Deuss Ex Machina # 395 - a negativa de celebrar unha probabilidade estatística

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_395_--_a negativa de celebrar unha probabilidade estatística

9 Nisan 2012 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
>1<-Saltillo-The Right Of Action (Artoffact Records)
>2<-Saltillo-Gatekeepers (Artoffact Records)
>3<-Afrikan Sciences-Entitlement (Deepblak)
>4<-Afrikan Sciences-Ways And Means (Deepblak)
>5<-Underhill-The Miss (Ad Noiseam)
>6<-Underhill-My Shadow (Ad Noiseam)
>7<-Hecq-Bane (Septic Insurgent Remix) (Hymen Records)
>8<-Hecq-Nihilum (Anxst Remix) (Hymen Records)
>9<-Coki-Celestial Dub (DMZ)
>10<-Coki-Lower Octave (DMZ)
>11<-Goth-Trad-Falling Leaf (Deep Medi Musik)
>12<-Goth-Trad-Itinerant Priest (Deep Medi Musik)

a negativa de celebrar unha probabilidade estatística
(395)

Sakınca ihtiva etmeyen, demek istediğini dolambaçsız yalın ve en direkt şekilde iletebilen, soruların birinin çözümlemesini hemen hiç pas geçmeden, bitirmeden bir başkasına demir alınmayan bir sathın masalımsı geldiğini işitir gibiyiz. Deneyimleme ve çözümlemedense anaakımın yön gösterdiği, yol verdiği alanın dahilinde bir şeylere muhaliflik yapıyor görünmek adına küçük tefek şirinlikler ile durumu kurtarmak mümkün veya olası iken ne gerek var böylesine çetrefilli, dikenli, engebeli bir yolu tercih etmeye diye içinden geçirenlerin yüzdelere vurulmuş çoğunluğunu fark eder gibiyiz. Farkındayız. Sorunların kendiliğinden handiyse en ufak bir müdahaleye gerek duyulmaksızın kökleştirildiği, sabitlendiği bir ülke gerçekliğinde kenardan durup da bir kaç dakikanızı ayırdığınızda böylesi bir tavır almanın daha ehven olabileceğinden dem vuran cümleler kurulabilir kimilerinin zihninde, bilincindeyiz. Kolay olmayan reva görülenlerin bunca bedbinliğin, katara sıkış tıkış istiflenmiş olan tahakküm olgusunun kendisinden medet umuldukça, sanki ihtimalleri de bir kenara terk ederek her şeyin daha güzel olacağı yanılgısına kendini kaptıranların çoğunluğu oluşturmasıdır düşündürücülüğünü korumakta olan. Niceliğin niteliği çoktandır köşeye kıstırdığı bir düzlemde günün getirdiklerinden hala bir şeyler iyiye gidiyor diye bir hamiş çıkartabilmek en masumane tabirle saflıktır, böyledir. Bu kadar kesintisiz bir biçimde neticedir.

Sözcüklerine ket vurmaktan bir sonraki adımını nasıl da atması gerektiği konusundaki kararsızlığa varıncaya kadar bunca farklı noktada hayat akışına müdahale söz konusuyken üstelik durup da düşünmektense ehvenin şeri bu o da bize denk geldi ne yapalım çatısına sığınmak için hızlı ve aceleci davranamak nasıl bir sonuca götürecektir. Nasıl bir sonucu beraberinde getirecektir hiç düşündünüz mü ey ahali. Defaatle yinelemek, kendini tekrar eden sözcüklerle bir şeylerin ne kadar düzgün veya tersi olduğu konusunda intiba uyandırabilmek bir yana toplum mühendisliği olarak son yılların gözde iş! kollarından birisi haline dönüştürülen bu tarz çıkarsamalarla, ucu sana dokunmadıktan sonra ne gerek var canım böylesi şeyler için kendini üzmeye, yıpratmaya potansiyelinin ulaştığı seviye gözden kaçırılan esas resmin içerisinde barındırdığı korkunçluğunu, vehametini daha açık bir biçimde ortaya çıkartmaktadır. Farkına varabilmek için görmeyi deneyenlere, gösterilen ile görünenin birbirlerinden nasıl kocaman yarlar ile apayrı konumlandırıldığına v aradaki boşluğun ise hepimizi içine hapsedecek yutacak kadar derin, karnalık bir gayya kuyusu olduğunu imgeleştirmektedir. Net bir biçimde aynalamaktadır. Bunca tevatür ve görünen meram ortalıklardayken hala fakatlarla günü kurtarmak için biteviye, bir yararının söz konusu edilemeyeceği şeylere sımsıkı tutunmak olsa olsa kendini kandırmaktır.

