Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_281_--_Life In A Glasshouse – Report’09
"Sene Devir Oldu, Baki Kaldı Tınılar"
27 Aralık 2009 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.
>>>>>Musique
>1<-Max Richter-Dinner And The Ship Of Dreams (Mute Song International)
>2<-Arms And Sleepers-Helvetica (Expect Candy)
>3<-OM-Meditation Is The Practice Of Death (Drag City)
>4<-Klimek-For Whom The Bells Toll (Anticipate Recordings)
>5<-Brock Van Wey-White Clouds Drift On And On (echospace [detroit])
>6<-Yagya-Rigning Átta (Sending Orbs)
>7<-Peverelist-Revival (Feat. Pinch) (Punch Drunk)
>8<-King Midas Sound-Meltdown (Hyperdub)
>9<-Tim Hecker-Borderlands (Kranky)
>10<-Koby Israelite-Under The Apricot Tree (Tzadik)
>11<-Koby Israelite-Adon Haselichot (Tzadik)
Download / İndir Compilation’09
Life In A Glasshouse – Report’09 "Sene Devir Oldu, Baki Kaldı Tınılar" (281) – Doğrusunu Bir Türlü Bulamıyoruz. Ne Yaptıklarımızın, Ektikletimizin Ne De Bunların Etkilerinin Farkındayız? Ne De Geleceğimizi Bu Kadar Kör Kuyulara Sabitlediğimizin? On Yılın Çemberi Aşıldı, İkinci On Yıllarda Hepimizi Neler Bekleyecektir? Korku, Şüphe, Endişe, Gariz Kin, Ötekileştirme. Ne Kadar Acıdır Ki Hala Arpa Boyu Yollarla İvme Kazanma Heyecanına Kendimizi Kaptırıyoruz. Oysa Gerçek...
>>>>>Bildirgeç
"Dünyanın kirine pasına bulanmış gözlerle bakınca, bir tünelde kaza geçirmiş trenin yolcularına benziyoruz; kaza yerinden artık tünelin girişindeki ışık görülemiyor, çıkıştaki ışık ise henüz öylesine küçük ki, onu seçebilmek için bakışların sürekli arayışta olması gerekiyor ve hatta, bir girişin ve çıkışın da olduğu kesin değil. Çevremizde, yine de, duyularımızın karmaşasında, ya da aşırı duyarlılığında, ucubelerden başka bir şey görmeyiz ve her birimizin o andaki ruh haline ve aldığı yasaya göre değişen, insanı hayran bırakan ya da yorgun düşüren bir kaleydoskop oyunu seyrederiz. Şimdi ne yapacağım? ya da: Neden yapmalıyım bunu? soruları, böylesi yerlerde sorulacak sorular değildir." Franz Kafka’nın Mavi Oktav Defterleri’nden alıntılan bu kısa yazınsal kesit şimdi tüm tantananın ve gürültünün ve şatafat düzeneğinin kısıtlamayı bir türlü başarmadığı gerçekliğimiz ile baş başa kalıp düşünme zorunluluğumuzu bir kere daha hatırlara düşürüyor. Ne kadar fazla kesin ve keskinlik barındırsa da o kadar hakikatin görünen ama anlaşılmazdan gelinen yüzünü tekrardan keşfetmeye imkan sağlıyor. Bütün geri sayımlar, şatafatlı eğlenceler, lafazanlık çeşmesinden akıp giden büyük büyük öbek öbek vecizler, temenniler bir noktadan sonra önemini yitiriyor. Artık alenen kirliyiz. Kirlenmişiz. Kirimiz dört bir yanımızı kaplamışken, ortalığı kesif kokulara teslim etmişken bir karar anının araf noktasında durarak zihnimizi karmaşıklaştıran, bu girift labirentten çıkartabilecek çözümlemelere ne kadar fazlaca ihtiyaç duyduğumuzu bir kere daha ikrar etmemize vesile teşkil etmektedir. İçinde bata çıka nefes almanın bile zor hale geldiği bu eşik/batalık günümüz dünyasında nerelerde hatalar yapmaya ısrarlı bir tavırla devam ettiğimizi anlaşılır kılacaktır. O hatalardır ki yıllar evvelinden Franz Kafka’nın kaleminden çoğu taslak olarak kalmış böylesi bir metinde bile açık, seçik olarak karşımıza çıkartılır. Vurgulanır, altı çizilir, görmesini bilen için çok şey ifade edecek ipuçları barındırır. Yanlışlıklar bir bir tesis edilirken, hayatımızın gerçeklikleri haline dönüştürülürken aldığımız pasif tutumun, ucu bize dokunmadıktan sonra ötesi tufan olsa ne yazar yanılgısının halihazırda da hüküm sürdüğünün beyanının okunmasını sağlar. Ya kararlarımızı bu arafta gözden geçireceğiz ya da bu girift hallerin alenen ortalıkta görünür olduğu, yaşamı neredeyse topyekün zincirlerle bağladığı bir boyunduruğun, esaretin altında kalmaya, nefes alamamaya devam edeceğiz? Canhıraş geri sayımların ortasında acaba bu durumla ilgili olarak ne kararlar aklımızdan geçmekteydi? Kaçımızın zihninde bu kirlenmişliğimizin farkına varmış olmanın getirdiği endişeler yer edinmekteydi? Üçyüz altmışbeş günlük döngünün tamama erdiği anlarda nicemizin aklından ‘Şimdi ne yapmalıyım? ya da: Neden yapmalıyım bunu?’ soruları geçmekteydi. İş bu girizgahı uzun notun dahilinde göz açıp kapayıncaya kadar geçen ömrümüzün bir senesinin ardından hatırda kalanları paylaşmaya çalışacağız. Yıllar yılı en kötüsünü hangisi diyerek arar duruken bizahati daha kötüsü bu 2009 değilse hangisidir sorusunu tecrübe ettiğimiz bir yılın ardından bıraktığı yaralar ve izlerine, bu sayfanın esas meşgalesi olan müzikal çıkarsamalara kısaca değinmeye gayret edeceğiz.
İdrak ettiğimizin ötesinde ve her seferinde tekrardan belki bir nebze değişiklik olur kıssasına güven duyarak başa sarmamıza karşın ümidin varlığını sonuna kadar tüketmeye, çanına ot tıkamaya ant içtiğimiz, deyim uygunsa linç ettiğimiz yıldı ardımızda bırakıp bir an önce çıkıp gitmek istediğimiz. Sonucu her ne olursa olsun karşılaşmaktan çekinmediğimiz, çekinmeyeceğimiz olguların artık vakti gelmiştir konuşulur kılınacaktır dediğimiz her eşikte karamsarlık bulutunun üzerimizi kapsadığını belirginleştirebiliriz. Lafazanlıklar ile tüketilen bir güncenin dahilinde nasıl olduruluyorsa oluyor birbiri ardına komplo teorilerine nefes verildiğini, insanların birbirlerine olan güvenlerinin artık tahammül edilmez dayatmalarla, korkutmalarla enikonu kırdırılmaya çalışıldığı bir dönemeçten geçişimizin yılıydı 2009. Sağımız solumuz bu vatanın hayrına çalıştıklarını belirtmekten bir an olsun çekinmeyen çetelerin çetelesinin tutulur olduğu dipsiz kuyular ile çehrelenmişti. Aralarında diğerleriyle benzeştiremediğimiz onca insanın nasıl birer birer fikriyattan uzakta tutulduklarının, bu kördüğüm yapının birer öğesi olabildiklerinin düşündürücülüğü bir yana, artık konuşulacak bir şeyler varsa, hükmümüz ve olurumuz altında sadece uygun gördüklerimiz kadarıyla yapılabilecek bir eylemdir kısmının açık bıraktırılması son derece düşündürücü bir dönemin yaşanmasını sağladı. Çetrefilliğin, görünür kılınan hata zincirinde kimlerin aradan, yaşın yanında yanmaya refakat ettiklerini bellediğimiz. Nereye doğru koşar adım gidiliyordu? Gidiyorduk. Karanlıkta kalmış sorunlarımız artık bu uçları çok farklı yerlerde patlak veren çeteleşme düzeneğinin kontrolü altında bir gerçekliğimiz haline mi dönüştürülmekteydi? Birbiri ardına ortaya çıkan evrakı metrukanın dipnotlarında bilmediklerimiz mi yazılıydı? Hakikat o tünelin ucundaki ışık burada mı saklıydı? Umulmayan birleşimlerin varlıklarını ve yanyana gelemeyecek nice konumlandırmanın birbirleriyle kavuşturulurması hafızasızlığımıza giderek yenik düştüğümüz kördüğümlerin çözümlenebilirliğini sağlayacak mıdır? Islak imza ile devam eden ve bir girdap haline dönüşen bu sürecin devamlılığında yargının ihtiyaç duyduğumuz yanıtları açıkça, dolambaçsız olarak hakkaniyetle sunabilecek midir? Karanlığın teslim aldıklarının üzerine ne kadar zihnimizi yorabildiğimizi, kime ne kadar izanla yaklaşabildiğimizi de anlaşılır kılan bır yıl olmuştu 2009. Birbiri içerisinde karmaşık hale gelmiş içinden çıkılmazlığın daha da fazla baskıyı arttırdığı bir dönemeçte, göz göre göre yitirtilenlerin hesapları sorulabilecek miydi? 19 Ocak 2007’den bu yana bu soruya dair bir çözüm ve net anlaşılır bir dilde, bir insanın hangi ulvi amaç doğrultusunda hedef gösterilebilir, canı alınabilir olduğuna yanıt bulunamadı? Memleketini sevebilmek illa ve billa bazı şartları yerine getirenlere mi aittir, yoksa her yaşayanın gönülden bağlanabileceği bir hakikat midir? Kayıplar hanesinde ısrarla aranmaya devam ettiğimiz yanıtlar 2010’da bizi bulacak mıdır? Bu iklimin herkesi kapsadığı mozaik olgusunda artık pekçok noktasında uyumsuzlaştırılıp, ötekileştirilenler için birer itham haline dönüştürüldüğü ahir zamanımızda yaftaların kimleri daha da fazla körleştirdiğinin farkına ulaşılacak mıdır? Kendisinden gayrısını ötekisi olarak adlandırmaya devam edenler için ne kadar fazla çaba gösterilmesi o yüce, o ulvi kabul görü katlarına ulaştırabilirdi o insanı? Vatanı sevmek belirli kaidelere bağımlı kalmadan, şefkatini, yardım elini sonuna kadar uzatmaya devam etmenin neresi kötüydü de sonucunda bir canı neredeyse organize bir şekilde alınmasına, hayatına mal edildi? Yanıtları hala aranmaya devam ediliyor?
