam...iyi haftalar...
allame-i ulul arz’dan ara nağmeler
okuma parçası
"‘Ümmet’ Kavramı, Anayasa Tartışmaları Yapılırken Neye Karşılık Geliyor?" - Ali BİLGE - Apaçık Radyo
sesli meram // deuss ex machina [ex.] genel geçer disiplinlerden uzak, deneysel ögeler ihtiva eden müzik türlerine kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. ambient’dan - folk’a uzanan ses şeceresinden alıntıları iliştirmeye devam ediyoruz. aralıksız yirmi iki yıldır... bir direniş hali içinde... yayındayız!...
her türlü eleştiri ve öneri için iletişim kanallarımız;
---------------------------------------------------------
/////görsel///// untitled-tania al kayyali:::syria.art
/////poemé
Նատյուրմորտ՝ Կարոտներով -- Վարդան ՀԱԿՈԲՅԱՆ
Ես նկարել եմ կարոտդ թղթին
եւ հետո տեսել,
որ նույն այդ թղթի կապույտը գետ է՝
շարժուն, հարահոս
եւ հնար չկա այլեւս պատռել։
Ես ծով եմ գալու՝ քո անվան հետքով։
Անունդ՝ որպես մեն մի բարունակ,
կելնի-կծաղկի
հորիզոնի մեջ։
Հետո երկինքը կիջնի ուսերիս,
հետո լեռները կիջնեն ուսերիս,
հետո թեւերիս կպառկես ինքդ՝
ինչպես դաշտային ծաղիկների փունջ,
հետո եւ ծովը կիջնի ուսերիս
ու ես կգնամ անհայտ ուղղությամբ։
Եվ երբ կհասնեմ այնտեղ, որտեղ որ
կանգնելն ավելի լավ է գնալուց,
ես ցած կդնեմ
անսովոր բեռս,
քեզ հետ կփորձենք մեր ցավից պահվել՝
պատահած ծաղկի բյուրեղ-բաժակում,
սակայն կտեսնեք,
որ ցավից երբեք փախչել չի լինի,
կսկսենք քիչ-քիչ սիրել ցավը մեր,
որով որ ծաղկի բաժակներն են լի։
Քամիների մեջ իրար կզարկվեն
լուրթ բաժակները այդ ծաղիկների,
որոնց անունը չենք էլ իմանում,
եւ մենք կհնչենք ողջ աշխարհով մեկ։
ՈՒ ծաղիկները մեզնից կձուլեն
սեր ու տառապանք
եւ, անշուշտ, կարոտ՝ անտրոհելի։
Ես նկարել եմ կարոտս թղթին։
Comments