Tıpkı yıllar yılıdır süregiden bir algının, öne çıkma, sivrilme, dokunma, elleşme, konuşma, bilme, anlama ne gereği var yazmaya ne gereği var anlatmaya, bunca pisliğin dibini kazımaya yollu hamlelere topyekün kepenkleri kapatmayı salık veren bir salak fantazya ürünü olarak varlığını sürdürmenin neresi muasırlıktır. Neresinden başlamayı kendinize uygun bulursanız bulun her dönemecinde, her köşesinde başkaca bir engelleme tezahürünün filizlendirildiği, kendine yandaş bulduğu, oluşturduğu bir zaman aralığında özün, doğrunun ve hakkaniyetliliği arka plana itmeden sözü sadede getirmenin bir şansı daha kalmış mıdır? Bırakılmış mıdır, gidişatın nereye olduğunu kestirmek konusunda bile zor zahmet ite kaka bir şeyleri diline dolayanların konu boşa doluya laf ebeliği olduğunda bütün bu satha, ortalığa serdikleri vavelyalarının, gündem diye bir dolu boş şeyi öyle veya böyle bir şekilde inatla yutturmalarının kenarında kıyısında hiç mi "kabak" gibi görünenler canınızı sıkmamaktadır, hala mı alarm zillerini çaldırmamaktadır? Nedir? Gidişatın vehameti mütemadiyen üzerine serpiştirilen, allanıp pullandıkça, ambalajı değiştirildikçe matah bir şey olacakmış yanılgısına şüphesiz bir destek ilintilenmesiyle beraber mozaiklenirken düşünmek ne ara söz konusu olacaktır?

Bilinmezliğe koşulsuz şartsız mutlak teslimiyet bir teselli ikramiyesi gibi dağıtılmaya devam edildiği müddetçe, bugünün tüm otokratizminin bir kurgu masal halinden çok daha derli toplu bir kümelem, biçimlendirme olduğu konusu es geçilecektir. Lazım gelen sorgulayıp, anlamsızlaştırılanların ya da anlamı ve bağlamı işe geldiği gibi pat küt değiştirilip durulan sorunlara karşı akil olanın tesisi için daha fazla çabalanmayı gerektirmektedir. Masalsı bir yaşantı içerisinde yaşamlarımızı zevkü sefa ile sürmediğimizin geçerliliği meydandayken, enikonu düz ayak birer ikişer bu modern görünümlü eski sistem dişlileri arasında sıkıştırılıp, nefesinin son raddesine kadar boşa çalışıp, boşa didinip, bir halt olmayacak ama sistemin çarklarından da çıkamayacak! birer figüran haline dönüştürülmemiz, insancıllığımızdan arta kalanları, katma değerini cukka hesabından ayrıştırmamamız gerektiğini salık veren, saçmalayan bir düzen sahipliliği içerisinde yolun nasıl atfedilebileceğinin nasıl okunması gerektiğini anlamlandırmaktadır. Büyük kelamlara gereksinim olmadan, darbelerin uzağında değil artık merkezinde yaşadığımız bir ülke burası. Vesayetçiliğin uygun adımlılığını tukaka diye laflarla hazırlanıp bizahati sivil görünümlüsünün peyderpey sahnelenebildiği bir cenah burası, irinin hiç tükenmediği...

Dört tarafında dış mihraklarının çabalarıyla düşman besleyedurulan her yandan salt baskıyı olağan kıldıracak bir mihrakın, odağın bulunduğu sanrısı ile beraber giderek daha da muhafazakarlaşan, dediğim dedik çaldığım düdük düzeyinden pek de uzak olmayan pejmürde bir dille duruşla bir düşmanlara karşı dimdik ayaktayız mesajı verme gayretkeşliğinin olur olmadık her dakika başkaca bir sekansa dahil edildiği ililntilendiği çabalanımların denk getirildiği bi'yer burası. Sözcüklerin ironiden ziyadesiyle ırak acı olanın kanırtılması, canının çıkartılması prensibiyle harekete geçilen, al gülüm ver gülüm muktedirliğinin borazancı başlarıyla donatılmış, çoktan rezerve edilmiş hikayelerin sahnelendiği bir kumpanya deryası burası. Tükenmek nedir bilmeyen bir nefret sömürüsünün anlık değil basbayağı planlı programlı devamlılığının getirtildiği, her bulunan fırsat kırıntısında yılmadan kendi bildiğini dayatabilmek adına dilinden düşürmediği hakaretamizliğin sunulageldiği bir yer burası, bir kara parçası. Herkesi kucaklayanın, herkesi birbirinden ayrısız gayrısız görenlerin aslında nasıl hinoğlu hinliklerle beraber çıkarsamalara girişebildiklerini, mütemadiyen yaftalamalara, etiketlemelere hiç gocunmaksızın ara vermeksizin devam edebildiklerinin varlığını koruduğu bir sahanlıktır burası.