2008’de kaleme aldığımız notumuzda değindiğimiz üzere emekten ve emekçiden de korkulmaya devam edildiğinin, ısrarcıl bir biçimde hak aramanın hala belirli normlarda ve sadece belirgin bir şekilde ayrıştırılmış kitlelere tanımlandırılmış durum olduğunu idrak ettiğimiz bir yılı gerimizde bıraktık. Deyim uygunsa 12’ye 5 kala alınan tedbirlerle çok sınırlı sayıda sembolik bir kitlenin Taksim’e çıkabildikleri 1 Mayıs Emeğin bayramında biber gazının sahneyi kapsadığı bir günü yaşamlarımıza dahil ettik. Göz gözü görmediği, her köşe başından insan yığınlarına karşı öldüresiye şiddetin uygun bulunduğu bir delirme halinin tanıklığını, resmi üniformalarla beraber bina edilmesine tanıklık ettik. Emeğin ve emekçinin haklarını nihayetinde bir gün de olsa duyurabileceği, üzerine yüklenmiş olan hayat mücadelesinde ağırlaştırılan yüklere yenik düşmemek konusundaki çabalanımlarına bir ket vurmaktan başkaca bir çıkarsamaya imkan bıraktırmayan giriftlik yeniden reva görüldü. Ekonomik krizin halen belirli oranlarda istikrarını sürdürdüğü bir ortamda hak talep etmek için ve dahası kitlelerin seslerini duyurmasındaki doğal demokratik bir çözümün varlığı var mıdır, yok mudur? Sizlerin takdirlerine bırakıyoruz bu açmaz halinin taşıdığı düşünsel eşiği. Tuzla tersanelerinde can verenlerin, sendikalaşma haklarını talep eden itfaiyecilerin başlarına gelenlerin ve Tekel’in el değiştirmesinin ardından kendilerini apar topar bambaşka şartlarda yaşamaya mecbur bıraktırılmış insanların vatanında nasıl olur da ses yükseltilmez, hak aranmaz? Sessizliğe teslim olup insanları yıldırılmalarına karşı kayıtsızlığımız bizlerin de gün gelir başlarımız sıkıştığında yalnız çevremiz ile başbaşa kalabileceğimizin yanıtını barındırmaktadır. Ne olacaktır nasıl olacaktır bu gidişattan daha fazla kirlenmiş hallerimiz hangi kapıları açacaktır? En önemlisi sıra hangi emekçi grubundadır, hangimiz için tehlike çanları çalacaktır? Öte yandan adına ister demoktratiklşme süreci, ister milli birlik projesi isterseniz de direkt olarak açılım adını verin bu ülkenin hesabı bir türlü tam anlamıyla görülemeyen geçmişindeki karanlıklardan kurtulmasının, nihai ve kesin bir dille birbirlerini anlayan sorunlar üzerinde uzlaşabilen ve kimlikleriyle barışık bir biçimde yaşam süren bir ülke hayalinin temellendirilmeye çalışıldığı üçyüzaltmışbeş günü ardımızda bıraktık. Temellendirilmesi safhası başta olmak üzere hemen ilerleyen günlerde sorunların kördüğüm olması halinden, birilerinin yine karanlık köşelerinde ellerini avuşturdukları provakasyon günlerine, izanın varlığını sağlayabilecek hakkın haklıya alenen teslim edilmesi sürecinden uzaklara yol kat edilmeye, yolların ayrıştırılmaya başlandığı günlere uzanan bir süreç hasıl oldu. Birbirlerimizden pek de farkımız bulunmayan bir halkın yaşlam sürdüğü, daha doğrusu yaşamaya çalıştığı Ermenistan ile imza altına alınan sözleşme ve devamında sürdürülmeye çabalanan açılımın gelip tıkandığı noktalar hepimiz için düşündürücü olmalıdır. Sorunlar biz yaşayan halklar tarafından seslendirilmedikçe, soruna taraf olanların değil üçüncü ülkelerin kendilerine pay çıkartmalarına sahne oldukça ilerleyebileceğimiz seviye maalesef 2010 yılında da pek iç açıcı bir yol haritası çıkartmamaktadır. Kürt açılımında da uzunca süredir değinmeye çabalandığımız nihai barışın tahsis edilebilirliğine dair hamlelerin gerçekleştirilmesinin önüne her yeni günde bir başka açmaz ortaya çıkartılması, demokratik zeminden işin fanatizm ve taraftarlık boyutunda kindarlıklarla beslenen faşist zümrelere görünürlük fırsatı tanınan bir duruma el verilmesinin daraltımında daha fazla sağduyuya ihtiyacımız olduğu açık. Geçen hafta paylaşmış olduğumuz notta da değindiğimiz üzere; Konuşmaktan çekinip, siyasi zeminden insanları uzaklaştırdıkça, ayrışımları derinleştirebilmek için elimize geçen her fırsat dizininde ötekisine uygun yaftalarımızı, yargılarımızı ve son tahlilde şiddeti yüceltme kültürüne destek çıkacak açıklamalar, uygulamalar karşısında sesimizi yükseltemediğimiz müddetçe Alevi, Ermeni, Kürt vd. gibi bu toprakları paylaştığımız, içiçe yaşadığımız insanlar ile sorunlarımızı aşmak bir ütopya olarak diri tutulmaya devam edecektir. Dökülen her damla kandan sağlanmış/acak rantın hesabının peşinde koşaduranların, kırgınlıkların istikrarının sağlanması için dört dönenlerin, ötekisi ötekisi diyebilmek için kenarda bekleyenlerin, ellerini ovuşturanların birini ötekisine kırdırmaktan uzakta artık barış tanımının yaşanılırlığını sağlayabileceğimiz bir çizgiyi türetebilmemiz gereklidir. Eğrelti hallere dönüştürülmüş, yolundan alıkonulmuş tüm çizgilerin birer birer yazgılarımız haline dönüştürülmemesi için şimdi harekete geçip iyice yok olmadan, iyice sağırlaşmadan tedbirlerimizi almaya başlayacak mıyız? Bir ortak noktayı bu seferinde, birbirlerinden ayrı görünen konuların tümünde sağlayabilecek miyiz?
