sesli meram 531 -- հուսահատ

kay(ıp)bedenler k/lan+-dereasonable (vv)arp presents
sesli_meram_531_////հուսահատ

13 ekim 2025 pazartesi günü kaydedilmiş programın parça dizinidir.

/////sesli meram muhteviyatı\\\\\
01. Method One - City Of Ghosts (Modern Conveniences)
02. Method One - Bokeh (Modern Conveniences)
03. Redemptive - Pulse (Dispatch Recordings)
04. Redemptive - First Night (Dispatch Recordings)
05. Aaron Payne & Frank H Carter III - Requisition (Vandal Records)
06. Aaron Payne - Make Sense (Vandal Records)
07. Mark Slavin - Every Day (Alternate Version) (Fokuz Recordings)
08. Mark Slavin - Out Of Time (Fokuz Recordings)
 
/////arz-i-hal
"Yaralarıyla birlikte yürüyor bir ülke. Adı anılıp da geçilip gidilecek gibi olmayan bir kara, kapkaranlık bir döngünün, yazgıymış gibi duraksamadan var edildiği, her güne zerk edilip durulduğu bir zemin gerçek kılınıyor. Hayatın ederinin de anlamının da çürütülmesine bir biçimde devam olunuyor. Erk, muktedir, iktidar eliyle şekillendirilen hemen her hamlenin ardı başkaca yaraların var edilmesine çıktığı bir ülke gerçek kılınıyor. Cerahat içerisinden cürümlerle bir istikamet tahayyülünün peşinden koşarken iktidar, olmakta olanın kalıcılığı artık kesintisiz bir hakikat olan yaralarla baş başa kalınmasının yolu da yönü de açılıyor. İş bu Sesli Meram’ın sayfaları arasında yapılacak küçük bir göz atmanın dahi her nelerle, her ne şekillerde insana dair yaraların güncellendiğini gösterebilecek örneklerle dopdolu bir menzildeyiz. Burası bir zamanların herkese yaşam ihtimalini sunduğu, önemsediği bir yerken bugün ayrımcılığın dibinin tutulduğu, cerahatle imal olunan yıkıcılığın birlikteliği içerisinde elekten geçmeyenlerin canlarının hiçe yazıldığı bir güncellik hasıl olur? Hayat sahiden neydi ki?

Yaralar öylesine iç içe geçiyor, o kadar öncesi / evvel olanı unutturuluyor ki her dönemeç, her yeni hamlede bir kere daha dönüp geçmeyen geçmişte neler yapıldığının, gelecekte her nelerin var edilebileceğinin okuması yapılamıyor. Her şey birbiri içerisinde karmaşık, kapkaranlık bir mefhuma iliştiriliyor. Hayatın kuşatılmasına / çerçevelenmesine devamlı suretle biat edenlerin varabildiği yegane istikamet o acı kuyruklarının, bitimsiz yaralarla donatılmış olan sahnenin yenilenmesi, yinelenmesi oluyor. Gam, kederin, elem ve yasın hiçbir türlü zamanında var edilemediği bir zeminde mutlak biat / itaat için, o kahrolası bir iktidar direnci için herkes / her şey göz ardı olunabiliyor. Altta kalanların, sıradan insanın hayatta var olma biçimi, imdat / el aman feryatlarının nasıl bile isteye önemsizleştirildiği ortaya çıkar. Memleketin varabildiği düzlemin modernizmin paralelinde bir istikametin değil tam tersine dibe vurmaya devam eden, ezen, yutan, paramparça etmeye devam diyen bir sureti temsil olduğu ortaya saçılır. Her yaşanan vaka, hemen her güne sığdırılan hayat / memat mesellerinin ardından hiçbir ilave söze gerek koymaksızın yaşama gailesi, var olma hakkının nasıl çarçur edildiği açığa düşer." sesli meram 

*akla düşenler, yola çıkıldıktan sonra derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. bahis açtıklarımız ana akımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. etmekten bir özenle koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla ve yazabildiğimiz kadarıyla fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya sesli meram // deuss ex machina ile devam...iyi haftalar...

allame-i ulul arz’dan ara nağmeler 
okuma parçası

sesli meram // deuss ex machina [ex.] genel geçer disiplinlerden uzak, deneysel ögeler ihtiva eden müzik türlerine kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. ambient’dan - folk’a uzanan ses şeceresinden alıntıları iliştirmeye devam ediyoruz. aralıksız yirmi iki yıldır... bir direniş hali içinde... yayındayız!...

her türlü eleştiri ve öneri için iletişim kanallarımız;
---------------------------------------------------------

/////poemé
Գունանկար -- Վարդան ՀԱԿՈԲՅԱՆ

Սիրում եմ մենակ գնալ ճանապարհը։ Եվ սիրում եմ չհասնելը,
քանի որ հասնելու մեջ
խաբկանք կա, անշուշտ,
չէ՞ որ աշխարհի ոչ մի ճանապարհ վերջ չունի։

Արծիվը ճախրում է հայոց քարոտ կապույտներում,
բարձր-բարձր, եւ ես
ՆյուևՅորքի փողոցներում, յոթ երկնքի ու յոթ լեռան
ետեւում անգամ,
զգում եմ նրա
թեւերի քամին՝ ճակատիս վրա։ Լացելու ցանկությունից
սկսում եմ երգել։

Արեւի ետեւից վազող օրերը մնացել են խավարում,
պահիր ինձ հիշողությանդ մեջ, աղբյուր։
Լույսը մաքառման զավակն է, որ իջել է Գանձասարի
սուրբ խաչի վրա,
եւ, սակայն, ենթատեքստի մեջ տխուր օրերի
ձյան փաթիլներ կան։

Թեպետ բոլորը քայլում ենք նույն ճանապարհով,
բայց ամեն մեկն իր ճամփան է գնում,
խարույկի մոտ կանգնելիս՝ Ջորդանո Բրունոյի պատկերից
սարսռում եմ։
Զոհված զինվոր եմ, որ, տարիներ հետո, սպասող չունի այլեւս,
սակայն եկել է։

Ասպտուկը կուլ տվեց արեւին ասելիք խոսքն առաջին,
եւ դու, հեռաստան, գեղեցիկ ես ավելի, քանի դեռ քեզ
չեմ հասել, ներիր,
տանել չեմ կարող իրականությունը, որովհետեւ խելագարորեն
սիրում եմ երազը։

Թռչուններն իմ ճախրող ձեռքերն են աշնան երկնքում։
Չեմ հասել երբեք, կորցրել եմ մինչեւ գտնելն այնքան,
որ հիմա արդեն
սովոր եմ՝ կորցնել ու կարոտել։ Հիշում եմ Իզիդային.
«Ողջույն, ողջույն, Եգիպտոսի սեւ հող»։

Սիրում եմ մենակ գնալ ճանապարհը։ Ցավն ինձ հարազատ է,
քան խնդումը, իսկ աչքերդ երբ նայում են ինձ՝
իմ մեջ միանգամից շատանում են մանուշակները,
որ ոչ ոք չի ցանել,
ես միշտ ճանապարհ եմ ելնում Հիսուսի քայլերով՝
ոտնահետքերս թողնելով ծովերի վրա։

Comments