Yarınların umudunu bugünden heder, helak edebilmek adına elden gelenin, hemen hiç çekinilmeksizin kullanıldığı hareketlenmelerin, dillendirmelerin nasıl daha kolay bir yol ve yöntem olarak el altında tutulduğunu manidar örneklemlerle yaşamlarımıza dahil edilen bir güncelliktir burası. Suskunlaştıkça daha fazlasının talebini çekinmeden dillendirenlerin, bunu hayata geçirebilmek için yapamayacakları şeyin kalmadığını gün be gün öğrettikleri birer deney sahasıdır burası. Es kaza esas resmin görüntüsünü görebilenler için, anlamlarının ne demek olduğunu çok daha keskin bir dille ifadelendirilebilecek bir tahakküm sahanlığının, iplerin kimlerin elinde olduğunun, ne için bu kadar dayatımın söz konusu edildiğinin aleni olduğu bir memlekettir burası.Bilindikliği taşıyan teraneler, birbirinden niteliksel olarak farklılık barındırmayan tevatürler, bir kere saptandı mı bir daha asla değiştirilmez, sorgulanamaz haddizatında kurcalanamaz diye enikonu belletilen belleğe iliştirilen, istiflenen terennümler ve daha fazlasıyla oluşturulan, güne dahil edilen nice örnekleriyle "tahakkümler" neyi nasıl yapmamız gerektiğini yukarıdan aşağıya dikte eden, angaje eyleyendir. Ambalajı değiştirilse de niteliğinin aynı olduğunu yineleyen bir çıkarsamadır, özetleyiştir.

Bezirganlığın türlüsünün neredeyse her güne ayrı bir vahvahlanılası etkisinin, izininn söz konusu edilebileceği bir zaman diliminde işte tahakkümler bütün bu karaşınlığı simgesel olarak tüme vardıran, bu kasveti daha yoğun bir biçimde yaşamamıza sebebiyet veren etmenlerin önde gelenlerindendir. Biteviye çalakalem uygulamaya konulan, söz v dizilimlerle dile pelesenk edilen, örneklemeler v uygulamalarla beraber cümbür cinnet ruh halinin ne eksik ne fazka tastamam yaşamımızda yer edinmesini sağlayandır tahakkümler. Boyunduruk altında tutmanın, sözün değil hiddetli olmanın getirilerinden nemalanmanın, varlığını sürdürmenin olağan karşılandığı bir zamanda tevatür olunan olguların, edimlerin nasıl birer ikişer kelimenin tam karşılığı olarak birer "prangaya" dönüştürüldüğünü, bütün bu etkileşim sathından saflarından yaygınlaştırılan "kıt" algıların, büyüklerimiz ne derse odurların, ötesini berisini çekiştirmeyin, üzümünü yeyin bağını sormayınların yanı başında çat kapı bitiveren, istemezükçülüğün sözün kısası hep aynı tornadan kesilip biçilmiş olanların bir gerçeklik olarak resmedilmesidir tahakkümler çatısı altında karşılaştıklarımız. Gerçek bambaşka şeyleri görünür kılarken hala illa billa yanlış olanların dayatılmasındaki inadın dayaınlmaz çekim gücünün ta kendisidir tahakkümler.

Bile bile ladeslerin, her sefer bu defasında son diye hayata dahil ettirilen zincirleme olumsuzlukların, dimyata pirince giderken evdeki bulguru da heder etmesinin karşılığı olandır, dilimize, meramımıza dahil edebilmek için çabalandığımız tahakkümler. Lafazanlık yerinde saymamızı mümkün kılarken başkaca seçeneklerin değerlendirilmemesi için gösterilen çabalanımların toplamıdır çerçeveye dahil olan tahakküm silsilesi. Kolay olmayan bir dönemeç, bir başka karaşınlığı çat kapı önümüze getirirken, tahakkümler dizi dizi dizilirken bir yandan peyderpey mesnetsizliğin vesikaları çekilmektedir. Bunca hoyratlığın, aman vermez yaptım olduculuğun, ben kararımdan dönmem gayrıcılığın baskın, otoriter görüntüsünün sürekliliği v daimliğidir burada kastettiğimiz. Bir günden diğerine uzanan, bir sözden diğerine karışan, bir edimden başka bir edim imal ettiren ama bütün bunları olumsuzluk, kasvet karaşınlık düzeyinden bütünleştiren bir vesika. Baskılarla, zorla dayatılan bir şekilde zeminin müsaitliğini fırsat bilip perdeyi kapsayan tahakkümlerin geneli -haleti ruhiyesi- o vesikalanan, kadraja hapsedilen resimde karşılaşılanlar ile derinleştirilebilir sağlaması yapılabilir. Ne ki bunca görünür olan bir olumsuzluk ediminde dahi anlağın hissiyatını yitirmesi, sineye çeker hale dönüşmesinin, itaatkarlığını muhafaza ediyor olmasının açtığı, takip ettiği yol açılan yara ve berelerin aslında onarılmadığını faşeden bir görüngü hasıl olmaktadır. Bakabilene.