Bu kısa başlıklar tek başlarına bile halihazırdaki kirlenmişliğimizin boyutunu daha anlaşılır kılacak yetkinliktedir. Aralarına kimbilir daha ne eklemeler yapılabilir. Pek çoğu için Deuss Ex Machina sayfalarında daha geniş biçimde irdeleme şansını denedik. Kah kırık dökük cümlelerle, kah gerçekten inandığımız doğrulara sırtımızı vererek. Notlarımızın büyük çoğunluğunda da eksiklerimizin farkına vararak, sözümüzü tamamlayıcı düşünsel makaleleri sizlerle paylaşmaya çalıştık. Sesin ve sözün dört duvar arasına sıkıştırılıp kalmış en nihayetinde köşeye kıstırılmışlık hallerimizden, dünyanın kaynaklarını tükete tükete en sonunda alarm zillerinin yüksek perdeden çalmasını sağlayan küresel iklim değişikliğine, sonu getirilemeyen, sulha getirilmemiş anlaşmazlıklarının çoğunluğuna Gazze’ye, Ramallah’a, Bağdat’a, Tahran’a, Beyrut’a, Kabil'e Darfur’a ve dünyanın nice köşesinde yapılanlara karşı sözcükler bu tabloya eklenebilir. Mümkün mertebe izan ve anlayışın önemini her fırsatta paylaşmaya gayret ettiğimiz güncelliğin satırbaşları arasında seyyahlığımıza 2010 yılında da mümkün mertebe devam edeceğiz. Müziğin salt bir hayata fon oluşturmasından daha fazla içerik sağlayan, düşüncelere sevk ettiren, sorulara ve açmazlara yanıtlarımızı bulabilmemize vesile teşkil eden bir olgu olduğundan hareketle Deuss Ex Machina’nın devamlılığını sağlamaya devam edeceğiz. 2009’un müzikal izleğinde de bu minvalde sözleri olan, üretmiş oldukları kayıtlarıyla birşeylere dikkat çekebilmeyi başarmış, bağsız, bağımsız ve bağlantısız müziklerden oluşan 45’lik bir listeyi sizlerin beğenilerine takdim ediyoruz. Üzerine çok fazla fikir türetilebilecek, yol göstericilikleriyle zihinlerde yeni imgeler canlandırmayı başaracak, söze söz katan özgünlükteki kayıtlardan bir kurguyu sunuyoruz. İliştirilen notlarla beraberce, dinlemek için bir öneri bütünü. Çünkü bu satırlar aracılığıyla ne kadar yazılırsa yazılsın, ne kadar detaya kavuşturulursa kavuşturulsun müzik en doğru mesajı dinleyiciye ulaştığında, karşılığını bulan bir önermedir. Çünkü müzik, yaşamın daraltılmış sahalarından çok daha geniş bir perspektifi yakalayabilmemizi kolaylaştırabilecek kadar içselleştirebileceğiniz tınılar bütününden menkuldür. Deuss Ex Machina'nın çatısını oluşturan, kaynakça olark faydalandığımız, sizlerle paylaşmaya çabaladığımız müziklerin kulağımızı birazcık da olsa daha farklı olana açabilmesi temennisini tekrar ederek. İyi Dinlenceler...01 – Koby Israelite – Is He Listening? (Tzadik)
Sorunların giderek gemiyi azıya aldığı, sesin ve sözün yerini şiddetin, kakafoninin hissedilir bir biçimde arttırıldığı 2009 senesi söz konusu olduğunda bu hallere karşıt duruşu, dirliği ve esamesi okunması lazım gelen tüm sözlerin, müzikal yansıların bir potada bütünleştirebildiği nadide bir kayıttır Is He Listening? Koby Israelite, müzikal disiplinleri teker teker dolaşarak özümsediklerini, Tzadik’den devraldığı karakteristik müzikal ses kılavuzuna dahil ettiği yeni öğeler ile gelişmiş bir seyyahlığın devamlılığını sağlar. Uzun süreli müzikal emektarlığının olgunluk kayıtlarından birisi olur Is He Listening? İçeriğin özünü oluşturan Caz müziğinin Klezmer, Balkan Müzikleri ile başlayan ses serüveni Deneysel üst başlıklı Metal müzik sınırlarına yakınlaştırıldığı alışılmadık derecede, birkaç dinlenceliğin ardından bağımlısı olunacak bir özgünlük ihtiva eder. Söze anlam katacak, şu içinde bulunduğumuz kirlenmişlik halinden arınabilmek için Adon Haselichot’a kulak kabartmanız bile çok fazla şeyi anlamlandıracaktır. Yapısıyla, aracılık yaptığı müzikal felsefesiyle kesinlikle yılın albümü.02 - Tim Hecker – An Imaginary Country (Kranky)
Saydamlaştırılan ses sistematiği içerisinde giderek yıpratıcı bir dünya imgeleminin gerçekliğine inat kimi zaman hayallerle belirginleştirilen, kimi zaman da olması gerekenin altını işlevsellikle donatan önermeler ile ortaya çıkartılan şimdilerde bize uzak gelen ütopyaların seslendirildiği, canlandırıldığı dört başı mahmur bir kayıt olur An Imaginary Country. Dinlemesinin son derece zor olarak sınıflandırıldığı, özen ve itimam istediği konusunda ön yargılara teslim edilmiş deneysel müzikte yayınladığı her albümle beraber olabildiğince genişleyen bir kitlenin kulaklarına ulaşmayı başaran önermelerin sahibi olan Tim Hecker’in çizgi dışılığını yansıtmayı kolaylayan bir dinlencelik ortaya çıkartılır An Imaginary Country albümünde. Elektronik seslerin yankılarında o aranılan huzurun, adı anılsa da kendisine hasret kaldığımız barışın ve en önemlisi olarak teferruatlardan arındırılmış bir biçimde hayat mücadelesine dair çıkarsamalara ev sahipliği An Imaginary Country’yi yılın en özgün kayıtları arasında anabilmemize vesile teşkil etmekte. Bütüncül yapılandırmalarıyla beraber saf müzik kulaklara ulaşmaya devam ettiği müddetçe de Tim Hecker ile yolumuzun kesişeceği ise bir başka önemli detay.03 – King Midas Sound – Waiting For You (Hyperdub)
Çoklu katmanlarda birbirlerinden farklı pekçok sesin birleştirildiği ve ortaya tanımı uğraş gerektiren öznel müzikal kayıtların altında imzası bulunan, on parmağında on marifet prodüktörlerden Kevin Martin’in temllendirdiği King Midas Sound’u yılın son döneminde yayınlanmış önemli kayıtlardan birisi olan Waiting For You albümüyle beraber Deuss Ex Machina’nın yılın önemli kayıtları arasına dahil olmayı başardı. Lee Scratch Perry, Gregory Isaacs, Horace Andy gibi mihenk taşı isimlere atfedilmiş, reggae, dub ve dubstep bileşiminde yeni bir soluğun deneyimlendiği özgün bir yapı Waiting For You albümünde kulaklarımıza ulaştırılır. Anlatıcı olarak kayda dahil olmuş şair Roger Robinson ve Dokkebi Q kollektifinden Kiki Hitomi’nin vokalleriyle iletilmesi arzu edilmiş güncel ilşikilere dair yanıtlar arayan, sorgulara girişen ve en önemlisi meramını sonuna kadar anlatma yolunu açık ve seçik olarak işleyen kurgulamalar kaydın müzikal damıtındaki yetkinliğin yanısıra söyleyecek söz bolluğu açısından da üst bir seviyeyi yaklamasını sağlar. Sadece İngiltere çıkışlı müzikal bir özet değil aynı zamanda geleceğe dair önermeler ve sunular getiren bir ahir zaman ağıdı olur Waiting For You.04 – Peverelist – Jarvik Mindstate (Punch Drunk)
Dubstep 2009 yılı içerisinde elektronik müziğin alternatif kanallarında damıtılan seslerin başatlığına ev sahipliği yapan bir disiplin olmayı sürdürdü. Muhteviyatına eklentilenmiş olan değişken seslerle beraber alabildiğince genişletilen bir kapsayış dubstep müziğinin geleceği konusunda soru işaretlerini ortadan kaldırır nitelikle, yetkin, ilerici önermelere çatı işlevselliği sürdürmesini sağladı. Bristol’lü Tom Ford aka Peverelist’in jungle günlerindeki seçicilikten (selector) gelişiminin her evresinde yeni bir ses erimi ile şenlendirildiği müzik evi Rooted Records ve devamlılığındaki Punch Drunk Records ile birleştirildiğinde ortaya çıkarttığı müzikal yapının ustalıkla tertip edilmiş özetini irdeleyebileceğiniz Jarvik Mindstate yılın öncül albümlerinden birisi olmayı başarır. Dans ettirir kurgular dahilinde bu kadar detaylar üzerinde kafa yorulmuş kurguların, bizahati elektronik müziği bir tüketim klişesi haline dönüştüren kimilerine yanıt verircesine yapılan alternatif türetimlerle beraber Jarvik Mindstate ve Peverelist 2009’un müzikal yansısında risk alma konusunda tereddüt taşımayan deneysellikler ile sağlanabileceği gerçeğini hatırlara düşürür.05 – Yagya – Rigning (Sending Orbs)
Elektronik müzikte Aðalsteinn Guðmundsson aka Yagya!’nın ürettiği yapılandırmalar alabildiğince gerçekçiliği eşeleyip, kulaklarda farklı tatlar bırakan bir dinlenceliği ihtiva etmektedir. Kurguda kendine yer bulan her bir ayrıntı, müziğinin tamamlayıcısı haline dönüşür çalışmalarında. 90'ların başında Moritz Von Oswald ve Mark Ernestus'un temellerini attıkları, minimalist anlayışın techno'da kendine yer bulan sert ritmleri mercek altına aldıkları Basic Channel güzellemelerinin takipçisi olan Dub Techno'nun müstehzi yaklaşımlarla teknik olarak aynılaştırılmasına karşıt bir duruş sanatçıyı müzikal anlamda belirli bir hatta ilintileyebilmemizi kolaylaştırır. Kurgu devinimi içerisinde yeni çıkışlara meyil ettirilir iken Aðalsteinn Guðmundsson, doğal seslerden faydalanarak ya da bir başlık altında toparladığı karakteristik hikayelendirmelere dayandırarak, Dub Techno'yu modernize etmeye 2009’un Ocak ayında Sending Orbs etiketinden yayınlanan Rigning albümünde de sürdürür. Neredeyse kusursuz bir mükkemelliğin hakim olduğu Rigning ihtiyaç duyulduğunda hem enerjiyi hem de melankoliyi aynı anda duyumsayabileceğiniz bir bileşenler toplamı olarak Deuss Ex Machina’nın 2009 yılından yadigar başucu 5’lisini tamamlar.