Bir teraneden diğerine zart diye geçip durulan, önü alınamaz bir biçimde vicdanın pespayeleştirilip, içeriğinin boşaltılması sürecinin ta kendisidir dert eylediğimiz, derdimiz. Makus kader diye tanımlandırılanların peyderpey insan elinden çıkma birer yapılandırma bütününden ibaret olduğu bunca meydandayken hala ama v fakatlara sığınılabilmesinin acziyetinedir içlendiğimiz. Altmış yıl evvel ya da doksan beş sene evvel musallat edilen münferit hareketlenmeler olarak tek bir odağa sıkış tıkış ilintilenip, atalarımızın andığınız şekilde kötülükleri yoktur bunun iddiası dahi olsa olsa hüsnü kuruntudur yollu savunuşun hakikatle yüzleşmeyi değil hakikatten uzakta bir süre daha zaman öldürme şansı doğurduğu için, bundan hala beklenti sağlanabildiğinin görünürlüğünedir üzüldüğümüz. Baskı ortamı, suskunlaştırma, hakkını aramak isteyene sürüden ayrılma diye uyarıların eksik edilmediği, eskiden darp, işkence v zulmü reva görenlerin bugün tecritinden, biber gazından, ağır yaftalamalarla propagandalara girişebildiklerini bir kere daha tecrübe etmektir vicdanen yaralandığımız. Ötekisi olarak savlananların yarın birgün atfedilecek, haklarında atılıp tutulacak, köşelere kıstırılacak bir ötekisi bulunamayınca zincirin, yolun en başından tekrardan başlanacağını, tecrübe edilebilirliğinin mümkünatıdır endişe ettiğimiz, kara kara düşündüğümüz.

Tarih tekerrür ettirilirken bin taklayla v bunca dayatımla, dün dündür bugün bugündür denkleminde demokrasinin enikonu tanımsızlaştılmasına dikkat çekmek adınadır bunca dil döküşümüz. İçi boş, algısı ve kapsayışı dar, yarının neler getireceğinden bi'haber, dünün sorumsuzluk örneklerinden dersler çıkartmak yerine yeni otokratik hamlelere girişmek, lafazanlıklarla insanların önüne çıkmak, hesaplaşmak diye bir dönemin bütün yapıp ettiklerini topeykün bir kenara bırakıp bula bula zulümcübaşı iki maskarayla tüm o edimi yerle yeksan etmek, modernleşme tahayyülü içerisinde maskaralığın zerresinden medet ummak abesken, artık olağandışıyken hala beklentileri o cepheden ileri sürmek, kafa bulur gibi biber gazının etkisizliğinden dem vurup hiddeti v şiddeti makul v olağan karşılamak, kısacası sürüsüne bereket sorun sahanlığından sıfır çözümsüzlük disturuyla günün heder ettirilmesidir dikkatlerinize sunmaya çabalandığımız. Üzülmek için bir çok şeyde geç kalınan, en ufak bir mahcubiyeti duyulmadan sergilenmeye devam edilen şey ileri demokrasi değildir bildiğiniz sıradan faşizmin, kapitalist dünya oyuncuları tarafından şekillendirilmiş rollere uygun düşen ahkam kesmektir, doluya boşa piyonluktur. Peyderpey atfedilip fitili habire tutuşturulan, bulunan her fırsatta ötekisinden öç alma hırsının başka vesikalarını, görünürlüğünü arttırmaya yol veren bir süreç, güncelliktir.

Doğrunun eğilip bükülerek, yarım ağız demeçlerle, atfedişlerle, kelamlarla dönüştürülmesinin karşılığında bildiğiniz, basbayağı kördüğümün kendisidir karşımıza dikilmekte olan. Tahakküm biçimlendirilirken, ilave hiç bir yoruma gereksinim duyulmaksızın dünyanın çivisinin çoktandır çıkartıldığının ilanen tebliğidir bu piyonluğun getirdikleri, yüklenip dağ gibi önümüze yığıntıladığı soru ve sorun kümesinin anlamı v karşılığı... İlave bir yoruma gereksinim olmaksızın, dermansızlaştırılan her defasında ölümü gösterip sıtmaya razı getirme konusunda yeni tecrübe v deneyimlerin donatıldığı bir sahanlıktır tahakkümün dünyası. Moralsizleştirilip yarınını düşünmeyen, düşünemeyen, bugünün getirisi, baskısı içerisinde nefes almayı asgarinin altında tutmaktır o dünyanın gailesi... bütün bütün çabası... Bir yanda binbeşyüz tutsağın, hakikatleri duyurabilme çabası adına seçtikleri açlık grevinin handiyse anaakım içerisinde zerrece duyulmaması, önemsenmemesi bir önder için uygulananların  tecrit sistematiğinin eylediklerinin kaldırılmasının hayatı daha kolay yaşanabilir kılmayacak ama en azından ümitvar olmayı sürdürecek bir çabalanım olduğunun pas geçilebiliyor olmasıdır o dünyanın sağladığı... Üzerinden dört aya yakın bir süre geçmiş olmasına karşın hakikat için bir ilerlemenin, bir sorumlunun halen bulunamadığı çadır tiyatrolarından fırsat bulunup da neden v ne için insan kırımına müsammaha gösterilebildiğinin net bir yanıtının verilemediği bir satıhtır tahakküm dünyası...