Deuss Ex Machina programında kayıtlarını paylaşmaya çalıştığımız ilk 10’u tamamlayan diğer çalışmalara dair yazılarımızdan kısa kısa alıntılarımız. (* Sputnik Music incelemesi)
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>Info Go-R-Sel Sevan Highway In Armenia – Tommy & Georgie
Deuss_Ex_Machina_281_--_Life In A Glasshouse – Report’09
"Sene Devir Oldu, Baki Kaldı Tınılar"
27 Aralık 2009 Pazartesi gecesi "canlı" yayınlanmış programın parça dizinidir.
>>>>>Musique
>1<-Max Richter-Dinner And The Ship Of Dreams (Mute Song International)
>2<-Arms And Sleepers-Helvetica (Expect Candy)
>3<-OM-Meditation Is The Practice Of Death (Drag City)
>4<-Klimek-For Whom The Bells Toll (Anticipate Recordings)
>5<-Brock Van Wey-White Clouds Drift On And On (echospace [detroit])
>6<-Yagya-Rigning Átta (Sending Orbs)
>7<-Peverelist-Revival (Feat. Pinch) (Punch Drunk)
>8<-King Midas Sound-Meltdown (Hyperdub)
>9<-Tim Hecker-Borderlands (Kranky)
>10<-Koby Israelite-Under The Apricot Tree (Tzadik)
>11<-Koby Israelite-Adon Haselichot (Tzadik)
Download / İndir Compilation’09
Life In A Glasshouse – Report’09 "Sene Devir Oldu, Baki Kaldı Tınılar" (281) – Doğrusunu Bir Türlü Bulamıyoruz. Ne Yaptıklarımızın, Ektikletimizin Ne De Bunların Etkilerinin Farkındayız? Ne De Geleceğimizi Bu Kadar Kör Kuyulara Sabitlediğimizin? On Yılın Çemberi Aşıldı, İkinci On Yıllarda Hepimizi Neler Bekleyecektir? Korku, Şüphe, Endişe, Gariz Kin, Ötekileştirme. Ne Kadar Acıdır Ki Hala Arpa Boyu Yollarla İvme Kazanma Heyecanına Kendimizi Kaptırıyoruz. Oysa Gerçek...
>>>>>Bildirgeç
"Dünyanın kirine pasına bulanmış gözlerle bakınca, bir tünelde kaza geçirmiş trenin yolcularına benziyoruz; kaza yerinden artık tünelin girişindeki ışık görülemiyor, çıkıştaki ışık ise henüz öylesine küçük ki, onu seçebilmek için bakışların sürekli arayışta olması gerekiyor ve hatta, bir girişin ve çıkışın da olduğu kesin değil. Çevremizde, yine de, duyularımızın karmaşasında, ya da aşırı duyarlılığında, ucubelerden başka bir şey görmeyiz ve her birimizin o andaki ruh haline ve aldığı yasaya göre değişen, insanı hayran bırakan ya da yorgun düşüren bir kaleydoskop oyunu seyrederiz. Şimdi ne yapacağım? ya da: Neden yapmalıyım bunu? soruları, böylesi yerlerde sorulacak sorular değildir." Franz Kafka’nın Mavi Oktav Defterleri’nden alıntılan bu kısa yazınsal kesit şimdi tüm tantananın ve gürültünün ve şatafat düzeneğinin kısıtlamayı bir türlü başarmadığı gerçekliğimiz ile baş başa kalıp düşünme zorunluluğumuzu bir kere daha hatırlara düşürüyor. Ne kadar fazla kesin ve keskinlik barındırsa da o kadar hakikatin görünen ama anlaşılmazdan gelinen yüzünü tekrardan keşfetmeye imkan sağlıyor. Bütün geri sayımlar, şatafatlı eğlenceler, lafazanlık çeşmesinden akıp giden büyük büyük öbek öbek vecizler, temenniler bir noktadan sonra önemini yitiriyor. Artık alenen kirliyiz. Kirlenmişiz. Kirimiz dört bir yanımızı kaplamışken, ortalığı kesif kokulara teslim etmişken bir karar anının araf noktasında durarak zihnimizi karmaşıklaştıran, bu girift labirentten çıkartabilecek çözümlemelere ne kadar fazlaca ihtiyaç duyduğumuzu bir kere daha ikrar etmemize vesile teşkil etmektedir. İçinde bata çıka nefes almanın bile zor hale geldiği bu eşik/batalık günümüz dünyasında nerelerde hatalar yapmaya ısrarlı bir tavırla devam ettiğimizi anlaşılır kılacaktır. O hatalardır ki yıllar evvelinden Franz Kafka’nın kaleminden çoğu taslak olarak kalmış böylesi bir metinde bile açık, seçik olarak karşımıza çıkartılır. Vurgulanır, altı çizilir, görmesini bilen için çok şey ifade edecek ipuçları barındırır. Yanlışlıklar bir bir tesis edilirken, hayatımızın gerçeklikleri haline dönüştürülürken aldığımız pasif tutumun, ucu bize dokunmadıktan sonra ötesi tufan olsa ne yazar yanılgısının halihazırda da hüküm sürdüğünün beyanının okunmasını sağlar. Ya kararlarımızı bu arafta gözden geçireceğiz ya da bu girift hallerin alenen ortalıkta görünür olduğu, yaşamı neredeyse topyekün zincirlerle bağladığı bir boyunduruğun, esaretin altında kalmaya, nefes alamamaya devam edeceğiz? Canhıraş geri sayımların ortasında acaba bu durumla ilgili olarak ne kararlar aklımızdan geçmekteydi? Kaçımızın zihninde bu kirlenmişliğimizin farkına varmış olmanın getirdiği endişeler yer edinmekteydi? Üçyüz altmışbeş günlük döngünün tamama erdiği anlarda nicemizin aklından ‘Şimdi ne yapmalıyım? ya da: Neden yapmalıyım bunu?’ soruları geçmekteydi. İş bu girizgahı uzun notun dahilinde göz açıp kapayıncaya kadar geçen ömrümüzün bir senesinin ardından hatırda kalanları paylaşmaya çalışacağız. Yıllar yılı en kötüsünü hangisi diyerek arar duruken bizahati daha kötüsü bu 2009 değilse hangisidir sorusunu tecrübe ettiğimiz bir yılın ardından bıraktığı yaralar ve izlerine, bu sayfanın esas meşgalesi olan müzikal çıkarsamalara kısaca değinmeye gayret edeceğiz.
İdrak ettiğimizin ötesinde ve her seferinde tekrardan belki bir nebze değişiklik olur kıssasına güven duyarak başa sarmamıza karşın ümidin varlığını sonuna kadar tüketmeye, çanına ot tıkamaya ant içtiğimiz, deyim uygunsa linç ettiğimiz yıldı ardımızda bırakıp bir an önce çıkıp gitmek istediğimiz. Sonucu her ne olursa olsun karşılaşmaktan çekinmediğimiz, çekinmeyeceğimiz olguların artık vakti gelmiştir konuşulur kılınacaktır dediğimiz her eşikte karamsarlık bulutunun üzerimizi kapsadığını belirginleştirebiliriz. Lafazanlıklar ile tüketilen bir güncenin dahilinde nasıl olduruluyorsa oluyor birbiri ardına komplo teorilerine nefes verildiğini, insanların birbirlerine olan güvenlerinin artık tahammül edilmez dayatmalarla, korkutmalarla enikonu kırdırılmaya çalışıldığı bir dönemeçten geçişimizin yılıydı 2009. Sağımız solumuz bu vatanın hayrına çalıştıklarını belirtmekten bir an olsun çekinmeyen çetelerin çetelesinin tutulur olduğu dipsiz kuyular ile çehrelenmişti. Aralarında diğerleriyle benzeştiremediğimiz onca insanın nasıl birer birer fikriyattan uzakta tutulduklarının, bu kördüğüm yapının birer öğesi olabildiklerinin düşündürücülüğü bir yana, artık konuşulacak bir şeyler varsa, hükmümüz ve olurumuz altında sadece uygun gördüklerimiz kadarıyla yapılabilecek bir eylemdir kısmının açık bıraktırılması son derece düşündürücü bir dönemin yaşanmasını sağladı. Çetrefilliğin, görünür kılınan hata zincirinde kimlerin aradan, yaşın yanında yanmaya refakat ettiklerini bellediğimiz. Nereye doğru koşar adım gidiliyordu? Gidiyorduk. Karanlıkta kalmış sorunlarımız artık bu uçları çok farklı yerlerde patlak veren çeteleşme düzeneğinin kontrolü altında bir gerçekliğimiz haline mi dönüştürülmekteydi? Birbiri ardına ortaya çıkan evrakı metrukanın dipnotlarında bilmediklerimiz mi yazılıydı? Hakikat o tünelin ucundaki ışık burada mı saklıydı? Umulmayan birleşimlerin varlıklarını ve yanyana gelemeyecek nice konumlandırmanın birbirleriyle kavuşturulurması hafızasızlığımıza giderek yenik düştüğümüz kördüğümlerin çözümlenebilirliğini sağlayacak mıdır? Islak imza ile devam eden ve bir girdap haline dönüşen bu sürecin devamlılığında yargının ihtiyaç duyduğumuz yanıtları açıkça, dolambaçsız olarak hakkaniyetle sunabilecek midir? Karanlığın teslim aldıklarının üzerine ne kadar zihnimizi yorabildiğimizi, kime ne kadar izanla yaklaşabildiğimizi de anlaşılır kılan bır yıl olmuştu 2009. Birbiri içerisinde karmaşık hale gelmiş içinden çıkılmazlığın daha da fazla baskıyı arttırdığı bir dönemeçte, göz göre göre yitirtilenlerin hesapları sorulabilecek miydi? 19 Ocak 2007’den bu yana bu soruya dair bir çözüm ve net anlaşılır bir dilde, bir insanın hangi ulvi amaç doğrultusunda hedef gösterilebilir, canı alınabilir olduğuna yanıt bulunamadı? Memleketini sevebilmek illa ve billa bazı şartları yerine getirenlere mi aittir, yoksa her yaşayanın gönülden bağlanabileceği bir hakikat midir? Kayıplar hanesinde ısrarla aranmaya devam ettiğimiz yanıtlar 2010’da bizi bulacak mıdır? Bu iklimin herkesi kapsadığı mozaik olgusunda artık pekçok noktasında uyumsuzlaştırılıp, ötekileştirilenler için birer itham haline dönüştürüldüğü ahir zamanımızda yaftaların kimleri daha da fazla körleştirdiğinin farkına ulaşılacak mıdır? Kendisinden gayrısını ötekisi olarak adlandırmaya devam edenler için ne kadar fazla çaba gösterilmesi o yüce, o ulvi kabul görü katlarına ulaştırabilirdi o insanı? Vatanı sevmek belirli kaidelere bağımlı kalmadan, şefkatini, yardım elini sonuna kadar uzatmaya devam etmenin neresi kötüydü de sonucunda bir canı neredeyse organize bir şekilde alınmasına, hayatına mal edildi? Yanıtları hala aranmaya devam ediliyor?
2008’de kaleme aldığımız notumuzda değindiğimiz üzere emekten ve emekçiden de korkulmaya devam edildiğinin, ısrarcıl bir biçimde hak aramanın hala belirli normlarda ve sadece belirgin bir şekilde ayrıştırılmış kitlelere tanımlandırılmış durum olduğunu idrak ettiğimiz bir yılı gerimizde bıraktık. Deyim uygunsa 12’ye 5 kala alınan tedbirlerle çok sınırlı sayıda sembolik bir kitlenin Taksim’e çıkabildikleri 1 Mayıs Emeğin bayramında biber gazının sahneyi kapsadığı bir günü yaşamlarımıza dahil ettik. Göz gözü görmediği, her köşe başından insan yığınlarına karşı öldüresiye şiddetin uygun bulunduğu bir delirme halinin tanıklığını, resmi üniformalarla beraber bina edilmesine tanıklık ettik. Emeğin ve emekçinin haklarını nihayetinde bir gün de olsa duyurabileceği, üzerine yüklenmiş olan hayat mücadelesinde ağırlaştırılan yüklere yenik düşmemek konusundaki çabalanımlarına bir ket vurmaktan başkaca bir çıkarsamaya imkan bıraktırmayan giriftlik yeniden reva görüldü. Ekonomik krizin halen belirli oranlarda istikrarını sürdürdüğü bir ortamda hak talep etmek için ve dahası kitlelerin seslerini duyurmasındaki doğal demokratik bir çözümün varlığı var mıdır, yok mudur? Sizlerin takdirlerine bırakıyoruz bu açmaz halinin taşıdığı düşünsel eşiği. Tuzla tersanelerinde can verenlerin, sendikalaşma haklarını talep eden itfaiyecilerin başlarına gelenlerin ve Tekel’in el değiştirmesinin ardından kendilerini apar topar bambaşka şartlarda yaşamaya mecbur bıraktırılmış insanların vatanında nasıl olur da ses yükseltilmez, hak aranmaz? Sessizliğe teslim olup insanları yıldırılmalarına karşı kayıtsızlığımız bizlerin de gün gelir başlarımız sıkıştığında yalnız çevremiz ile başbaşa kalabileceğimizin yanıtını barındırmaktadır. Ne olacaktır nasıl olacaktır bu gidişattan daha fazla kirlenmiş hallerimiz hangi kapıları açacaktır? En önemlisi sıra hangi emekçi grubundadır, hangimiz için tehlike çanları çalacaktır? Öte yandan adına ister demoktratiklşme süreci, ister milli birlik projesi isterseniz de direkt olarak açılım adını verin bu ülkenin hesabı bir türlü tam anlamıyla görülemeyen geçmişindeki karanlıklardan kurtulmasının, nihai ve kesin bir dille birbirlerini anlayan sorunlar üzerinde uzlaşabilen ve kimlikleriyle barışık bir biçimde yaşam süren bir ülke hayalinin temellendirilmeye çalışıldığı üçyüzaltmışbeş günü ardımızda bıraktık. Temellendirilmesi safhası başta olmak üzere hemen ilerleyen günlerde sorunların kördüğüm olması halinden, birilerinin yine karanlık köşelerinde ellerini avuşturdukları provakasyon günlerine, izanın varlığını sağlayabilecek hakkın haklıya alenen teslim edilmesi sürecinden uzaklara yol kat edilmeye, yolların ayrıştırılmaya başlandığı günlere uzanan bir süreç hasıl oldu. Birbirlerimizden pek de farkımız bulunmayan bir halkın yaşlam sürdüğü, daha doğrusu yaşamaya çalıştığı Ermenistan ile imza altına alınan sözleşme ve devamında sürdürülmeye çabalanan açılımın gelip tıkandığı noktalar hepimiz için düşündürücü olmalıdır. Sorunlar biz yaşayan halklar tarafından seslendirilmedikçe, soruna taraf olanların değil üçüncü ülkelerin kendilerine pay çıkartmalarına sahne oldukça ilerleyebileceğimiz seviye maalesef 2010 yılında da pek iç açıcı bir yol haritası çıkartmamaktadır. Kürt açılımında da uzunca süredir değinmeye çabalandığımız nihai barışın tahsis edilebilirliğine dair hamlelerin gerçekleştirilmesinin önüne her yeni günde bir başka açmaz ortaya çıkartılması, demokratik zeminden işin fanatizm ve taraftarlık boyutunda kindarlıklarla beslenen faşist zümrelere görünürlük fırsatı tanınan bir duruma el verilmesinin daraltımında daha fazla sağduyuya ihtiyacımız olduğu açık. Geçen hafta paylaşmış olduğumuz notta da değindiğimiz üzere; Konuşmaktan çekinip, siyasi zeminden insanları uzaklaştırdıkça, ayrışımları derinleştirebilmek için elimize geçen her fırsat dizininde ötekisine uygun yaftalarımızı, yargılarımızı ve son tahlilde şiddeti yüceltme kültürüne destek çıkacak açıklamalar, uygulamalar karşısında sesimizi yükseltemediğimiz müddetçe Alevi, Ermeni, Kürt vd. gibi bu toprakları paylaştığımız, içiçe yaşadığımız insanlar ile sorunlarımızı aşmak bir ütopya olarak diri tutulmaya devam edecektir. Dökülen her damla kandan sağlanmış/acak rantın hesabının peşinde koşaduranların, kırgınlıkların istikrarının sağlanması için dört dönenlerin, ötekisi ötekisi diyebilmek için kenarda bekleyenlerin, ellerini ovuşturanların birini ötekisine kırdırmaktan uzakta artık barış tanımının yaşanılırlığını sağlayabileceğimiz bir çizgiyi türetebilmemiz gereklidir. Eğrelti hallere dönüştürülmüş, yolundan alıkonulmuş tüm çizgilerin birer birer yazgılarımız haline dönüştürülmemesi için şimdi harekete geçip iyice yok olmadan, iyice sağırlaşmadan tedbirlerimizi almaya başlayacak mıyız? Bir ortak noktayı bu seferinde, birbirlerinden ayrı görünen konuların tümünde sağlayabilecek miyiz?