İçişleri bakanı ünvanına sahip zatı garabetin şakalarına!, sulu sepken tespitlerine mütemadiyen devam edebildiği, sorumluluğunun getirdiklerini değil de sorumsuzluğunu hala pişkince savunabildiği, sergileyebildiği akla gelmez şeyleri olur belleyebildiğini ikrar ettiği sahnelemelerde oyunculuğunu sergilemesine müdanasız devam ettiği -evet burası ilerinin ilerisi bir demokrasi! bir cenahıdır.. ve onun gibileri de zebanileridir bu tahakküm dünyasının... Terörle mücadele yasası, ceza kanunu, illelebet ayrılamayacağımız gibi mıhlanan "301. madde" gibi bağlayıcı, engelleyici, halkına cıs dokunma yanarsın tespitini daha en başından duyuran kanunlar halen yürürlükteyken, 12 Eylülün artıklarından hala kurtulunmadığı bir şekilde zamanımızı şekillendirmeye, düşünen insandan korkulmaya devam edildiğinin tüm geçerli türetmelerine zemin sağlanan, uygulanan, düşünce özgürlüğünün ise keskin kırmızı çizgilerle iyice daraltımının sürdürüldüğü bir deryadır... tahakkümün dünyası... O tahakküm dünyasının tam da tıkandığı, işine gelmediği, hafzalasının almadığı noktada başka bir hayatı şekillendirmek için araftayız... elimizden alınamayacak olan umutlarımızla... düşleyişlerimizle... direnişlerimizle... sizleri de bekliyoruz...    

>>>>>Bildirgeç
Şimdi Değilse Ne Zaman? - Köksal Aydın*

Egemen siyaset aktörlerinin içine girdiği yol toplum için tam bir tehdide dönüşürken durumun kendisi toplumsal muhalefet aktörlerinin görev ve sorumluluklarını da artırıyor.

Savaş tamtamlarını duymayanımız var mı? Ya da siyasal alandaki tahammülsüzlüğün baskıcı, otoriter hatta faşizan bir karakter kazandığını göremeyenimiz? Kanun hükmünde kararname furyasının ardından birbiri ardından geçirilen yasaların neye hizmet ettiğini bilmeyenimiz var mı? Ya yağmur gibi yağan zamlar ve daha vahimi bu zamlar karşısındaki kahrolası sessizliği neye yormalı? Sağlık sistemi soygun sistemine dönüşmüş herkesin canını yakmaya başlamışken bu durgunluk? Yeni rejimle millilikten kurtulan eğitim alanını bekleyen akıbet?

Şüphesiz her şey kötü değil. Umudu büyütmek çok önemli ve umut hala ellerimizde. Daha on gün önce başta Ankara olmak üzere ülkenin dört bir yanı emekçilerin sesleriyle çınladı. Eğitim – Sen’ in başlattığı mücadele KESK tarafından büyütülerek AKP’nin yeni rejimine karşı ilk sınavını verdi. İlk barikatlar aşıldı. İki gün boyunca başka bir havayı soludu Kızılay alanı. Kısacası mütevazi “bir adım” atıldı.

Büyük barajlarımız yok, birikmiş. Sular seller gibi akamıyoruz malum. Ama yüreğimiz var. Mücadele birikimimiz var. Bayrak hala havada ve yeni dinamiklerle buluşmayı bekliyor. Aslında bu eylem ve eylemciler en çok “can suyu” olarak betimlenebilir. Can suyu. Az ama kıymetli. Adı üzerinde can veren.

KESK eylemiyle birlikte toplumsal muhalefetin çıkış zemini oluşmuştur. Bir anlamda iyi bir başlangıç yapılmıştır. Şimdi yapılması gereken ise sendikal açıdan işyerleri, siyasal açıdan toplum tabanına yayılan bir çalışma ile bu süreci paylaşma, çalışanları ve toplumu bu yaşanılanlar üzerinden saflaştırmak olmalıdır. Saflaştırmanın kendisi ise yeni bir örgütlenme ve yeni bir mücadelenin inşası anlamı taşıyacaktır. Bugün yaşanan her birisi son derece önemli gündemler içerisinden öncelikleri zaman ve mekandan ziyade iletişime geçtiğimiz insanlar belirlemelidir. Sonuçta her gündem birbirinden değerlidir. Önemli olan bu gündemler için yapılacak işler, eylemlerdir. Eylem ve etkinlikler ise her insanın kendince tercih yaparak dozunu ve enerjisini kendisinin belirleyeceği çeşitlilikte olmalıdır. Kritik nokta her insanın yapabileceği ve tabiî ki yapamayacağı şeylerin farkında olmak ve yapabileceğini istemek, yapabileceğini yaptırmaktır. Aynı amaç için geniş ve renkli bir mücadele ortamı yaratmaktır.

 Şimdi Değilse Ne Zaman?