Bu kısa başlıklar tek başlarına bile halihazırdaki kirlenmişliğimizin boyutunu daha anlaşılır kılacak yetkinliktedir. Aralarına kimbilir daha ne eklemeler yapılabilir. Pek çoğu için Deuss Ex Machina sayfalarında daha geniş biçimde irdeleme şansını denedik. Kah kırık dökük cümlelerle, kah gerçekten inandığımız doğrulara sırtımızı vererek. Notlarımızın büyük çoğunluğunda da eksiklerimizin farkına vararak, sözümüzü tamamlayıcı düşünsel makaleleri sizlerle paylaşmaya çalıştık. Sesin ve sözün dört duvar arasına sıkıştırılıp kalmış en nihayetinde köşeye kıstırılmışlık hallerimizden, dünyanın kaynaklarını tükete tükete en sonunda alarm zillerinin yüksek perdeden çalmasını sağlayan küresel iklim değişikliğine, sonu getirilemeyen, sulha getirilmemiş anlaşmazlıklarının çoğunluğuna Gazze’ye, Ramallah’a, Bağdat’a, Tahran’a, Beyrut’a, Kabil'e Darfur’a ve dünyanın nice köşesinde yapılanlara karşı sözcükler bu tabloya eklenebilir. Mümkün mertebe izan ve anlayışın önemini her fırsatta paylaşmaya gayret ettiğimiz güncelliğin satırbaşları arasında seyyahlığımıza 2010 yılında da mümkün mertebe devam edeceğiz. Müziğin salt bir hayata fon oluşturmasından daha fazla içerik sağlayan, düşüncelere sevk ettiren, sorulara ve açmazlara yanıtlarımızı bulabilmemize vesile teşkil eden bir olgu olduğundan hareketle Deuss Ex Machina’nın devamlılığını sağlamaya devam edeceğiz. 2009’un müzikal izleğinde de bu minvalde sözleri olan, üretmiş oldukları kayıtlarıyla birşeylere dikkat çekebilmeyi başarmış, bağsız, bağımsız ve bağlantısız müziklerden oluşan 45’lik bir listeyi sizlerin beğenilerine takdim ediyoruz. Üzerine çok fazla fikir türetilebilecek, yol göstericilikleriyle zihinlerde yeni imgeler canlandırmayı başaracak, söze söz katan özgünlükteki kayıtlardan bir kurguyu sunuyoruz. İliştirilen notlarla beraberce, dinlemek için bir öneri bütünü. Çünkü bu satırlar aracılığıyla ne kadar yazılırsa yazılsın, ne kadar detaya kavuşturulursa kavuşturulsun müzik en doğru mesajı dinleyiciye ulaştığında, karşılığını bulan bir önermedir. Çünkü müzik, yaşamın daraltılmış sahalarından çok daha geniş bir perspektifi yakalayabilmemizi kolaylaştırabilecek kadar içselleştirebileceğiniz tınılar bütününden menkuldür. Deuss Ex Machina'nın çatısını oluşturan, kaynakça olark faydalandığımız, sizlerle paylaşmaya çabaladığımız müziklerin kulağımızı birazcık da olsa daha farklı olana açabilmesi temennisini tekrar ederek. İyi Dinlenceler...01 – Koby Israelite – Is He Listening? (Tzadik)
Sorunların giderek gemiyi azıya aldığı, sesin ve sözün yerini şiddetin, kakafoninin hissedilir bir biçimde arttırıldığı 2009 senesi söz konusu olduğunda bu hallere karşıt duruşu, dirliği ve esamesi okunması lazım gelen tüm sözlerin, müzikal yansıların bir potada bütünleştirebildiği nadide bir kayıttır Is He Listening? Koby Israelite, müzikal disiplinleri teker teker dolaşarak özümsediklerini, Tzadik’den devraldığı karakteristik müzikal ses kılavuzuna dahil ettiği yeni öğeler ile gelişmiş bir seyyahlığın devamlılığını sağlar. Uzun süreli müzikal emektarlığının olgunluk kayıtlarından birisi olur Is He Listening? İçeriğin özünü oluşturan Caz müziğinin Klezmer, Balkan Müzikleri ile başlayan ses serüveni Deneysel üst başlıklı Metal müzik sınırlarına yakınlaştırıldığı alışılmadık derecede, birkaç dinlenceliğin ardından bağımlısı olunacak bir özgünlük ihtiva eder. Söze anlam katacak, şu içinde bulunduğumuz kirlenmişlik halinden arınabilmek için Adon Haselichot’a kulak kabartmanız bile çok fazla şeyi anlamlandıracaktır. Yapısıyla, aracılık yaptığı müzikal felsefesiyle kesinlikle yılın albümü.02 - Tim Hecker – An Imaginary Country (Kranky)
Saydamlaştırılan ses sistematiği içerisinde giderek yıpratıcı bir dünya imgeleminin gerçekliğine inat kimi zaman hayallerle belirginleştirilen, kimi zaman da olması gerekenin altını işlevsellikle donatan önermeler ile ortaya çıkartılan şimdilerde bize uzak gelen ütopyaların seslendirildiği, canlandırıldığı dört başı mahmur bir kayıt olur An Imaginary Country. Dinlemesinin son derece zor olarak sınıflandırıldığı, özen ve itimam istediği konusunda ön yargılara teslim edilmiş deneysel müzikte yayınladığı her albümle beraber olabildiğince genişleyen bir kitlenin kulaklarına ulaşmayı başaran önermelerin sahibi olan Tim Hecker’in çizgi dışılığını yansıtmayı kolaylayan bir dinlencelik ortaya çıkartılır An Imaginary Country albümünde. Elektronik seslerin yankılarında o aranılan huzurun, adı anılsa da kendisine hasret kaldığımız barışın ve en önemlisi olarak teferruatlardan arındırılmış bir biçimde hayat mücadelesine dair çıkarsamalara ev sahipliği An Imaginary Country’yi yılın en özgün kayıtları arasında anabilmemize vesile teşkil etmekte. Bütüncül yapılandırmalarıyla beraber saf müzik kulaklara ulaşmaya devam ettiği müddetçe de Tim Hecker ile yolumuzun kesişeceği ise bir başka önemli detay.03 – King Midas Sound – Waiting For You (Hyperdub)
Çoklu katmanlarda birbirlerinden farklı pekçok sesin birleştirildiği ve ortaya tanımı uğraş gerektiren öznel müzikal kayıtların altında imzası bulunan, on parmağında on marifet prodüktörlerden Kevin Martin’in temllendirdiği King Midas Sound’u yılın son döneminde yayınlanmış önemli kayıtlardan birisi olan Waiting For You albümüyle beraber Deuss Ex Machina’nın yılın önemli kayıtları arasına dahil olmayı başardı. Lee Scratch Perry, Gregory Isaacs, Horace Andy gibi mihenk taşı isimlere atfedilmiş, reggae, dub ve dubstep bileşiminde yeni bir soluğun deneyimlendiği özgün bir yapı Waiting For You albümünde kulaklarımıza ulaştırılır. Anlatıcı olarak kayda dahil olmuş şair Roger Robinson ve Dokkebi Q kollektifinden Kiki Hitomi’nin vokalleriyle iletilmesi arzu edilmiş güncel ilşikilere dair yanıtlar arayan, sorgulara girişen ve en önemlisi meramını sonuna kadar anlatma yolunu açık ve seçik olarak işleyen kurgulamalar kaydın müzikal damıtındaki yetkinliğin yanısıra söyleyecek söz bolluğu açısından da üst bir seviyeyi yaklamasını sağlar. Sadece İngiltere çıkışlı müzikal bir özet değil aynı zamanda geleceğe dair önermeler ve sunular getiren bir ahir zaman ağıdı olur Waiting For You.04 – Peverelist – Jarvik Mindstate (Punch Drunk)
Dubstep 2009 yılı içerisinde elektronik müziğin alternatif kanallarında damıtılan seslerin başatlığına ev sahipliği yapan bir disiplin olmayı sürdürdü. Muhteviyatına eklentilenmiş olan değişken seslerle beraber alabildiğince genişletilen bir kapsayış dubstep müziğinin geleceği konusunda soru işaretlerini ortadan kaldırır nitelikle, yetkin, ilerici önermelere çatı işlevselliği sürdürmesini sağladı. Bristol’lü Tom Ford aka Peverelist’in jungle günlerindeki seçicilikten (selector) gelişiminin her evresinde yeni bir ses erimi ile şenlendirildiği müzik evi Rooted Records ve devamlılığındaki Punch Drunk Records ile birleştirildiğinde ortaya çıkarttığı müzikal yapının ustalıkla tertip edilmiş özetini irdeleyebileceğiniz Jarvik Mindstate yılın öncül albümlerinden birisi olmayı başarır. Dans ettirir kurgular dahilinde bu kadar detaylar üzerinde kafa yorulmuş kurguların, bizahati elektronik müziği bir tüketim klişesi haline dönüştüren kimilerine yanıt verircesine yapılan alternatif türetimlerle beraber Jarvik Mindstate ve Peverelist 2009’un müzikal yansısında risk alma konusunda tereddüt taşımayan deneysellikler ile sağlanabileceği gerçeğini hatırlara düşürür.05 – Yagya – Rigning (Sending Orbs)
Elektronik müzikte Aðalsteinn Guðmundsson aka Yagya!’nın ürettiği yapılandırmalar alabildiğince gerçekçiliği eşeleyip, kulaklarda farklı tatlar bırakan bir dinlenceliği ihtiva etmektedir. Kurguda kendine yer bulan her bir ayrıntı, müziğinin tamamlayıcısı haline dönüşür çalışmalarında. 90'ların başında Moritz Von Oswald ve Mark Ernestus'un temellerini attıkları, minimalist anlayışın techno'da kendine yer bulan sert ritmleri mercek altına aldıkları Basic Channel güzellemelerinin takipçisi olan Dub Techno'nun müstehzi yaklaşımlarla teknik olarak aynılaştırılmasına karşıt bir duruş sanatçıyı müzikal anlamda belirli bir hatta ilintileyebilmemizi kolaylaştırır. Kurgu devinimi içerisinde yeni çıkışlara meyil ettirilir iken Aðalsteinn Guðmundsson, doğal seslerden faydalanarak ya da bir başlık altında toparladığı karakteristik hikayelendirmelere dayandırarak, Dub Techno'yu modernize etmeye 2009’un Ocak ayında Sending Orbs etiketinden yayınlanan Rigning albümünde de sürdürür. Neredeyse kusursuz bir mükkemelliğin hakim olduğu Rigning ihtiyaç duyulduğunda hem enerjiyi hem de melankoliyi aynı anda duyumsayabileceğiniz bir bileşenler toplamı olarak Deuss Ex Machina’nın 2009 yılından yadigar başucu 5’lisini tamamlar.
Deuss Ex Machina programında kayıtlarını paylaşmaya çalıştığımız ilk 10’u tamamlayan diğer çalışmalara dair yazılarımızdan kısa kısa alıntılarımız. (* Sputnik Music incelemesi)
o6 – Brock Van Wey – White Clouds Drift On And On (echospace [detroit])
“Sözün özü, dinlenildikçe genişçe bir mizansen ortaya çıkan sessizliklerin dahilinde nice duyulamayanı ifşaa eden, kulaklara buyur ettirip düşlere daldıran bir müzikal konumlandırma, White Clouds Drift On And On. Brock Van Wey müziklerin etrafını alabildiğince zenginleştirmeye ve manalar yüklemeye olanca hızıyla devam ediyor. İtinayla ve zevkle tüketilebilecek kayıtları, her tutturulanın elektronik müziğin yeni kurtarıcısı gözüyle bakılmakta olduğu dejenere kritiklerin seçtiklerinden çok çok çok daha fazlasını sağladığını ve üstelik bütün bunu da bir albüm parasına tedarik ettiğini unutmamanızı salık veririz.”
07 – Klimek – Movies Is Magic (Anticipate Recordings)
“Scott Arford, Steve Heather, Zeitblom, Robert Curgenven, Gerard Lebik, Dawid Frydryk, Marta Collica, Hugo Race, Ran Slavin ve Ursula Maurer’in konuk olarak yer aldıkları ‘Movies Is Magic’ ile Sebastian Meissner, Ambient müziğinin henüz keşfedilmedik alanlarında yeni önermelere çaba sarf etmekte. Endüstriyel tını hüzmelerinde anın ritmine, yaşamın çelişkilerine somut cümleler yerleştirmekte yapmış olduğu müziklerle. Toz pembe olmayan hayatlarımızın seceresini tutmakta, yaptığımız hataları yüzümüze vurmadan kendi sözlerimizi oluşturmamız için bir yol göstermekte.”
08 – OM – God Is Good (Drag City) *
“It’s easy to criticise OM – they always play the same basic style, rely on repetition, and are in general not something to listen to when you go to the gym or whatever else it is that faggots do. Such a plain view of the band is based around a misconception, that being the idea that OM’s music can be some sort of immediate musical satisfaction. This could not be further from (un)reality. The only way to truly enjoy OM is to light the sky, fall into the clouds and let the bass caress your body – there really is no other way.” Rasputin’ Critic From Sputnik Music
09 – Arms And Sleepers – Matador (Expect Candy)
“Arms And Sleepers, küçük detayların keşfinin dinleyiciye bırakıldığı, nitelikli bir müzik neşriyatı gerçekleştirmekte. Dönemeçler arasında iletilen her ses ile beraber fark edilmesi elzem, baş uculuğa layık bir grup imgesi ortaya çıkartmakta. Karşı konulamayacak bir biçimde insanın içini kemiren sorulara yanıt bulmak isteyenler, zihni dağıtmaktansa daha fazla meşgale arayanlar için biçilmiş bir zihin jimnastiği Arms And Sleepers müziği. Anlamak, anlam kazandırmak, hayattaki yabancılıklardan, kendi ettiklerimizle yüzleşebilmek ve arınabilmek için biçilmiş rakslar...”
10 – Max Richter – Henry May Long OST (Mute Song International)
“Max Richter tespitleriyle beraber mümkünatlar dahilinde olanın ötesinde sınırları genişletmeye gayret etmekte. Kah durağan ritmlerle kah mekanik alaşımlarla ve somut seslerle hayallere ulaştırdığı bakışımlarla beraber. Şimdiki zamanda geçmişin müziğinin üzerine eklemledikleri ile beraber var edilebilecek yeni tümcelere kapı aralatmakta. Jóhann Jóhannsson gibi klasik müziğin en modernleştirilebilir tasvirlerinden, Ólafur Arnalds gibi pop naifliğinden de esintiler ihtiva edebilen bir kurgulamaya kadar yenilikçi cephede kendine has bir yer edinmeyi başaran ama bir yanda da geleceğe ve gelecekte yer edinecek yeni üreticilere de yol gösterebilecek bir potansiyeli ortaya çıkartmasının üzerinde yük oluşturduğu aşikar bir prodüktör. 2. jenerasyondan olup da gelecek yıllara dair “klasik minimalist müziğe” ve onun modern türevlerine yeni yollar açması en muhtemel kişi nihayetinde Max Richter.”
11-45 Alfabetik Sırayla / In Alphabetical Order
2562 - Unbalance (Tectonic)
A Hawk And A Hacksaw - Délivrance (Leaf)
aAirial - Le Fil Du Temps (Self Released)
Adolf Plays The Jazz - Dirty Waters (InTakt Netlabel)
And So I Watch You From Afar - And So I Watch You From Afar (Smalltown America)
Balkansky - Kuker (Kuker Music)
Balmorhea - All Is Wild, All Is Silent (Western Vinyl)
Bibio - Ambivalence Avenue & The Apple And The Tooth (Warp Records)
Black To Comm - Alphabet 1968 (Type Records)
Boxcutter - Arecibo Message (Planet µ)
Color Cassette - Forever Sparrow (Autres Directions In Music)
Ducktails - Landscapes (Olde English Spelling Bee)
Fedayi Pacha - From The Oriental School Of Dub (Hammerbass)
Fuck Buttons - Tarot Sport (ATP Recordings)
Hildur Guðnadóttir - Without Sinking (Touch)
Ilyas Ahmed - Goner (Root Strata)
John Zorn - O’O (Tzadik)
Martyn - Great Lenghts (3024)
Matías Aguayo - Ay Ay Ay (Kompakt)
Melodium - Lullabies For Adults (Self Released)
Message To Bears - Departures (Dead Pilot Records)
Mika Vainio - Aíneen Musta Puhelin / Black Telephone Of Matter (Touch)
Milanese - Lockout (Planet µ)
Moderat - Moderat (BPitch Control)
Mulatu Astatke - New York-Addis-London: The Story Of Ethio Jazz 1965-1975 (Strut)
MV&EE - Barn Nova (Ecstatic Peace!)
Pan•American - White Bird Release (Kranky)
Sinner DC – Crytsallized (Ai Records)
Sir Richard Bishop - The Freak Of Araby (Drag City)
Sunn O))) - Monolith & Dimensions (Southern Lord)
The Declining Winter - Haunt The Upper Hallways (Home Assembly Music)
Themselves - CrownsDown (Anticon)
Tyondai Braxton - Central Market (Warp)
Wisp - The Shimmering Hour (Rephlex)
Zu - Carboniferous (Ipecac Recordings)
Alternatürk 10’lusu
1- Bajar – Nêzbe / Yaklaş (Kalan Müzik)
2- Bandista – De Te Fabula Narratur / Paşanın Başucu Şarkıları (Oppa Tzupa Zound Zystem)
3- Karmate – Nani (Kalan Müzik / Z Müzik)
4- Oracles Always Lie – When All Guides Disappear (CD-R / Bağımsız Yayın)
5- Murat Esmer – Freezing Utterances (CD-R / Bağımsız Yayın)
6- Aydoğan Topal – Heyyamo (B&M Müzik)
7- Birsen Tezer – Cihan (Kalan Müzik)
8- Alatav – Alatav (CD-R / Bağımsız Yayın)
9- Fuji Kureta – Lucid Dreams (MP3 / Bağımsız Yayın)
10- Tolga Tüzün – Periphery (Compositions For Solo Instruments And Electronic Sounds) (A.K. Müzik)
...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...
Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Açıl Susam Açıl – Tanıl BORA – BBC Türkçe
Eski Yıldan Kalan 'Kördöğüşü' Manzaraları... – Altan ÖYMEN – Radikal
2010: Korkusuzluktan Korkmama Yılı – Ece TEMELKURAN – Milliyet
Her Şeye Rağmen İyi Yıllar! – Nuray MERT – Radikal
Kozmos’un Kanunu Yazsam Yeniden – Özgür MUMCU – Birgün
Şahsi Meramım – Yıldırım TÜRKER – Radikal 2
Bu Toprakların İlerici Birikiminden Kopmak... – Merdan YANARDAĞ – Sol.org.tr
Mors Mirabilis* – Ragıp DURAN – Apoletli Medya
Grev Güncesi - Sabah / ATV Emekçileri
Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlamalar Clicks, Cuts, Micro, Id, Neo Galactica, Space Tunes, Indie, Minimal, Textart, 64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.
“Sözün özü, dinlenildikçe genişçe bir mizansen ortaya çıkan sessizliklerin dahilinde nice duyulamayanı ifşaa eden, kulaklara buyur ettirip düşlere daldıran bir müzikal konumlandırma, White Clouds Drift On And On. Brock Van Wey müziklerin etrafını alabildiğince zenginleştirmeye ve manalar yüklemeye olanca hızıyla devam ediyor. İtinayla ve zevkle tüketilebilecek kayıtları, her tutturulanın elektronik müziğin yeni kurtarıcısı gözüyle bakılmakta olduğu dejenere kritiklerin seçtiklerinden çok çok çok daha fazlasını sağladığını ve üstelik bütün bunu da bir albüm parasına tedarik ettiğini unutmamanızı salık veririz.”
07 – Klimek – Movies Is Magic (Anticipate Recordings)
“Scott Arford, Steve Heather, Zeitblom, Robert Curgenven, Gerard Lebik, Dawid Frydryk, Marta Collica, Hugo Race, Ran Slavin ve Ursula Maurer’in konuk olarak yer aldıkları ‘Movies Is Magic’ ile Sebastian Meissner, Ambient müziğinin henüz keşfedilmedik alanlarında yeni önermelere çaba sarf etmekte. Endüstriyel tını hüzmelerinde anın ritmine, yaşamın çelişkilerine somut cümleler yerleştirmekte yapmış olduğu müziklerle. Toz pembe olmayan hayatlarımızın seceresini tutmakta, yaptığımız hataları yüzümüze vurmadan kendi sözlerimizi oluşturmamız için bir yol göstermekte.”