• ABD emperyalizminin taşeronluğuna soyunan hükümet yıllar önce Irak’ta tutulduğu sevdaya bir kez daha yakalandı. Üstelik şimdi ustalık döneminde ve bu “görevden” kaçacak mazeretleri de azalmış durumda. Hava giderek ağırlaşıyor ve soluk borularımızı şimdiden oluşturmalıyız. Savaşa karşı mücadele emperyalizme karşı mücadeledir ve iyi anlatıldığında % 99’ ı direkt veya dolaylı etkileyeceğimiz, yanımıza çekebileceğimiz bir gündemdir.

• AKP baskıcı ve otoriterdir. Ülkeyi adım adım faşizme sürüklemektedir. Kürt sorununun çözümü de başka bir iklimi beklemeye koyulmuştur. Demokrasi beklentisi artık liberallerin dahi umut kestiği bir aşamadadır ve buradan gerçek anlamda bir anayasa çıkamayacağı anlaşılmıştır. Belki de en önemlisi bu süreçte toplumun sessiz kalması, sindirilmiş olmasıdır. Bu durum AKP’yi cesaretlendirmekte, sinmiş topluma kolayca şekil verilmektedir.

• Zamlardan ziyade zamlara karşı verilemeyen tepkiler ürkütücüdür. Toplum çaresizliğe sürüklenmektedir ve bu durum faşizme “sosyal” zemin hazırlamaktadır.

• Sağlık alanında tam bir soygun sistemi kurulmuş buna karşı verilen mücadelede ise onca birikime rağmen bir durgunluk yaşanmaktadır. Sorunun yakıcılığı ve mücadele birikimi bu alanda yeni bir hareketin olanaklarını da zeminini de hazırlamaktadır.

• Eğitim alanı gericiliğin ve piyasacılığın boy hedefi haline gelmiştir. “Maneviyatçı gençlik” beklentisi eğitimin milli özelliğinden ziyade İslami özelliğini öne çıkarmakta ama her haliyle piyasacılıkta, eğitimin özelleştirilmesi hedefinde AKP ile küresel sermayeyi buluşturmaktadır. Eğitim alanı bir kısmı cemaat vakıfları bir kısmı ise küresel aktörlerce paylaşılmaya hazırlanmaktadır. Sağlık alanında 10 yılda kat edilen özelleştirme, piyasalaştırma uygulamaları şayet kendi haline bırakılırsa eğitim alanında çok kısa sürede geçilecektir. Bu noktada iyi bir başlangıç yapan eğitim emekçileri şimdi orta ve uzun erimli bir mücadele programı oluşturmak, tuttukları haklı ve meşru zemini işyerlerindeki emekçileri saflaştırarak güçlendirmek ve siyasal alanla ilişkilendirmek durumundadır. Öğrenci- öğretmen – veli üçlemesinde Eğitim –Sen’de, siyasal özne de, gençlik muhalefeti de kendi özgün yerini alarak mücadeleyi toplumsallaştırmak durumundadır.

• İşçi sendikalarının örgütlenme olanaklarını sınırlayan düzenlemeler ve yeni çıkarılan “Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu” yılların mücadelesini adeta yok saymaktadır. Onlarca kez yaptığımız ve her mahkemeden beratla çıktığımız grev hakkı bu yasada yoktur. Ama hükümetin unuttuğu şey bu hakkın Anayasa 90 ve ilgili uluslar arası sözleşmelerden ve daha önemlisi yıllardır verdiğimiz fiili ve meşru mücadeleden kaynaklandığı gerçeğidir. Gelinen aşamada bu yasayı kadük hale getirmek mümkündür. İlk grev bu yasanın bittiği ve “buyurun yenisini yapalım” diyeceğimiz gün olarak görülmeli ve çalışanlar sinikleşmeden biran önce harekete geçilmelidir.

Yukarıda sıralanan gündemlerin her birisi tek başına grev nedenidir. İşyerlerinden, tabandan örülecek bir çalışma, işyerleri ve sokaklarda kurulacak sandıklarla havayı döndürmek, yeli işçiden, emekçiden estirmek mümkündür. Hükümet yanlısı sahte sendikalar yerine yüzümüzü üyelere, işyerlerine, topluma dönmek, siyaseti siyasetle birlikte toplumsallaştırmak mümkündür. Ülke adım adım savaşa ve faşizme doğru sürüklenirken tek başına sendika yasası ve yüzdelik zamlara göre belirlenecek tutum ve davranışlar anlamsızlaşacaktır. Savaş koşullarında değil zam maaşların dahi alınamayacağı, yaşanacak sefalet ve ölümlerin bizleri sürükleyeceği toplumsal atmosfer zaman geçirilmeden tüm emekçilerle paylaşılmalıdır.

Ebetteki grev dahil hiçbir eylem amaç olamaz. Eylem araçsa sorumuz yine değişmiyor. Şimdi değilse ne zaman?