08 – OM – God Is Good (Drag City) *
“It’s easy to criticise OM – they always play the same basic style, rely on repetition, and are in general not something to listen to when you go to the gym or whatever else it is that faggots do. Such a plain view of the band is based around a misconception, that being the idea that OM’s music can be some sort of immediate musical satisfaction. This could not be further from (un)reality. The only way to truly enjoy OM is to light the sky, fall into the clouds and let the bass caress your body – there really is no other way.” Rasputin’ Critic From Sputnik Music
09 – Arms And Sleepers – Matador (Expect Candy)
“Arms And Sleepers, küçük detayların keşfinin dinleyiciye bırakıldığı, nitelikli bir müzik neşriyatı gerçekleştirmekte. Dönemeçler arasında iletilen her ses ile beraber fark edilmesi elzem, baş uculuğa layık bir grup imgesi ortaya çıkartmakta. Karşı konulamayacak bir biçimde insanın içini kemiren sorulara yanıt bulmak isteyenler, zihni dağıtmaktansa daha fazla meşgale arayanlar için biçilmiş bir zihin jimnastiği Arms And Sleepers müziği. Anlamak, anlam kazandırmak, hayattaki yabancılıklardan, kendi ettiklerimizle yüzleşebilmek ve arınabilmek için biçilmiş rakslar...”
10 – Max Richter – Henry May Long OST (Mute Song International)
“Max Richter tespitleriyle beraber mümkünatlar dahilinde olanın ötesinde sınırları genişletmeye gayret etmekte. Kah durağan ritmlerle kah mekanik alaşımlarla ve somut seslerle hayallere ulaştırdığı bakışımlarla beraber. Şimdiki zamanda geçmişin müziğinin üzerine eklemledikleri ile beraber var edilebilecek yeni tümcelere kapı aralatmakta. Jóhann Jóhannsson gibi klasik müziğin en modernleştirilebilir tasvirlerinden, Ólafur Arnalds gibi pop naifliğinden de esintiler ihtiva edebilen bir kurgulamaya kadar yenilikçi cephede kendine has bir yer edinmeyi başaran ama bir yanda da geleceğe ve gelecekte yer edinecek yeni üreticilere de yol gösterebilecek bir potansiyeli ortaya çıkartmasının üzerinde yük oluşturduğu aşikar bir prodüktör. 2. jenerasyondan olup da gelecek yıllara dair “klasik minimalist müziğe” ve onun modern türevlerine yeni yollar açması en muhtemel kişi nihayetinde Max Richter.”
11-45 Alfabetik Sırayla / In Alphabetical Order
2562 - Unbalance (Tectonic)
A Hawk And A Hacksaw - Délivrance (Leaf)
aAirial - Le Fil Du Temps (Self Released)
Adolf Plays The Jazz - Dirty Waters (InTakt Netlabel)
And So I Watch You From Afar - And So I Watch You From Afar (Smalltown America)
Balkansky - Kuker (Kuker Music)
Balmorhea - All Is Wild, All Is Silent (Western Vinyl)
Bibio - Ambivalence Avenue & The Apple And The Tooth (Warp Records)
Black To Comm - Alphabet 1968 (Type Records)
Boxcutter - Arecibo Message (Planet µ)
Color Cassette - Forever Sparrow (Autres Directions In Music)
Ducktails - Landscapes (Olde English Spelling Bee)
Fedayi Pacha - From The Oriental School Of Dub (Hammerbass)
Fuck Buttons - Tarot Sport (ATP Recordings)
Hildur Guðnadóttir - Without Sinking (Touch)
Ilyas Ahmed - Goner (Root Strata)
John Zorn - O’O (Tzadik)
Martyn - Great Lenghts (3024)
Matías Aguayo - Ay Ay Ay (Kompakt)
Melodium - Lullabies For Adults (Self Released)
Message To Bears - Departures (Dead Pilot Records)
Mika Vainio - Aíneen Musta Puhelin / Black Telephone Of Matter (Touch)
Milanese - Lockout (Planet µ)
Moderat - Moderat (BPitch Control)
Mulatu Astatke - New York-Addis-London: The Story Of Ethio Jazz 1965-1975 (Strut)
MV&EE - Barn Nova (Ecstatic Peace!)
Pan•American - White Bird Release (Kranky)
Sinner DC – Crytsallized (Ai Records)
Sir Richard Bishop - The Freak Of Araby (Drag City)
Sunn O))) - Monolith & Dimensions (Southern Lord)
The Declining Winter - Haunt The Upper Hallways (Home Assembly Music)
Themselves - CrownsDown (Anticon)
Tyondai Braxton - Central Market (Warp)
Wisp - The Shimmering Hour (Rephlex)
Zu - Carboniferous (Ipecac Recordings)
Alternatürk 10’lusu
1- Bajar – Nêzbe / Yaklaş (Kalan Müzik)
2- Bandista – De Te Fabula Narratur / Paşanın Başucu Şarkıları (Oppa Tzupa Zound Zystem)
3- Karmate – Nani (Kalan Müzik / Z Müzik)
4- Oracles Always Lie – When All Guides Disappear (CD-R / Bağımsız Yayın)
5- Murat Esmer – Freezing Utterances (CD-R / Bağımsız Yayın)
6- Aydoğan Topal – Heyyamo (B&M Müzik)
7- Birsen Tezer – Cihan (Kalan Müzik)
8- Alatav – Alatav (CD-R / Bağımsız Yayın)
9- Fuji Kureta – Lucid Dreams (MP3 / Bağımsız Yayın)
10- Tolga Tüzün – Periphery (Compositions For Solo Instruments And Electronic Sounds) (A.K. Müzik)
...Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina ile devam...İyi Haftalar...
Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Okuma Parçası
Açıl Susam Açıl – Tanıl BORA – BBC Türkçe
Eski Yıldan Kalan 'Kördöğüşü' Manzaraları... – Altan ÖYMEN – Radikal
2010: Korkusuzluktan Korkmama Yılı – Ece TEMELKURAN – Milliyet
Her Şeye Rağmen İyi Yıllar! – Nuray MERT – Radikal
Kozmos’un Kanunu Yazsam Yeniden – Özgür MUMCU – Birgün
Şahsi Meramım – Yıldırım TÜRKER – Radikal 2
Bu Toprakların İlerici Birikiminden Kopmak... – Merdan YANARDAĞ – Sol.org.tr
Mors Mirabilis* – Ragıp DURAN – Apoletli Medya
Grev Güncesi - Sabah / ATV Emekçileri
Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlamalar Clicks, Cuts, Micro, Id, Neo Galactica, Space Tunes, Indie, Minimal, Textart, 64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.
Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
Dinamo – makina10.45[nospam]gmail[dot]com – MakinaHer Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
---------------------------------------------------------
>>>>Info Go-R-Sel Sevan Highway In Armenia – Tommy & Georgie
Tommy & Georgie Flickr Page
>>>>>Poemé
Tarih Kötüdür – Barış PİRHASAN
İşte gençliğimin şiirleri
İlk gençliğimin
Güzel şeyler
Deli saçmaları
Beceriksizlikler
Şehvetle titreyen parmaklarla yazmışım onları.
Bir çocuk için
En güzeli
Belki bütün yazdıklarımın en güzeli
Gövdemi ılık
Kirli
Pırıl pırıl bir havuzda düşlerdim
Göğsümde nilüferler
Su çiçekleri
Garip bir çocuk dediler bana
İçine kapalı
Güçlü
Onun koluna girerdim
Zayıflığı çekerdi beni
Acımasız pırıltısı
Geceleyin kendini sevmesi
Organları
Çocukluğumun şiirleri
Hepsinde umarsız bir çığlık
Zavallı
Traji-komik
Şanlı tarihim:
Ne zorbalar geçmiş beynimden
Ne haksız kıyımlar olmuş gövdemde
Kimler can vermiş hapishanelerde
Hangi sınıf egemen?
İlk şiirlerim
Alaycı bir göz
Kirpiklerinde tohum
Düzensiz patlamalar
Yaralı omuzlarım
Biri kavga türküsü
Acemi
Çığlık çığlığa
Yarım
Bütün bunlar şimdi geçmişte kaldı
Çocukken yazdıklarım beni yüreklendiriyor
Bir budala gibi
Yoksul bütün halklar gibi
Şaşkın bir el yazısıyla
Ayaklanmalar tasarlıyorum.
>>>>>Poemé
Tarih Kötüdür – Barış PİRHASAN
İşte gençliğimin şiirleri
İlk gençliğimin
Güzel şeyler
Deli saçmaları
Beceriksizlikler
Şehvetle titreyen parmaklarla yazmışım onları.
Bir çocuk için
En güzeli
Belki bütün yazdıklarımın en güzeli
Gövdemi ılık
Kirli
Pırıl pırıl bir havuzda düşlerdim
Göğsümde nilüferler
Su çiçekleri
Garip bir çocuk dediler bana
İçine kapalı
Güçlü
Onun koluna girerdim
Zayıflığı çekerdi beni
Acımasız pırıltısı
Geceleyin kendini sevmesi
Organları
Çocukluğumun şiirleri
Hepsinde umarsız bir çığlık
Zavallı
Traji-komik
Şanlı tarihim:
Ne zorbalar geçmiş beynimden
Ne haksız kıyımlar olmuş gövdemde
Kimler can vermiş hapishanelerde
Hangi sınıf egemen?
İlk şiirlerim
Alaycı bir göz
Kirpiklerinde tohum
Düzensiz patlamalar
Yaralı omuzlarım
Biri kavga türküsü
Acemi
Çığlık çığlığa
Yarım
Bütün bunlar şimdi geçmişte kaldı
Çocukken yazdıklarım beni yüreklendiriyor
Bir budala gibi
Yoksul bütün halklar gibi
Şaşkın bir el yazısıyla
Ayaklanmalar tasarlıyorum.
Comments