Ülke her yönüyle kötü bir akıbete doğru sürüklenirken hayata sol pencereden bakanların sürekli sormaları gereken sorudur “şimdi değilse ne zaman?” sorusu. Egemen siyaset aktörlerinin içine girdiği yol toplum için tam bir tehdide dönüşürken durumun kendisi toplumsal muhalefet aktörlerinin görev ve sorumluluklarını da artırıyor. Sınırlı olanaklara rağmen sol siyasetin toplumsal  tabanını genişletmek mümkündür ve dönem sola en çok ihtiyaç duyulan dönemdir. (Bu tespiti elin Amerikalısı dahi yapıyor…). Solun yaşamsal sorunlar üzerine oturan sınıfsal özelliğini belirginleştirerek, geliyorum diyen “büyük tehlikeye” karşı küçük riskler alarak, dahası sorunun kritik ehemmiyeti karşısında “seferberlik” haline geçerek bu ablukayı dağıtmak dışında bir seçeneği olabilir mi?

Can suyunun az ve kıymetli olduğunu biliyoruz. Bir başka bilmemiz gereken de “ can suyu”nun nerede, ne zaman kullanılacağıdır. Şayet bilir ve doğru bir biçimde kullanabilirsek milyonlarca tohumun yeşermesi mümkün olacak yani gerçek baharlara kocaman bir merhaba diyeceğiz.

Şimdi değilse ne zaman?
* Akla düşenler, yola çıkıldıkça derinleşen açmazlar ve sorun yumaklarının bireyi neredeyse dakika sekmeksizin nefessiz bırakışı karşısında hala "akil" olanı aramaya devam ediyoruz. Akil olanın belirli kural ve kıstaslarla belirlenmiş zümreler için özel bir armağan olmadığına inatla inanmak istiyoruz. Derdimiz meramın görünür kılınabilmesi. Bahis açtıklarımız anaakımın yüz göz olmaya tenezzül etmedikleri. Etmekten bir özenle, koşar adım kaçındığı şeyler olmaya devam ediyor günahıyla sevabıyla. Kelam sıklıkla dile getirilenlerin kuru kuruya çalakalem tekrarından ibaret değildir öyle değildir. Köksal Aydın'ın kaleme aldığı ve "Muhalefet" sitesinde yayınlanmış olan Şimdi Değilse Ne Zaman? başlıklı makale tam da denkleştirmek için çabalandığımız resmin detaylarını ihtiva eden bir önemli okuma parçasını oluşturuyor. Köksal Aydın ve Muhalefet.org sitesinin anlayışlarına binaen sayfalarımıza alıntılıyoruz... iyi okumalar

 ...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina  ile devam...İyi Haftalar...

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
DokunanYanar - İmamın Ordusu - Ahmet ŞIK via Scribd
Tutuklu Gazete - Sendika.org
Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmalarıyla İlgili Uluslararası Sözleşme - İnsan Hakları Derneği
'Müge Vicdanımızdır, Tanıyoruz, Tanığıyız!' - Emek Dünyası
Şimdi Değilse Ne Zaman? - Köksal AYDIN - Muhalefet.org
12 Eylül 'den Hesap Sormak - Açık Gazete - Açık Radyo
Yüzleşme Nereye Kadar - Özgür Gündem
Kalkın, İhtilal Oldu! - Ertuğrul MAVİOĞLU - Radikal 2
Darbecinin İnsanlık Suçuyla İmtihanı - Ayça SÖYLEMEZ - Bianet
12 Eylül ve Arta Kalanlar… - Ali BAYRAMOĞLU - Aksiyon
12 Eylül Topu Şimdi Bizde - Oya BAYDAR - T24
12 Eylül Neye Karşı Yapılmıştı? - Yetvart DANZİKYAN - Radikal
MEST Demokrasisi - Selçuk CANDANSAYAR - Birgün
Selahattin DEMİRTAŞ: Fethullah Gülen'i Sorgulayacak Yürekli Bir Savcı Var Mı? - ANF
"Bi' Biber Gazım Var!" - Bianet
Roboski Anneleri:'Anneleri De Öldürsünler' - Haber Diyarbakır
Semra Nine, Gulê Nine ve Berfo Nine - Nuri FIRAT - Özgür Gündem
Polisin Karınca Hassasiyeti… - Özgür AMED - Yeni Özgür Politika
Tanıklar Yedigöl'ü Anlattı - ETHA
Meclis Zabıtlarında Soykırım İzleri - Serdar KAYA - Derin Sular
Meclis Başkanı Çiçek: Ermeniler Yurtlarını Terk Etmeye Zorlandı - Agos
Balıkçı Ailesi Mensupları - Nazım ALPMAN'ın Sorularını Yanıtlıyor - İMC
1915; Kıyımdan Kıyama Yürümek - Evren Barış YAVUZ - Haber Fabrikası
Zarakolu Serbest, Peki Diğerleri? - Bianet
Malûmun Hatırlatılması Kızdırıyor - Uğur Selçuk AKALIN - Evrensel
Çok Harbeden Cengâver, Zamanla Hasmına Benzer - Can DÜNDAR - Milliyet
KCK İddianamesi: İtinayla Suç Bulunur - Sarphan UZUNOĞLU - Jiyan
Sırrı Süreyya ÖNDER: AKP Kürtlerin Özgüvenine Erişemez - ANF
Newroz Tutuklamaları Protesto Edildi - Evrensel
Sokağın Hafızası - Mithat SANCAR - Taraf - DYH
Manşet Şahinlerine Lanet - Ali Duran TOPUZ - Utay
Kazananlar Mutlaka Mücadele Edenlerdir - Aktüel Gündem - Sendika.org
'Nefret Söylemi Çeşitliliği Reddeder' - ETHA
Linç Hazırlıkları - Cüneyt UZUNLAR - Açık Koyu
Açlık Grevleri - Baki GÜL - Yeni Özgür Politika
Cezaevlerinde Tecrit Var! - Yüksel GENÇ - Özgür Gündem
İktidar Her Yerdedir, Direniş De! - Michel FOUCAULT via Eleştirel Medya Günlüğü
Mahpusun Kilidini Açmak - Halil SAVDA - Köxüz
Sınıf Mücadelesi İçin De: Sol Bir Ekoloji! - Koray Doğan URBARLI - Yeşil Gazete
İş Sağlığı Yasasıyla Çocuk İşçi Arzı... - Nihal KEMALOĞLU - Akşam
Kürt Coğrafyası’nda Kapitalizm - Azize ASLAN - Jiyan
Çığlıkta Boğulmak - Bülent USTA - Birgün
Yalan Dünya - Zoban - Trofolo
Grup Yorum Afişi Asan Gençler Tutuklandı - ANF
11 Eylül 1980’i Şarkılardan Okumak - Merve EROL - Birdirbir
12 - Enis RIZA - Birgün
Bakana Göre Şirketler Suçsuz, Kürtler Hırsız - Sendika.org
8 Saat Çalışmak İnsani Bir Gerekliliktir - Özgür MÜFTÜOĞLU - Evrensel
Çalışmak Sağlığa Zararlıdır - Pınar Bihter ÖĞÜNÇ - Radikal
"Nameste" Havva Ana/Meral Okay - Kenan TEKEŞ - Biamag
Bizim Gazete - Aslı ERDOĞAN - Yeni Özgür Politika
hsiau, kiraz çiçekleri, ve yolları kesişen filmler üzerine... - aglea - ztopya
Başkaldıran Toprak 2: Kara Altın - Yiğit ATAK - Jiyan

Saltillo Official via Menton3
Saltillo Artist Page via Facebook
Saltillo - Monocyte Album Review By Jessie WOOD via Slug Magazine
Afrikan Sciences Official
Afrikan Sciences Artist Page via Myspace
Afrikan Sciences - Means And Ways Album Review By Christine KAKAIRE via Resident Advisor
Underhill Official
Underhill Artist Page via Soundcloud
Underhill - Silent Siren Album Informative via Ad Noiseam
Hecq Official
Hecq Official At Twitter
Hecq - Avenger Album Review By George MOURATIDIS via Connexion Bizarre
Coki Official / DMZ
Coki - Don't Get It Twisted Critic By Harry SWORD On LWE
Coki & Mala - Digital Mystikz  Live At Brixton 5th Jan 2008 via Get Darker
Goth-Trad Official
Goth-Trad Artist Page via Soundcloud
Goth-Trad - Babylon Fall EP Critic By Alyce via Earmilk

Deuss Ex Machina genelgeçer disiplinlerden uzakta kalarak, deneysel öğeler ihtiva eden tüm müzik turlerine sonuna kadar kapısı açık bir yapılandırmayı sunmaya gayret eder. Bu bağlamda Ambient’dan - Weird Folk’a uzanan ses seceresinden alıntıları her Pazartesi akşamı 21.00-22.00 saatleri (GMT +2) arasında canli olarak Dinamo FM’den iliştirmeye devam ediyoruz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
DinamoPromosMakina
Her Pazartesi Gecesi 21:00 -22:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>>Info Go-R-Sel
4 faces - key to my calendar "peoples of the world" By Veronika MUKHAMETSHINA
Veronika MUKHAMETSHINA's Flickr Page

>>>>>Poemé
Mırıldandıklarım - Murathan MUNGAN

Kırdın mı incittin mi birilerini
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler?
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim
Dostluklarımı, ilişkilerimi
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış,
Giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Geri verdim mi aldıklarımı:
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları,
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı
Hâlâ sevebiliyor muyum insanları?
Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma
Ovmalı umutları
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan
Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım
Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar
Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar
Gece telefonları, ıssız konuşmalar
Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey
O kadar çok anlattım ki
Kendime kaldım anlatmaktan...
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan
Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
'İçtenliğin' ya da 'dünya görüşünün' kirletmediği
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum
Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları
Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde
Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar
Hâlâ bir umut var mıdır
Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde
Ne çıkmaz sokaktayım ne de mutsuz
Sadece rüzgârlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar
Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken
Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız
Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim
Senin ve benim , yani bizim için...

Kaynakça: Şiir

Comments